“Gate keeper” ifadesini yıllar önce başımdan geçen siyasi bir perdeleme olayına ilişkin bir dostumdan işitmiştim. İşin tuhafı, bana o dönemde dostça bir yaklaşım gibi gözüken bu tavrın, yıllar sonra bir perdeleme – kapı tutuculuk hadisesi olduğunu fark edebildim.
“Gate keeper” tam Türkçe’ye çevrilemiyor. Biraz ironik bir şekilde Azeri Türkçesi’ndeki “kaleci” veya “kapı tutucu” tanımına karşılık geliyor. Ancak siyasetteki bu kapı tutucular, gollerin değil, hizmet kapısının kilitli kalmasını sağlıyor. Yaşam deneyimlerime dayanarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim: Uygulanabilir bir projenizi veya düşüncenizi siyasette, bürokraside ya da iş hayatında üst karar vericilere ulaştırmak isterseniz, gizli veya açık şekilde, karar vericilerle bağımlılık ve güven ilişkisi kurmuş bir kapı tutucuyla karşılaşmamanız neredeyse imkansız.
Siyasi liderler, genellikle kapı tutucularla uzun süreli bağımlılık ilişkileri kurdukları için, yeni kişiler ve projelerle karşılaşmanın doğuracağı belirsizlikten kaynaklanan güvensizlik nedeniyle yol arkadaşlığı tercihini kapı tutuculardan yana kullanıyor. Şark toplumlarında ise bu kapı tutuculardan sıyrılmanın bir yolu olarak güçlü cemaat önderleri veya önemli devlet müteahhitlerini devreye sokma çabası yaygın bir çözüm gibi görülüyor.
Popülist siyasetin kaçınılmaz olduğu günümüzde nitelik, çok büyük bir sorundur. Nitelikten yoksun kadrolar, eğer sağ veya sol bir idealizmden de mahrumlarsa, sürpriz bir siyasi başarının korkutucu bir sonla noktalanabileceğini anlamak zor değildir. Nitelikli kadroların avamla duygusal bağ kurmada zorlanacakları açıktır. Aynı zamanda liderler için nitelikli kadroları yönetmek ve aidiyet sağlamak da kolay olmamaktadır. Bir zamanlar merkez sağ bir lider, “Siyaset sokakta çakallarla yapılır, kalem efendileriyle değil” diyerek bu zorluğu kinayeli bir şekilde ifade etmişti. Belki de bugünün popüler siyaset anlayışı açısından haksız değildi.
Eski veya yeni siyasi oluşumlarda ya da STK’larda sıra neredeyse hiçbir zaman yeni ve nitelikli insanlara gelmez. Bu yapılarda kapı tutuculuğu doğrudan liderler ya da dernek başkanları üstlenir. Tarihimizde II. Murad’ın oğlu Fatih Sultan Mehmed’in önünü iki kez açması, bir çağı değiştirmesine olanak tanımıştır.
İdealizm, siyasette tutarlı bir sürekliliğin harcını oluşturur. Merhum Erbakan, Türkeş ve Ecevit, idealist liderler olarak anılır. Bu listeye Özal ve Erdoğan’ı da eklemek mümkün. Nitelik açısından ise Özal’ın seçimleri dikkat çeker; o, yeninin ve hakikatin peşinde olduğu için nitelikli insanlarla çalışmakta zorlanmıyordu.
Bugün, ülkede yeni filizlenen siyasi oluşumlarda ciddi bir idealizm eksikliği göze çarpmaktadır. Mevcut iktidarı devirmek dışında belirgin bir antitez geliştiremeyen bu oluşumlar, idealizmden yoksun, nitelik açısından tartışmalı kadrolarla yol almaya çalışmaktadır. Bu durum, örneğin, Kürt meselesi veya Suriye-Ortadoğu sorunları gibi kritik konularda tutarlı ve güvenilir bir siyaset geliştirilmesini zorlaştırmaktadır.
Her türlü siyasi, iş veya bürokratik yapıda kapı tutucular, sistemin verimliliğini etkileyen birer engeldir. Karar vericiler, işlerini delege ettikleri kişilerin kuruma mı yoksa kendi çıkarlarına mı hizmet ettiğine dikkat etmelidir. Ülkede idealizmi kitlelerle paylaşan, bu doğrultuda nitelikli bireylere sorumluluk vererek önlerini açan siyasi ve toplumsal oluşumlara şiddetle ihtiyaç duyulmaktadır.