Cengiz Özdemir yazdı: “Ak akçe kara gün içindir”… Ya kara akçe?

Geçtiğimiz günlerde sosyal medyaya düşen bir haber, Osmanlı döneminde uygulanan “tağşiş” (paranın gramajı ile oynamak) yöntemini hatırlattı. Habere göre 1 TL’nin gramajı 1.5 gram düşürülmüştü. 8,1 gram olan ağırlığı 6,6 grama çekilmiş. Bunun sebebini tahmin etmek zor değil. Enflasyonun alıp başını gittiği dönemlerde para “pul” oluyor ve paranın basım maliyeti çoğu zaman üzerinde yazan değerin üzerine çıkıyor. Sadece madeni paralarda değil, kağıt paralarda da durum böyle. Piyasadaki en yüksek kağıt para olan 200 TL’nin artık hiçbir hükmü kalmadı. Ancak seçim öncesi paranın bir hükmü kalmadı algısı yaratmamak için 500 TL olacağı öngörülen yeni banknotların basımı erteleniyor. Elimizde bir tomar para ile aldığımız azıcık ürün arasındaki çelişki bizi şaşırtmaya devam ediyor. 

Vatandaş bu durumda tasarrufunu korumak için parasını kıymetli bulduğu metallere, para birimlerine yahut mallara yatırıyor. Gün geçmiyor ki vatandaşın bu tercihini baskılamak için Merkez Bankası bir önlem almasın. Ama vatandaş dinler mi? Kıymetli metaller ve döviz alım-satımında Kapalıçarşı’da tarihi rekorlar kırılıyor. Yurttaşlar bir şekliyle parasının kıymetini korumaya çalışıyor. Geçtiğimiz günlerde Kapalıçarşı’da bir döviz bürosunda şahit olduğum işlem hacmine inanamadım. Çarşı içinde korumalar eşliğinde oradan oraya “kamyonla” para taşınıyor. Çarşı içine kamyon sokulmadığı için onun da çözümü bulunmuş, yürüyen elektrikli kasalar icat edilmiş. 

Neticede ahali bir şekliyle devletin talimatlarından bağımsız olarak parasını koruyor.

Geçelim…

Bu hal yüzyıllardır devam ediyor. Hatta atasözlerimize bile yansımış. “Ak akçe kara gün içindir” atasözü biraz da bu durumun ifadesi. Çocukluğumuzdan beri biz bu atasözünü tasarrufa yapılan bir atıf, bir güzelleme gibi algıladık. Geçtiğimiz günlerde Dr Mehmet Kuru ile yaptığımız Osmanlı’da Paranın Tarihi yayınımızda bunun tam böyle olamayabileceği üzerine konuştuk. 16. yüzyıl sonlarında bozulan Osmanlı maliyesinde, doğudaki ve batıdaki darphanelerde basılan akçelerin farklı ayarlarının olduğunu öğrendik. Bağdat Darphanesi’nde basılan akçeler gümüş oranı düşük, dolayısıyla “kara” akçeler iken Balkanlar’daki darphanelerde basılan akçeler gümüş oranı yüksek olan “ak” akçeler. Devlet bu iki akçeyi de eşit görünce ahali vergisini kara akçe ile yaparken, tasarrufunu ak akçe ile yapar olmuş. Maksat parasını enflasyona karşı korumak. Kabaca anlatmaya çalıştığım bu durum birkaç on yıl sürmüş ve Amerikan gümüşlerinin yarattığı korkunç enflasyon ortamında, o dönem kulların tek sığınağı olan “ak” akçeye yönelmelerine vesile olmuş. Aynı bugün yaşadığımız vatandaşın parasını korumak için TL’den hızla çıkıp, değerli madenlere, dövize yahut konuta yönelmesi gibi 

Bütün bunları şundan dolayı yazıyorum: Siz ne kadar önlem alırsanız alın vatandaş kendini korur, parasının kıymetini korur, işini bilir. Çok üzerine giderseniz ikili kurlar, ikili piyasalar, karaborsacılar peydah olur. Bu noktada kontrolü hepten yitirme ihtimali de vardır. Türkiye’nin 1970’lerde 70 sente muhtaç olduğu günlerde kuyumcularda cayır cayır döviz satıldığını ben çok iyi hatırlıyorum. Çeşitli ekonomik sıkıntılar yaşadığımız şu günlerde bir tarihsel anekdot eşliğinde bu hatırlatmayı yapma ihtiyacı duydum.

Dr. Mehmet Kuru ile yaptığımız yayının linki aşağıdadır. Meraklısı sabırla izlesin.

Herkese iyi hafta sonları 

e-mail: kulturistan330@gmail.com

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.