Kenan Çamurcu yazdı: Yeruşalayim merkezli yeni direniş ekseni

Bu bir parodi yazı değil. Başlıktaki hüküm ciddiyetle beyan ediliyor. Gerekçelerini aşağıda açıkladım. Ama önce bir girizgâhım var:

“Hakikat sonrası çağ” iddiasına inananlar zümresinden değilim. Hakikatten çok daha önemli şeyler olduğu lafı bende tiksinti hissine neden oluyor. Yalancılığın kutsandığı çirkin bir önerme. Hakikatten daha yüksek, kıymetli, önemli, öncelikli hiçbir şey tanımama azmi keşke el üstünde tutulsa, tedavülü hakikate tercih edenlere değer vermeme davranışı yaygınlaşsa, sadece hakikate sadakat göstermekten başka ilke bilinmese.

Kenan Çamurcu yazdı: Yeruşalayim merkezli yeni direniş ekseni
Kenan Çamurcu yazdı: Yeruşalayim merkezli yeni direniş ekseni

Ama ne yazık ki yalancılığın stratejik deha görüldüğü zamanlar bunlar. Hazret-i Ali’ye karşı her türlü hile hurda, yalan iftira, ahlaksız yakıştırma, kara ve kirli propagandaya, eline ne fırsat ve imkan geçtiyse başvurmaktan çekinmeyen Muaviyeciliğin modern hali. Psikopatalojik yanı da olan bu ahlaktan firar ve irtidat etmişlik haline ahlakın timsali Hazret-i Ali ibretlik cevap vermişti: “Vallahi Muaviye benden daha zeki değil. Aksine o, kalleşlik eden ve fitne fücur peşinde birisi. Eğer dinim ve Allah’tan korkum olmasaydı hilekârlıkta Arabın dâhisi olurdum.” (Şerif el-Radıyy, Nehcu’l-Belağa, 1990: 487, Hutbe 198).

Bu manifest girizgâhın sebebi, daha ilk adımda, Yeruşalayim’e Emevilerin verdiği isimle ya da sıfat tamlamasıyla “Medinetu’l-Kudüs” (kutsal kent) bile demeyip bariz, açık, aleni, taammüden muharref “Kudüs” deyip duranların neyi doğru anlayabileceklerini sorma isteğim. Tesbihin bu imamesinden başlayarak diğer tüm tanelere sirayet eden bâtıl önermeler silsilesine, oradan türeyen sloganlara, inançlara, davalara tepkiliyim artık. “Filistin endüstrisi” yazılarımla “Filistin davası”nın hiç de romantik bir şey olmadığını gösterdiğimi sanıyor ve umuyorum.

Gerçeklerle yüzleşmemek veya karşılaşmamak için her yolu deneyen bir ümmet Müslümanlık. Filistin endüstrisindeki acaiplikleri konuşmayı engellemek üzere “ama çocuklar ölüyor” faciasını koz yapacak kadar zıvanadan çıkabiliyor. Buradaki izansızlığı en kutsalına, dinine, İslam’a uygulamaktan da çekinmiyor.

Kenan Çamurcu yazdı: Yeruşalayim merkezli yeni direniş ekseni
Kenan Çamurcu yazdı: Yeruşalayim merkezli yeni direniş ekseni

Geriye doğru yazılmış İslam tarihindeki yalanlar, Ralph Keyes’in “Hakikat Sonrası Çağ” kitabında bol örnekle anlattığı geriye doğru yazım faaliyetinin tıpkısı. Mesela Peygamber’in Mekke günlerini, vahyin başlangıcından itibaren 10 yıl boyunca hep yanında olmuş eşi Hatice’den rivayet etmek yerine o sırada 4-5 yaşlarında olan ve Peygamber’le uzak yakın alakası bulunmayan Aişe’ye anlattırmış. Bunda sorun gören de çıkmamış yüzyıllarca. Sünni hadis kitaplarında Hatice’den bir tek rivayet yokken Mekke’de yaşananları anlatan kaynak Aişe. Üstelik Peygamber’den rivayet ederek de değil, kendisi tanık olmuş gibi anlatmış ve o bilgiler, siyerlerin kesin malumatı olarak yaygınlaşmış. Aklı eren anlayacaktır: Bunun tek sebebi, tarihin objektif gerçeğini aktarmamak ve geriye doğru başka bir tarih yazmaktır.

İşte bu sosyo-politik ve sosyo-kültürel vasatta, muhakemeye lüzum görmeyen, akıl-vicdan-ahlak-insaf-izan kaygısı olmayan topluluğa hassas meseleleri anlatmaya çalışıyoruz. Öznesi itibarıyla beyhude meşguliyet kuşkusuz, ama nesnel kayıt bakımından mühim.

Kenan Çamurcu yazdı: Yeruşalayim merkezli yeni direniş ekseni

“Aset” Culani’yi tahta kimin oturttuğunu hatırlatan askeri harekat

İsrail’in, bir süredir Dürzi ve Alevi yerleşim yerlerinde katliamlar yapan Culani’ye bağlı Selefi militanları vurması, Suriye’yi ele geçiren “aset”e Tehran’ı bölgeden çıkarana kadar göz yumulduğunu gösteriyor. Culani ve örgütünü (IŞİD dahil diğer Selefi örgütleri de) “aset” gören ve bu amaçla görevlendiren, ABD Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey. BM Genel Sekreter danışmanlığı yapmış Jeffrey Sachs, Culani’nin de katıldığı Antalya Diplomasi Forumu’nda 2011’de başlayan serüveni, ilgili tüm tarafların gözünün içine bakarak anlatmıştı.

Amerikalılar, IŞİD’in kolu olarak ortaya çıkan Culani’nin Nusrasına yatırım yapmıştı. Culani’nin militanları hâlâ üniformalarında IŞİD forsuyla ortalarda geziyor. Dürzilere ve Alevilere de aynı kimlikle saldırıp katliam yapıyorlar. Kendi çektikleri videolarda “Kafirler, domuzlar” hakaretleriyle yaptıkları işkenceler ve katliamlar 2011’de başlattıkları etnik temizlik, soykırım ve şimdi arkasına uluslararası destek almış devletin himayesinde pogrom cürümlerinde değişen bir şey olmadığını kanıtlıyor.

Putin’in sessiz kalması, Hamenei’nin pes etmesi ve ordunun terörle mücadeleyi bırakması sayesinde 30 bin silahlı militanla Suriye’yi ele geçiren Selefi örgütler için bu bir test sürüşü. Reuters’ın Irak büro şefi Timur Ezheri, Batı başkentlerinin Şam’ın yeni egemenlerine desteğinin ebedi olmadığını hatırlatıyor.

Batı, Esad’ın devrilmesi ve Hamenei’nin İsrail’i taciz eden sınır ötesi güçlerinin ülkeden çıkarılması için katlanılan kötülüğe açık çek vermedi. Diktatörlük yakıştırılan Esad’ın rejiminde parlamento ve yerel yönetim seçimleri vardı. Bu sistemi şeklen bulanlar, Colani’nin rejiminde ucu açık süre için seçimlerin ve anayasanın lağvedilmesini kutlamayacaklardır herhalde. Kanun desen, elinde silah olan tescilli teröristlerin sokakta başına buyruk infazları. Yaşanılmaz ve çekilmez böyle bir ülke mi istikrar numunesi olacak?

Görünen o ki Colani’nin şiddetten başka yol yordam bilmeyen ve medeni hayata uyum sağlamaları imkânsız savaşçılarının mevcut kaosa düzen getirebilecek yetenekte olmadıkları not edildi. Siyasi tarihte bir ilk olan, yabancı uyruklu savaşçıların bir gecede ülkeye idareci yapılmasıyla oluşmuş çok uluslu devlet yönetimi de olacak iş değil. İsrail, daha fazla uzatmamak gerektiğine ilişkin sözünü, Dürzilere saldırmak üzereyken üzerlerine bomba yağdırdığı militanları imha ederek söyledi.

Colani bundan böyle İsrail’in şamar oğlanı olacak. Tel Aviv, Türkiye ile karşı karşıya gelmeyeceği için Beştepe’den her İsrail karşıtı çıkış olduğunda dayağı Colani yiyecek.

Eş-Şara Kâhire'de:"Suriye özgürlük ve adalet için Filistin'in yanında"
Kenan Çamurcu yazdı: Yeruşalayim merkezli yeni direniş ekseni

Antisemitik ideolojinin menbaı radikal Sünnilik

İsrailliler, radikal Sünniliğin, yani Selefiliğin antisemitik ideolojinin menbaı olduğunu biliyor. Dolayısıyla o havzanın dışındaki doğal müttefiklerinin hedef alınmasına, ezilmesine ve imhasına göz yummayacağını hem söylüyor hem de askeri operasyonlarla gösteriyor. Bu stratejinin Hamenei’nin “direniş ekseni”nkinden temel farkı, İsrail’in kendi “direniş ekseni”ni koruma kollama konusunda şakası olmadığını kanıtlaması. Hamenei, en kıymetlisi Nasrallah’ı dahi korumadı, Hizbullah’ın yok edilmesini tribünden izledi. Hatta öyle anlaşılıyor ki Amerikalılarla yürüttüğü müzakerede eski sınır aşan işlere dönmeme taahhüdünü manivela olarak kullanıyor.Yeter ki mutlak velayet-i fakih rejiminin yıkılmasına sebep olacak bir saldırı yapılmasın. Ölen öldüğüyle kaldı yani.

Suriyeli Arap Alevileri (ve onların Türkiye’deki akrabaları) için Hamenei büyük hayal kırıklığı. Culani rejiminin aleni Alevi katliamına müdahale bir yana, kınamadı bile. Çünkü Tehran, Suriye’yi ele geçiren Nusracılarla temas kurmanın yollarını arıyor. Yine, İsrail Suriye’yi ele geçiren Nusracılara karşı pozisyon almışken, hatta onları bombalıyorken Tehran’da Suriye’nin egemenliği falan atıflarıyla yapılan İsrail’i protesto açıklamaları da aynı nedenle. Aleviler tarihin yanlış tarafında durmanın bedelini hayatlarıyla öderken hem de. Aleviler bu acı tecrübeyi, bundan sonra doğru düzgün bir istikbale başlayabilmek için azami ölçüde değerlendirecektir.

Tehran, Culani yönetiminin İran’ı suçlayan açıklamalar yaptığı ilk günlerde Suriye’nin yeni yönetimiyle doğrudan temas için girişimlerde bulunduklarını ve bunun için yeni bir hat açtıklarını duyurmuştu. Hızla değişen koşulların da etkisiyle çabalar meyvesini verdi ve Culani, “İran gibi büyük bir ülkeyle ilişkiyi kesemeyecekleri”ni söyledi.

Hamenei, Culani’ye bağlı güçlerin antisemitik potansiyeline inanmış gözüküyor. Muhtemel senaryo, onların er geç İsrail’le karşı karşıya gelecekleri ve o anda silah ve para desteğiyle Tehran’ın yardımını çağıracakları yönünde. Boş hülya kuşkusuz.

Mütekait “direniş ekseni” ofisinde “eksen”i Selefi savaşçılarla diriltmeyi planlayanlar vardır mutlaka. İran parlamentosunun dahi soruşturamadığı milyar dolarlık kaynak akışının devam etmesine ihtiyacı olanlar, kapı diplerinde “rehber”in elçilerinden gelecek mutlu haber için bekleşiyordur. Bu işin Şiilere düşman Selefilerle nasıl olacağını merak edenlere Tehran’ın çok erken bir tarihte Şii düşmanı Taliban’ın Afganistan’ı ele geçirmesini desteklediğini hatırlatalım. Belki de bu nedenle Selefi savaşçılar İdlib’ten yola çıktıklarında Kudüs Ordusu Suriye’den çoktan ayrılmıştı ve Selefilerin kıyım ve kırım yapa yapa ilerleyişine hiç ilişmediler. Belki de Ankara’nın, Esad sonrası normalleşme için Tehran’a taahhütte bulunması ve müdahale etmemesini sağlaması da etkenlerden biridir.

Kenan Çamurcu yazdı: Yeruşalayim merkezli yeni direniş ekseni

İsrail’in normalleşmesinin yeni formülü

Tehran merkezli eski direniş ekseninin, yerini Yeruşalayim merkezli yeni direniş eksenine bırakabileceğine ilişkin yoklamalara tanık oluyoruz galiba. Gazze’de devam eden derin bunalım yatışmadan yeni durumu geniş geniş konuşmak mümkün olamayacak. Ama kesin olan şu ki, âkil ve derin İsrail, ülke olarak İsrail’in Ortadoğu’da normalleşmesinin yeni formülünü keşfetmiş olabilir. Riyad ve Abu Zabi’den başlayıp çevreye doğru genişleyen aşırılık karşıtı kararlı tutum, İsrail’in aşırılığa karşı güç kullanmaya başlamasıyla yeni faza geçti. Riyad’ın hiç müşteki olmayacağı bir kulvar burası. Zevahiri tatmin edecek protesto açıklamaları da her zaman dile kolaydır.

Tel Aviv’in kendini savunma paradigmasından çıkıp aşırılıklara karşı mücadele cephesine katılması bu işi yeni bir direniş ekseni oluşturarak yapacağı anlamına geliyor. Yeni direniş ekseninin muhtemel ve müstakbel güçleri de İhvancılığa muhalif ve hasım Araplar. Dürziler, Aleviler, Bedeviler (İsrailli Sünni Araplar). İlaveten Kürtler.

Dolayısıyla İsrail’in Dürzileri Nusracı militanlara karşı koruma rolüne kolları sıvamasına Lübnan’daki Dürzi lider Velid Cumblat’ın “mezhepçi ayrıştırma” suçlaması geçici kriz yönetimi gibi gözüküyor. Stratejik bir tarafı yok. Hizbullah sonrası Lübnan’ın henüz yerine oturmamış dengelerini yokluyor daha ziyade. Lübnan’da hassasiyet yaratan noktaya baskı uygulayarak aldığı veya alacağı tepkilere göre yol haritasını belirleyecek.

Cumblat, İsrail’e yönelik suçlamasındaki “mezhepçi ayrışma”nın çoktan yaşandığını bilmiyor olamaz. Suriye’deki Dürzilerin lideri Şeyh el-Hicri’nin temkin ve ihtiyatı ise husumetle kuşatılmış haldeyken İsrail desteğinin henüz çok taze olmasından ve karşılıklı güven ilişkisi için biraz zaman gerekmesinden.

Her azınlık taifenin başının çaresine bakacağı mecraya zaten girildi. Suriye’nin Arap Alevileri kendi kaderini tayine karar vermede en geç ve geride kalan grup.

Suriye bütün kalamayacak

Suriye’nin mevcut yönetimde veya müstakbel başka bir yönetim altında birarada durması mümkün gözükmüyor. Kürtler uzatmaların oynandığının farkında. Top çevirerek zaman kazanıyorlar. Dürzilerin kendi kaderini tayin hakkını kullanmasının ardından Aleviler de o yola girecektir. Sünniler tek parça olmadığı için orada işler karışabilir. Seküler ve modern hayat tarzlarıyla ortalama Sünnilerin Nusracı militanların kabustan beter tahakkümü altında yaşamak istemeyeceklerini tahmin etmek zor değil.

Selefi terör örgütlerine en çok katılımın olduğu Gazze’de, Dürzi İsrail askeri, Hacı Beşir isimli yaşlı Gazzeliyi çatışma bölgesinden çıkarmaya çalışırken görüntülenmişti hani, o yaşlı adamın ölü bulunması Suriyeli Sünnilerin gözü önünde cereyan etti.

Eş-Şara The Economist'te: "ABD'nin Suriye'deki varlığı yasadışı"
Kenan Çamurcu yazdı: Yeruşalayim merkezli yeni direniş ekseni

Hamas taraftarları bu cinayeti İsrail’in işlediğine ilişkin acil propagandayla duruma el koydu ama Hamasçıların 17 yıl boyunca Gazze’de yaptığı infazlardan haberdar olan Suriyeli Sünniler bu anlatıya prim vermemiştir. Propagandanın anlattığı hikaye, yaşlı Gazzeli ile önce propaganda için fotoğraf çekildiği, sonra keskin nişancının onu vurduğu şeklinde. Bir çelmede canı çıkacak cılızlıkta bir öykü.

Suriye’nin orta sınıf ve tüccar Sünnileri soru sormayı bilir. O yüzden kör şiddetin kesin inançlısı Selefi örgütler hiçbir zaman halk desteği bulamadı. Esad, İran şahını örnek verirken haklıydı. Suriye nüfusunun %80’ini oluşturan Sünniler Selefi örgütleri destekleseydi Esad bir gün yerinde kalamazdı değil mi? Madem halk Esad’ı istemiyordu, Suriye’nin başına oturtulan Culani ve çok uluslu yöneticileri hemen anayasa referandumuna, genel ve yerel seçime gidip güçlü bir meşruiyetle kendini onaylatmaz mıydı?

Veliaht Muhammed’in “yeni Avrupa”sına sabotaj

Yeni Ortadoğu şemasının mimarı Suudi Veliaht Muhammed olacak. Ortadoğu’yu “yeni Avrupa” yapmaya adeta cihat ilan etti. 2018’deki Cemal Haşukçi vakası bu nedenle çok hızlı nisyana terkedildi. Vukuatın yaşandığı Türkiye bile küçük bir pazarlık sonucu davadan vazgeçti. Dosya elinde kanal kanal dolaşan Haşukçi’nin yakın arkadaşı eski milletvekili, mevzunun hükümet karşıtı kampanyaya dönüştürüldüğünü, bu oyuna gelmeyeceğini söyleyip meselenin adil bir sonuca bağlanması davasından vazgeçiverdi. “Nişanlı” ünvanıyla sürekli açıklamalar yapan, mahfil mahfil gezen kadının ise adı bile unutuldu. Veliaht Muhammed’in “yeni Ortadoğu”su bu kadar önemli işte.

Muhammed, Ortadoğu’yu “yeni Avrupa” olarak müjdelerken önümüzdeki beş yıl içinde başta Suudi Arabistan olmak üzere Körfez ülkelerinin tamamen değişeceğini duyurmuştu. Planın içinde İsrail’le normalleşme ve Hamas gibi radikal ve uyumsuz yapıların bu şemada yer almaması vardı.

Muhammed’in bahsettiği beş yıl dolduğu anda Hamas 7 Ekim’de İsrail’e saldırdı ve 4 saatte tamamı sivil, yaşlı, çocuk, kadın 1200 insanı öldürdü, aralarında bebeklerin de olduğu 250 İsrailliyi rehin aldı. Hamas’ın 4 saatte öldürdüğü insan sayısına İsrail ordusunun kara-deniz-hava harekatına rağmen bir haftada ulaşabildiğini askeri tarih çalışanlar bir yere not etmiştir. Yani Hamas, yarattığı büyük faciayla Veliaht Muhammed’in planını bir günde felç edebildi. Körfez devletlerinde Hamas’a yönelik öfkeyi anlamayı kolaylaştıracak bir veri bu.

İsrail’in “direniş ekseni”ne ihtiyacı

İsrail’in Dürzilere ve Alevilere, biraz sonra da Kürtlere sürekli koruma operasyonları düzenlemesi sürdürülebilir değil. Hem uluslararası imaj açısından hem de kaynak kaybı bakımından. O nedenle iç dinamiklerde varlık gösterecek müttefiklere ihtiyacı var. Bu konuda zorluk çekmeyeceği ve nüfuzunu genişletmekte elinin rahat olduğu görülüyor. Bölgenin tek gerçek demokrasisi ve yüksek refah seviyesiyle İsrail cazibe merkezi çünkü. Hamenei’nin yoksulluk, baskı ve otoriterlikten başka anlamı olmayan mutlak velayet-i fakih rejimine ya da Türkiye’deki mutlakiyetçi siyasi rejime ve yarattığı mahrumiyete kim özenir, heves eder de sırtını yaslar. İsrail’in kişi başı 55 bin dolarlık milli gelir seviyesi dururken 5 bin dolarlık Tehran veya 10 bin dolarlık Ankara mı garantör olarak tercih edilecek?

Öyleyse komplo teorisi değildir: Belli aralıklarla Beştepe’den İsrail karşıtı açıklamalar gelmesi, Tehran’ınkiler gibi, aslında siyasi rejimi muhaliflere karşı koruyabilmek için İsrail’in seküler demokrasiye desteğini kriminalleştirmeyle ilgili olsa gerek. İsrail’in, antisemitik radikal İslamcılığa/Müslümanlığa karşı heterodoks Müslümanlıklara ve seküler demokratik güçlere destek vererek bölgede güvenlikli, müreffeh, istikrarlı, demokratik yeni bir durum yaratma stratejisini önlemeye çalışıyorlardır.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.