Başlığımız, orijinal Latince, Türkçe’de de yabancı olmayan akademik terimlerle, “Novus Ottomanus an Pax Ottomanica?” de olabilirdi. Bu iki kavram, bugünlerde Esad rejiminin devrilmesinde başat rolü oynayan yıllara sari, AK Parti politikaları üzerine yapılan iç ve dış kamuoyu tartışmalarında belirleyicilik arz etmektedir. “Erdoğanist” dönemden önce Soğuk Savaş yıllarında dış siyaset, tamamen bürokrasiye emanetti. Öncelikle Özal dönemi Bosna trajedisi karşısındaki ülkemizin aktif tavrı, Erdoğan döneminde ise Ortadoğu ve Balkanlar’da yürütülen aktif ve siyasal müdahaleci tavır, dış siyaset ve iç siyasetin realist ve popülist anlamda iç içe geçmişliğini bize gösterdi.
Askeri bürokrasinin ilk başlarda yeni Osmanlıcı siyasete temkinli bakışı, gelişen süreç içinde kurumsal yapılandırılmayla dengelendi. Yeni Osmanlıcılık, Türkiye’de 1980’lerden itibaren gelişen ve 2000’li yıllarda Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) iktidarıyla daha belirgin hale gelen, Osmanlı İmparatorluğu’nun kültürel, siyasi ve ekonomik mirasını güncel politikaya entegre etmeyi hedefleyen bir ideolojik yaklaşım olarak bazı çevrelerce ısrarla tanımlanmakta.
Ahmet Davutoğlu bu kavramları, “stratejik derinlik” adı altında Türkiye’nin Osmanlı dönemindeki tarihi rolüne uygun şekilde, komşu bölgelerde etkin ve lider bir güç olması gerektiğini savunur. Davutoğlu’nun emperyal kaçınılmaz miras üzerine tanımladığı belirleyici ülke, imparatorluk geçmişinin bağımlı etki alanları tezleri ve iddiaları kim ne derse desin sorunları veya avantajlarıyla Soğuk Savaş sonrası sahada karşılığını göstermiş oluyordu.
Kemalist bürokrasi, yıkılan bir imparatorluğun travması ve yas süreci içinde, haklı ve konjonktürel nedenlerle, yasın ilk aşaması olan inkâr modunda kalmayı güvenli bir alan olarak gördü. Ancak Sovyet sonrası dönemde düzen yıkılmış, yenisi kurulamıyordu. Britanya, Avusturya-Macaristan ve Osmanlı İmparatorluğu mirasları, Sovyet sonrası dönemde eski defterleri tekrar hatırlatıyorlar veya karıştırtıyorlardı. Ortaya çıkan kaos, özellikle Balkanlar ve Ortadoğu’da bir düzen fikrini dünyaya dayatıyordu.
Biz, emperyal bir miras üzerinden bir ulus devlet kurmak zorunda kaldık. Ulus devlet mantığında dış siyaset ancak karşılıklı iç işlerine karışmama ilkesini gerektirmekte. Emperyal bir iddia ile dış siyaset ise ulus devlet mantığının revize edilmesini gerektirmektedir. İlaveten son yıllarda sağ iktidarlar emperyal mirasın ne demek olduğunu pek merak etmediler. Yeni Osmanlılığı, İslamcı ve milliyetçi ideoloji zannettiler. Ortadoğu ve Balkan halklarıyla ilişkiyi böyle temellendirdiler. Ayrıca bu durum, iç siyasetin popülist bir versiyonu olarak da kullanıldı. Fakat bu yaklaşım İslamcılığın Sünni versiyonunun kapsadığı bir alan dışında içerde ve dışarıda tepki topladı. Emperyal bir geçmiş üzerinden emperyal bir ilişki kurmak istiyorsanız seküler karakterde ve ayrımcılık yapmadan kapsayıcı bir ilişkiyi geliştirmek zorundayız.
İçeride ısrarla sürdürülen ittifak-cephe, muhalefeti dışlayıcı veya kutuplaşma siyaset dilinin dış siyasete de dönük benzer tarzı, belki de yönetimin bir takım gerçek başarılarını da yayılmacı yeni Osmanlıcılık siyaseti suçlamasına muhatap kılmaktadır.
Dış siyasetin popülist iç siyaset yaklaşımı olarak Afrika ve özellikle de temkinli kaygı ile karşılansa da yönetimin Suriye başarıları, bir iç siyasetin nesnesi olarak kullanılmamalı. Bu hamlelerin başarı yönü toplumsal kutuplaşmaya vesile kılınmamalı. Kutuplaştırmak yerine bir başarı varsa bu sahiplendirilmeli. Son Suriye gelişmelerinde medya ve PR ilişkileri politikaları, bu açıdan olumlu örnek olarak da geliştirilmeli.
Tarihte (Pax) Roma ve (Pax) Osmanlı barışı tabirleri sıkça birlikte kullanılmaktadır. “Roma Barışı”, tarihsel bir dönemin ötesinde, imparatorlukların ve devletlerin barış ve istikrarın bedelini nasıl ödediğini anlamak için önemli bir kavramdır. Aynı şekilde Osmanlı Barışı ise tarihsel olarak, Osmanlı İmparatorluğu’nun geniş coğrafyasında kurduğu siyasi, ekonomik ve sosyal düzeni ifade eder. Bu kavram, Osmanlı’nın çok kültürlü yapısına bir övgü olarak da kullanılabilir.
Yıllar önce ekopolitik düşünce merkezi projesi olarak Osmanlı coğrafyasındaki birbirine düşmanlığı olan halkları ortak ticaret-üretim çıkar birliği şeklinde sivil bir alanda Anadolu’da işbirliğini savunmuştuk. Bunu en iyi TOBB veya İTO gibi kuruluşların merkezde olduğu bir yapının yapabileceğini ifade etmiştik. Konuyu dönemin Dışişleri Bakanı ve Merkez Bankası’na taşımıştık.
Roma Barışı mirası AB düşüncesinde, geçmişin acı deneyimi ve barışı üzerinde etkili olmuştur. Tartışılan “yeni Osmanlıcılık” konseptini içeride ve dışarıda rasyonel bir barış alanı olarak Osmanlı barışı olarak yorumlamaya ve anlatmaya ihtiyacımız var. Mercedes görünümlü Şahin marka arabalarımızın veya pazularımız üzerine bilmediğimiz padişah dövmeleri ve dizilerle yeni Osmanlıcılık yapacağımıza, elde ettiğimiz kazanımlarla içeride ve dışarıda yeni Osmanlı Barışı’nı, istikrar alanı olarak, ortak rasyonel ve seküler temellerle inşa etsek ne derdiniz?
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Yeni Osmanlı yayılmacılığı algısını aşmanın yolu, rasyonel bir “yeni Osmanlı Barışı” algısından geçiyor gibi.