Gezi ve Çarşı dosyalarının birleştirildiği davanın ikinci duruşması bugün (26 Kasım) İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapıldı. Mahkeme davanın tek tutuklu sanığı olan ve dört yılı aşkın süredir cezaevinde bulunan iş insanı Osman Kavala’nın tutukluluk halinin devamına oyçokluğu ile karar verdi.
İş insanı Osman Kavala, mimar Mücella Yapıcı, avukat Can Atalay, gazeteci Can Dündar, sanatçı Memet Ali Alabora’nın da aralarında olduğu toplam 16 kişinin yargılandığı Gezi dosyası ile Beşiktaş taraftar grubu Çarşı üyesi 35 kişinin yargılandığı dosyanın birleşmesiyle görülen davanın ikinci duruşması bugün (26 Kasım) İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’ndeki duruşma öncesi Taksim Dayanışması açıklamada bulunarak, davanın geri çekilmesini ve Kavala’nın serbest bırakılmasını istedi. Açıklamaya CHP, HDP ve TİP milletvekilleri ile TMMOB’nin de aralarında olduğu demokratik kitle örgütlerinin temsilcileri katıldı.
Taksim Dayanışması adına açıklamayı okuyan Esin Köymen, “Onlarca insanın demokratik hak ve talepleri için parklarda, sokaklarda özgürlük, demokrasi ve insanca yaşam için ortaya koyduğu direnişi kirletmenize izin vermeyeceğiz. Osman Kavala bir kez daha yargılanmak isteniyor. Yeryüzündeki tüm renklerine sahip çıkan, siyah ve beyazı olan Çarşı ailesi bir kez daha yargılanmak isteniyor. Bu beyhude çabanıza izin vermeyeceğiz” dedi.
Kavala duruşmaya katılmadı
Dosyanın tek tutuklu sanığı Osman Kavala, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kendisine yönelik “Soros artığı” sözlerinin ardından “Adil yargılama yapılmasına imkân kalmadı” diyerek bundan sonra duruşmalara katılmayacağını ve savunma yapmayacağını açıklamıştı.
Daha önceki duruşmalara tutuklu bulunduğu Silivri Cezaevi’nden Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile bağlanan Osman Kavala, bugünkü duruşmaya katılmadı.
Duruşmayı Taksim Dayanışması, İsveç ve İngiltere konsolosluk yetkilileri, TİP Genel Başkanı Erkan Baş ve TİP İstanbul Milletvekili Ahmet Şık, HDP milletvekilleri Züleyha Gülüm ve Oya Ersoy ile CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun aralarında olduğu çok sayıda kişi takip etti.
Birleştirme kararından dönme ve beraat talepleri
Duruşmada ilk olarak söz alan Çarşı davası avukatları, yurtdışında olan müvekkilleri hakkında dosyanın ayrılmasını istedi. Bozma kararı ile dosyaların birleştirilmesine dair beyanlarda bulunan avukatlar, davaların birleştirme kararından dönülmesini ve derhal beraat kararı verilmesini talep etti.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Avukat Yıldız İmrek, daha önceki duruşmada dile getirdikleri reddi hâkim taleplerinin reddinde gerekçe belirtilmediğinden usulsüz olduğunu söyledi. İmrek, sanıkların ses örneği vermesinin hukuka aykırı olduğunu ve buna dair ara karardan dönülmesini istedi. “Burada özgürlüğünden mahrum olan biri varken, ben temsil ettiğim sanığa yeteri kadar zaman ayıramıyorum” diyen İmrek, birleştirme kararının bir sonucunun da bu durum olduğuna dikkat çekti. Avukat İmrek, avukat Ersan Şen’in beyanında mahkemeyi “er meydanı” olarak tanımlamasına itiraz ederek, “Meslektaşımın ifadelerine katılsam da avukat Ersan Şen’in burayı ‘er meydanı’ diye tanımlamasına bir kadın olarak itiraz ediyorum” dedi. İmrek’in sözleri salonda alkışlarla karşılandı.
Avukatların ardından söz alan Çarşı davası sanıkları, suçlamaları reddederek beraatlarını talep etti.
Atalay, Yapıcı ve Kahraman savunma yapmadı
Ardından sanıklara söz verildi. Can Atalay, Mücella Yapıcı ve Tayfun Kahraman, uzun uzadıya Gezi’yi anlatmak istediklerini, dosyada tutuklu bir sanık olduğu için bugün değil, gelecek duruşmada beyanda bulunacaklarını belirtti.
Avukat Aytöre: “Adil yargılanma hakkımız dört yıldır elimizden alınıyor“
Osman Kavala’nın avukatları beyanlarında Kavala’nın dört yılı aşkın süredir devam eden tutukluluğuna dikkat çekti.
Kavala’nın avukatlarından Deniz Tolga Aytöre, müvekkillerinin duruşmalara katılmama kararını desteklediklerini belirterek, “Masumiyet karinesi açıkça ihlal edildi” dedi.
“Siyasi parti gruplarında yargılanıyoruz” diyen Aytöre, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bir insanı casuslukla suçluyorsanız geleceğini de suçluyorsunuz, ailesini de zan altında bırakıyorsunuz. Bu ciddiyette olması lazım yargılamanın. Bu iddianame buram buram suç kokan bir iddianame. Mahkemeye yalan söylüyor, ‘HTS kaydında Henri Barkey ile Kavala arasında yoğun telefon görüşmeleri var’ diyor. Barkey ile Kavala arasında hiçbir görüşme olmadığına dair dosyada rapor var. Bu iddianamenin ayak izlerine basmayın. Bu delillerle tutuklamanın devamına karar vermeniz olası değil.
Adil yargılanma hakkımızı elimizden dört yıldır alınıyor. Yasal usulleri olmayan suçlamalarla tutukluluk halinin devamına yönelik kararlar alınması yanlış ve hukuka aykırı kararların ötesinde, kamu yetkisinin kötüye kullanılması sorunudur.”
Avukat Bayraktar: “Türkiye’de mahkemeler anayasa suçu işlemektedir”
Kavala’nın avukatlarından Köksal Bayraktar da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) verdiği kararlara dikkat çekerek şunları söyledi:
“Eğer anayasada ilgili madde varsa, Türkiye AİHM ve AİHS altına imza atmışsa, eğer sözleşme gereğince yetkili olan mahkeme ‘ihlal kararı var’ demişse, ‘Kavala’nın dört yıldan beri tutuklu olması hali insan haklarına aykırıdır’ demişse Türkiye’de mahkemeler anayasa suçu işlemektedir.
Müvekkilim ve bizler siyasi baskı altındayız. Hiçbir siyaset adamının müvekkilimizle ilgili olarak ‘şunun artığıdır’ deme hakkı yoktur. Böyle bir şey yok. Cezaevinde dört duvar arasında sadece günlerin ve yılların geçmesini bekleyen bir insana hiçbir siyasetçinin ‘Mahkûm olacaktır daha sonra da Türkiye’den dışarı çıkarılacaktır’ diye söz söylemeye hakkı yoktur. Bundan sadece bizimle ilgili ihlal değil, yargının tarafsızlığının ve bağımsızlığını ihlali de ortaya çıkıyor. Yargı tarafsız ve bağımsızsa siyasetin buna karışmaması lazım.
Siz tarihsel bir görevi üstleniyorsunuz. Türkiye’de yargı bağımsız mı değil mi siz bugün kararınızla göstereceksiniz”
Savcı tutukluluğun devamını istedi
Avukatların savunmalarının ardından savcı, Kavala’nın tutukluluğunun devamını istedi.
Avukat Köksal Bayraktar, mütalaaya karşı söz alarak, “Avrupa Konseyi şartı, AİHS’in 3. ve 46. maddeleriyle iddia makamının mütalaası taban tabana zıttır. Anayasaya aykırı düşünce ile karşı karşıyayız” dedi.
Oyçokluğuyla tutukluluğa devam kararı
Mahkeme Kavala’nın tutukluluk halinin devamına oyçokluğu ile karar verdi. Bir üye hâkim tutuklamaya karşı oy kullandı. Ölçülü bir veya birkaç adli kontrol tedbiri ile Kavala’nın tahliye edilmesi yönünde görüş bildirdi.
Ayşe Buğra: “Dört yıldır aynı kelimelerle kararlar veriliyor”
Prof. Dr. Ayşe Buğra, eşi Osman Kavala hakkında tutukluluğa devam kararı verilmesi sonrası açıklamalarda bulundu. Buğra, “Dört yıldır aynı kelimelerle kararlar veriliyor. Savcılar soru sormuyor. Hangi somut eylemlerle suç işlenmiş sormuyorlar. Endişem bu durumun kalkınması ve normalleşmesi. Kesinlikle normal kabul edilmemesi gereken bir durum” dedi.
Avukat Aytöre: “Kamu yetkisini kötüye kullanma sorunu”
Kavala’nın avukatı Deniz Tolga Aytöre de “Söylenecek çok fazla bir şey yok. Türk yargısı için büyük bir şanstı. Bağımsızlık konusundaki endişeleri gidermek için bir şanstı. Siyasetin yargıya müdahale olmadığını göstermek için bir şanstı ama yargı bu şansı kurtaramadı. Bu kadar meşru olmayan delillerle bir insanın anayasal hakkını elinden almak artık sadece yanlış hukuki karar olarak değerlendirilmemeli. Bu, kamu yetkisini kötüye kullanma sorunu haline geldi” diye konuştu.
CHP’li Sezgin Tanrıkulu: “Yaşam hakkına müdahale”
CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ise “Hiçbir delil olmadan bir insanı siyasi saiklerle içeride tutmak hürriyeti tahrif suçundan öte yaşam hakkına müdahaledir” dedi.
Ne olmuştu?
Gezi davasında mahkeme, 18 Şubat 2020’de Osman Kavala, Ayşe Mücella Yapıcı, Şerafettin Can Atalay, Tayfun Kahraman, Ali Hakan Altınay, Yiğit Aksakoğlu, Yiğit Ali Ekmekçi, Çiğdem Mater Utku ve Mine Özerden hakkında beraat ve tutuklu sanık Osman Kavala hakkında ise tahliye kararı vermişti. Yurtdışındaki sanıklar Can Dündar, Memet Ali Alabora, Ayşe Pınar Öğün, Gökçe Tüylüoğlu, Handan Meltem Arıkan, Hanzade Hikmet Germiyanoğlu ve İnanç Ekmekçi‘nin dosyalarını ise ayırmıştı. Kavala, tahliye kararı verildiği gün başka bir suçlama yöneltilerek tekrar tutuklanmıştı. İstinaf mahkemesi, Ocak 2021’de beraat kararlarını bozdu. Şubat 2021’de Kavala’nın “casusluk” suçlamasıyla yargılandığı dava dosyası Gezi davası ile birleştirildi. Nisan 2021’de yurtdışındaki sanıkların dosyası da ana dosya ile birleştirildi.
Yargılanan 16 kişi hakkında “hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs etme, mala zarar verme, tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması veya el değiştirmesi, ibadethanelere ve mezarlıklara zarar verme, nitelikli yağma, nitelikli yaralama, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’na muhalefet” suçlamalarından ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor.
Gezi eylemlerine ilişkin taraftar grubu Çarşı’ya dair “hükümeti yıkmaya teşebbüs” ve “2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet”, “suç örgütüne üye olma”, “kamu görevlilerinin görevini yapmasını engelleme” suçlamalarıyla açılan 35 sanıklı davada ise İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, 29 Aralık 2015’te beraat kararı vermişti. Yargıtay 16. Ceza Dairesi ise Nisan 2021’de beraat hükümlerini oybirliğiyle bozmuştu. Bozma kararına gerekçe olarak, İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen ve beraat kararlarını bozulmasıyla yeniden başlayan Gezi davası ile birleştirilme hususunun değerlendirilmemesi gösterilmişti. 30. Ağır Ceza Mahkemesi birleştirmenin gerçekleşmesi halinde bunun Çarşı davasının görüldüğü 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde olacağını belirtmişti.
30. Ağır Ceza Mahkemesi Hâkimi Mahmut Başbuğ, dosyaları birleştirme önerisini ilettiği 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne 28 Temmuz’da geçici görevlendirmeyle gitti ve bu mahkemede talep onaylandı. Başbuğ’un başkanlık yaptığı duruşmada da dosyaların birleşmesine ve yargılamanın 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam etmesine karar verildi.