Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Fransızlar’ın lider arayışı (4): Aşırı sağ ile merkez arasında yolunu bulmaya çalışan Cumhuriyetçi teknokrat Valérie Pécresse

Rusya’nın Ukrayna’yı işgali hem dünyada hem de Avrupa’daki tüm dengeleri değiştirmiş durumda. Avrupa’nın ikinci büyük ekonomisi, Avrupa Birliği’nin (AB) tek Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) daimi üyesi ve 2022’nin ilk dönem Avrupa Konseyi Başkanı Fransa, hem kendisinin hem dünyanın geleceği açısından oldukça önemli bir seçime gidiyor. Medyascope’un “Fransızlar’ın lider arayışı” serisinin dördüncü bölümünde Cumhuriyetçiler’in adayı Valérie Pécresse’in siyasi yaşamını, vaatlerini ve seçimlerdeki başarı ihtimalini derledik.

Valérie Pécresse Fransa’da 10 Nisan Pazar günü düzenlenecek cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Cumhuriyetçiler’in adayı olarak yarışacak. Sosyalist Parti ile birlikte ülkenin en eski siyasi partilerinden biri olan Cumhuriyetçi Parti, Pécresse’in önseçimleri kazanmasının ardından ilk kez kadın bir aday ile seçime gidiyor.

Valérie Pécresse 1967’de ev hanımı bir annenin ve akademisyen bir babanın kızı olarak dünyaya geldi. Küçük yaştan itibaren eğitim hayatındaki başarılarıyla dikkat çeken bir öğrenci olarak henüz 16 yaşındayken bakaloryasını kazandı. Pécresse, HEC Paris İşletme Okulu ve mezunları arasında Emmanuel Macron, François Hollande, Jacques Chirac, Édouard Philippe gibi pek çok politikacının da olduğu ENA (Ulusal İdare Okulu) gibi prestijli okullarda eğitim gördü. Pécresse, Fransızcanın yanında İngilizce, Rusça ve Japonca biliyor.

ENA’dan ikincilikle mezun olduktan sonra 1998’te Danıştay’ın Fransa’daki karşılığı Conseil d’ État’da denetçi olarak çalışmaya ve aynı yıl Paris Siyasal Bilimler Akademisi’nde Anayasa Hukuku dersleri vermeye başladı.

1994’te Jérome Pécresse ile evlenen Valérie Pécresse üç çocuk annesi.

Danışmanlıktan bakanlığa giden yolculuk

Pécresse siyasi kariyerine 1997’de dönemin Cumhurbaşkanı Jacques Chirac’ın danışmanı olarak başladı. Daha sonra bugünkü partisi merkez sağ Cumhuriyetçiler’in öncülü olan, Chirac’ın da kurucularından olduğu Halk Hareketi için Birlik Partisi’nden milletvekili seçilerek parlamentoya girdi ve aile, gençlik, kadına yönelik şiddet gibi konularda çalışmalar yaptı.

2007’de Nikolas Sarkozy önderliğindeki aynı politik grup, cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerini kazandıktan sonra Pécresse 39 yaşındayken François Fillon başbakanlığındaki hükumette Yükseköğretim ve Araştırma Bakanı görevini üstlendi ve kabinedeki en genç bakan oldu.

Bakanlığı sırasında “Pécresse Yasası” olarak da bilinen Üniversitelerin Özgürlükleri ve Sorumlulukları adlı kanununun yasalaşmasına öncülük etti. Üniversitelere daha fazla finansal otonomi vererek kamu harcamalarını azaltmayı hedefleyen yasa, rektörlere tanınan yetkiler ve üniversitelerin ticarileşmesine sebep olacağı endişesiyle eleştirildi ve ülke genelinde öğrenci protestolarına sebep oldu.

Muhalefet yılları ve konsey başkanlığı

2010 bölgesel seçimlerinde Île-de-France’dan aday olan Pécresse, sosyalist aday Jean-Paul Huchon’a yenildikten sonra siyasi kariyerine merkezi hükumetin Bütçe Bakanı ve hükumet sözcüsü olarak devam etti. 2012’de ise Sosyalist Parti’nin adayı François Hollande, cumhurbaşkanlığı seçiminde Nikolas Sarkozy’yi yüzde 52’lik bir oyla mağlup edince yeniden milletvekili oldu fakat siyasi yaşamında ilk kez muhalif kanatlara geçti.

2015 yılına geldiğinde Fransa bölgesel seçimlerinde Cumhuriyetçiler’in desteğiyle Île-de-France bölgesinde ikinci kez aday oldu ve bu sefer seçimi kazanarak bölgenin ilk kadın konsey başkanı seçildi. Konsey başkanlığı döneminde bölgede ulaşım ve güvenlik konularında reformlar yaptı. Özellikle tüm tüzel kişiliklerin laikliğe bağlılığını tasdik eden laiklik tüzüğü uygulaması, diğer bölgelerde ve ulusal çapta uygulanmadan öce ilk kez Île-de-France’da uygulamaya kondu.

2017 seçimleri: Macron galibiyetiyle yeni bir dönem

2017 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde geçmişte aynı kabinede görev yaptığı kendi partisi Cumhuriyetçiler’in adayı François Fillon’u destekledi. “Fillon olayı” adı verilen ve Cumhuriyetçi adayın ailesinden pek çok kişiye liyakat dışı şekilde yüksek ücretli işler verilmesinin de dahil olduğu bir dizi skandal sonucu partinin ve adaylarının oyları düşüşe geçti ve Cumhuriyetçiler ilk turda yüzde 20 oy alarak Marine Le Pen öncülüğündeki Ulusal Cephe’nin bir puan arkasında kalarak ikinci tura kalamadı.

François Fillon ve Valérie Pécresse

Pécresse bazı dönemlerde kendi partisiyle ayrışan tutumlar almasıyla da biliniyor. 2011 yerel seçimlerinde Marine Le Pen öncülüğündeki aşırı sağcı hareketin o dönemki karşılığı olan Ulusal Cephe’ye karşı gerekirse Sosyalistler’i destekleyebileceğini söyleyerek kendi partisinin tarafsızlık çağrısının karşısında durdu. 2017’de Macron cumhurbaşkanı seçildikten sonra ise partisini ideolojik olarak fazla sağa kaymakla eleştirerek daha merkezci Libres! partisini kurdu. Sonrasında Cumhuriyetçiler ile bağını tamamen koparmasını “Sağın yeniden inşa edilmesinin içeriden değil dışarıdan yapılabileceğine kanaat getirdim” sözleriyle açıkladı.

Buna karşın 2021’de Cumhuriyetçiler ile birlikte Ile de France bölgesinin yönetimine ikinci kez aday oldu ve bölgesindeki seçimleri tekrar kazandı. Bölgesel seçimlerin hemen sonrasında Cumhuriyetçiler için 2022 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kimin aday olacağı gündeme geldi ve ön seçim tartışmaları başladı. Valérie Pécresse bu dönemde üyelik bağını kopardığı partisine geri dönerek ön seçimlerde aday olacağını açıkladı ve ön seçimlerin galibi oldu. Galibiyeti esnasındaki konuşmasında “Tarihinde ilk kez General de Gaulle’ün, Georges Pompidou’nun, Jacques Chirac’ın, Nikolas Sarkozy’nin partisi; bizim politik geleneğimiz, kadın bir Cumhurbaşkanı adayı gösteriyor” dedi.

Adaylık performansı

Pécresse her ne kadar başarılı bir teknokrat olsa da adaylık sürecinde politik bir figür olarak demeçleriyle pek çok tartışmanın konusu oldu. Irkçı komplo teorisi “büyük yer değişimini” bir konuşmasında kullandı. Bunun üzerine eleştiri oklarının hedefi oldu ve sözlerinin Zemmour’un ve aşırı sağın teorilerine çekilemeyeceğini söyledi.

Valérie Pécresse bunun dışında kampanya sürecinde seçmenle samimi diyalog kuramamakla ve fazla soğuk bir imaj çizmekle eleştirildi. Aşırı sağın oylarını çekmek için zaman zaman mülteci kotaları ve başörtüsünün bazı kamusal alanlarda daha yasaklanması için radikal çıkışlar yaparken merkez sağın tamamen Macron’a kaymasını engellemek için de liberal-muhafazakar çizgiyi korumaya çalışan Cumhuriyetçi aday kendi ağırlığını oluşturmakta zorlanıyor.

Bunun dışında Macron ile arasındaki kişisel ve politik benzerliklerden dolayı kendi özgünlüğünü korumakta da zorlandığına dair görüşler var. İki aday da ülkenin prestijli okullarından mezun “elitler” imajı çiziyor. İkisinin de bakanlık ve teknokratlık deneyimi ağır basıyor. Dış politikada benzer duruşları var. Bu durum anketlere de yansıyor. Adaylığını açıkladığında yüzde 17 civarında olan oyları son anketlere göre yüzde 10 bandına kadar gerileyerek Macron, Le Pen ve Jean-Luc Mélenchon’un arkasına düştü. Pécresse şu anda Zemmour ile başa baş durumda.

Pécresse kendi partisinden de beklediği desteği göremiyor. Her ne kadar aynı kabinede görev yaptığı eski başbakan ve Cumhuriyetçilerin bir önceki cumhurbaşkanı adayı François Fillon kendisini desteklemiş olsa da eski cumhurbaşkanlarından Nikolas Sarkozy Pécresse’i desteklediğini hala açıklamadı.

Cumhuriyetçilerin son şansı

Pécresse’in başarısızlığı partisi için de büyük bir dağılma sürecini tetikleyebilir. Fransa’da uzun süredir geleneksel merkez sağ geleneğin temsilcisi Cumhuriyetçi Parti Macron öncesi dönemde Sosyalist Parti ile birlikte ana akım politikanın iki büyük hattından birini oluşturuyordu. Fakat önce Macron ve partisi İlerleyen Cumhuriyet’in müesses partileri sarsıcı etkisi, sonrasında yükselen aşırı sağ oyları yüzünden Cumhuriyetçiler uzun zaman sonra sadece muhalefete geçmekle kalmadı, artık François Fillon’dan sonra ikinci kez adaylarını ikinci tura da taşıyamayacak durumdalar ve anketlere göre bu kez söz konusu durum kıl payı bir farktan dolayı da yaşanmayacak.

Cumhuriyetçilerin ön seçimlerinde Valérie Pécresse’e rakip olan Éric Ciotti kendisine partinin durumuyla ilgili bir soru yöneltildiğinde “Bunu seçimin ilk turunun olduğu gün cevaplayacağım” dedi. Pécresse’in ikinci tura kalamaması durumunda partisinden çok sayıda ismin haziran ayındaki parlamento seçimlerinde koltuklarını korumak için Macron’un tarafına geçebileceğine dair iddialar var.

Parti yetkililerine göre Rusya ve Ukrayna arasındaki savaş da Pécresse’in performansını olumsuz yönde etkiliyor. Yurt içindeki konulara yoğunlaşmayı tercih eden Cumhuriyetçiler’in seçim kampanyası Macron’un dış politikadaki rüzgârı arkasına almasıyla sönümleniyor. Ayrıca yine kendi partisinden isimlerin Rus petrokimya şirketlerinde yöneticilik yapmış olması da Cumhuriyetçiler’e yönelik olumsuz bakışı pekiştiriyor. Pécresse buradaki kaybı aşırı sağdaki adayların Rusya yanlısı eğilimlerini ifşa ederek telafi etmeye çalışıyor.

Vaatleri ve politik tutumları

Kendisini 2/3 oranda Angela Merkel, 1/3 oranda Margaret Thatcher olarak tanımlayan Pécresse’in ekonomik konularda piyasacı bir yaklaşımı var. Ekonomi alanındaki pozisyonu ve vaatleri şöyle sıralanabilir:

  • Emeklilik yaşının 62’den 65’e çıkartılması
  • Kamu çalışanı sayısının düşürülmesi
  • Devletten gelir desteği veya başka yardımlar alan kişilerin kamu yararına haftada 15 saate kadar çalıştırılması
  • Fransa’da 5 yıldan az ikamet eden yabancı uyruklu insanlara sosyal yardım verilmesinin engellenmesi
  • Tüm net maaşların kendi görev süresi sonuna kadar yüzde 10 oranında yükseltilmesi
  • Haftalık 35 saat çalışma süresinin kaldırılması, bunun yerine sürenin çalışan ve iş veren müzakeresiyle belirlenmesi

Pécresse sosyal konularda yer yer muhafazakar çıkışlar yapabiliyor. 2013 yılında yürürlüğe giren evlilik eşitliğini yasallaştıran Taubira yasasına farklı platformlarda karşı çıktı. Partisinin ilk kadın cumhurbaşkanı adayı olması ve geçmişte cinsiyetçi ayrımcılık ve kadına yönelik şiddetle ilgili çalışmalar yapmış olması onu partisinin daha muhafazakâr kanadından ayırsa da Pécresse kendisini bir feminist olarak tanımlamıyor. Fakat, kampanya sürecinde gazetecilerin ve rakiplerinin kendisine kadın olduğu için daha fazla saldırmaya çalıştıklarını düşündüğünü farklı zamanlarda dile getirdi.

Cumhuriyetçi aday ülkede tartışılan bir başka konu olan esrar kullanımının yasallaşması konusuna da sıcak bakmıyor ve esrar tüketiminin cezalandırılması gerektiğini düşünüyor. Mültecilerle ilgili de kısıtlamacı fikirleri olan Pécresse göçmenler için kota uygulamasını savunuyor.

Valérie Pécresse dış politikada ise NATO ve AB yanlısı bir tutum benimsiyor. Fransa’nın Rusya-Ukrayna savaşından dolayı ülkelerinden kaçan Ukraynalıları ülkeye kabul etmesi ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e yönelik yaptırımların genişletmesinden yana tavır alması gerektiğini düşünüyor.

Seçimin ilk turuna iki gün kala Pécresse ve partisi Cumhuriyetçiler düşüşe geçen oylarıyla sadece 2017’deki gibi bir yenilgi riskiyle karşı karşıya değil. Ülkenin merkez sağ geleneği, yükselişteki aşırı sağ ve olası bir Macron galibiyeti sonrasında merkeze kayacak seçmenleri düşünülecek olursa Pécresse’in deyimiyle “üçüncü bir ara yol” yaratmakta zorlanıyor. Bunun Cumhuriyetçiler için uzun vadeli sonuçlarını ise partinin pazar günü alacağı oy oranı belirleyecek.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.