Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Spektrum (23): Bir devir sona eriyor – Angela Merkel’in ardından Almanya’yı bekleyenler

Medyascope’un her hafta dünya gündemini meşgul eden bir konunun enine boyuna incelendiği podcast programının 23. bölümünde bu hafta Almanya’da hafta sonu düzenlenecek seçimleri ele aldık. Dört yılda bir düzenlenen Almanya federal seçimlerinden ne bekliyoruz? Almanya’daki seçim sistemi nasıl işliyor? Başbakan Angela Merkel’in 16 yıl sonra görevi bırakmasının ardından şansölye kim olabilir? Şansölye nasıl seçilecek? Muhtemel senaryolar neler? Seçmenler sandık başında neye oy verecek? Türkiyeli seçmenlerin seçimdeki rolü ne olacak? Bu bölümümüzde bu sorulara yanıt aradık.

Medyascope’tan herkese merhaba. 

Almanya, 26 Eylül Pazar günü sandık başına gidiyor. Yaklaşık 60 milyon seçmen Şansölye Angela Merkel’in 16 yıllık görev süresinin sona ereceği parlamento seçimlerinde oy kullanacak. Seçimlerle Almanya başbakanı ve Almanya Federal Meclisi üyeleri belirlenecek. 

Dört yılda bir düzenlenen Almanya federal seçimlerinden ne bekliyoruz? Almanya’daki seçim sistemi nasıl işliyor? Başbakan Angela Merkel’in 16 yıl sonra görevi bırakmasının ardından şansölye kim olabilir? Şansölye nasıl seçilecek? Muhtemel senaryolar neler? Seçmenler sandık başında neye oy verecek? Türkiyeli seçmenlerin seçimdeki rolü ne olacak?

Spektrum’un 23’üncü bölümünde seçimlerdeki adayları ve seçimin muhtemel sonuçlarını anlatacağım. Ben Emine Bıçakcı, Spektrum’a hoş geldiniz. 

Almanya seçimlerine sadece iki gün kaldı. Pazar günü 60,4 milyon seçmen sandık başına gidecek. Ülkenin 299 seçim bölgesindeki sandıklar, sabah 08:00’de açılacak ve akşam 18:00’de kapanacak.

Almanya’da seçmenler isterse mektupla da oy kullanabiliyor. Bu seçimlerde koronavirüs salgını nedeniyle her zamankinden daha fazla insanın mektupla oy kullanması bekleniyor. Sandığa katılım oranı 1990’dan itibaren giderek azalan Almanya’da, seçimlere katılımın koronavirüs salgını nedeniyle daha da düşmesi bekleniyor.

Ülkedeki seçim anketlerine göre Sosyal Demokrat Parti (SPD), 15 yıl gibi bir süreden sonra ilk kez Başbakan Merkel’in partisi Hıristiyan Demokrat Birlik (CDU) ve Hıristiyan Sosyal Birlik’in (CSU) oluşturduğu ittifakın oy oranını geçti ve birinci parti konumuna yerleşti. 

Anketlerdeki oy oranlarının sürekli değişiklik gösterdiği seçimlerde bir şey açık: Hangi parti kazanırsa kazansın, koalisyon oluşturması gerekecek. Seçim sonuçlarına göre üç partinin koalisyon oluşturacağına ve bir sonraki şansölyeyi seçmek için parlamentoda yeterli sandalyeye ulaşacağına inanılıyor. Seçimler, Türkiye-Almanya ve Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin geleceği açısından da önem arz ediyor. 

Peki Almanya’daki seçim sistemi nasıl işliyor? Başbakan ve Alman Parlamentosu  üyeleri nasıl belirleniyor?

Almanya’da dört yılda bir milletvekillerinin belirlendiği genel seçimler yapılıyor. Seçmenler, oy pusulalarında iki farklı oy kullanıyor. Seçmenler, ilk pusulada kendi seçim bölgelerindeki milletvekillerini belirleyerek Federal Meclis’e 299 milletvekili gönderiyor. 

Seçmenler ikinci oy pusulasında ise oylarını siyasi partilere atıyor ve partilerin eyalet listelerindeki milletvekillerini seçmiş oluyor. Böylece diğer 299 milletvekili de seçilmiş oluyor. Federal Meclis’te en az 598 milletvekili bulunuyor fakat bu sayı partilerin aldığı oy oranlarına göre değişiklik gösterebiliyor. Partilerin mecliste sandalye kazanmaları için yüzde 5 olarak belirlenen seçim barajını aşması gerekiyor.

Ülkede hükümetin tek başına kurulabilmesi için tek bir partinin, diğer tüm partilerin toplam oy oranından daha fazla oy alması gerekiyor. Fakat bu durum Almanya’da pek olası değil. Ülke, İkinci Dünya Savaşı’ndan itibaren koalisyon hükümetleri ile yönetiliyor. Bu yüzden seçimlerden sonra Meclis’te en yüksek oyu alan parti, hükümeti kurmak için çalışmalara başlıyor. Partiler kendi aralarında koalisyon anlaşmasını yaptıktan sonra yapılan gizli oy sonucu da şansölye belirleniyor. 

Ülkede yapılan son anketlere göre seçimlerde hiçbir parti, yüzde 25 ila 27’den fazla oy kazanamayacak. Bu yüzden bu seçimlerde de koalisyon, tek çıkış yolu. Koalisyon kurabilecek partilere baktığımızda ise altı parti görüyoruz. Çünkü sadece altı partinin yüzde 5’lik seçim barajını aşması bekleniyor. 

Şimdi size biraz bu partilerden ve partilerin başbakan adaylarından söz etmek istiyorum. 

Halihazırda mecliste bulunan altı grup ve yedi farklı parti var. Bu partiler şunlar: CDU ve CSU’nun oluşturduğu koalisyon, SPD, Sol Parti, Yeşiller, AfD ve Hür Demokrat Parti.

Seçimlerdeki başbakan adaylarına baktığımızda ise üç partinin adaylarını görüyoruz:  CDU ve CSU’nun ortak adayı Armin Laschet, SPD’nin adayı Olaf Scholz ve Yeşiller’in adayı Annalena Baerbock.

Şimdi bu adayları tek tek inceleyelim.

Hıristiyan Demokrat Birliği lideri Armin Laschet’in adaylığı açıklandığı sırada anketlerdeki oy oranı yüksek seyrediyordu. Fakat temmuz ayında Batı Almanya’yı vuran sel felaketinde, selden etkilenen bir kasabaya yaptığı ziyarette kahkaha atarken kameralara yansıması Laschet’in ve birlik partilerinin oy oranında düşüşe neden oldu. 

Hıristiyan Demokrat Birliği (CDU) ve Hıristiyan Sosyal Birliği’nin (CSU) oluşturduğu koalisyonun anketlerdeki oy oranı şubat ayından bu yana kademeli olarak düşüş göstermekteydi fakat nisan ayında bu düşüş daha da belirginleşti. 

SPD ise, kökleri Weimar Cumhuriyeti ve ötesine uzanan, merkez sol bir parti. CDU dışında daha önce Alman Federal Cumhuriyeti’nde başbakan çıkaran tek parti unvanına sahip. Ancak son dönemlerde SPD, Avrupa’nın birçok diğer yerinde olduğu gibi, düşüşte. 2013 yılından bu yana iktidardaki GroKo olarak bilinen “Büyük Koalisyon”un bir parçası. Fakat bu da parti içindeki bazı kesimler tarafından eleştiriliyor. Partinin başbakan adayı Olaf Scholz da şu anda Merkel’in yardımcısı ve maliye bakanı olarak görev yapıyor. 

Merkez sol politikaları ile bilinen SPD’nin kurulacak olası bir koalisyonda görev alması bekleniyor. Çıkış anketlerinde birlik partileri ile kafa kafaya yarışan SPD, geçen hafta Forsa tarafından yapılan anket sonuçlarına göre 15 yıl aradan sonra birlik partilerinin önüne geçti ve birinci parti konumuna yerleşti. 

Seçimlerdeki son başbakan adayı ise sol politikaları ile bilinen Yeşiller’in Eş Genel Başkanı Annalena Baerbock. Baerbock, başbakan adaylığının açıklanmasının ardından “Yenilenmeyi destekliyorum, diğerleri statükoyu savunuyor. Bu ülkenin yeni bir başlangıca ihtiyacı olduğuna inanıyorum” demişti.

Baerbock ve Yeşiller, 2021 yılının başlarında yapılan anketlerde önde gidiyordu fakat Baerbock’un özgeçmişinde verdiği bilgilerin yanlış ve yanıltıcı olması, “Now: How We Renew Our Country (Şimdi: Ülkemizi Nasıl Yenileyebiliriz)” adlı kitabında intihal yapması ve vergilerini ödemede gecikme ile suçlanması, anketlerde kendisini geriye düşürdü. Daha önce birinciliğe oynayan Baerbock, hatalarının hepsini kabul edip özür dilese de anketlerde birinci sıradan üçüncü sıraya düşmeyi engelleyemedi. 

Almanya’daki Yeşiller Partisi, diğer ülkelerdeki benzer partilerden daha güçlü konumda. Almanya’daki seçim sistemi sayesinde de Bundestag’da önemli bir sandalye sayısına sahipler. 1998-2005 yılları arasında da Gerhard Schröder’in SPD’si ile birlikte koalisyonun bir parçası olarak da görev almışlardı.

Biraz da seçimlerde parlementoya girmesi beklenen diğer partilere bakalım.

Hür Demokrat Parti (FDP), merkez sağda bulunan liberal bir parti. Kültürel olarak CDU’dan biraz daha az muhafazakâr, ekonomide ise SPD’ye kıyasla daha liberal. Daha önce 2009-2013 yılları arasında Merkel yönetimine koalisyon ortağı olarak destek verdi.

Almanya için Alternatif Partisi (AfD), göç ve göçmen karşıtı tutumu ile bilinen ve Avrupa entegrasyonuna şüpheyle bakan sağ popülist bir parti. 2013 yılında kurulan parti, yıllar içinde tutumunu daha da sertleştirdi. 2017 yılında aldığı desteği zirveye taşıyan parti, 2017 yılında parlamentoya da girdi. 

Sol Parti ise eski Doğu Almanya komünistlerinin ve SPD’nin merkezciliğinden hoşnut olmayan Batı Alman sosyal demokratlarının oluşturduğu bir parti.

Hiçbir partinin hükümeti kurmak için tek başına yeterli desteği alamayacaklarını zaten belirtmiştik. Peki, bu partilerin kurabilecekleri olası koalisyonlar neler?

Almanya’da koalisyonlar partilerin renkleriyle adlandırılıyor. Örneğin CDU/CSU’nun siyah rengi, FDP’nin sarı ve Yeşiller’in yeşil renge sahip olmasıyla oluşan renkler Jamaika’nın bayrağını andırdığı için “Jamaika koalisyonu”, SPD, FDP ve Yeşiller’in oluşturduğu renkler de trafik ışıklarının rengine benzemesinden ötürü “Trafik Lambası” olarak adlandırılıyor.

Partiler daha önce birçok kez AfD ile bir koalisyona girmeyeceklerini söylediler ve daha önce de Sol Parti’yi içeren bir koalisyon kurulmadı. Bu durumlar göz önüne alındığında bu seçimlerin muhtemel senaryolarında da üç farklı koalisyon üzerinde duruluyor: Jamaika, Trafik Lambası ya da Kırmızı-Kırmızı-Yeşil koalisyon.

Işın Eliçin, Femfikir programının 189. bölümünde konukları Alman sosyal demokrat siyasetçi, eski parlamenter, yazar ve psikolog Dr. Lale Akgün ve gazeteci Fulya Canşen ile olası koalisyon seçeneklerini konuşmuştu. Akgün’e göre, sol partilerin oluşturacağı üçlü bir koalisyon da mümkün. 

Bu noktada Almanya’daki Türk seçmenlerin tercihlerine bakmak, onların hangi partileri tercih ettiğine değinmek gerekiyor.

60,4 milyon seçmenin oy kullanma hakkının olduğu seçimde, seçmenlerin 1,2 milyonunu Türkiye kökenliler oluşturuyor. Almanya’daki en büyük azınlık grup olması nedeniyle Türkiye kökenli seçmen, Almanya seçimlerinde oldukça önemli bir rol oynuyor. Almanya’da kurumlar etnik kökene göre veri toplamayı ırkçı bulduğu için Türkiye kökenli vatandaşların, kesin bir şekilde hangi partiye oy verdiğini bilmek imkansıza yakın. Ancak seçim dönemlerinde yapılan anket çalışmalarından birtakım sonuçlar çıkarabiliyoruz.

Türkiye kökenli Alman vatandaşları, genellikle sol partilere oy verme eğiliminde. Türkiye kökenli göçmen işçiler Almanya’ya misafir işçi olarak geldiğinden beri çoğunlukla, mavi yakalıların genel tercihi SPD’ye oy veriyor. Bu durum günümüzde de değişmiş değil. Alman Vakıfları Göç ve Uyum Bilirkişi Konseyi’nin (SVR) 2016 yılında hazırladığı rapora göre Türkiye kökenli seçmenin yüzde 69,8’i SPD’yi tercih ediyor.

Türkiye kökenli seçmen, SPD dışında yüzde 13,4 Yeşiller’e, yüzde 9,6 Sol Parti’ye, yüzde 6,1 CDU)CSU koalisyonuna, yüzde 1,1 ise diğer partilere oy veriyor.

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2017 seçimlerinden önce yaptığı bir röportajda Türkiye kökenlilerin CDU, SPD ve Yeşiller’e “Türkiye düşmanı” oldukları için oy vermemesi gerektiğini söylemişti. Fakat bu çağrının ne derece etkili olduğu belirsiz. 

2021 seçim anketlerinde CDU, SPD ve Yeşiller en çok oy alan üç partiyi oluşturuyor. Başabaş giden seçimlerde Türkiye kökenli seçmenlerin vereceği oylar Almanya’nın kaderini etkileyecek. 

Peki, yeni hükümeti bekleyen olası sorunlar neler? 

Almanya’da başbakanlık görevi sona eren Angela Merkel ve hükümeti, geride birçok sorun ve soruyu beraberinde bırakmış gibi duruyor. Özellikle görevi sona eren hükümetin Almanya’yı 2045 yılına kadar sera gazı nötr haline getirme taahhütünde bulunmasıyla birlikte en büyük sorun, Avrupa’nın en büyük ekonomisinin karbon emisyonlarını nasıl kontrol altına alacağı.

Yeşiller ve Sol Parti, kömür santrallerini 2030 yılına kadar aşamalı olarak kaldırmak ve belirlenen hedefe sekiz yıl önce ulaşmak istiyor. FDP’nin çalışmaları ise 2050 yılına kadar iklim tarafsızlığına ulaşmak üzere şekilleniyor. AfD ise iklim değişikliği konusundaki “bilimsel fikir birliğini” reddediyor ve herhangi bir iklim politikası geliştirmeyi uygun görmüyor. 

CDU ve FDP emisyonlara önem verirken; SPD, Yeşiller ve Sol Parti, Alman otoyollarına hız limitleri getirmek ve kısa mesafeli uçuşları yasadışı hale getirmek istiyor. 

Salgının ekonomik sonuçları da olası sorunlardan bir tanesi. Almanya iki uzun süreli karantinanın etkisiyle başa çıkabilmek için büyük miktarda borç almış olsa da CDU ve FDP, vergi artışlarını reddediyor. SPD ve Yeşiller ise küçük işletmelere vergi indirimi sunmayı ve diğer yandan da yüksek gelirliler için yüzde 1’lik “servet vergisini” yeniden yürürlüğe koymak istiyor.

Seçimlerle ilgili en çok merak edilen konu ise seçimlerden sonra Türkiye-Almanya ilişkilerini ne beklediği. Seçimlerden sonra bu konuyu oldukça fazla tartışacağız gibi görünüyor. 

Böylece dünyanın dört bir yanındaki gelişmeleri takip etmeye, hem Spektrum’da hem de Medyascope ekranlarında sizlerle paylaşmaya devam edeceğiz.

Özgün Özgül ile birlikte hazırladığımız 23’üncü Spektrum’un da sonuna geldik. 

Bizi sosyal medya hesaplarımızdan takip etmeyi ve yayınlarımızı izlemeyi unutmayın.

YouTube’daki katıl butonu ya da Patreon üzerinden de Medyascope’a katkıda bulunabileceğinizi tekrar hatırlatarak; haftaya yeni bir bölümde yeniden görüşmek dileğiyle diyelim. 

Hoşça kalın. 

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.