Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Sevilay Çelenk yazdı: Millet İttifakı bütün sermayeyi kediye yükledi, HDP yapılması gerekeni yaptı

Şu son birkaç haftadır kalbimi titreten ne varsa HDP’den geliyor. Evvela bir doğru yapıp sonra iki yanlış yapmıyorlar. Bir doğru, sonra bir doğru daha. Bu nedenle HDP cumhurbaşkanlığı seçimi için kendi adayını çıkaracağını ilan ettiğinde bunun bir meydan okuma, bir kızgınlık ifadesi, bir kapris ve alınganlık meselesi olduğunu bir an bile düşünmedim. Bunun yine yol açıcı nitelikte, çok yerinde ve zamanında bir politik müdahale olduğunu düşündüm. Gerçekten böyle düşündüm ve heyecanlandım.

Bu seçimin HDP’siz kazanılamayacağını bilen demokrat, sol seçmenin HDP’nin ayrı aday çıkarma kararı karşısındaki kaygı ve hayal kırıklığını elbette çok iyi anlıyorum. Partili olmayan ve fakat son seçimlerde istikrarlı biçimde oylarını HDP’den yana, diğer bir deyişle demokrasiden, hak ve özgürlüklerden yana kullanan ve yeri geldiğinde partiyi desteklemek üzere seçim çalışmalarında canı gönülden yer alan bir sol kesimden söz ediyorum. HDP kendi adayını çıkardığı zaman Millet İttifakı’nın ilk turda kazanma şansının hiçbir şekilde olmadığını görebilen de onlar. Ayrı aday çıkarıldığında, Erdoğan ve sahip olduğu sınırsız imkânlar karşısında zaten zayıf olan ikinci turda kazanma şansının da iyiden iyiye zora girdiğini de görüyorlar. Endişe ve hayal kırıklığı bu yüzden… Anlamamak mümkün değil. Fakat esasen kültür aracılığıyla adeta zihnimize ve ruhumuza kazınmış, çözüm üretme yeteneği olmayan ve sadece günü kurtarma derdindeki bir kaygı bu.

HDP’nin de içinde olduğu Emek ve Özgürlük İttifakı, ilk mitingini geçen hafta sonu İstanbul-Kartal’da yaptı.

Hani bir ailede “doğru davranış” konusunda tümden umut kesilmiş biri olduğunda, “Ona laf anlatamıyoruz, bari sen anla!” deyip makul olan taraftan sürekli alttan alma, idare etme ve olgunluk beklenir ya, o hesap. AKPMHP iktidarına bu seçimde veda edilememesinin hepimiz bakımından gerçek bir felaket olacağı hesap ediliyor ve HDP’den anlayış bekleniyor. Aslında iyi niyetli bir yaklaşım söz konusu. Fakat iyi niyet gerçekten de bazen hiç işe yaramıyor. Öyle bir yere geliniyor ki, “Bu şekilde devam edilirse, bu seçim kazanılamaz” bile diyemiyorsun. Gözü kör olasıca “İyi düşün iyi olsun” ideolojisi her şeye sirayet etmiş. Oysa politikada sadece wishful thinking’le hiçbir şey iyi olmuyor. Bence doğru bir yaklaşım da değil. Riskleri ve hataları gerçekçi biçimde önüne koyamayan, lafını bile edemeyen ve sonuç olarak çözüm üretmeyen bir politik tutum doğru olabilir mi? Olmaz. Yanlış bir politik yaklaşımdan doğru sonuç elde edildiği de görülmemiştir. Ne desen, “Muhalefeti yıpratma” diye karşı çıkılıyor. Muhalefet durup durduğu yerde yıpranıyor zaten…

Toplumsal muhalefet genel olarak, HDP’nin bağrına yine taş basıp gerekirse desteklediğini bile ifade etmeden “gizlice” Millet İttifakı’nı desteklemesini arzu ediyor. Gençlerin dediği gibi, “arzular şelale.” Şaka bir yana biraz yumuşatmadan bu konuyu konuşmak da zor. Sonuçta Altılı Masa’nın HDP, daha doğrusu Emek ve Özgürlük bloku ile ortak aday çıkarmasının hayatiyetini çok iyi görebilen bir kesim de, “Bu toplumun ekseriyeti şu ya da bu nedenle belirli konularda sağlıklı düşünme yetisini yitirmiş ve HDP’yi ya da Kürt kimliğini takıntıya dönüştürmüş olabilir, bunu kabul ediyoruz ama yapacak bir şey artık yok. Olan olmuş” diyor. “Şu seçimi bir atlatalım” diyor herhalde. Gerçekten anlıyorum. Fakat aslında bunun anlamı şu değil mi? “Muktedir çoğunluğu tedavi edecek halimiz yok, HDP’liler gidip onların yerine tedavi olsun…” Bizim evde de böyle bir tartışma dönmüştü. Kendisine de dedim o zaman, “Biz tedavi olduğumuzda onlar takıntılarından ve ezberlerinden kurtulacak olsalar, gidip onu da oluruz.” Ama olmuyor…

Gelinen noktada elde avuçta Altılı Masa’dan başka seçenek yok gibi görünüyor. Fakat maalesef bu seçenek kendini neredeyse tümden etkisiz bir seçenek olmaya da mahkûm ediyor. Hadi etkisiz demeyelim, en iyi ifadeyle maalesef “yetersiz seçenek.” O seçeneğin gerçek bir seçenek olabilmesi için HDP’nin vereceği destek çok hayati bir öneme sahip. Bu sadece sayısal avantaj elde etmek için de değil, ilkesel bir avantaj elde etmek için de hayati. Toplumun en kötü ihtimalle yüzde 10’luk bir kesiminin dışlanmasına hiçbir şekilde izin verilmeyeceğini söylemek ve bu doğrultuda adımlar atmak siyaset etiği bakımından çok önemli. Gerçek bir kaldıraç etkisi yapacağı da kesin, bir heyecan fırtınası estireceği de. Fakat işte “olgun ve doygun” Altılı Masa’nın ekseriyetinin heyecanla filan işi yok. Davutoğlu’nun Karamollaoğlu’nun ya da adını bile birçok insanın bilmediği Demokrat Parti liderinin heyecanla ne işi olur? Meral Akşener hakeza. Aralarında heyecanla zaman zaman çok iyi hamleler yapan tek isim Kılıçdaroğlu ki onun da her doğrusunu takiben gelen üç yanlış elde avuçta bir şey bırakmıyor. Selahattin Demirtaş’ın hücresindeki ketıla abanarak estirdiği heyecan dalgaları bile bu ekibi yere sermeye yeter. Politik heyecana o kadar dayanıksız ve uzaklar. Ay neyse konumuz bu değil. Esas mesele şu; seçimler olup bitse ve hiçbir şey değişmese çok da umurları olmaz gibi geliyor insana. Vallahi bak. Yerlerinden, meclislerinden, muhalefetlerinden memnunlar. Öyle görünüyor.

Her şeye rağmen HDP “uysal ve anlayışlı” olsun deniyor. Köprüden geçene kadar… Gelgelelim hakikat şu ki Altılı Masa’nın HDP’den uzak durma tavrı bir köprüden geçme tavrı değil. Geçtiğimiz günlerde kimdi bilmiyorum ama biri şöyle bir soru sormuştu. Olur da ikinci tura Millet İttifakı’nın adayı değil de HDP’nin adayı ile Erdoğan kalırsa, “Millet muhalefetinin” oyu nereye gider acaba diye? Maalesef öyle de böyle de gülüp geçemeyeceğimiz bir soru. Hakikaten sonuç bu olursa nereye gider o oylar?

Yine de HDP kendini sorgulasın, evet. Hiç itirazım olmaz. Fakat bu yüzde 55’inden fazlası kendisine muhafazakâr, milliyetçi ya da İslamcı diyen ve tercih ettiği yönetim şekli “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” olan toplumda, özü itibarıyla ırkçı ve ayrımcı olan bu dışlamada Millet İttifakı’nın payı hiç sorgulanmasın mı? Ülkeyi parlamento ve seçimler olmadan güçlü bir liderin yönetmesi iyidir diyenlerin oranı yüzde 36’ymış! Bütün kritik gündemlerde ülkenin kaderini “güçlü bir liderin” iki dudağı arasından çıkan lafa terk eden, ekseriyeti milliyetçi ve muhafazakâr olan Millet İttifakı’nın hiç mi payı yok bunda? Siyasal muhalefet bir yana, HDP’ye suçüstü yapmak üzere aportta bekleyen, mütemadiyen kusur arayan ve başarıları görmezden gelen bir toplumsal muhalefetin nasıl bir muhalefet olduğu hiç mi konuşulmasın?

Şu verilere de bir bakalım: MetroPOLL Araştırma şirketinin Ocak 2023’te yaptığı anket sorusuna gelen cevaplar; Kuzey Suriye’deki Kürtlere operasyon yapılsın mı? Evet oranı: İYİ Parti % 63, MHP % 62, AKP % 58, CHP % 44. Peki sebep? Gerçekten de AKP ve MHP’yi anladık, İYİ Parti’yi de anlamak hiç zor değil, peki CHP için sebep ne? AKPMHP iktidar blokunun şahane dış politikasını ve Suriye icraatlarını çok mu takdir ediyorlar da bunlardan bağımsızmış gibi Kürtlere operasyon yapılmasına evet diyorlar. Suriye’den Türkiye’ye doğru çok karşı çıktıkları kontrolsüz göçün bu politikaların doğrudan sonucu olduğunu da mı göremiyorlar? Orada olan biteni yıllar ve yıllardır destekliyorlarsa, yerinden edilmiş ve hayatları çalınmış Suriyelilerden ne istiyorlar o zaman? Peki Kürtlerden ne istiyorlar?

Bu kadarla da kalınmıyor. CHP ve İYİ parti yoğun bir toplumsal desteğe rağmen kendi en temel ilkelerine sahip çıkamıyor. Seçmen kitlesinin ayırt edici karakterini herhalde en çekincesiz biçimde “laiklik” olarak tanımlayan CHP ile yine milliyetçi sahada olup da MHP’den farkını en fazla “laik” bir çizgiyi savunuyor olmakla tanımlayan İYİ Parti’ye bir bakalım. Tanınmış ve güven duyulan hukukçular iki gün evvel TBMM Anayasa Komisyonu’na gelen ve başörtüsü ile aile odaklı düzenleme içeren iki maddelik anayasa değişikliği teklifine, bu, “Laiklik ve eşitlik ilkelerinin ayaklar altına alınmasıdır, Anayasa’ya koyulmuş bir bombadır” demişti. Kadın örgütleri de ayrıntılı bir çalışmayla bu değişiklik teklifinin neden müzakere dahil edilmemesi gerektiğini her yerde ve her imkânı kullanarak anlatmaya çalıştı. Fakat ne oldu, CHP ve İYİ Parti değişiklikleri müzakere etmek üzere komisyona gitmekten imtina etmedi. Buna hayır demek bu kadar zor muydu? Bence zor olduğundan değil, laiklik kavrayışı hiç de gelişkin filan olmadığından oluyor bütün bunlar. AKPMHP iktidarıyla ülkenin kritik meselelerini ele alışta açığa çıkan ideolojik akrabalığa zaten hiç girmeyelim.

Laikliğe sahip çıkmak konusunda başörtülü kadınlar da dahil olmak üzere bu kadar yoğun toplumsal desteğe sahipken, #TartışmasızHayır demekten korkan bir laiklik savunuculuğu olabilir mi? Eşitlik İçin Kadın Platformu’nun (EŞİK) hazırladığı anayasa değişikliğine hayır demeye ve anayasayı uygulamayanlarla anayasayı müzakere etmemeye çağıran metne, 700 kurum destek verdi. Yüzbinlerce yurttaş demek bu. Tek tek muhalefet liderleri ziyaret edildi. İtirazı temellendiren dosyalar sunuldu. Yirmi yıldır kesintisiz bir mücadele yürüten Kadın Koalisyonu da liderlere mektup yazdı. Birçok kanaldan kadınların bu konudaki itirazına ses verdi. Kadının İnsan Hakları – Yeni Çözümler Derneği de (KİH-YÇ) kadın ve LGBTİ+ örgütlerinin imzasına açtığı şahane bir metin yayınladı. 171 örgütün imzaladığı bu metinle, söz konusu anayasa değişikliği teklifine temelden itirazları olduğunu ve reddettiklerini belirterek muhalefet partilerine “Hayır” deme çağrısı yaptı. TBMM Anayasa Komisyonunun toplantısından bir gün evvel SPoD (Sosyal Politika, Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği) çok sağlam bir metinle, kısaca ifade edersem “LGBTİ+’ları nefret siyasetinize bahane etmeyin” dedi. İtirazlarının odağının saptırılmasına, haklar ve özgürlüklerini de sonuna kadar sahiplenen bir dille isyan etti. Söz konusu anayasa değişikliği teklifine “Hayır” dedi.

Çok şey yapıldı. Yapılmaya devam ediyor. EŞİK organizasyonuyla, muhalefet vekillerine tek tek e-mailler yazıldı. Ses getiren hashtaglerle Twitter ve sosyal medya kampanyaları düzenlendi. Sohbet odalarında toplanılıp değişikliğin anlamı enine boyuna konuşuldu. Toplumsal destek epeyce güçlüydü. Binlerce kadın günlerdir ayaktaydı kısacası. Durum buyken, bu kadar yoğun bir toplumsal itiraz varken, “laikliğe” bile sahip çıkamıyor görünen Altılı Masa’nın neyi ve nasıl değiştireceğini sorgulamayacak mıyız? Seçime beş kala anayasa değişikliği çalışması yapmanın, AKP’ye yeni bir meşruiyet ve şov sahnesi yaratmanın bir muhasebesi olmayacak mı?

Kısacası vaziyet bu. Altılı Masa’nın iki büyük üyesi AKP’nin kurduğu siyaset rotasından çıkmıyor, en önemli toplumsal meselelerde bu kadar kötü bir siyasete her defasında teslim oluyor ve hatta kapı aralıyor. Haziran 2015’ten bu yana AKPMHP iktidar blokunun hukuksuzluk, talan ve rant düzenine karşı kesintisiz itirazı sürdüren HDP her fırsatta “anlaştı” imalarıyla suçlanırken, bu mütemadiyen anlaşma halleri pek az sorgulanıyor?

Maalesef bir adım ötesini de söyleyeceğim bugün. Belki biraz zaman geçmiş olsa sözcüklerimi yutar ve bir şey söylemezdim ama bugün elimden başka türlüsü gelmiyor: Kadınların ve LGBTİ+ların günlerdir gözlerine uyku girmeden mücadelesini sürdürdüğü, “Anayasayı uygulamayanla anayasa yapılmaz” talebiyle uyumlu bir tepkiyi gösteren tek parti HDP oldu. Kaç kişi sosyal medyadan bunu duyurdu, paylaştı ve kadınlarla aynı dili ve itirazı seslendiren, HDP’yi bu cesaret için tebrik etti? Sanırım çok az… “HDP tabanı ağırlıklı olarak mütedeyyin, orası evet diyecek de”… diye söze başlayanlar, sonradan bir özeleştiri cümlesi kurmayı aklından geçirdi mi? Tamam sormamış olayım…

Neyse ki HDP’nin aday çıkarma kararını heyecanla karşılayanları da şu gözlerim gördü. Bu kararı “Artık seçeneksiz değiliz, HDP bize gerçek bir seçenek sunuyor” tavrıyla karşılayanlar da hiç yok değil. Milyonlarca Kürt seçmenin, bu da yetmedi milyonlarca kadın seçmenin taleplerini hiçbir şekilde görmeyip, bütün “sermayesini kediye yükleyen” Altılı Masa’nın şapkayı önüne koyup kararını verme zamanı çoktan geldi geçiyor. Altılı Masa’nın istikrar ve özenle tavuğuna kış demek istemediği tek ama tek bir çevre var ve o çevre de AKP çevresi. Yüzde 30’u AKP’ye sımsıkı kenetlenmiş bir çevre ki oradan Altılı Masa’ya bence ekmek yok.

Çünkü seçime sadece dört ay kalmış, “harika bir iş” başarıp, tamı tamına AKP’nin istediğini yapmış ve HDP ile bir tek fotoğraf bile vermemişler. AKP ise canı istediğinde dün de bugün de HDP ile görüşme talep etmiş. Arada görüşmüş. Onunla da kalmamış Öcalan’dan topluma mesaj getirip götürmüş. Altılı Masa kendisine çizilen daire içinde oyun oynarken, AKP istediği oyunu kurmuş istediğini, istediği zaman dağıtmış. Sonuç? CHP’nin ya da Altılı Masa’nın oylarında bir artış söz konusu olmuş mu? Heyhat ki ne kararsızlardan ne başka yerden gelen giden yok. AKP’nin kilit tabanından oy koparmak en azından Altılı Masa için imkânsız. Sermayeyi kediye yüklemek dediğim bu.

Hülasa, durumun böyle devam edip gitmeyeceği ve gitmesinin de mümkün olmadığı apaçık ortadayken ve herkes “mümkünmüş” gibi yaparken bu böyle gitmez, böyle gitmesi mümkün değil diyen bir kırılma anı yaşanmak zorundaydı. O kararlı ses Pervin Buldan’dan ve HDP’den geldi. Bir şeyi değiştirecekse bu ses değiştirecek yoksa da yok… Üstelik Buldan’ın HDP’nin kendi adayını çıkaracağını gayet hesapsız ve komplekssiz biçimde dile getirdiği, “İlkelerimiz bellidir, hep bunu söyledik, bu ilkeler çerçevesinde de müzakereye açığız dedik. Yine açığız. Fakat bugünkü kararımız bu” minvalindeki sözleri bile bu kararın biraz da siyasetin tıkanmış damarlarını açma amacındaki bir karar olduğunu düşündürüyor. Kapıyı kapatmıyor, açıyor. Yeter ki o kapıdan geçmek için niyet olsun.

Biliyorum haddinden fazla uzattım. Ama bu soruları sormadan artık olmaz. Böyle nereye gideceğiz, hangi seçimi kazanacağız? Bu tablo çok iyi değerlendirilmediği müddetçe dört ayda uzay mekiği olsak bir yere gidemeyiz…

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.