Haziran seçimleri hızla yaklaşıyor. Muhalif kamuoyunda ise büyük bir endişe ve belirsizlik hakim. Bu endişe ve belirsizliğin yayılmasında iktidarın stratejisi ve attığı adımlar önemli bir yer tutuyor ama ilk başta gelmiyor. Mevcut belirsizliğin birinci sebebi muhalefet liderlerinde son aylarda gittikçe belirginleşen ayrıksı tavırlar.
Her ne kadar medya önünde verdikleri mesajlarda “Altılı Masa çok iyi gidiyor, hiç bir sorun yok” deseler de herkes bir sorun olduğunun, dahası sorunlar olduğunun son derece farkında.
Burada özellikle iki partiyi vurgulamak lazım: CHP ve İYİ Parti. Millet İttifakı’nın kurucuları ve Altılı Masa’nın en büyük iki partisi. İkisi arasında büyük bir çekişme olduğu görülüyor. Normal koşullar altında böylesi bir çekişme Türkiye demokrasisi ve demokratikleşmesi için son derece yararlı olabilirdi. Türkiye tarihinde yer alan ve toplumu kıskaç gibi saran toplumsal felaketler ve bunların müsebbipleri etraflıca tartışılıp günümüze yansıyan ilişkiler üzerinden bu ülkeye kimin yararlı kimin zararlı olduğu kamuoyu takdirine bırakılır ve özgür, eşit ve adil seçimler altında kamuoyu da kararını verirdi.
Ancak bugün şartlar bundan çok uzak. Türkiye tipik bir otoriter ülke olmuş durumda. 2023 seçimleri partilerin yarışından ve kendi çıkarlarını izlemesinden çok Türkiye’nin gelecek nesilleri için bir mücadele olacak. Türkiye evlatları için ya aydınlık bir yarını ya da karanlık bir otoriterleşme çukurunu seçecek. Böylesi bir anda, muhalefet liderlerinin tersini söyleseler de alelade bir çekişme içerisinde olması ve bir türlü birlik sağlayamamaları, “Ne yapıyorlar, ne yapmaya çalışıyorlar?” sorusunu akıllara getiriyor.
2019 yılında belediye seçimlerinde uygulanan strateji Türkiye’nin dinamo kentlerini muhalefete getirmişti. Çok sağlam bir örgütlenme, doğru iktidar stratejisi ile Türkiye’deki metropol kent yönetimleri muhalefetin oldu. Kazanan strateji belliydi. Muhalefetin o günden bu yana seçime hazırlanmak ve kazanmak için tam dört yılı vardı. Hem de tutmuş bir model söz konusuyken. Her şey hazırdı. O dört yıl iyi başladı. Altılı Masa’nın kuruluşu, güçlendirilmiş parlamenter sistemin açıklanması, muhalefetin ivme kazanması ve Erdoğan’ın ilk kez anketlerde rakip adayların gerisine düşmesi bu dönemde oldu.
Ama ne oldu da anketler muhalefet için yeniden alarm vermeye başladı? Ne oldu da muhalif kamuoyunda endişeler baskın hale geldi? Ne oldu da “Biz bu seçimi her türlü kazanacağız, rahat olun” diyen parti kurmayları dahi artık “Her şey garanti değil” demeye başladı. Ben soru sormak istiyorum, cevaplarını hep birlikte tartışabiliriz. Ama esas olarak Altılı Masa liderlerine sormak istiyorum. 2023’ü kaybederseniz ne olacağının farkında mısınız? Türkiye’de son 20 yıldır ilk kez yüzde 60 dengesi muhalefete geçmişken, Türkiye’yi değiştirmek elinizdeyken, milletin makus talihini yenmek hemen oracıkta duruveren kuvvetli bir seçenekken nasıl kendi seçmeninizi endişeye sevkedersiniz?
Dört temel ihtimal olduğunu düşünüyorum. Her bir seçenek tek başına açıklayıcı olabilir, Liderlerin tamamı için farklı kombinasyonlar da olabilir, bunu bilmiyorum ama bildiğim başka açıklama olmadığı.
- Bu süreçte Türkiye değil kendi parti, örgüt ve tabanlarının çıkarları baskın hale gelmiş olabilir.
- Liderlerin strateji ve politikalarında yukarıdaki çıkarlara ek olarak toplumu değil kendi çıkarlarını öne koyan dar bir danışman/yönetici kitle etkili olmaya başlamış olabilir.
- Liderler ve ekipleri sandığımız kadar donanımlı olmayabilir. Daha kabaca ifade edecek olursak süreçteki zamanlama, hesap hataları ve büyük yanlışlar birçok kişinin dile getirdiği üzere bir çeşit beceriksizlikten kaynaklanıyor olabilir.
- Rejimin muhalifi olmayı kabul edenler olabilir.
Hangi ihtimal hangi lider için daha önde, bunu gerçekten bilmiyorum. Hepimizin bir okuması var. Ancak yukarıda saydığım ihtimalleri Türkiye’yi otoriterleştiren sistemle birlikte tarihin çöplüğüne yollamak liderlerin elinde.
2023 seçimini kimse riske edemez, etmemeli. Dün ortaklığı övüp bugün ortaklığı bozan adımlar atmak Türkiye’nin gelecek nesillerini ve özgür, eşit ve adil bir ülke hülyasını çöpe atmak anlamını taşıyor. Tarihsel sorumluluğunuzu unutmayın. Dahası kazanacağınız başarı sadece Türkiye için değil, bölge ve hatta küresel siyaset için de yepyeni bir yol sunacak. Başarılı örnekleri sadece toplum değil, küre de ödüllendirir.
Ama esasında ortaklığınızı daim kılarsanız Türkiye toplumu bu ortaklığı, ortaklaşmayı ve başarıyı ödüllendirecektir. Bu tarz ortaklıkları ve ortak başarıları cezalandıran her zaman sağ bir ilişkiler ağının hakim olduğu devlet aklı olmuştur.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Sayın muhalefet liderleri, inanın toplum değişim ve dönüşüme hazır. Mesele; siz hazır mısınız? Eğer hazırsanız çıkın topluma ortaklığınızı en kuvvetli ve en üst perdeden gösterin. Böylesi bir ortaklık karşısında ne seçim ihlalleri ne otoriter bir baskı ne yanlı yargısal kararlar duramaz. Bize çatışma, endişe ve belirsizlik değil dönüşümü isteyen kuvvetli bir siyasal irade gerekiyor.