Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Alphan Telek yazdı: Vergilendirilmiş KYK borcu kutsal mıdır?

İstanbul-Kadıköy’de yer alan vergi dairesinin önünden geçerken gördüğüm “Vergilendirilmiş kazanç kutsaldır” tabelasını her gördüğümde ufak bir gülümseme belirir yüzümde. Vergi ve vergilendirme politikaları modern devletin en önemli veçhelerinden biri. 

Ünlü siyasetbilimci Charles Tilly’nin teorik yaklaşımına göre, Avrupa’da modern devletin kuruluşunda devletler rakiplerine karşı iyi savaşabilmek ve bilfiil rekabet ettikleri ülkelere karşı yeni oluşan piyasalarda üstünlük sağlayabilmek için modern ordulara ihtiyaç duyar. Ancak bunun için düzenli olarak elde edilen vergiye ve modern bir bürokrasiye ihtiyaç duyarlar. Bu döngünün bir şekilde modern devleti yarattığı vurgulanır. Tabii bir başka önemli nokta, verginin nasıl ve kimden alınacağı sorusu. Bu ise ülkenin vergilendirme politikasına denk düşüyor. Arkasında siyasal bir karar söz konusu oluyor ve ülkenin gitmek istediği yön ya da yaratmak istediği toplumsal dengelere göre değişebiliyor. David Ricardo’nun “Siyasal İktisadın ve Vergilendirmenin İlkeleri” kitabı o döneme denk düşüyor. Türkçe’ye Barış Zeren’in çevirisiyle İş Bankası Kültür Yayınları’ndan kazandırılan bu eserde vergilendirmenin önemli bir politik manevra olduğunu görüyorsunuz. 

Bu politik manevranın sadece teknik bir detay olmadığını ve hepimizin hayatını yakından etkilediğini herkes biliyor. 2018 yılında Fransa’da gerçekleşen ve dünyayı yerinden oynatan Sarı Yelekliler hareketinin sembol isimlerinden biri Priscilla Ludosky siyasetçilere, “Bizi vergilendirme tarzınızı değiştirin” diyordu. Vergi teknik bir mesele olsa da onun nasıl alınacağı ve toplanan paranın nasıl dağıtılacağı (ya da vergi afları ve düzenlemelerinin kendisi) son derece politiktir. 

Türkiye’de ve dünyada 1980 sonrasının vergi politikaları ile birlikte ekonomik kaynakların yönetimi tersine Robin Hood modeli izliyor. Robin Hood zenginden alıp fakire veren bir kahramanken, Türkiye’nin de içinde yer aldığı sistem bir anti-kahraman felsefesi ile hareket ediyor. Fakirden alıp zengine veriyor. Bunu yapmadığı zamanlarda da daha güçlüye vergi affı, imar affı ya da vergi/imar düzenlemeleri ile onların elini rahatlatıyor. Vergi gizlemek, kaçırmak suç ama siz hiç vergiden kaçınmak için Man Adası’nda, Panama’da şirket kuran esnaf duydunuz mu? Ben duymadım. Vergiden kaçınma stratejilerinde bile daha güçlülere iltimas geçiliyor. Vergilendirme politikasının eğilimi aslında ülkenin mali ve ekonomik politikalarının gidişatını da şekillendiriyor. Tersine Robin Hood modeli orada da geçerli. Dolayısıyla bu durum on milyonlarca vatandaşı olumsuz etkilerken ufak bir azınlığın işine geliyor. 

O on milyonlarca vatandaş arasında en önemlilerinden biri öğrenciler ve KYK borçluları. 

Ülkenin anayasasında “Bu ülke sosyal devlettir” denmesine rağmen bu ilke işletilmedi. 

1980’den sonra gelen hiçbir hükümet bu ilkeye sadık kalmadı. 

Her yerde üniversite açıldı. Ama her yerde yeterince yurt açılmadı.

Her yerde üniversite kadroları genişletildi ama üniversite öğrencilerine yeterli burs verilmedi.

Peki ne oldu? 

Devlet hayatta kalmaya çalışan genç fertlere sol elini uzatmayınca cemaatler ve tarikatlar elini uzattı. Ucuz ya da ücretsiz konut ve harcırah sağladılar gençlere.

Ülkenin anayasasındaki sosyal devlet ilkesi yani dayanışma ruhu bilerek ve istenerak işletilmedi. 

Ne oldu?

İslami dayanışma ağları genişletildi. Hem de çoğu zaman devlet destekli. Sonra bu ağlara düşmüş bazı çocuklar o cemaatler ve tarikatlar tarafından bir suç şebekesinin üyesi yapıldılar. Gün geldi darbe girişiminde bulundular. Sonra o sosyal olması gereken devlet elitleri oraya gidenlerin suçlu olduğunu ilan ettiler. Ortada bir cinayet vardı. 

Peki bu cinayetin işleneceğini herkes bilmiyor muydu? Türkiye’nin sosyal devlet ilkesini işletmemesi ve sonucunda olanlar “Kırmızı Pazartesi” hikayesidir. 

Şimdi başka bir seviyedeyiz. Yüz binlerce KYK borçlusu genç var. Borcu 50 bin olan da var, 100 bin liranın üstünde olan da var. Duyduğuma göre birçok arkadaşıma ve öğrencime icra tebligatları yapılmış geçtiğimiz aylarda. 

Kamu bankalarından ucuza, yıllara esnetilmiş kredi alan medya patronları gününü gün ederken öğrencinin üç kuruşuna göz diken ve peşinden koşanlar sosyal adalet ilkesinin içini tamamıyla boşattılar. Ülkenin kaynaklarını boşalttıkları gibi.

Şimdi düzenleme yolda. Kemal Kılıçdaroğlu’nun baskısı oldukça önemliydi. Ama bizim yeni bir vergi ve maliye politikasına ihtiyacımız olduğu kesin. Azdaz az, çoktan çok. Ve iyi bir kamu yönetimi. Dayanışma böyle ortaya çıkar. 

Bunun içinse Fransa’da söylenen o cümleyi buradan da haykırmakta yarar var: “Sayın siyasetçiler bizi vergilendirme tarzınızı değiştirin”.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.