Bir açıdan en uzun, bir açıdan da en kısa seçim kampanyası dönemini yaşıyoruz. 2018’den beri bugünleri beklediğimiz göz önünde tutulursa en uzun ancak kampanyanın sadece bir aya sıkışması nedeniyle de en kısa… Seçime bir ay var ama televizyon ve sosyal medyadaki atışmaları bir kenara bırakırsak, ortada bir heyecan yok. Deprem sonrası düşük profilli gitme kararı kesinlikle saygıdeğer bir karar ancak nisyan ile malul insan hafızası söz konusuyken biraz daha hareket görmeyi beklerdik.
Yaklaşık yirmi yıldır ikinci defa -ilki Haziran 2015’teydi- iktidarın seçim yoluyla el değiştirmesine bu kadar yaklaşmışken, biraz daha coşku ve heyecan görmeyi umardım açıkçası. Tamam, medenileştik, her tarafı bayraklarla kirletmiyoruz, duvar afişleri yerlerini kibar açık hava reklamlarına bıraktı, kamyonetler ve doblo’larla gürültü kirliliği de yapmıyoruz. Ancak bari partilerin seçim şarkılarında biraz heyecan olsaydı. Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Sana Söz Baharlar Gelecek” zaten sakin bir şarkı ve başlangıcındaki gök gürültüsü sayılmazsa bir iniş çıkışı yok. AK Parti’nin iki gün önce lanse edilen “Söyle” şarkısı biraz daha hareketli, bunu kabul etmek gerek. Sinan Oğan’ın kurt ulumasıyla başlayan “Gel Sinan Oğan” tipik bir seçim şarkısı, kimse hatırlamayacak bir yıl sonra. Bu şarkıya kıyasla TİP’in “Karşıyım!” şarkısı bayağı oynak, sanırım “Bir kere daha dinlerim” hissi uyandıran da bir tek o var. Bundan bir yıl önce Tarkan’ın “Geççek” şarkısıyla çıldıran -toplam 75 milyon dinlenme, 1 milyon “like”- bir ülke için bu şarkı seçimleri manidar, yine siyaset toplumun gerisinde kaldı sanırım.
“Şarkıların seçimle ne alakası var” diyebilirsiniz, aslında bayağı var. Sonuçta seçmek bir duygu işi, insanlar nasıl bir duygu içerisindeyse, oylarını ona göre yönlendiriyorlar. Son dönemde öğrendiğimiz en önemli şey, insanın oy verme kararını etkileyen sayısız dışsal faktör arasında, o andaki duygusal havasının etkisinin bir “tık” daha önde olduğu. Tabii ki duyguları yönlendirmek için müzikten daha iyi bir malzeme var mı, deneyimimiz “yok” diyor. O yüzden de iyi bir şarkının yarattığı duygusal ortam, seçim kazandırmasa da çok fayda sağlayabilir.
Elimizdeki musiki malzemeyi biraz zorlayarak, başlıca seçim şarkılarını son günlerin moda aracı Yapay Zeka’ya (YZ) analiz ettirsek, bakalım ne sonuç elde edeceğiz? Şarkıların YZ ile analiz edilmesi çok yeni bir şey değil, hatta çoğumuzun sevdiği Spotify gibi uygulamalar şarkı tavsiyelerini biraz da “havanıza” göre belirliyorlar, havanızı da dinlediğini şarkılardan öğreniyorlar. Şarkı sözlerini ya da Youtube video yorumlarını analiz ederek de bu işi yapanlar var, ne kadar başarılılar bilinmez. Söz konusu yorum, hele de Türkçe yorum olunca bir bataklıkta boğulmak işten bile değil. Bir de daha deneysel uygulamalar var, CYANITE.AI gibi. Onlar deneysel olduklarından daha riskliler, sonuçlarının geçerlilikleri bayağı tartışma kaldırır durumda. Yine de güzel grafikler ürettiklerinden, kullanması eğlenceli.
İlk önce “benchmark” şarkımızdan, Tarkan’ın “Geççek” şarkısından başlayalım. Şarkıdaki türler latin, rap/hip-hop ve pop olarak tanımlanmış. Bu üç tema şarkı süresince birbirlerinin yerini alıyorlar, 45’inci saniyeye kadar latin türü ön planda, 1:45 ve 2:30’da da bu tür domine ediyor. Rap/hip-hop birinci, ikinci ve üçüncü dakikalarda daha fazla göz çarparken, pop türü 2:45’te zirveyi alıyor. Şarkıdaki egemen duygu, enerji (0.52 skoruyla), mutlululuk ve neşelendiricilik onu takip ediyorlar. Bu üç duygu şarkı boyunca varlıklarını gösteriyorlar, 1:15, 1:45 ve 2:15’te zirveye çıkan “seksilik” skoru da gözden kaçmıyor. Şarkı hem yüksek uyarma (arousal) hem de yüksek değerlik, dikkat çekme (valence) skorlarına sahip, kırk beşinci saniyeden itibaren yükseliyor ve hiç azalmıyor. YZ’nin genel değerlendirmesi yüksek enerji ve duygusal değere sahip olduğu yönünde.
Seçim şarkılarına gelince, ilk önce “Sana Söz Baharlar Gelecek” şarkısıyla başlayalım. YZ’ye göre şarkının türü pop ve folk/country; güzel tespit, ilk otuz saniyesi folk, sonra popa dönüyor. Şarkının yarattığı genel duygu enerjik ama fazla değil, 0.35 katsayısı var, ama sürekli yükseliyor ve sona doğru 0.78’e kadar varıyor. Duygusal olarak uyarma değeri biraz yüksek, 1 civarında ama değerlik uzun bir süre neredeyse yok. Şarkının duygusal değerinin yüksek olduğu ancak enerji düzeyinin düşük olduğu teşhisi konuyor YZ tarafından.
Diğer kampın şarkısı “Söyle” biraz daha renkli bir analiz fırsatı veriyor. İlk kırk beş saniyede egemen tür klasik, 1:15 ile 2:15 arasında yerini caza bırakıyor, 2:45-3:15 arasındaysa, sürpriz, hip-hop ortaya çıkıyor. Şarkının yarattığı his birinci dakikadan sonra enerjik (0.66) ve epik (0.57). Bu iki hisse ilaveten agresiflik de şarkı boyunca varlığı sürdürüyor, genel olarak harekete geçiren bir teması olduğunu söylüyor YZ. Bu şarkının uyarma değeri hayli yüksek (0.7 civarında) ancak değerlik skoru yine sıfıra yakın. “Söyle” de tıpkı “Sana Söz Baharlar Gelecek” gibi duygusal değeri yüksek ancak enerji düzeyi düşük.
TİP’in seçim şarkısı “Karşıyım!” tür olarak rock, pop ve latin karışımı; pop ve latin başlayarak birinci dakikadan sonra rock türüne dönüyor. Enerji skoru “Söyle”den bile yüksek (0.7) diğer hisler ise sırasıyla mutluluk, agresiflik ve neşelendiricilik. Bu şarkının uyarma değeri de 0.7 ama esas farkı değerlik skoru, ikinci dakikadan sonra değerlik derecesi yükseliyor. Bu üç şarkı arasında en yüksek duygusal değere sahip olan şarkı da bu, 9/8 sevdiğimiz bir ritim sonuçta.
Bu verilerden ne sonuç çıkarabiliriz? Aslında pek bir sonuç çıkmayabilir, YZ’nin sunduğu fırsatlar çok heyecan verici olsa da yaptığı işi insan kadar iyi yapamıyor. Özellikle de tasnif, sıralama ve anlamlandırma gibi konularda insanlar hala çok daha iyi. Buradaki duygu atamalarının belki de gerçek dünyada karşılığı yok, buna da geçerlilik sorunu diyoruz. Öte yandan bir insanın hafızasının alamayacağı kadar çok veriyle çalıştırılmış olduğundan ve insana özgü öznellik sorununu yaşamıyor olmasından dolayı da büyük bir ihtimalle “boş yapmıyor”, söylediklerinin gerçek hayatta bir karşılığı var.
Dostumuz YZ doğruyu söylese, şarkıların yarattığı duyguları doğru teşhis etse bile, herkesin bu duyguları hissetmesi garanti değil. Öncelikle şarkıyı duyabilmek gerekiyor, günümüzün kutuplaşmış medya ortamında kolay değil. Muhtemelen AK Parti’nin şarkısı çok daha fazla yer kapacak anaakım medyada. Alternatif medyada da “yankı odaları”nın duvarlarını aşabilmesi gerekiyor, sadece kendisinin değil, ötekisinin de önüne düşmeyi başarabilmesi lazım. Diyelim duydunuz, dinlemek de gerek. Herkes her şeyi dinleyecek olsa zaten işi zor, o yüzden çok sağlam filtreler uyguluyoruz, en sağlamı da ideolojik. İdeal bir dünyada “kör” bir dinleyici olmak lazım, kimin söylediğini bilmeden dinleyip değerlendirmek lazım, mümkün değil. Kimin şarkısı olduğu, nasıl bir şarkı olduğundan daha fazla ön plana çıkıyor. Hadi dinlediniz, daha önceki deneyimler, duygusal yatırımlar olmadan değerlendirme yapmanız imkansız. Aynı şarkı iki farklı kişiye çok daha farklı anlamlar taşıyabilir. Bu yüzden de şarkının arzulanan etkiyi yaratıp yaratmadığı tamamen başka bir konu.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Üstelik seçim şarkıları tek başına gelmiyor, bir dizi görsel ve diğer sesler ile destekleniyor. Seçim şarkılarının görselliklerinin değerlendirilmesi başlı başına bir iş, tek başına bir yüksek lisans tezi olabilir. Görsel okuma yeni yeni öğrendiğimiz bir teknik, özellikle de “Söyle!” bence defalarca okunup yazılabilecek bir malzeme… İçinde atlar, bayrak, cami, kale ve sanırım Ertuğrul Gazi var.
Yine de anlamı yok mu? Var. Bir şarkıyı hem bir bulmaca, hem de bir bavul olarak düşünebilirsiniz. Her dinleyişte size birtakım sorular sorar, o soruları yanıtlar ve mutlu olursunuz. Yanıtsız sorular soran bir besteci olan Stravinsky’nin başına gelenleri başka zaman konuşalım. Bir de içine sayısız görüntü, koku, duygu ve bir sürü şeyi tıkıştırdığınız bir bavuldur bir şarkı; dinlediğiniz zaman o bavula tıkıştırdıklarınız ortalığa saçılır, çoğu zaman da kontrolsüz bir biçimde. O yüzden de tekrar tekrar dinlenen bir şarkı çok iyi bir bulmaca ve geniş bir bavul olabilir. Siyaset de bir çağrışım meselesi, iyi bir şarkıya yatırım yapmak, insanlara çözülebilecek bulmacalar ve bavullar sağlamak sayılabilir.
Aslında ideal bir dünyada, iyi bir kampanyada seçim şarkılarının etkileri öngörülebilir. Basit bir dizi odak grup çalışmasıyla insanların ne anladıkları ve ne hissettiklerini kolaylıkla öğrenebilirsiniz. Biraz zorlarsanız bütçenizi, MR makinelerine insanları sokmasanız bile, birkaç elektrot bağlayarak ne olur ne bitiyor beyinde bir bakabilirsiniz. Sosyal medya hem çöplük hem hazine… Sizin gözünüzden kaçacak ayrıntıları söyleyen çok bilmişler her zaman bulunabilir.
Daha da iyisi, siz bunları şarkıları yazmadan videoları hazırlamadan yapabilirsiniz, bu kez de hedeflediğiniz kişilere doğru bulmacalar ve geniş bavullar sunabilirsiniz. Siyaseti sadece televizyonda bağırma-çağırma sanatına indirgemeyenlerdenseniz, zanaatından çok istifade edebilirsiniz.
Yazıyı geçmişin güzel ve ümit dolu günlerini hatırlatan bir seçim şarkısıyla bitirelim, burnumuza yaz sonunun mayhoş kokuları gelsin, güneş bizi hafifçe ısıtsın ve sonbahar rüzgarları saçlarımızı okşasın: Anavatan Partisi’nin 1991 seçim şarkısını dinliyoruz: Hadi bakalım, kolay gelsin!
e-mail: emreerdo@gmail.com