Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Elif Gökçe Aras yazdı: Olağana alışabilmek

Bazı insanlar vardır, yüksek veya düşük tansiyon normalleridir. Coğrafyamız da yüksek tansiyon ülkesi. Öyle ki işler yolunda gitse “Sen hayırlara çıkar Ya Rabbi” diye dua etmeye başlarız. Çok gülünce başımıza bir şey gelecek sanırız. Dinlerimizin bin yıldır defalarca tekrar ettirdiği ezberimizdir de o yüzden bedelini ödemediğimiz mutlulukları yakıştıramayız kendimize. Bu yüzden önce kederleri yaratır, layığıyla sürünür, sonra gönlümüzce gülmeye hak kazandığımıza inanır, güzel kaderler yaratırız.

Siyaset sahnesinde “Erdoğan neden sessiz, kesin büyük bir planı var” diyenler onun çaresizlikten susmak zorunda kaldığını akıllarına getirmiyorlar. Kendimi bu eğilimden azade tutmayayım, ben de geçtiğimiz hafta İstanbul seyahatimde iki gazeteci ile sohbetimde “Kazanacak mıyız?” sorusu üzerine “Umarım Millet İttifakı içerisinde birisi son düzlükte anlamsız bir çıkış yapmaz, böyle bir şey yaşamadığımız müddetçe kazanmamak sürpriz olur” demiştim. İkisi de “Bu saatten sonra öyle bir şey mümkün değil” demişlerdi ancak İyi Parti oylarını düşürmeye ant içmiş gibi durup durup masa üyeleri ve Meral Hanım’ın masadan kalkıp geri dönüşüyle ilgili yorum yapıyor. Meral Hanımın masadan kalkma sürecinde Ali Beyin tavrını ve Kemal Beyin adaylığı konusunu hiç olmayacak zamanda yeniden gündeme getiriyorlar. Başından beri Saadet Partisi vakarı göremedik İyi Parti’den maalesef. Acaba kurşunlarla gelen hayat öpücüğünden alınan güçten mi geliyor bu çıkışlar? Hazır karizma kurtulmuşken neden ağırlıklarını korumuyorlar da nahoş anıları canlandırıyorlar?

Gözlemlediğim kadarıyla İyi Parti bu güne kadar ne zaman masadaki ağırlığını kaybetse ya da parti içerisinden bir aktörün açıklaması ile zor durumda kalsa Erdoğan’dan mutlaka bir hayat öpücüğü geliyor, gündem değişiyor ve vantilatör efekti ile kahramanın pelerini uçurularak yaratılan karizma partiye yeni bir ivme kazandırıyor. Ancak kahramanın gücü içeriden gelmediği için vantilatör kapatılınca pelerin sönüyor. İyi Parti’nin potansiyelini harcaması gerçekten üzüyor beni. Her şey çok daha farklı olabilirdi, İyi Parti gerçek gücü sayesinde masadaki ağırlığını konuşturabilirdi. Gelgelelim %30 potansiyeli olan parti başından beri yakalayabileceği gücü kendine yaraştırmıyor, kendisine bağlanan umutları boşa çıkarıp %5’leri zorlamaya kast ediyor. Aynı şeyi ittifakta da yapıyor. Millet İttifakı’nın kazanma ihtimali bu kadar yüksekken kazanacak aktörlere yöneltilen her eleştiri İyi Parti’yi kaybeden tarafın taşeronu gibi gösteriyor ve doğal olarak kaybeden tarafla birlikte kaybetme eğilimi gösteriyor.

İnce rüzgârı ve Ümit Özdağ’la ilgili başından beri sükunetimi koruyorum, ortada panik yapılacak bir durum yok. İnce popülist söylemlerle biraz gündem olacak, sonra oynar başlıklı bu aparatla ilgili yapılabilecek tüm espriler bittikten sonra gündemden düşmeye başlayacaktı. Kibirli ve hırslı insanlarla uğraşmaya değmez, onlar kendi başını kendileri yerler zaten, bizim kendi işimize bakmamız lazım.

Şunu açıkça söylemek lazım, depremin ardından yalanla, hileyle zorla tutmaya çalıştığı son sütunları da yerle yeksan olan Erdoğan artık ayan beyan kaybedendi. Bu yüzden her kim kazanan tarafla cehde kalkışırsa Erdoğan tarafına geçmiş olacak ve kaybedenlerden olacak. Gemisini kurtarabilmek için küçücük partilere bile muhtaç olduğu görüntüsünü verdikten sonra geri dönüşü olmayan bu yolda muhalefete sadece gücünü korumak bile yetecekken, bazı aktörler kazanmayı kendilerine yakıştırmıyormuş gibi kendilerine zarar verebilecek tavırlardan geri durmuyorlar. Ruşen Çakır’ın da çokça dile getirdiği gibi “muhalefet bu seçimi kendilerine rağmen kazanacak”. 

Kemal Beyin kampanyasını ve belediye başkanları ile yaptığı seçim çalışmalarını takdir etmemek mümkün değil. Uzun yüzyıllardır yüksek tansiyon ile yaşadığımız coğrafyamızda artık iç organlarımız bizi uyarıyor, sükûnete ihtiyacım var diyor. Son yirmi yılda yüksek tansiyona rağmen perhizimize uymayan tarzda beslenmek ve stres iyice yıprattı bizi. Artık Kemal Beyin sakin diline ve ciddiyetle muamele görmeye ihtiyacımız olduğunu çoğumuz gördü.

Çatık kaşlara, yüksek volümlere tahammülümüz kalmadı galiba, bu dili kim kullanırsa kullansın, “git öte yanda bağır, başım ağrıyor” diyoruz. Kemal Beyin sükûnunun ve dik duruşunun umulmadık çözülmelere dahi sebep olacağını düşünüyorum. 

Daha önce “Öngörülemeyen seçim” yazımda da belirtmiştim. Şahsen bu seçimde sadece hangi cumhurbaşkanı adayının kazanabileceğini tahmin edebiliyorum. Meclis dağılımıyla ilgili neredeyse hiçbir öngörüm yok. Ülke gündeminde birbiriyle zıt yönde yaşanan gelişmeler, tüm ittifaklarda yapılan ilginç tercihlere seçmenin yorumu ne olacak kestiremiyorum. Bence Cumhurbaşkanlığı seçimini Kemal Bey alacak ancak meclis dağılımındaki tuhaflıkları çözümlemek için bizler aylarca yorum yapacağız. Seçmen şunu şundan yaptı diye net bir yorum yapmak yahut bu seçimin kazananı filanca partidir diyebileceğimiz net bir yorum yapmak zaman alacak.

AKP’lilerin oy verme eğilimlerini rasyonel çözümlemeleri değil, güdüleri ve duyguları belirliyor. Zaten bu yüzden Erdoğan, din, aşk, gönül lafızlarıyla sürekli duyguları ile oynuyor, akıllarına değil, “gönüllerine” hitap ediyor. Bu yüzden hiçbir seçim vaadi ile ikna edilemiyorlar. Haydi, o %25’i kendi haline terk edelim. MHP’nin %5’ini de Cumhur İttifakı’na ekleyelim. Geri kalan %70 tüm partilerden gelen farklı uyaranlara ne diyecek çok merak ediyorum. Ve sürekli karnımda kelebekler uçuşurken şunu düşünüyorum.

Yirmi yıl boyunca azarlamaya, hakarete, aşağılamaya, haksızlığa maruz kalmış muhalif seçmen, güler yüze, tatlı dile, adaletle muameleye, akla dayanan makul bir yönetime nasıl alışacağız? 

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.