Cengiz Özdemir yazdı | Dokuz yılın ardından kişisel bir Z raporu

1 Ağustos 2015’te Ozan’ın Kasımpaşa’daki çatı katında bir ütü masası, bir kitap ayracı ve bir cep telefonu ile başladığımız büyük yolculuğumuzu geçtiğimiz hafta sonlandırdık. Bu dokuz yıla 360 program sığdırdık. Bu yolculukta bize her zaman destek olan tüm dostlarımıza bu yazı ile veda etmek isterim.

Bu dokuz senelik maceranın sona ermesinin nedeni Ozan’ın yurtdışına yerleşmesidir. Yani ortada bir zaruret vardı. Ama işin doğrusu, biz de yorulmaya başlamıştık. Her yayın akşamında günün yorgunluğuyla İstanbul trafiğinde en az 100 km yol yaparak stüdyoya ulaşmak, her yayın için ayrı ayrı çalışmak, konsantre olmak gerçekten yorucu bir iş. Bu bilgi notunu verdikten sonra asıl konuya dönebiliriz.

Yayınlara evde amatörce başladıktan sonra yanlış hatırlamıyorsam üçüncü kaydımız bitince Ruşen Çakır beni telefonla arayıp yeni bir platform kurduğunu, platformun adının Periscope uygulamasından ilhamla (ki o zaman için en büyük icat anlık canlı yayın imkânı veren Periscope idi) Medyascope olduğunu ve bizim de burayı kullanabileceğimizi söyledi ve bizi davet etti.

Medyascope maceramız böyle başladı. Böylece Ruşen’den sonra en kıdemli “içerik üreticisi” olduk.

Periscope üzerinden yayına başlama fikri Ozan’a aittir. Yani Kültür Tarih Sohbetleri’nin fikir babası Ozan’dır. Bu dokuz yıl içinde bir darbe, bir salgın hastalık, birkaç ekonomik kriz ve bir o kadar da seçim-siyasi kriz vs. atlattık. Bu programın bu kadar süre neredeyse beş parasız sürmesinin, bu kadar istikrarlı ve dayanıklı olmasının tek sebebi bizim yaptığımız işi çok sevmemiz, profesyonelce değil, profesyonel disipliniyle ama amatör bir ruhla işe sarılmamız oldu. Programlar ilerledikçe şunu gördük ki Türkiye’de ve dünyada sosyal bilimler alanında çok parlak çalışmalar yapan genç akademisyenler kuşağı yetişmiş. Kimi kariyerini yurt dışında sürdürüyor, kimi yurt dışında başladığı kariyerine burada devam ediyor.

Popüler olanın değil, tekil olanın, az görünenin peşinde olmaya çalıştık. Bu yüzden özellikle genç kuşak akademisyenlere öncelik verdik. Çoğu doktorasını yeni vermiş akademisyenler ilk kez bu kanalda yayına çıktılar. Bunların en bilineni Emrah Safa Gürkan oldu. Emrah ilk yayına çıktığında kariyerinin başındaydı, şimdi artık profesörlüğü geldi. Kendisi sosyal medya ve diğer kanalları bizden çok daha başarılı bir şekilde kullanıyor.

Neler konuşmadık ki; Osmanlı musikisinden yapay zekaya, Bizans şiirinden Japon tiyatrosuna, vebadan metal müziğe, şaraptan mevlide, İstiklal Marşı’ndan Dante’ye, şamanlardan Sabatay Sevi’ye, Kaygusuz Abdal’dan ilk yapay dil Baleybelen’e yüzlerce birbirinden değişik konuyu masaya yatırdık. Buradaki sır siyasi görüşü, hayata bakışı ve duruşu ne olursa olsun nitelikli bir fikri olan herkesi bu yayına davet etmek vizyonu ve cesareti oldu. Bu açıdan son derece zengin, çok sesli bir arşiv birikti. Türkiye’nin fikri zenginliğini görünür kıldık. Bu yayın devam etseydi bir dokuz yıl daha konu ve konuk sıkıntısı çekmezdik. Burada bir de izlenme, reyting kaygısı taşımamamızın bize büyük katkısı oldu. “Tık peşinde” koşsaydık başka türlü bir yayıncılık yapardık. Burada Emrah Hoca’nın son kayıt sonrası söylediği şu sözleri paylaşayım: “En nitelikli programları sizde yaptım ama en az izlenenler de onlar oldu.” Olsun, varsın…

Şahsen benim için özel yeri olan birkaç yayın var. Bunlardan ilki Chicago Üniversitesi’nden merhum Cornell Fleicher ile yaptığımız iki yayın oldu. Cornell hoca Osmanlı tarihçiliğinde bir kutup idi. Halil İnalcık’tan sonra kürsüyü devraldı ve onlarca öğrenci yetiştirdi. Çok iyi Türkçe bilmesine ve zamanında Şehir Üniversitesi’nin davetlisi olarak Türkiye’ye gelmesine rağmen hiçbir kaydının olmaması büyük (K)ayıp idi. Naçizane biz hocayı kayıt altına almış olduk. Sonra da rahmetli oldu. Bu kayıtlar onun Türkçe’deki yegâne kayıtlarıdır.

İkinci olarak merhum Ruhi Kafesçioğlu Hoca ile alker yapılar üzerine yaptığımız yayın benim için çok özeldir. Ruhi Hoca o zaman 99 yaşındaydı ve berrak zihni ile hâlâ Anadolu’daki kerpiç malzemenin nasıl kullanılması gerektiği üzerine broşürler hazırlıyor, bir delikanlı heyecanıyla konunun önemini anlatıyordu. Bu yayına Seda Özen vesile olmuştu. Hoca sonradan bu dünyadan göçtü ve geriye bu güzel anılar kaldı.

Üçüncü olarak tevafuk denilen şeyin hayatımızda ne kadar önemli olduğunu bir kez daha kanıtlayan Osmanlı’da Veba yayınımız benim için unutulmazdır. Nükhet Varlık ABD’de çalışmalarını sürdüren ve Türkiye’de pek adı bilinmeyen bir akademisyenken pandemi öncesinde kendisiyle yaptığımız yayın pandemi zamanı gündeme bomba gibi düştü. Nükhet Hoca onlarca ulusal kanala konuk olarak çağırıldı. Hatta bildiğim kadarıyla bir başka tevafuka daha dahil oldu. Orhan Pamuk o sıralarda yazmakta olduğu Veba Geceleri romanının önsözünde Nükhet Hoca’ya teşekkür ediyordu. Orhan Pamuk da yıllardır bu romanı yazıyormuş.

Bu kadar yeter, elbette daha onlarca böyle yayın sayabilirim ama arşiv orada, meraklısı ve ilgilisini bekliyor.

Son olarak birkaç teşekkür. Bu uzun yolculukta yanımızda duran, bize kapılarını açan, içeriğe hiçbir zaman karışmayan Medyascope’a ve Ruşen Çakır’a teşekkür ederiz. Yıllardır kahrımızı çeken başta Servet Dilber olmak üzere tüm çalışanlara da ayrı ayrı teşekkür ederiz.

Ayrıca bir dönem bize destek olan Kronik Kitap’a ve sahibi Adem Koçal’a da teşekkür ederiz. Bunun dışında Arka Kapak, Babil.com, Masa gibi kanallar üzerinden her zaman bize destek olan sevgili Mehmet Ali Çalışkan’a da hasseten teşekkürü bir borç bilirim.

Yayınlarımıza katılan yüzlerce akademisyen dostumuza, arkadaşımıza ve hocalarımıza da ayrı ayrı teşekkür ederiz.

Ve elbette yayınlarımızı izleyen, yorum yapan, paylaşan, maddi ve manevi desteklerini esirgemeyen takipçilerimize, izleyicilerimize ayrı ayrı teşekkür ederiz.

Son olarak “Bundan sonra ne yapacaksınız?” diye soranlara “Kütüphaneme dönüp erbain çıkartmak istiyorum” diyorum. Tıpkı J.R.R. Tolkien’in ölümsüz karakteri Bilbo Baggins gibi. Onca maceradan sonra tek özlemi sığınağına dönmek olan küçük hobbit gibi.

Ne mutlu hayatında sığınacak bir kovuk inşa edebilenlere.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.