Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Spektrum (9): Netanyahu’nun sonu

Medyascope’un her hafta dünya gündemini meşgul eden bir konunun enine boyuna incelendiği podcast programı Spektrum’un dokuzuncu bölümünde bu hafta, İsrail’de muhalefet partilerinin zoru başarmasını ve Netanyahu’nun 12 yıllık iktidarına son vermesi için attıkları adımı ele aldık. İki yılda dört kez seçime giden İsrail’de 23 Mart’tan bu yana neler yaşandı? Netanyahu nasıl oldu da hükümeti kuramadı da, sekiz farklı muhalefet partisi anlaşmayı başardı? Bundan sonraki süreç nasıl işleyecek? 120 koltuklu İsrail Parlamentosu’nda yedi koltuk kazanarak başbakan olacak olan Naftali Bennett kimdir? İsrail tarihinde ilk kez bir Arap partisinin iktidar ortağı olması ne anlama geliyor? 12 yıl sonra koltuğunu kaybedecek Netanyahu’nun bu gidişinin dönüşü olacak mı? Dokuzuncu bölümümüzde bu sorulara yanıt aradık. 

Medyascope’tan herkese merhaba. Bu hafta gözümüz kulağımız İsrail’deydi. Muhalefet partileri zoru başararak, bir “anti-Netanyahu hükümeti” kurma yolunda ilk adımı attı. 2 Haziran gecesi İsrail’de sekiz farklı parti, bir muhalefet koalisyonu için anlaştıklarını duyurdu. Binyamin Netanyahu’nun 12 yıllık iktidarında artık muhtemelen sona geliniyor.

İki yılda dört kez seçime giden İsrail’de 23 Mart’tan bu yana neler yaşandı? Netanyahu nasıl oldu da hükümeti kuramadı da sekiz farklı muhalefet partisi anlaşmayı başardı? Bundan sonraki süreç nasıl işleyecek? 120 koltuklu İsrail Parlamentosu’nda yedi koltuk kazanarak başbakan olacak olan Naftali Bennett kimdir? İsrail tarihinde ilk kez bir Arap partisinin iktidar ortağı olması ne anlama geliyor? 12 yıl sonra koltuğunu kaybedecek olan Netanyahu’nun bu gidişinin dönüşü olacak mı? 

Bugünkü bölümümüzde İsrail’de başarılmasına kesin gözüyle bakılan koalisyon görüşmelerini anlatacağım. Ben Senem Görür, Spektrum’a hoşgeldiniz.

Takvimlerimiz 2 Haziran, 23.30’u gösteriyordu. İsrail’de muhalefet partileri, Binyamin Netanyahu’nun 12 yıllık başbakanlık görevine son verecek koalisyon hükümetini kurmak için anlaşmaya vardıklarını duyurdu. Yeni hükümet, Meclis’ten güvenoyu alır ve göreve başlarsa, İsrail siyasi tarihi birçok ilk ile karşı karşıya kalacak. Örneğin İsrail tarihinde ilk kez bir Arap partisi hükümetin ortağı olacak.

Muhalefetin anlaşmalarının detaylarına geçmeden önce 23 Mart’ta yapılan seçimlere ve seçimlerden bugüne yaşananlara bakalım. İsrail 23 Mart günü iki yılda dördüncü kez sandık başına gitti. Sandıktan çıkan sonuçlara göre de Başbakan Binyamin Netanyahu’nun partisi (Likud) İsrail Parlamentosu (Knesset’e) 30 milletvekili göndererek seçimi önde tamamladı. Netanyahu’nun rakibi Yair Lapid liderliğindeki Yesh Atid (Gelecek Var) Partisi ise 17 milletvekili çıkardı. Ultra-Ortodoks Yahudileri temsil eden Şas Partisi ise dokuz sandalyeyle üçüncü oldu. Savunma Bakanı Benny Gantz’ın partisi Mavi-Beyaz sekiz, Naftali Bennett liderliğindeki Yamina ile İsrail Evimiz, İşçi Partisi ve Birleşik Tevrat Partisi yedişer milletvekili çıkardı.

İsrail vatandaşı Filistinliler’i temsil eden üç partinin oluşturduğu Ortak Arap Listesi Bloku da altışar milletvekiliyle Knesset’e girdi.

İsrail vatandaşı Filistinliler’i temsil eden diğer oluşum Birleşik Arap Listesi (Ra’am) de dört milletvekili çıkarmayı başardı.

İsrail, siyaset tarihinde de ilginç bir örnek çünkü seçimlerde uygulanan nispi seçim sistemi bu kadar çok partinin parlamentoya girmesini ve kendilerine oy verenlerin parlamentoda temsil edilmesini sağlıyor. İsrail’de seçim barajı da yüzde 3,25 ve barajı aşan tüm partiler parlamentoda teslim ediliyor. İsrail’de neden bu kadar sık seçim yapılıyor diye soracak olursanız da nispi seçim sisteminin getirdiği bir özellikle açıklanabilir. İsrail çok partili bir siyasal sistemine sahip ve genelde hükümetler koalisyonlardan oluşuyor. 

Şimdi 23 Mart gününe geri dönelim. Prosedür gereği seçimlerden sonra Cumhurbaşkanı Reuven Rivlin, koalisyon hükümetini kurmak için Netanyahu’yu görevlendirdi. Fakat seçim sonuçlarını takip edenler, Netanyahu’nun hükümet kuramayacağını ve İsrail’in yeniden bir koalisyon krizi ile baş başa kalacağını öngörmüşlerdi. Çünkü Likud’un yanı sıra, Netanyahu’nun yanına çekebileceği partilerin milletvekillerinin sayısı beklenen sayıya – 61’e – ulaşmıyordu. 

71 yaşındaki Netanyahu, reddedileceğini bile bile sağcı ve dindar partilerin kapısını çaldı. Netanyahu’nun Dindar Siyonist Partisi lideri Betzalel Smotrich ve Birleşik Arap Listesi Ra’am’ın da desteğini alması gerekiyordu. Ancak, ultra sağcı Dindar Siyonist Partisi Arap vekillerle koalisyonu reddetti. Yamina Partisi lideri Naftali Bennett de Netanyahu’ya açık bir destek vermedi. Hal böyle olunca Netanyahu’ya verilen 28 günlük süre 4 Mayıs’ı 5 Mayıs’a bağlayan gece doldu ve Cumhurbaşkanı Rivlin, 5 Mayıs günü koalisyonu kurma görevini sandıktan ikinci çıkan Yesh Atid Partisi lideri Yair Lapid’e verdi. 

Ülkede Netanyahu karşıtlığının seviyesi artmıştı ama Lapid’in de koalisyonu kurmasına pek şans tanınmıyordu. Tam da bu sırada İsrail ile Hamas arasında savaş çıktı. 

İşgal altındaki Doğu Kudüs’te yaşayan Filistinliler’in Şeyh Cerrah Mahallesi’ndeki evlerinden zorla göç ettirilmesi planlanırken İsrail polisinin, 7 Mayıs akşamı teravih namazı sırasında Mescid-i Aksa’daki cemaate ses bombaları ve plastik mermi ile saldırması ile başlayan gerilim, 11 Mayıs’ta Gazze Şeridi’ne taşındı ve İsrail-Hamas arasındaki karşılıklı roket saldırıları 11 gün boyunca kesintisiz bir şekilde devam etti. İsrail’in saldırılarında 66’sı çocuk 256 Filistinli öldü. İsrail tarafında ise Hamas’ın saldırıları sonucunda ikisi çocuk 13 kişi hayatını kaybetti. 

Bu noktada, hayatını kaybedenlerin ve yaralanan çocukların hikayelerini anlattığımız Spektrum bölümümüzü dinlemeyenler için yeniden hatırlatmak isterim. 

İsrail ile Hamas arasında devam eden bu çatışma, Mısır’ın arabuluculuğunda “karşılıklı ve eşzamanlı” olarak 21 Mayıs gece 02.00 itibarıyla sona erdi. Ateşkesten sonra çatışmanın her iki tarafı da yaşanan bu gerilimden kazançlı çıktılarını savundu. Netanyahu da o dönem yaptığı açıklamalarda, saldırılardaki can kaybını umursamadan, savaş politikalarından beslendiğini bir kez daha kamuoyu ile paylaşmış ve İsrail ile Hamas arasında yaşanan bu gerilimi azalan gücünü yeniden pekiştirmek için kullanmıştı.

5 Mayıs’ta hükümeti kurma görevini devralan Lapid, çatışma sebebiyle koalisyon görüşmelerini askıya aldıklarını duyurdu. Muhalefetin “Değişim Bloku” adını verdiği koalisyon görüşmelerinde yer alan bir parti, görüşmelerden çekildiğini ve Netanyahu ile yeniden görüşmeye başladığını açıklamıştı. Yani anlayacağınız, o günkü durum, yaşanan bu çatışmaların Netanyahu’ya bir can simidi olduğunu gözler önüne sermekteydi. 

Fakat günün sonunda işler Netanyahu’nun beklediği ve istediği gibi gitmedi. Gazze operasyonunun siyasi konumunu güçlendireceğine ve böylece koalisyonu oluşturma sürecinin kolaylaşacağına inanan Netanyahu’nun planlarının gün geçtikçe başarısız olduğu anlaşıldı. Özellikle İsrail’deki sağ kesim, Gazze Şeridi’nde yaşananlardan sonra Netanyahu’ya olan güvenini iyice kaybetti. Hamas tarafından atılan bazı roketler İsrail’in hassas bölgelerine ulaştıktan sonra Netanyahu gücünü kaybetmeye başlamış, Yahudiler ile İsrail vatandaşı Filistinliler arasında patlak veren çatışmalar da Netanyahu’nun çöküşünü hızlandırmıştı.

Günümüze dönelim.

Lapid’e verilen hükümet kurma süresi 2 Haziran günü dolacaktı ve medyada Lapid’in diğer muhalefet partileri ile anlaştığı haberleri çıkmaya başlamıştı. Hatta İsrail medyasında çıkan haberlere göre, İsrail ile Filistinliler arasında çıkan çatışmalar koalisyon anlaşmalarını kesintiye uğratmamış, öncesinde iki muhalefet partisi arasındaki ittifak görüşmelerinde büyük ölçüde anlaşma sağlanmıştı bile. 

Beklenilen somut açıklama da 30 Mayıs Pazar akşamı geldi. Aşırı sağ politikaları ile öne çıkan Yamina Partisi lideri Naftali Bennett, bir televizyon kanalında yaptığı açıklamada, Lapid ile birlikte kurulacak olan koalisyon hükümetine destek vereceklerini açıkladı. “Ya beşinci seçim ya da bir birlik hükümeti” diyerek sözlerine başlayan Bennett, “Yair Lapid ile birlikte bir ulusal birlik hükümeti kurmak için elimden gelenin en iyisini yapmak niyetindeyim. Böylece birlikte ülkeyi içinde bulunduğu çıkmazdan kurtarabilir ve İsrail’i rotasına döndürebiliriz” dedi. 

Bu açıklamadan sonra gözler 2 Haziran’a çevrildi. Sabah saatlerinde yapılan oylamada, İsrail İşçi Partisi ve Siyonist Birlik İttifakı’nın eski lideri Isaac Herzog, ülkenin 11. cumhurbaşkanı seçildi. İsrail’de Cumhurbaşkanlığı görevi oldukça sembolik bir görev, bu yüzden çok ilgi görmedi. Bir de tabii herkesin gözü kulağı akşam saatlerinde gelecek olan yeni kabine açıklamasındaydı. 

Lapid hükümetin kurulması için verilen sürenin dolmasına 35 dakika kala, yani 23.25’te koalisyon hükümeti için sekiz partinin lideri ile anlaştığını duyurdu ve “Başardım” dedi. 

Lapid sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “Devlet başkanının huzurunda hükümeti kurma görevini başarıyla tamamladığımı ilan ediyorum. Hükümetin kendisine oy veren ve vermeyen tüm İsrail vatandaşlarının hizmetinde olacağına söz veriyorum. Rakiplerine saygı gösterecek ve İsrail toplumunun tüm kesimlerini birleştirmek ve birbirine bağlamak için elinden gelen her şeyi yapacaktır” dedi. 

Lapid’in mesajından ziyade, sosyal medyada paylaşılan Bennett-Lapid ve Mansur Abbas’ın fotoğrafı “gecenin fotoğrafı” olarak kabul edildi. Çünkü Mansur Abbas, İsrail vatandaşı Araplar’ı temsil eden İslamcı Ra’am partisinin lideri ve İsrail tarihinde ilk kez koalisyon ortağı olarak masada yerini almıştı. İsrailli Araplar daha önce sadece bir kez, Oslo görüşmelerinin ertesinde İzak Rabin hükümetine dışarıdan destek vermişlerdi. Ra’am’ın ve Abbas’ın koalisyondaki yeri bu yüzden bu denli önem arz ediyor. 

Bu noktada biraz Mahmud Abbas’tan bahsedelim isterim. 47 yaşındaki Abbas’ın asıl mesleği diş hekimliği. Diş hekimi olarak bir süre mesleğini yapsa da üniversitede okurken Arap Öğrenciler Komitesi’nin başkanlık görevini yürütmesi, 2007 yılında İslami Hareket Güney Şubesi Genel Sekreteri görevini üstlenmesi, 2010 yılında ise bu hareketin başkan yardımcısı seçilmesi, onu İsrail siyasetinin içine attı. 

Bir süre Ortak Arap Listesi bloku ile parlamentoda varlığını gösteren Abbas, 23 Mart seçimleri öncesinde Ra’am ile tek başına seçimlere girdi ve kazandığı dört milletvekili ile koalisyon görüşmelerinde kilit bir rol oynadı. Kendisine yöneltilen suçlamalara ve koalisyondaki ideolojik çeşitliliği bir kenara koyan Abbas’ın asıl hedefi, koalisyon ortağı olarak, ayrımcılık ve hükümetin ihmallerinden şikayet eden Arap vatandaşlarının koşullarını iyileştirmek. 

Peki şimdi ne olacak? 

Gözler Netanyahu’yu koltuğundan edecek olan bu koalisyon hükümetinin Meclis’ten alacağı güvenoyu oylamasına çevrilmiş durumda. Lapid-Bennett ortaklığında kurulan koalisyonda partilerin toplam milletvekili sayısı 62 ediyor. Biraz önce de bahsetmiştim, İsrail’de hükümetin kurulması için 61 milletvekilinin bulunması gerekiyor. Sayı 61’i geçti, “Koalisyon hükümeti kesin kurulur demek” de şu an için doğru değil gibi gözüküyor çünkü Yamina Partisi milletvekillerinden Nir Orbach daha önce bu koalisyona güvenoyu vermeyeceğini açıklamıştı. Orbach gibi, koalisyonu kurmakta anlaşan partilerden bir başka milletvekilinin daha güvenoyu vermemesi halinde hükümet kurulamayabilir.

İsrail siyasetini takip eden araştırmacılar da Netanyahu’nun son kozunu bu yönde oynayacağı yönünde görüş birliği içinde. Zaten Netanyahu da ülkede kurulacak olan bu “sol koalisyonun” bir tehdit olacağını söyledi ve bu koalisyona güven oylamasında “hayır” oyu verme çağrısında bulundu. Fakat Netanyahu’nun koalisyon anlaşması sonrasında kameralara yansıyan “gergin” halleri kafasında net bir planı olduğunu da pek göstermiyor.

İsrail siyaseti araştırmacısı Gökhan Çınkara da Medyascope özel yayınında, Netanyahu’nun bundan sonraki adımlarını Likud partisi milletvekillerine yönelik atacağını ve onları kendi yanına çekeceğini belirtti. 

Meclis’ten alınacak güvenoyu sonrasında yapılan anlaşma gereği ilk iki yıl başbakanlık görevini Yamina lideri Bennett yürütecek, daha sonraki iki yıl için ise görevi Gelecek Var lideri Lapid’e devredecek. Tabii bu noktada hepimizin aklına iki soru geliyor:

Birincisi, yedi milletvekili ile parlamentoya giren ve birdenbire başbakanlık koltuğuna oturacak olan Bennett kim? İkincisi bu kadar çok sayıda ve ideolojik olarak çeşitli partinin kuracağı koalisyon uzun ömürlü olur mu?

Önce birinci soruya cevap vermeye çalışalım. 

49 yaşındaki Bennett, ülkenin Batı Şeria’yı ilhak etmesini hayal eden bir teknoloji milyoneri. Eski bir komando olan Bennett, bir zamanlar Netanyahu’ya en yakın isimlerden biriydi. Hatta kendisinin özel kalem müdürlüğünü de yapmıştı. Fakat zaman içinde Netanyahu ile görüş ayrılıkları yaşadı ve 2013 yılında aktif siyasete kendi başına adım atma kararı aldı. 2013 yılından bugüne ise İsrail’de kurulan hükümetlerde çeşitli bakanlıklarda görevler yürüttü. 

Politikalarına gelecek olursak, Bennett, kendini aşırı milliyetçi olarak tanımlıyor ve Netanyahu’nun da sağında politikalar yürütmek istediğini kendi dile getiriyor. Örneğin, İsrail’in bir Yahudi devleti olmasını destekliyor ve 1967’den beri işgal altında bulunan Batı Şeria ve Doğu Kudüs’te, İsrail’in tarihsel hakları olduğunu öne sürüyor. 

Filistin’de iki devletli çözümün karşısında olduğunu belirten Bennett, İsrail’in bu bölgeleri ilhak etmesi gerektiğini sık sık dile getiriyor. ABD Başkanı Joe Biden ve uluslararası toplumun büyük bir kısmının iki devletli çözümü desteklemesine karşın Bennett, bölgede bir Filistin devleti kurulmasının “İsrail için intihar olacağı” görüşünde. Tam da bu görüş ayrılıkları nedeniyle yeni kurulacak İsrail hükümetinin ABD ile ilişkilerinin de ne noktaya evrileceği merak konusu.

İkinci sorumuzun cevabına gelecek olursak, sağcısıyla, solcusuyla, merkez ve İsrail vatandaşı Filistinliler’i temsil edecek olan İslamcı partileri ile koalisyonda tam sekiz partinin olması bekleniyor. Sekiz farklı parti denilince de insanın aklına bu hükümetin ne kadar uzun süreli olacağı ya da “anti-Netanyahuculuğun” nereye kadar gideceği geliyor. Partiler ve liderler bunu şimdiden düşünüyor mu? Kestirmek zor ama şimdilik bu partileri bir araya getiren şeyin Netanyahu’yu koltuğundan indirmek olduğu bariz bir şekilde belli oluyor. 

Medyascope’un sevilen programlarından Transatlantik’te Ömer Taşpınar da koalisyon hakkındaki görüşlerini belirtti:

Yeni hükümetten büyük ya da başarılı adımlar bekleniyor mu? Bilmiyoruz ama, Netanyahu’nun saldırılarına karşı ayakta kalmak bile yeni hükümet için başlı başına bir görev olacak. Özellikle 12 yıllık tahtından indikten sonra hakkında devam eden yolsuzluk soruşturmalarının da neyle sonuçlanacağı da merak konusu. 

Netanyahu ne ile suçlanıyor diyecek olursanız, onları da kısaca size anlatmak isterim. Netanyahu “Dosya 1.000”, “Dosya 2.000” ve “Dosya 4.000” olarak bilinen üç farklı suçla suçlanıyor. Bu suçların ortak özelliği rüşvet, yolsuzluk ve emniyeti suistimal etmek. Daha da detaylandıracak olursak, ilk dosya Netanyahu’nun iş insanlarına “hediye” adı altında 283 bin dolar değerinde puro, şampanya, mücevher ve uçak bileti alması – yani kısaca iş insanlarına kişisel imtiyazlar sağlanması hakkında. İkinci dosya ise Yediot Ahronot gazetesinin tirajının artmasına ve hakkında olumlu haberler yapmaları karşılığında destek vermesi ile ilgili. Üçüncü dosya ise Netanyahu’nun bir telekomünikasyon şirketine tanıdığı ayrıcalıklar karşılığında aynı şirketin internet gazetesinde hakkında olumlu haberler yazdırması ile alakalı. Netanyahu bu suçlamaların tamamını “siyasi bir cadı avı” olarak tanımlıyor ve adını ne olursa olsun temizleyeceğini söylüyor.  

Kurulacak yeni hükümetin politikaları dünya genelinde merak ediliyor tabii fakat biz Türkiye’de olduğumuz için aklımıza ilk gelen soru “Acaba Türkiye ile İsrail ilişkileri yeni hükümet ile nereye evrilecek?” oldu. Gökhan Çınkara, Filistin meselesinden sonra İsrail ile donma noktasına gelen ilişkilerin yeniden ısınacağı ve hatta koalisyon ortağı Mahmud Abbas’ın bu noktada kilit bir rol oynayacağı görüşünde.

Tüm bu yaşanan olaylar ile İsrail siyasetini yakından takip etmeye ve hem Spektrum’da hem de Medyascope ekranlarında sizlerle paylaşmaya devam edeceğiz.

Böylece, Özgün Özgül ile birlikte hazırladığımız dokuzuncu Spektrum’un da sonuna geldik. 

Haftaya yeni bir bölümde yeniden görüşmek dileğiyle,

Hoşça kalın. 

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.