Cengiz Özdemir yazdı | Orhan Pamuk’un “resimli” günlükleri: Uzak Dağlar ve Hatıralar

Orhan Pamuk’un birkaç ay önce çıkmış olan Uzak Dağlar ve Hatıralar başlıklı günlükleri alışılmışın dışında bir formatla karşımıza çıktı. Pamuk, yıllardır tuttuğu bu günlüklerine resimlerini de ekleyerek bir çeşit “resimli günlük” tutmuş. Özel bir baskı ve cilt tekniği ile basılan kitap, Yapı Kredi Yayınları’ndan çıktı. Bu yazının konusu Pamuk’un yazarlık serüvenine yoldaşlık eden resim tutkusu ve kendini yaşarken “açma” cesareti üzerine.

Orhan Pamuk pek çok röportajında bahsettiği resim ve ressam olma tutkusu, bu günlüklerde ete kemiğe bürünmüş. Dünyanın her yerinde kaleme aldığı günlüklerine o bölgelerin manzaraları eşlik etmiş. Pamuk bir ressam olsaydı kesinlikle bir manzara ressamı olabilirdi. Bu manzaralar kâh bir şehir, kâh bir deniz, kâh bir orman manzarası olabiliyor. Ama Pamuk’un kesinlikle bir deniz tutkunu olduğunu resimlerinde görebiliyoruz. Hatta çoğu zaman ekspresif, dışa vurumcu, yer yer puantilist manzara resimleri bunlar.

Manzaraya duyduğu ilgi günlüklerinde yer yer karşımıza çıkıyor. Bir yerde “Manzara hayata ve hayal gücüne davettir”; başka bir yerde de “Manzaraya resim gibi bakmak yanlış, resme manzara gibi bakmak gerekir” diyor. Zaman zaman günlüklerindeki manzaraların adeta içinde yaşadığını anlıyoruz. Resim onun dünyasının bir parçası, o dünyayı yeniden kurgulamak, hatırlamak için resim yapıyor adeta. Burada sık sık referans aldığı ressam ise William Blake. İngiliz mistik bir ressam ve şair olan Blake, metinlerini, şiirlerini resimlemiş. Metni resimden ayırmamış. Kelimeler ile resim bir bütün olarak karşımızda bize hitap eder. Esasen metin ile resmi birbirinden ayırmak modern zamanların bir icadıdır. Modern öncesi çağlarda doğu ve batı sanatında çok yaygın olan kitap resimleri, minyatürler, tezhipler zamanla terkedilmiştir. Pamuk minyatür resmini Türkiye’de en iyi bilen insanlardan biri. Benim Adım Kırmızı’da bunu ispatlamıştır. Günümüz modern sanatçıların çoğu artık metinle yaptıkları işleri yeniden birleştirmeye çalışıyorlar. Bienaller böyle işlerle dolu.

Kuşkusuz, Pamuk, hem romanlarının içinde hem de çizdiği o manzaraların içinde yaşıyor. Günlüklerinde uzun yıllar süren roman yazma serüvenlerinin izlerini takip edebiliyoruz. Kafamda Bir Tuhaflık’ı yazarken geceleri yaptığı uzun yürüyüşleri, gecekondu mahallelerindeki gezilerini takip edebiliyoruz. Bir yandan ülkenin dertleriyle dertlenirken, bir yandan da dünyanın dört bir yanını gezip, dönüp dolaşıp ülkesinde yaşadığı mutlu anları anlatıyor bize. Korkularını (yamaç korkusu), sıkıntılarını (müzenin bir türlü bitmemesi), kıskançlıklarını (Marquez’i kıskanmış) ve tutkularını anlatıyor. Bir yazarın yaşarken kendini bu derece açması epey cesaret isteyen bir şey çağımızda. “Hayatımı hep Kara Kitap yazar gibi yaşadım” diyor bir yerde. Kara Kitap’taki Galip’le yahut Kafamda Bir Tuhaflık’taki saf Mevlüt’le adeta özdeşleştirmiş kendini. Tıpkı manzaralarındaki kendisi gibi.

Resimlerindeki yoğun duygusallık ve ekspresif tavır bana bir zamanlar izlediğim Akira Kurasawa’nın resimlerini hatırlattı. Sergi çok uzun yıllar önce Pera Müzesi’nde açılmıştı. Bir sinemacı olarak Kurasawa aynı zamanda iyi bir ressamdır. Sinemacı olsun, romancı olsun; resim, tüm sanatçıların ilgisini çekebiliyor. Tarz olarak Pamuk ve Kurasawa’nın resimleri birbirini andırıyor. Pamuk mimarlık eğitimi aldığı için şehir manzaralarında da başarılı. Sanırım mimarlık da aklının bir yanında hep kalmış. İtalya seyahatleri sırasında Palladio’nun köşklerini gezmiş ve “Türk Palladio’su olmak isterdim” diye bir not düşmüş deseninin yanına

Kitabın sonlarına doğru bir köşeye şöyle bir not düşmüş. “En sonunda insan kendisi olmaya razı olmalı” Kendisi olabilen ve bundan tedirgin olmayıp, buna rıza gösteren, kendiliğini insanlarla paylaşan Orhan Pamuk’un bu keyifli günlüklerini herkese tavsiye ederim.

Herkese iyi hafta sonları.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.