Ruşen Çakır yorumladı: Akşener niçin İmamoğlu’na savaş açtı? Kim kazanır?

Meral Akşener, Mayıs 2023 seçimlerinden önce sıkı fıkı olduğu İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve ABB Başkanı Mansur Yavaş’ı açıktan eleştirmeye başladı. Dünkü grup toplantısında İmamoğlu’nu eleştiren Akşener, “Bizi engellemek isteyen Beştepe değil Saraçhane” dedi. Ruşen Çakır bu yayında Akşener’in neden İmamoğlu’na savaş açtığını değerlendirdi.

Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir

Merhaba, iyi günler. Dün İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener çok ilginç bir grup konuşması yaptı. Zâten kendisini daha çok çarşamba günleri partisinin grup toplantılarında yaptığı konuşmalarla görüyoruz. Ve orada partisinin yerel seçim sloganını da açıkladı: “Mecbur değilsin”. “Mecbur değilsin” temalı birtakım billboard’lar hazırladıklarını söyledi; ama bu billboard’lara İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin izin vermediğini, hattâ Ankara ve İzmir’e de bu billboard’ların asılmaması için İstanbul’dan tâlîmat gittiğini söyledi. İlginç bir olay. Bir bakalım Meral Akşener neler demiş, sonra devam edelim.

Meral Akşener, 31 Ocak 2024 târihli grup toplantısı konuşması:

“Birileri istiyor ki billboard’sız seçim kampanyası yapalım. Ama bu defa öncekilerden farklı ve ilginç olarak önümüze bu engeli çıkartan iktidar değil ana muhâlefet. Bizi sansürlemek isteyen Saray değil belediye. Bizi engellemeye çalışan Beştepe değil Saraçhâne. Ya! Ne kadar da ilginç değil mi? ‘Hadi canım, o kadar da olur mu?’ dediğinizi duyar gibiyim. Heyhat, oluyor. Maalesef oluyor.”

Evet, ilginç. Meral Akşener dört tâne billboard’dan bahsediyor. Bu billboard’larda neler yazıyormuş ona bakalım: “Cumhuriyete savaş açana mecbur değilsin; teröre alan açana da. Tek adam baskısına da mecbur değilsin; eş başkan kavgasına da. Yandaş medyaya da mecbur değilsin; yoldaş medyaya da. Hâin diyene de mecbur değilsin; câhil diyene de.” Buradaki eş başkan göndermesinin sâdece DEM Parti’ye değil, aynı zamanda Cumhuriyet Halk Partisi’ne, ama esas olarak Cumhuriyet Halk Partisi’ne olduğu söyleniyor. Ve burada Özgür Özel’in genel başkan olmasına rağmen Ekrem İmamoğlu’nun eş başkan, belki de gerçek lider olduğuna yönelik gönderme var. Çok net bir şekilde, “Beştepe değil Saraçhâne bize saldırıyor” dedi. Tabiî dün bu konu kendisine soruldu Ekrem İmamoğlu’nun. Ekrem İmamoğlu da buna bayağı uzun bir cevap verdi. Onu da dinleyelim ve devam edelim.

Ekrem İmamoğlu, 31 Ocak 2024 târihli konuşması:

Muhabir: “Meral Akşener’in grup toplantısında bir açıklaması oldu sabah. ‘Bizi engelleyen Beştepe değil Saraçhâne’ dedi. Seçim için asılacak billboard’ların bir telefonla engellendiğini söyledi. Bir açıklamanız olacak mı?”

Ekrem İmamoğlu: “Bizim öyle bir engelleme veya bu tarz girişim, eylemde bulunmayacağımızı en iyi kendileri bilirler. Bu noktada ne için yaptığını bilmiyorum bu açıklamayı, ama muhtemelen bu billboard meselesi; çünkü öyle bir yansıyı gösterdi bana arkadaşlar. Bir kere bu işin sâdece İstanbul’u yok, muhtelif şehirleri var. Bu işler de şehirlerde firmalarda yönetiliyor. Onlarla konuşabilirler, görüşebilirler. Belli ki İstanbul’da ve Ekrem İmamoğlu üzerinden konuşmak veya Ekrem İmamoğlu’na taş atmak böyle bir prim yapacak zannedilir şekle doğru gidiyor. Hayırlısı… Neyse, Allah’tan alışığız. Bize atılan hiçbir taşın etkisi olmaz. Bize doğru gelirken taşların her birisi havada güle dönüşür, dikkat etsinler. Bizim öyle bir endîşemiz yok. İnsanlara karşı, demokrasiye karşı her zaman sorumluluk hissettik ve hiçbir zaman bu sorumluluğun dışında da hareket etmedik. Yine ilâve ediyorum; bunu en iyi Sayın Akşener bilir.”

Evet, burada tabiî göndermeler çok. Saraçhâne sözünün zâten Akşener’den çıkmış olması başlı başına ilginç. Çünkü hatırlanacaktır, seçim öncesi Ekrem İmamoğlu’na cezâ geldiği zaman, o sırada Kemal Kılıçdaroğlu Almanya’daydı. İlk olarak Saraçhâne’ye giden liderdi Meral Akşener. Ertesi gün de Altılı Masa’nın diğer liderleriyle birlikte yine gitti ve sahnede konuşurken Ekrem İmamoğlu’nu yanında tutan kişiydi. Ekrem İmamoğlu’nu Mansur Yavaş’la birlikte Kılıçdaroğlu yerine en çok savunan, cumhurbaşkanı adayı olmasını isteyen İYİ Parti’ydi ve Meral Akşener’di. Ekrem İmamoğlu’ndan Fatih Sultan Mehmet’e kadar giden bir referansla, övgüyle sık sık bahsediyordu. Öyle ki Ekrem İmamoğlu’nun İYİ Parti’ye geçeceğini söyleyenler bile çıkmıştı. “Nereden nereye” olduk. Ama bu olay sâdece bir “nereden nereye” meselesi değil. Sâdece bir 180 derece dönüş meselesi değil. Bu aslında İYİ Parti’nin kendine seçtiği seçim stratejisinin ve anladığım kadarıyla da bundan sonra izlemeye çalıştığı yolun işâretlerini barındırıyor. Dünkü konuşmaya baktığımız zaman, üçe ayrılmıştı konuşma. İlk bölümde bu vardı; çok uzun bir bölümdü. Sonra Can Atalay meselesi vardı. Can Atalay meselesinden hareketle iktidâra yönelik eleştiriler vardı. Ama girişteki suçlamalar kadar yoğun, vurgulu, dikkat çekici değildi. Bir de tabiî şu var, Can Atalay meselesinde hakkını vermek lâzım; Meral Akşener başından îtibâren hep Can Atalay’ın milletvekilliği hakkının gasp edilmesine karşı durdu, bunu biliyoruz. O yeni değildi. Yeni olan, ilk kez Ekrem İmamoğlu’na yönelik söyledikleriydi. Çok çarpıcı sözler söyledi. Evet, bunu yaptı. En sonda da sığınmacılarla ilgili, Zafer Partisi’yle yarışır derecede geniş birtakım şeyler söyledi. Yani burada görüyoruz ki öncelik CHP olacak, ana muhâlefet partisi olacak, öyle gözüküyor. Daha sonra da Zafer Partisi ve benzerleriyle yarışmak için de sığınmacılar meselesi konusuna çok ciddî bir vurgu olacak, bunu anlıyoruz. 

Niye böyle yapıyor? Ben başkalarının söylediği gibi, “Erdoğan’la işbirliği yapıyor” filan gibi şeyleri düşünmüyorum. Bu tür spekülasyonlara îtibar etmiyorum. Söyleyenler de bunu genellikle akıl yürütmelerle ya da “-mış”lı cümlelerle anlatıyorlar. Normal hâliyle bakıldığı zaman, bu hâliyle bakıldığı zaman, Meral Akşener’in Erdoğan’la veya herhangi bir iktidar odağıyla görüşmesine çok gerek yok; çünkü şu hâliyle o arayıştaki bir parti ve son seçimden sonra görüyoruz ki, esas olarak kendini muhâlefet blokundan ayırmaya yoğunlaşmış durumda. Muhâlefet bloku zâten kalmadı. Gelecek, DEVA, Saadet, Demokrat Parti; bunlar zâten kendi başlarına etkisiz bir şekilde yollarına devam ediyorlar. Geride CHP kaldı. Orada ilginç bir olay var tabiî ki. Meral Akşener’in seçim ve seçim öncesine ilişkin eleştirilerinin ana hedefinde Kılıçdaroğlu vardı ve desteklediği İmamoğlu’ydu. Sonra ne oldu? Kılıçdaroğlu’nu İmamoğlu devirdi çok açık söylemek gerekirse. Daha ilk günden “değişim” dedi. Özgür Özel sonra dâhil oldu ve İmamoğlu’nun desteğiyle Özgür Özel Kılıçdaroğlu’nun yerine seçildi. Normal şartlarda Meral Akşener’in eleştirdiği kişinin gidip, desteklediği kişinin partide ağırlık kazanması üzerine CHP ile bu yerel seçimde yakınlaşması çok şaşırtıcı olmazdı; ama yapmadı. “Hür ve müstakil” dedi ve kendi adaylarını çıkartacaklarını söyledi. Bunu yaptı da, adaylarını da açıkladı. İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Mersin, her yerde adaylarını teker teker açıklıyor. Dün de bâzılarını açıkladı ve yoluna gidiyor. Ama bu yola giderken, karşısındaki en temel soru şu: “Kimi eleştirecek?” Şimdi, yerel seçime tâlip oluyorsanız, belediye başkanlığına tâlip oluyorsanız, var olan belediye başkanlığını eleştirmeniz çok anlaşılır bir şey. Bu da özellikle İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Mersin, Antalya gibi yerlerde CHP’li belediye başkanları. Ama o CHP’li belediye başkanlarının hepsi olmasa da önemli bir bölümü, İYİ Parti 2019’da destek vermeseydi seçilemezdi. Dolayısıyla onlar CHP’li olmakla birlikte aslında İYİ Parti’nin de belediye başkanıydılar. Nitekim bir süre böyle konuşuldu. Özellikle bir Mansur Yavaş örneğine baktığımız zaman, Mansur Yavaş siyâseten CHP’den çok İYİ Parti’ye yakın. Aslında Muhittin Böcek de öyle, Hatay’da Lütfü Savaş da öyle. Bunların siyâsî geçmişlerine baktığımız zaman, merkez sol değil sağ, hattâ milliyetçi sağda yer almış kişiler olduklarını görüyoruz. Ama bir kopuş yaşanıyor ve bu kopuşta da belediyeleri eleştiriyor. Evet, ama bu eleştirilerin bir icraat eleştirisinin ötesine gittiğini dün gördük. Çünkü dünkü mesele çok siyâsî bir meseleydi. Açık açık dedi ki: “Bizi Beştepe’den sonra artık Saraçhâne de engelliyor. Billboard’larımıza izin vermiyor”. Buna Ekrem İmamoğlu’nun verdiği cevap tatmin etmiş midir etmemiş midir bilmiyorum. “Bizimle alâkası yok” dedi. “Ben belediyedeki kaynaklarımdan da soruşturdum. Onlar da bu olaya müdâhil olmadıklarını söylüyorlar” dedi. Daha çok işlerin şirket üzerinden yürüdüğünü söylüyorlar. Zâten ilginç bir şekilde Merak Akşener, “Onlar topu şirkete atacaklardır” diye bir cümle de kullanmıştı. Şimdi şirket ne diyecek? Diyecek mi bir şey ona bakacağız. Ama ok yaydan çıktı. Bu savaş artık îlân edildi. Meral Akşener açık açık Ekrem İmamoğlu’nu hedef aldı.

Ekrem İmamoğlu’nun cevâbına baktığımız zaman, bu savaşı kimin kazanacağı konusunda birtakım işâretler görüyoruz. Birisinde öfkeli bir şikâyet var, öfkeli bir hedef gösterme var; bir diğerinde daha sâkin ve zâten birkaç yerde “Bunu en iyi Akşener bilir” demiş olan bir İmamoğlu var — ki o da sık sık yakın zamâna kadarki hukuklarını hatırlatıyor ve bu yapılanların gerçekle ilgisi olmadığını, kendilerinin böyle bir şey yapmayacaklarını ve işlerine bakacaklarını söylüyor. Bu hâliyle bakıldığı zaman, Akşener’in İmamoğlu’nu böyle alenen hedef göstermesi, İstanbul adayı Buğra Kavuncu’nun işine yarar mı? Buğra Kavuncu biliyorsunuz 5 yıl önceki seçimde İstanbul’da İYİ Parti İl Başkanı’ydı ve Ekrem İmamoğlu için çalıştı. Birlikte çok fotoğraflarını gördük. Canan Kaftancıoğlu’nu da CHP İl Başkanı olarak gördük. Kampanya sırasında gördük, seçim gecesi gördük vs.. Zâten zor bir hdurumdayken bir de üstüne çıtanın bu kadar yükseldiği bir olaya denk geldi. Şimdi Buğra Kavuncu’nun da aynı yükseklikte bunu tutup tutmayacağına bakmak lâzım.

Ve seçmen… Özellikle İYİ Parti’ye siyâseten daha yakın olan, genel seçim olsa İYİ Parti’ye oy vermeyi düşünen seçmen burada ne yapacak? Meral Akşener’in sözlerine îtibar edip, “Bunlar benim partimin billboard’larına bile izin vermiyor, ben de o zaman bunlara oy vermeyeyim” mi diyecek? Yoksa Meral Akşener’in gereksiz yere bir kavga çıkarttığını ya da var olan kavgayı büyüttüğünü mü düşünecek? Bu gerçekten çok önemli olacak; çünkü bu seçim Ekrem İmamoğlu’yla Murat Kurum arasında geçecek. Bu artık çok net ve belki de kıran kırana geçecek. Beş yıl önceki geçen seçimin ilk turu gibi olacak ve her oyun bir değeri olacak. Dolayısıyla burada baktığımız zaman, İYİ Parti’nin ve Meral Akşener’in belediyeleri kazanmaktan ziyâde ya da kazanabilmekten ziyâde, ana muhâlefet partisinin kazanmasını engellemeye daha fazla mesâî ayırdığını görüyoruz. Açıkçası olay böyle. Yani burada bu son yapılan, Ekrem İmamoğlu’nu sâdece İstanbul’da değil; Ankara ve İzmir’deki billboard’lara da engel çıkartan birisi olarak tanımlıyor ve açıkça hedef gösteriyor. Dolayısıyla burada açılmış bir savaş var.

Ekrem İmamoğlu’nun bunu istemediğini tahmin edebiliriz. Ama İYİ Parti’nin baştan îtibâren destek vermeyeceğini ilân edip kendi adayını, hiç de zayıf olmayan güçlü bir ismi, İYİ Parti’nin elindeki en iyi isimlerden birisini çıkartmış olması nedeniyle artık İYİ Parti’yle bir organik ilişki kuramayacağını düşünerek belki de bu tavrı tercih ediyordur. Akşener’in alenen kendisini hedef göstermesini tercih ediyordur. “Ben olsam öyle yapardım” diyeyim artık. Çünkü benim gördüğüm kadarıyla –ki 5 yıl önce bunu gördük– böyle yerlerde, böyle anlarda, özellikle yerel seçimlerde; benim çok sevdiğim bir lâf vardır, hattâ o başlıkta yayınlar da yaptım: “Sâkin olan kazanıyor”. Burada sâkin olan şu hâliyle İmamoğlu gözüküyor. Onun Meral Akşener’e yönelik ya da CHP’nin diğer adaylarının ve CHP Genel Başkanı’nın Meral Akşener’e, İYİ Parti’ye yönelik birtakım suçlamalarda bulunacaklarını sanmıyorum. En fazla, Ekrem İmamoğlu’nun dediği gibi; “Bizim öyle olmadığımızı en iyi o bilir” diyeceklerdir. 

Evet, gerçekten bir savaş îlânı var. Taraflardan birisi istemese de savaş süreceğe benziyor. Bunu İYİ Parti ne kadar tırmandıracak göreceğiz. Billboard’lar bunun bir vesîlesi oldu. Tabiî ki bunu en büyük keyifle izleyen, iktidar partileri ve onların adaylarıdır, özellikle İstanbul’da Murat Kurum’dur. Ama şu hâliyle bakıldığı zaman, bu çıkışın Akşener’e çok fazla bir şey kazandıracağını söylemek mümkün değil. Ekrem İmamoğlu’na kaybettirir mi o da şüpheli. 

Bitirmeden, Medyascope’a desteklerinizi ricâ ediyoruz. Patreon’dan ve YouTube “Katıl” butonundan bize destek olabilirsiniz. Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler. 

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.