Tarık Çelenk yazdı: Manastır 1889’un değil, 2024’ün yemin krizi

30 Ağustos’ta Kara Harp Okulu yemin töreninde, törenin ardından yaklaşık üçte bir oranında (300 kişi) yeni teğmenin, yönerge dışına çıkarak sivil bir inisiyatif gibi ayrı bir organizasyon düzenlemesi ve bu yolla kamuoyuna mesaj vermesi, sıradan bir olay değildi.

Yemekhane sorunları gibi konularda dahi toplu dilekçelerin verilmesini disiplin bozucu bir davranış olarak nitelendiren ordu disiplin anlayışında, yaklaşık 300 subayın bu eylemi, TSK üst komuta kademesi ve iktidar erkini ciddi bir ikilemle karşı karşıya bırakmıştır. 2016 sonrasında güncellenen İç Hizmet Yönetmeliği’nde de disiplin sınırları ve görev tanımları açıkça belirtilmişti. Ardından, benzer sembolik bir yönetmelik dışı gösteri, Kara Astsubay Meslek Yüksekokulu töreninde köktentürkçü bir yaklaşımla sergilenmişti. Gidişat ve görünüşe göre, kamuoyunun ciddi bir kesiminin tepki duygularına tercüman olan bu teğmenlere, disiplini bozucu davranışları nedeniyle adli ve idari yaptırımların gelmesi muhtemel.

Ne yazık ki, önceki dönemlerde Polis Meslek Yüksekokulları mezuniyet törenlerinde, Kurtlar Vadisi dizisini anımsatan lümpen Türk-İslam sentezi sembollerinin kullanıldığı yönetmelik dışı törenler, son yaşanan olayın aksine kurumsal ve adil bir devlet anlayışı çerçevesinde pek dikkate alınmamış ve herhangi bir soruşturma açılmamıştı.

Devlet, kurumlar ve adaletin krizini yaşadığımız bu dönemde, akıllara çeşitli komplo teorileri gelmektedir. Eğer olay ciddi bir disiplin sorunuysa, polis yeminlerine ilişkin bu ayrıcalığın anlamı nedir? Konuya ironik bir perspektiften bakarsak, bu durum “ehline helal, ehli olmayana haram” şeklinde bir ayrıcalık mı yaratmaktadır? Bu da, Kemalist ideolojinin yerine bekâcı popülist bir ideolojinin ikame edilmesinden mi kaynaklanıyor?

Genç teğmenler, hangi haklı ve asil gerekçelerle bu eylemi gerçekleştirmiş olurlarsa olsunlar, bir görüşe göre ordu hiyerarşisi içinde disiplin suçu işlemişlerdir. Onları motive eden kim olursa olsun, iyi ya da kötü niyetli olsun, vicdani bir sorumluluğa sahiptir. Bu açıdan, yapılması gereken bu gençlerin geleceğiyle oynamak değil, gittikleri birliklerde yazılı bir uyarıyla yetinmektir.

Bu yazının amacı, güncel bir tartışmada taraf olmak değil; dikkati iki önemli noktaya çekmektir. Türkiye’de modernleşme, reform ve devrimin ana adresi, toplumsal tarih açısından sağlıklı olmasa da, zorunlu olarak TSK ya da Harbiye olmuştur. Harbiye tarihi aynı zamanda ülkemizdeki bazı sol hareketlerin de kaynağıdır. İttihat ve Terakki hareketinin Askeri Tıbbiye’de kurulduğu, Manastır Askeri Rüşdiyesi’nde ilk önemli başkaldırının 1889’da başladığı bilinir. Örneğin Atatürk, bu okulda eğitim alırken dönemin reformcu ve Batı’dan etkilenmiş fikirlerine ilgi duymuş ve Jön Türk hareketinden etkilenmiştir. O dönemin genç subayları, Osmanlı İmparatorluğu’nun geleceğini sorgulayan ve daha fazla modernleşme, anayasa ve meşrutiyet talepleriyle gündeme gelen bu akımlara katılmışlardır.

Ülkedeki muhafazakâr ve seküler kırılmanın başlangıcı, II. Abdülhamid’in devrilmesine kadar uzanmaktadır. Abdülhamid’i deviren genç subaylar ya da Harekat Ordusu, Manastır ve Selanik gibi askeri mekteplerden yetişen genç subaylardan oluşuyordu. Mahalleli, alaylı subaylarla genellikle iyi ilişkiler kurmuş olsa da, bu genç subaylar ve devrim karşısında her zaman tedirginlik duymuştur; onlarla bir türlü yıldızı barışmamıştır.

12 Eylül ve 12 Mart darbeleri mahalleli açısından ciddi bir sorun teşkil etmemiş gibi görünse de, genç teğmenlerin alternatif kılıç çakma eylemi, bu kesimin gözünde 1960 darbesini, Talat Aydemir olaylarını, 8 Mart 1971 Muhtırası’nı ve 28 Şubat 1997 sürecinin travmalarını yeniden tetikledi.

Kara Harp Okulu’ndaki teğmen kriziyle ilgili çekmek istediğim ikinci husus, okul birincisi olan üç genç kadın teğmenin tamamen Erdoğan döneminde doğmuş ve büyümüş olmalarıdır. Bu üç gencimizin isimlerine baktığımızda, büyük olasılıkla mütedeyyin ailelerden geldikleri anlaşılmaktadır. Zannımca, yaklaşık 300 subayın çoğunluğunun da benzer aile yapısına sahip olduğu görülüyor.

Muhtemelen popülist siyasal İslam çizgisinde politika yapan bir grup, Harbiye’nin ideolojisini değiştirerek Atatürkçü hiyerarşiyi kendi ideolojileri doğrultusunda revize etmeyi amaçlıyordu. Ancak bu yeni ideolojiyi üretemediler. Teslimiyete, anakronik bir tarih anlayışına ve sadakate dayanan bir gençlik modelinin Harbiye’de de başarılı olacağını varsaydılar. Bu doğrultuda, ailelerden seçilen gençlerin bu amaca hizmet edeceği düşünüldü. İronik bir şekilde, FETÖ damgası, gerçek FETÖ’nün kendisi hariç neredeyse muhalif çoğunluğa yapıştırılmaya çalışıldığı bir dönemde, bu kez teğmenlere yapışamadı. Bu durum, popülist siyasal İslam’ın 20 yıllık iddiası olan kültürel hegemonya ve yeni “milli” kadrolarını oluşturma çabalarının boşa çıktığını gösteren bir ilahi adalet örneği de teşkil etti. Bunların ötesinde de subay ve astsubay mezuniyet törenleri yeni sistem-sistemsizliğin yönetememe veya düzen koyamama krizinin kışla-cami görünümünde yeni bir yüzünü bizlere gösterdi.

Manastır Rüştiyesi’ndeki 1889 protestolarından, 2024 Teğmen krizine kadar ne yazık ki ülkemizde köklü bir dönüşümün gerçekleşmediğine tanıklık ediyoruz. Adeta, kutuplaşmanın başlangıcı olan 1909’un hesaplaşması ve gerginliği, semboller üzerinden bilinçlerimize kazınmış durumda. Hâlâ 50-100 yıllık, yenilenemeyen bir zaman çöküşünün eşiğindeyiz. Geriye dönük meselelerimizle yüzleşemediğimiz ve bunları çözemediğimiz çok açık. Eğer halledebilseydik, bugün içini dolduramadığımız semboller, duygularımıza bu kadar tercüman olmayacaktı. Yaşananlardan yalnızca iktidar mahallesinin değil, duygusallıktan rasyonelliğe geçemeyen tüm toplumun ders alamadığını görmekteyiz.

Eski Maliye Bakanı’nın Instagram’da verdiği istifa dilekçesinde olduğu gibi, bu yazının da ironik son cümlesini şöyle yapalım:

“Allah cümlemizin sonunu hayretsin.”

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.