Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Ruşen Çakır yazdı: Erdoğan’ın en istemediği final – Kılıçdaroğlu’na sandıkta kaybetmek

AKP lideri ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan perşembe günü İzmir’de “Cumhur İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Recep Tayyip Erdoğan” dedi. Onun bu açıklamayı yaptığı saatlerde Sakarya’da İYİ Parti lideri Meral Akşener’in programını izliyordum. Daha sonra kendisine sorduğumda henüz detaylı inceleme fırsatı olmadığını ancak Erdoğan’ın hep “rakibini kendisinin belirlemek istediğini” söyledi. Çok kişi benzer kanıda, hatta Abdülkadir Selvi Hürriyet’teki köşesinde, benim Erdoğan’ın siyasi kariyerinin en talihsiz anlarından biri olarak gördüğüm Kılıçdaroğlu’na on soru yönelttiği o TBMM grup konuşmasını “Erdoğan rakibini belirledi: Kılıçdaroğlu” diye özetlemişti.

İzmir’deki konuşmasında, adaylığını milletten ziyade “Bay Kemal” diye hitap ettiği Kılıçdaroğlu’na ilan etmiş olması Selvi’nin haklı çıktığını düşündürtebilir. Ama sanmıyorum.

İhtiyat payı içeren “sanmıyorum” sözünü çok kullandığımın farkındayım. Ama bu sözün buraya çok uyduğu kanısındayım. Zira muhalefetin adayı sahiden Kılıçdaroğlu olabilir; hatta an itibariyle en öne çıkan ismin o olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Fakat geçen haftaki yazımda vurguladığım hususta ısrarcıyım, Erdoğan’ın gönlünden geçen rakibin kim olduğunu bilmiyorum ama Kılıçdaroğlu olmadığı düşüncesindeyim. Gerekçelerimi açıklamaya çalışayım.

İnisiyatif artık Erdoğan’da değil

Öncelikle iktidar ve muhalefetin adaylarının kim olacağını, ne zaman ilan edileceğini belirlemede inisiyatifin artık Erdoğan’ın elinde olduğu kanısında değilim. Hatta tam tersi, ipler sanki Kılıçdaroğlu’nun elinde.

Örneğin CHP lideri ısrarla “Cumhur İttifakı’nın adayı kim?” diye sordu ve nihayet Erdoğan cevap vermek zorunda kaldı. Şu cümleler onun: “Ha bire ‘Cumhur İttifakı’nın adayı belli olsun’ diyor. İşte söylüyorum, Cumhur İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Recep Tayyip Erdoğan.“

Resmen açıklamasa bile, çoğu uçuk bazı spekülasyonları bir kenara bırakırsak, ezici bir çoğunluk Erdoğan’ın aday olacağını düşünüyordu. Fakat aleni açıklama yapmayı geciktirmesi Erdoğan’ın güçsüzlüğünü değil, hâlâ “oyun kurucu“ olabileceğini, yeri ve zamanı sadece kendisinin belirleyebileceğini gösteriyordu. Şimdi dostum Kemal Can yine gülecek ama (bakınız, son “Haftaya Bakış” yayını) Erdoğan’ın sonunda pes etmesi ve yukarda vurguladığım gibi adaylığını milletten ziyade ilk olarak Kılıçdaroğlu’na duyurması Erdoğan’ın epey güç kaybettiğine delalet ediyor.

Erdoğan’daki üslup değişikliği

Hayatın birçok alanında olduğu gibi siyasette de kimi zaman biçimin özü belirleyebileceğini düşünürüm. Bu yaklaşımın çok taraftarı olmadığının farkındayım ancak kimi zaman bir siyasetçinin seçtiği kelimelerin, ses tonunun, hatta kılık-kıyafetinin onun siyasi yaklaşımını anlamada yardımcı olabileceği kanısındayım. Bu noktada Erdoğan’ın İzmir konuşmasının bir özetini paylaştığı twitlerinde çok ciddi bir değişiklik fark ettim. İzmir’deki “Bay Kemal“ sosyal medyada “Kılıçdaroğlu“ olmuştu.

Bana göre arada ciddi bir fark var: “Bay Kemal“ aleni bir küçümseme, hatta aşağılama hitabı. “Kılıçdaroğlu“nun da çok saygılı bir hitap olduğu söylenemez, ama aşağılamadan ziyade bir azarlama içeriyor. Diğer bir deyişle, CHP liderini bir tür yok saymaya, önemsememeye çalışan Erdoğan’ın gidip onu çok ciddiye alan, hatta ondan rahatsız olan, ona öfkelenen bir Erdoğan gelmiş.

Erdoğan’ın güvensizlik sorunu

Erdoğan’ın öfkesinin esas nedeni ilk bakıldığında bir “meydan okuyuş“ gibi gözüken şu çağrıyla daha iyi anlaşılıyor: “Kılıçdaroğlu… Cesaretin varsa, sen de kendine güveniyorsan, yüreğin yetiyorsa bugünden tezi yok ya adaylığını açıkla ya da adayını açıkla.“

Bu çağrı bir meydan okuyuştan ziyade merak içeriyor. Bu açıdan bakıldığında Erdoğan’ın “Seçim meydanında karşımıza kimin çıkacağının bizim için bir ehemmiyeti yok. Çünkü biz karşımızdakine değil, kendimize güvenerek bu mücadeleye giriyoruz“ sözlerinin hiçbir anlamı yok. Çünkü Erdoğan muhalefetin adayını çok merak ediyor, onun bir an önce belli olmasını istiyor, diliyor. Çünkü iddia ettiğinin aksine kendisine güvenmiyor. Çünkü seçimi kazanabilmek için yapabileceği belki de yegane şey rakibini her türlü yolu kullanarak etkisiz hale getirmek.

Kılıçdaroğlu’nun Aleviliği

Erdoğan’ın, eğer aday olursa Kılıçdaroğlu’nun Aleviliğini bir karşı propaganda malzemesi olarak kullanacağını düşünüyorum. Nitekim İzmir konuşmasında “Ürktüğün çekindiğin bir konu varsa çık açıkça söyle. Şayet diyet borcundan dolayı birileri seni tehdit ediyorsa bu ülkenin savcısı, polisi, hakimi var. Onlar gereğini yapacaktır. Şayet kökeninden, meşrebinden, kimliğinden dolayı birileri sana aba altından sopa gösteriyorsa onun da çaresi var. AK Parti Türkiyesi tüm bu sorunları aşmış, her türlü ayrımcılığa son vermiş, herkesin eşit vatandaşlığını garanti altına almış bir ülkedir” dedi.

Türkiye’de Erdoğan’ın iddia ettiği gibi tüm vatandaşların eşit olduğunu söylemek, hele söz konusu olan Alevilerse asla mümkün değil. Bunu bir kenara bırakalım, bu sözleriyle Erdoğan’ın aba altından sopa gösterdiğini düşünmemiz için çok neden var. Fakat gerek Akşener’in, gerekse SP lideri Temel Karamollaoğlu’nun Alevilik konusundaki hiçbir tartışmaya mahal vermeyen açık ve net duruşları bu silahın da Erdoğan’ın elinde patlama ihtimalinin yüksek olduğunu gösteriyor.

Özetle, Erdoğan en istemediği finali yaşayabilir, Kılıçdaroğlu’na sandıkta kaybedebilir.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.