Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Asgari ücrete zam enflasyonu artırır mı, ekonomistler ne diyor?

Asgari ücrete zam bekleniyor. Peki, asgari ücretin artışı enflasyona sebep olur mu? Farklı perspektiften yorumlayan ekonomistlere enflasyon ve asgari ücret arasındaki ilişkiyi sorduk ve farklı cevaplar aldık. Dr. İlhan Döğüş asgari ücretin artırılması gerektiğini düşünürken, Prof. Dr. Murat Çokgezen asgari ücret artışının enflasyona sebep olacağını ve asgari ücret tartışmasına çok önem atfedildiğini düşünüyor. 

Aralık 2021’de gündeme gelen asgari ücret tartışmaları Prof. Dr. Özgür Demirtaş’ın tweeti ile daha da büyümüştü.

Farklı gelenekten ekonomistler asgari ücret artışının yaratacağı etkinin de farklı olacağını düşünüyor. Bu bağlamda Dr. İlhan Döğüş’e asgari ücret tartışmalarını sorduk. Döğüş, konuşmasına şöyle başladı: “Birincisi şunu söylemek lazım enflasyon artışı, ücret artışını tetikler. Yani, ‘asgari ücret artışı enflasyonu daha da artıracak’ diyen yaklaşım sadece bu konuda değil, başka birçok konuda ilişkilerin yönünü ters saptıyor. İnsanlar enflasyon artmıyorken, sıfırken, ‘Benim maaşımı artırın’ demezler, diyenler de tekil örneklerdir. Bu da genel ekonomiyi yansıtmaz. Olsa da firma ‘Neye dayanarak?’ sorusunu soracaktır zaten. Daha ziyade enflasyon artarken insanlar maaş artışı talep eder.

Maaşın, işverenlere sadece bir maliyet olarak tanımlanmaması gerektiğini söyleyen Dr. Döğüş, asgari ücret artışına karşı çıkanların “piyasada tek bir firma varmış” varsayımıyla başladıklarını düşünüyor ve ekliyor: “Maaş sadece maliyet değildir. Maaş aynı zamanda talep kaynağı hem de en güçlü talep kaynağı. Ben ayakkabı firmasında çalışıyorsam, maaşımla alacağım başka bir sürü ürün var. Yani benim maaşım o ayakkabı firmasına maliyettir ama malını aldığım başka firmalar için de bir gelirdir. Eğer her bir firma maaştan kısarsa toplam talep aşağı gidecek ve toplam kârlar da aşağı gidecek.

“Üretim artırmazsa artan maliyetler fiyatların artmasına neden olur”

Artan maliyetlerin ne zaman fiyata yansıtılacağının koşullarını sunan Dr. Döğüş, üretimin artırılmadığı durumlarda artan maliyetlerin, fiyatın artmasına neden olacağını düşünüyor. Nedenlerini şu cümlelerle açıklıyor: “Eğer üretimi artırabiliyorsa firmalar, girdi maliyetlerindeki artışı yüksek üretime yedirebilirler çünkü daha çok üretirseniz birim maliyetiniz de düşecektir. Hatırlayın cep telefonu ilk çıktığında ne kadardı, şimdi ne kadar? Daha çok üretmeniz için daha çok satacağınız beklentisinin olması lazım. Bu durumda talep baskılanmışsa -yani maaşlar düşükse- nasıl daha çok üretebilir bir firma?

Fiyat artırmada ikinci koşul olarak belirttiği faktör ise talebin esnekliği. Döğüş, bu durumu şöyle açıklıyor: “Tabii bir de sizin malınıza olan talebin esnek olmaması lazım ki fiyat artırabilesiniz. Bu da ne demek? Ben sattığım ürünün fiyatını artırırım ama çok talep kaçmamalı. Artırdığım fiyattan müşterilerin alabiliyor olması lazım. Örneğin gıda ürünü satıyorsam fiyatı artırsam da talep aynı oranda azalmıyor. O zaman maliyetlerin artışını fiyatlara yansıtabilirim.

Talep ve üretim arasındaki ilişkiye de vurgulayan Dr. Döğüş, sözlerine şöyle devam etti: “Kritik olan şey şu: Maaş artırımına karşı olanlar diyor ki ‘Talebi kısalım ki fiyatlar düşsün.’ Talep kısıldığında birçok firma üretimi kısar. Hangi sektörler? Emek yoğun sektörler çünkü yüksek kapasitede çalışıyorlardır ve maliyetlerinin içinde değişken maliyetlerin payı yüksektir, sabit maliyetlerin payı düşüktür o yüzden talep düştüğü zaman üretimi kısar. Bunlar gıda, enerji gibi sektörler. Fakat sermaye yoğun üretim yapıyorsa talep düştüğünde fiyatı düşürür ki üretimi düşürmesin çünkü yüksek üretim, birim maliyeti düşürmesine sebep olur. Bu ürünler, talebi esnek olan ürünler yani fiyatı arttığı zaman talebi düşer. O yüzden bu sektördeki firmalar fiyatı düşürüyor ki talep sert düşmesin ve üretim düzeyini koruyabilsinler.

“Maaşların baskılanması insanları yoksullaştıracak”

Maaşların baskılanmasının insanları daha da yoksullaştıracağını ve talebin düşeceğini söyleyen Dr. Döğüş, yoksul vatandaşın harcamaları içerisinde beslenme ve barınma payının arttığını dolayısıyla gıda ve barınma gibi enflasyonist ürün ve hizmetlerin hem talebinin hem de fiyatlarının arttığını ekliyor. 

Dr. Döğüş, asgari ücreti yeterli düzeyde artırmanın ekonomiyi iyileştirmede nasıl yardımcı olacağını şöyle açıklıyor: “Benim gelirim, maaşım arttığı zaman beyaz eşya, otomobil gibi ürünlere de yönelmiş oluyorum -bunlar da talebi arttığı zaman fiyatı artmayan sektörler- ve bu da firmaların üretimi artırmasına sebep oluyor. Böylelikle işsizlik azalıyor, gelirler artıyor, talep artıyor ve birim maliyetler daha çok düşüyor.

Türkiye’nin bulunduğu ekonomik bunalım için son bir yıldır aynı öneride bulunduğunu söyleyen Dr. Döğüş, maaşları yükselterek, gelirleri artırarak taleplerin artacağını ve böylece enflasyonun düşeceğini belirtiyor. 

Türkiye’de diğer ülkelere kıyasla neden bu derecede yüksek bir enflasyonla karşılaştığımıza da değinen Dr. Döğüş, “Türkiye’nin sorunu şu: Türkiye yoksul olduğu için hane halkının harcaması içerisinde gıdanın payı yüzde 27 civarı, bu Almanya’da yüzde 12. Düşünün bütün dünyada buğday, elektrik, doğalgaz fiyatları artıyor ve uluslararası piyasada belirleniyor emtia fiyatları ama Almanya’da yüzde 8 enflasyon, Türkiye’de yüzde 80 enflasyon. Neden? Çünkü Almanya yoksul değil. Harcamalar içerisinde gıdanın payı düşük ve Almanya’da sermaye yolu üretim yapılıyor daha çok. Yani üretimi artırdıkça birim maliyeti daha çok düşürebiliyorsunuz” dedi.

“Politik anlamda yargılanması gereken bir şey”

Yoksulluğun yanında tekelleşmeyi de vurgulayan Dr. Döğüş, sözlerine şöyle devam etti: “Türkiye’de ise emek-yoğun bir sektör var, daha büyük bir tekelleşme var. TÜSİAD’a bağlı 4 bin 500 firmanın, toplam özel sektördeki istihdamın yüzde 50’sini, katma değerin yüzde 50’sini yarattığı söyleniyor. Aslında bu övülecek değil, politik anlamda yargılanması gereken bir şey. Bu kadar tekelleşme, bu yüksek enflasyonun, işsizliğin ve eşitsizliğin sebebi. 

Asgari ücret ne kadar artmalı?

Eğer asgari ücrete gelen zam talebi yeterince artırabilirse, talebin kompozisyonunu dayanıklı tüketim mallarına kanalize edebilirse o firmalar üretimi artıracak ve böylece işsizlik de azalacak” diyerek işsizliğin asgari ücretle ve maaşlarla ilişkisini açıklayan Dr. Döğüş, maaşların artırılmasına karşı olanların varsayımlarını ise şöyle sorguladı: “‘Maaş artışı işsizliği artırır’ diyen arkadaşlar şöyle düşünüyor: ‘Tek firma var ve o firmanın maaş dolayısıyla ücret maliyetleri arttığında işçi çıkartacak, ücret maliyetleri azaldığında ise işçi alacaklar’. Fakat böyle bir şey yok. 

“Asgari ücret yükseltilerek refah artışına ulaşmak mümkün değil”

Prof. Dr. Murat Çokgezen ise asgari ücret tartışmalarını ilk adımla şöyle değerlendirdi: “Asgari ücret tartışmasına biraz fazla önem atfediliyor, asgari ücretten bir refah artışı bekleniyor. Herhangi bir ekonomik ortamda asgari ücret yükseltilerek herhangi bir refah artışına ulaşmak zaten mümkün değil. Keşke öyle olsaydı her şey çok kolay olurdu. Dolayısıyla, bu konuyu milletçe öğrenmemiz lazım diye düşünüyorum dedi.

Maaşların yükselmesi için öncelikle refahın yükselmesi gerektiğini söyleyen Çokgezen, ücret artışının refahın bir sonucu olduğunu belirtti.

Prof. Dr. Çokgezen, asgari ücretin artmasının enflasyona nasıl bir etkisinin olacağı sorulduğunda ise şunları söyledi: “Örneğin 2021 Aralık’ta da asgari ücret insanları mutlu edecek düzeyde yükselmişti fakat altı ay geçmeden o artış hiçbir anlam ifade etmemeye başladı ve asgari ücretin yükseltilmesine dair tartışmaların periyotları kısalmaya başladı. Eskiden senede bir defa bunun muhabbetini yapardık, şimdi altı ayda bir yapmaya başladık. Ne kadar daha yükseltirsek asgari ücreti, bu periyotlar giderek kısalacak, Allah korusun ileride ayda bir bu tartışmaları yapmaya başlayacağız.”  

“Maaşlara gelecek zam enflasyonu artıracak”

Maaşlara gelecek zammın enflasyonu artıracağını düşünen Dr. Çokgezen, Türkiye’nin içinde bulunduğu hali şu sözlerle anlattı: “Talebi artırarak ekonomik refahı artırmaya çalışmak çok kolay değil. Bu tip siyasi müdahalelerle refahı artırmaya çalışmak alkol tüketerek sorunları çözmeye çalışmaya benziyor. Bu tabii ekonominin dalgalı olduğu, daraldığı dönemlerde bu daralmayı geçici olarak aşmak için talebi genişletici politikalar yaparsınız. Biz sürekli talebi artırarak refaha ulaşmaya çalışıyoruz ama bunu yapmamız mümkün değil. Türkiye resmen alkolik olmuş durumda. Yani geçici çözümlere bağımlı olmuş durumda. Asgari ücrete zam yapalım talep artsın, faizleri düşürelim talep artsın, devlet birilerine para versin talep artsın. Bu sadece enflasyonu artırır.

Asgari ücret ile enflasyon arasındaki kurduğu ilişkiyi, okuduğu bir makalenin sonuçları ile destekleyen Çokgezen, “Örneğin Batı’da yapılan bir çalışma dikkatimi çekmişti. Sayıları tam hatırlamamakla beraber, 1978-2015 arasında Amerika’da bir hesaplama yapmışlar. Asgari ücreti yüzde 10 artırırsanız enflasyon 0,36 puan yukarı çıkıyor. Diyebilirsiniz ki ‘Yüzde10 artışa 0,36 puan enflasyon artışı ihmal edilebilir bir durum’ fakat Türkiye’de insanların yüzde 50’si asgari ücretle çalışıyor. Amerika’da bu oran çok daha az. Dolayısıyla asgari ücrete zam yaptığınızda bunun enflasyon üstüne etkisi çok daha çarpıcı olacaktır dedi.

Refahın ancak ekonomik büyüme ile gerçekleşebileceğini söyleyen Dr. Çokgezen, refahın yüksek olduğu ülkelerde asgari ücret tartışmasının neden bu kadar yapılmadığını ise şöyle açıkladı: “Yani asgari ücreti yükselterek refahı artıramazsınız. Siz ekonomik büyümeyi sağlayarak refahı artırabilirsiniz. O yüzden zaten refahın yüksek olduğu ülkelerde asgari ücret tartışmaları çok fazla yapılmıyor çünkü insanların yüzde 1’i asgari ücretle çalışıyor. Dikkat ederseniz asgari ücret, iyi kazanan insanların tartışma konusu değil. Yani üst düzey bir bilgisayar mühendisi asgari ücret ne oldu diye düşünmüyor. En alttaki, en niteliksiz insanların kaygısı asgari ücret.  

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.