The Guardian’ın “tarihteki en büyük serbest ticaret anlaşmalarından biri” olarak nitelediği AB-Mercosur anlaşması 25 yıl süren müzakerelerin ardından 6 Aralık 2024 günü imzalandı. Anlaşmanın iddialı bir hedefi var: Otuz yıla yayılan bir süre zarfında 750 milyon kişinin yaşadığı iki büyük bölgeyi – Avrupa ve Güney Amerika– kırmızı etten otomobil yedek parçasına her türlü ürünün serbestçe alınıp satılacağı bir pazar haline getirmek.
Mercosur, Arjantin, Brezilya, Uruguay ve Paraguay’dan oluşuyor. Bolivya ile üyelik anlaşması yapıldı ve tam katılım için ülkelerin meclis onayları bekleniyor. Venezuela’nın üyeliği ise 2016 yılından beri askıya alınmış vaziyette. Halihazırda, Mercosur’un en büyük ticaret ortaklarından birisi zaten AB. Birliğin bu ülkelere yıllık toplam ihracatı 85 milyar € civarında. AB, Mercosur’a en büyük yatırım yapan yabancı aktörlerden. 2021 hesaplamasına göre AB’nin burada yatırımları 350 milyar € civarında.
Anlaşma temelde iki bölge arasında ticareti – başta tarifeleri aşamalı olarak yok ederek– serbestleştirmeyi amaçlıyor. Anlaşmaya göre her iki taraf eğer uygulamada adil olmayan durumları tespit ederse bunu tekrar müzakere etme hakkına sahip. Bu konu, Mercosur ülkeleri için bir kazanç olarak görülüyor. Kritik bir nokta ise otomobile uygulanacak tarifelerin 30 yıl içinde sıfıra indirilmesi. Başka önemli bir konu madenler: Brezilya ve Arjantin gibi ülkelerin AB’ye ihraç edeceği nikel, bakır ve lityum gibi hammaddelerden vergi alınmayacak. Eğer örneğin Brezilya bu tür madenlerin ticaretine tek taraflı bir vergi uygularsa AB yüzde 50’ye varan oranda gözetilecektir. Değerli madenler konusunun AB-Mercosur anlaşmasının önemli bir konusudur. Zaten, buradan AB’ye yapılan ithalatın yüzde 30 kadarını mineraller/madenler oluşturuyor.
Stratejik olarak anlaşma, AB’nin ABD ve Çin tarafından gelen politik ve ekonomik risklere karşı aldığı bir tedbirdir. Kısacası, AB küresel jeopolitik risklere karşı Güney Amerika ile kapsamlı bir angajmana girmek istemekte. Elbette kapsamı açısından anlaşmanın uygulanması o kadar kolay değil. Bir bakıma AB ve Mercosur’un önünde henüz uzun ince bir yol var. Bir kere anlaşma akla gelecek bütün ekonomik ürünlerin neredeyse yüzde 90’nını içeriyor. Bu kadar büyük bir ürün kaleminin vergi gibi konularda birbirinden farklı düşünceye sahip pek çok ülkenin işine gelecek biçimde yeni bir serbest ticaret rejimine sokulması kolay olmayacak. Nitekim bazı hedeflerin gerçekleşmesi için 18 ila 30 yıllık geçiş dönemleri öngörülüyor.
Anlaşmanın henüz mürekkebi kurumadan ilk tepki Avrupa çiftçilerinden geldi. AB tavukçuluğunun sözcüsü AVEC, anlaşmanın “Avrupa tarımı, gıda güvenliği ve sürdürülebilirliği açısından önemli riskleri beraberinde getirdiği” konusunda bir uyarı yaptı. Bu tepkiyi anlamak mümkün çünkü anlaşma ilk aşamada Mercosur ülkeleri için Avrupa’ya yönelik 180,000 karkas eşdeğeri tonluk yeni bir kota oluşturuyor ve bunun için sıfır gümrük vergisi öngörüyor. Benzer biçimde AB tarım kesiminin önemli temsilcisi COPA-COGECA, anlaşmada “faydalı bir şey görmediklerini” ilan etti. Bu tepkinin arkasında anlaşmanın Güney Amerika’dan kırmızı et alınmasında uygulanan tarifeleri aşağıya indirecek olması var. Buna göre AB pazarına yüzde 7.5 tarifeli olarak 99.000 ton inek eti girecek.
Tarımsal sektörün endişeleri çeşitli AB üyelerinin bu anlaşmaya itirazının ana nedenini oluşturuyor. Bu açıdan Hollanda, Avusturya, Fransa, İtalya ve Hollanda gibi ülkelerin itirazları devam ediyor. Hatta, itirazlara rağmen AB Komisyonu’nun anlaşmayı imzalayarak risk aldığı bile söylenebilir. İleriki aşamada her bir üye ülkenin meclisinin anlaşmayı onaylaması gerektiği düşünülürse, sürecin hala büyük zorluklarla karşı karşıya olduğunu söyleyebiliriz.
Yukarıda özetlendiği üzere Fransa ve Polonya gibi ülkelerin temel itirazı tarımla ilgili konulardan kaynaklanıyor. Bu ise Avrupa içi sosyolojik ve ekonomik dengelerle doğrudan ilişkili. Örneğin, tarım kesiminin aksine, AB’nin en büyük 15 otomobil üreticisini temsil eden ACEA (Avrupa Otomobil Üreticileri Birliği) anlaşmayı büyük bir başarı ve iki ekonomik havzanın ticari olarak ilerlemesi için büyük bir adım olarak selamlamıştır. Nitekim, AB-Mercosur anlaşmasının en büyük savunucularından birisi Almanya’dır. Bu iki sektörün AB ekonomisindeki durumlarına bakarsak: Tarım, bütün AB ekonomisinde 2023 yılı itibarıyla yüzde 1.3 kadar bir büyüklüğü temsil ediyor. Otomobil sektörünün payı ise payı yüzde 7 civarındadır. Bir nevi tarım kesimi ile otomobil kesimi arasında politik bir çatışmadan bahsediyoruz. Bu tip Avrupa içi sektörel zıtlaşmalar, pek çok konuda AB Komisyonu’nun ciddi olarak başını ağrıtıyor.
Kişisel kanaatim AB-Mercosur ticaret anlaşmasının – elbette başarı ile uygulanırsa– Avrupa’ya büyük fayda sağlayacağıdır. Ancak burada tarım sektörünün itirazını iyi yönetmek gerekiyor. Çünkü pek çok başka yerde olduğu üzere, Avrupa’da da çiftçiler (tıpkı emekliler gibi) aşırı sağ partilerin oy havuzuna dönüştü. Belirli bir oy potansiyeline sahip olan bu iki grup, sürekli olarak korumacı siyaset ile gelirlerden daha büyük pay istemektedir. Talepleri kabul edilmeyen bu kütle, daha sonra siyasi itirazını göçmen karşıtı yahut küreselleşme karşıtı bir çerçeveye tercüme ediyor. Paradoks işte burada başlıyor: İçine tarımı koymadan AB’nin Batı dışı aktör ile bir ticaret anlaşması yapması neredeyse imkânsız. Brezilyalı muz üreticisini ve Arjantinli inek yetiştiricisini içine katmadan bu ülkeleri ikna etmek mümkün değil. Nitekim, AB-Mercosur’a verilen ilk tepkilere bakacak olursak Brezilya tarım kesimi temsilcileri anlaşmadan uzun vadede umutlular. Zaten Mercosur ülkelerinden AB’ye yapılan ihracatın yüzde 37 kadarı (geniş olarak tanımlarsak) tarımsal ürünlerden oluşuyor. Hal böyle olunca AB’nin diğer ülkelerin tarımsal sektörü lehine tavizler vermesi gerekiyor. Bu vaziyet ise içeride AB’nin otomobil gibi sektörlerin hatırına tarım sektörünü kurban ettiği algısını oluşturuyor.
AB-Mercosur serbest ticaret anlaşması büyük bir deneme. Zamanla nereye evirileceğini göreceğiz. Elbette bu çapta bir anlaşmanın sorunsuz ve hızla gerçekleşmesi imkânsız. Ama Avrupa’yı vitesi yavaşça arttıran ve uzun yolu seven bir araç gibi düşünmek yerinde olur. Muhtemelen otuz yıl sonra bugünkü AB-Mercosur anlaşmasını imzalayan pek çok kişi hayatta bile olmayacak. Ancak olası sorunlara rağmen bugün üzerinde anlaşılmış bir hukuksal çerçeve var ve bu tür çerçeveler zamanla mutlaka türlü sonuçlar üretir.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.