Ankara Kızılay’da lokanta işleten Somalili Mohamed Isse Abdullahı, sınır dışı edilmek üzere yaklaşık bir aydır Akyurt Geri Gönderme Merkezi’nde bekletiliyordu. Abdullahı dün (25 Ekim) serbest bırakılırken Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu (TİHEK) Abdullahı’nın maruz bırakıldığı sürecin etnik ayrımcılık olmadığına karar verdi. Av. Levent Mazılıgüney, TİHEK üyelerinin AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından seçildiğini hatırlatarak “‘Bizim de ulusal bir insan hakları kurumumuz var’ demek için kurulmuş. Kurumun adını habere yazmazsanız kimse bilmeyecek” dedi.
İçişleri Bakanlığı, Ankara’nın Kızılay semtinde lokanta işletmeciliği yapan, dükkanı defalarca kapatılan ve işyerinin tabelası zorla beyaza boyatılan Somalili Mohamed Isse Abdullahı’yı sınır dışı etmek istiyordu. Yaklaşık bir aydır Geri Gönderme Merkezi’nde bekletilen Abdullahı dün (25 Ekim’de) serbest bırakıldı. Abdullahı’nın avukatlarının Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’na (TİHEK) yaptığı başvuru ise olumsuz sonuçlandı. TİHEK, Abdullahı’nın etnik kökenine karşı bir ayrımcılığa maruz bırakılmadığına karar verdi.
Hepimiz oradaydık ve gördük
Kararı ve gelişmeyi Medyascope’a değerlendiren Av. Levent Mazılıgüney, aynı gün yaşanan bu iki gelişmeyi bazı medya mensuplarının Erdoğan’ın Türkiye Yüzyılı programına davet edilirken aynı zamanda bazı gazetecilerin ise ters kelepçe yapılarak gözaltına alınmasına benzetti. TİHEK’in Abdullahı’ya ilişkin “Ayrımcılık yoktur” kararını altıya beş oyla aldığını söyleyen Mazılıgüney, Abdullahı’nın dükkanının tabelasını zorla beyaza boyatıldığı süreci hatırlatarak şöyle konuştu:
“Hepimiz oradaydık ve gördük. Orada yaşananların hepsi kaydedildi. Etrafta onlarca yabancı dilde yazılı tabela varken sadece SAAB kafeye bu uygulamanın yapılmış olması ayrımcılıktır. Net bir şekilde kendilerinin rengi nedeniyle Somalili olmaları nedeniyle ayrımcılığa maruz bırakıldığını gözlemliyoruz.”
Kararı, 11 üyesini de Erdoğan’ın atadığı bir kurum verdi
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
TİHEK’in Birleşmiş Milletler nezdinde kabul görmüş akreditasyon kuruluşuna başvurararak B Grubu akreditasyonunu almaya hak kazandığını açıkladığı duyuruyu hatırlatan Mazılıgüney, başarı olarak duyurulan bu durumun başarısızlık olduğuna şöyle dikkat çekti:
“B Grubu akreditasyonu bir başarı olarak duyurdular fakat gerçek şu: ‘B Grubu akredite oldunuz’ demek ‘A Grubu akreditasyon için gereken koşulları sağlayamadınız’ demek. A Grubu’nda akredite olmuş 86 ülke var ve Türkiye onların arasında değil. Neden B Grubu akredite olduk? Çünkü A Grubu için yürütmeden bağımsız olma ve etkin bir kurum olma şartları var. TİHEK’in 11 üyesini de Erdoğan seçti. Muhhammed’in başvurusu altıya beş oyla kabul edildi. Bunu da sanki bir tartışma yürütülerek alınan bir kararmış gibi göstermek için yapıyorlar. Muhammed’in başvurusu olmasa kurumun ismini duyan bilen yok.”
Mohammed’in maruz bırakıldığı sürecin toplumun maruz bırakıldığı hak ihlalleri ile birlikte düşünülmesi gerektiğini vurgulayan Mazılıgüney, “Kurumların insan haklarını ve hukuku özümsediği demokratik evrensel hukuk ilkelerini belirlemiş bir ülkede yaşama şansını umarım en kısa sürede hep birlikte elde ederiz” diye konuştu.