Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un ülkesinin nükleer caydırıcılık gücünü Avrupa’nın savunmasıyla ilişkilendirme önerisi, kıtada yeni bir güvenlik tartışmasını başlattı. Uzmanlara göre bu adım, Avrupa’nın Amerika Birleşik Devletleri’ne (ABD) bağımlılığını sorguladığı ve kendi stratejik otonomisini tartıştığı yeni bir dönemin işareti. Peki Charles De Gaulle haklı mı çıktı?
De Gaulle’ün öngörüsü gerçek mi oluyor?
Fransa’nın efsanevi lideri Charles de Gaulle, 1960’larda Fransa’nın stratejik bağımsızlığı fikrini ortaya atmıştı. De Gaulle’ye göre ABD müttefik olabilirdi ama Amerikan çıkarları, her zaman Avrupa’nın çıkarlarıyla örtüşmeyebilirdi. Bu nedenle Fransa, kendi nükleer caydırıcılık gücünü geliştirmeliydi.
Bugünlerde ABD Başkanı Donald Trump ve ekibinin Avrupa’ya yönelik şüphe uyandıran açıklamaları, NATO’nun geleceğine dair belirsizlikler ve Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, De Gaulle’ün öngörülerini doğruluyor gibi görünüyor.
Medyascope yorumcusu Ömer Taşpınar da Avrupa’da Gaullizm rüzgârı estiğini belirtiyor. Fransa’nın Almanya’nın ve İngiltere’nin Amerika ve NATO’dan bağımsız bir güç oluşturabiliriz tartışması içerisinde olduğunu vurgulayan Taşpınar, “Bu durum Türkiye’nin elini güçlendiriyor. Türkiye daha önce davet edilmeyen toplantılara davet edilmeye başlandı. Türkiye’nin elinde ciddi bir güç var” dedi.
Fransa’nın nükleer gücü ve Avrupa savunması
Şu anda Avrupa kıtasında nükleer silaha sahip iki ülke var:
- Fransa → 300 nükleer savaş başlığına sahip. Tamamen bağımsız bir nükleer programa dayanıyor.
- İngiltere → Yaklaşık 250 savaş başlığı var ancak bu sistem ABD teknolojisine bağlı.
Macron’un gündeme getirdiği konu, Fransa’nın nükleer caydırıcılık gücünün yalnızca Fransa’nın değil, Avrupa’nın savunmasıyla ilişkilendirilip ilişkilendirilmeyeceği.
Ancak bu tartışma, Fransa’nın nükleer silahlarını “paylaşması” anlamına gelmiyor. Fransa Savunma Bakanı Sébastien Lecornu, “Fransa’nın nükleer gücü Fransızdır ve Fransız kalacaktır” diyerek, karar mekanizmasının tamamen Fransa Cumhurbaşkanı’nda olacağını vurguladı.
Almanya ve Avrupa’dan farklı sinyaller
Bu tartışmada yeni olan şey, diğer Avrupa ülkelerinin de bu fikre daha sıcak bakmaya başlaması.
Geçmişte Fransa, Avrupa’nın nükleer güvenliği konusunda adımlar atmak istediğinde, diğer ülkeler ABD’nin nükleer şemsiyesi altındayken bu fikre mesafeli duruyordu.
Bugün Trump ve benzeri liderlerin NATO’ya bağlılığı sorgulaması, özellikle Almanya gibi ülkeleri alternatif güvenlik garantileri aramaya itiyor.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Geçtiğimiz ay, Almanya’da şansölye olmasına kesin gözüyle bakılan Friedrich Merz, Fransa ve İngiltere ile Avrupa’nın nükleer güvenliği konusunda iş birliği yapılması gerektiğini söyledi. Bu, Almanya’nın nükleer güvenlik tartışmalarına ilk kez bu kadar doğrudan dahil olması anlamına geliyor.
Fransa’nın caydırıcılık stratejisi değişebilir mi?
Fransa’nın nükleer doktrini, ülkenin “hayati çıkarlarının” tehdit altında olması durumunda büyük bir nükleer yanıt verileceği üzerine kurulu. Ancak bu hayati çıkarların ne olduğu açıkça belirtilmiyor.
Şimdi tartışılan şey şu:
Fransa, bu doktrinini değiştirerek, Avrupa ülkelerinin de bu şemsiye altında olduğunu açıkça ilan etmeli mi?
Bazı uzmanlar, mevcut belirsizliğin zaten caydırıcılığın bir parçası olduğunu söylüyor. Ancak diğerleri, Avrupa’nın kendi içinde güven inşa etmesi gerektiğini ve Fransa’nın açık bir taahhütte bulunmasının Avrupa’nın dayanışmasını güçlendireceğini savunuyor.
Yeni bir Avrupa güvenlik mimarisi mi?
Amerika Avrupa’dan çekilmese bile, Avrupa’nın kendi savunma kapasitesini güçlendirmesi şart.
Peki ne yapabilir?
Bir seçenek, Fransız nükleer silahlarının Almanya veya Polonya gibi ülkelere konuşlandırılması olabilir. Diğer bir seçenek, Fransız nükleer uçaklarının Avrupa sınırlarında devriye gezmesi olabilir. Ya da Avrupa’daki üslerin kriz anında Fransız uçaklarına ev sahipliği yapacak şekilde hazırlanabilir.
Burada asıl mesele sayısal güç: Fransa’nın 300 nükleer başlığı, Rusya’nın sahip olduğu binlerce savaş başlığına karşı yeterli olur mu?
Uzmanlara göre Fransa’nın İngiltere ile işbirliği yapması halinde bu sayı 550’ye çıkıyor. Ancak her ne olursa olsun, Avrupa için Amerikan nükleer caydırıcılığı hâlâ en önemli güvenlik garantisi olmaya devam ediyor.
Macron ne yapmak istiyor?
Macron, Avrupa’nın artık kendini ABD’nin gölgesinden çıkarması gerektiğini düşünüyor. Daha önce de NATO’nun “beyin ölümünün gerçekleştiğini” söyleyerek Avrupa’nın stratejik bağımsızlığını vurgulamıştı.
Bu nedenle Fransa, Avrupa’nın nükleer caydırıcılığında daha büyük bir rol üstlenmeye hazır olduğunu göstererek, ABD’ye bağımlılığı azaltmak istiyor. Bu, hem Avrupa içinde hem de ABD ile ilişkilerde büyük bir tartışmayı da beraberinde getiriyor.
ABD’nin Avrupa’yı koruma taahhüdü zayıflayabilir mi? Avrupa ülkeleri, Fransa’nın nükleer gücüyle daha fazla işbirliği yapmaya hazır mı? NATO’nun geleceği nasıl şekillenecek?
Bu soruların yanıtları, önümüzdeki yıllarda Avrupa’nın güvenlik mimarisini ve küresel dengeleri belirleyecek.