Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Arınç AKP’de çözülmeye neden olabilir mi?

AKP’nin kurucularından eski TBMM Başkanı Bülent Arınç‘ın “Kral çıplak” çıkışı siyasetin gündeminde.

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, “Siyasetçilere ders verir nitelikte bir konuşmaydı” diyerek Arınç’a sahip çıktı.

Eski AKP Milletvekili ve Yeni Şafak gazetesi yazarı Mehmet Metiner, “Bizim gönlümüzde bir yeri kalmamıştır. İnşallah partimizden de ihraç olur gider. Yeter artık yani. Bülent Arınç’ın ismini duymak istemiyoruz, yeter artık” diyerek Arınç’a tepki gösterdi.

Arınç’tan ise Metiner’e sert yanıt geldi.

İzle: Kemal Can ve Ruşen Çakır ile Haftaya Bakış (119): Arınç’ın “Kral çıplak” çıkışı | Öcalan, aktör olur mu? | Demirtaş’ın Erdoğan’ın adaylıktan çekileceğini iddia etmesi

Dinle: Gomaşinen (14): Bülent Arınç’ın buruk sonlanan yarım asırı aşan siyasi yolculuğu

Ruşen Çakır, “Arınç AKP’de çözülmeye neden olabilir mi?” sorusuna yanıt aradı.

Spotify’dan dinleyebilirsiniz:

Yayına hazırlayan: Baran Yalçınkaya 

Merhaba, iyi günler, iyi hafta sonları. Bülent Arınç yine siyâsetin gündemine bir şekilde girdi. Türk Demokrasi Vakfı’nın yeniden açılışı toplantısında söylediği “Kral çıplak demeliyiz” sözleri üzerine ortalığı birazcık karıştırdı — birazcık değil bayağı bir karıştırmışa benziyor. Daha önceden de yapmıştı, ama daha öncekiler genellikle bir yere demeç, bir televizyon yayını ya da sosyal medya paylaşımları şeklindeydi. Bu seferki olay daha farklı tabii, çünkü Kemal Kılıçdaroğlu’nun ve muhâlefetten başka isimlerin de olduğu kamuya açık bir toplantıda yaptığı konuşmalar söz konusu ve burada doğrudan iktidâra yönelik eleştiriler var. İktidârın kendisinden ziyâde, iktidârın çevresinde öbekleşmiş kişilere yönelik bir eleştiri var. Bunu daha önce de yapmıştı; başkaları da yapıyor arada sırada, ama bunu en çok yapan Bülent Arınç. Bu yüzden başına işler de geliyor. Önemli görevlerden oldu, ama sonra Erdoğan tarafından bir şekilde gönlü alındı, Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişâre Kurulu’na getirildi. Hâlâ AKP’li olduğunu söylüyor, fakat eleştirilerini de eksik etmiyor, eleştirilerini Erdoğan’dan ziyâde etrafındakilere yapıyor. 

Kılıçdaroğlu da Bülent Arınç’tan takdirle bahsetti. Onun söylediklerinin anlamlı olduğunu, siyâsetçilerin hepsi için dersler içerdiğini söyledi. Tabii Kılıçdaroğlu’nun da Arınç’a bu şekilde sâhip çıkması, zâten AKP çevrelerinde Arınç antipatisine sâhip kişileri ve çevreleri daha da kızdırdı ve ona karşı yine küçük çaplı bir kampanya yürütülüyor.

Zamânında kendisi çok önemli görevlerdeyken –başbakan yardımcısıyken meselâ– her şeyi kaybettiği bir anda, Medyascope’a, eski stüdyomuza gelmişti, kendisiyle 90 dakika bir yayın yapmıştık futbol maçı gibi. Çok etkileyici bir yayındı ve orada da trollerden ve troliçelerden bahsetmişti. Bülent Arınç’ın trolleri ve troliçeleri eksik olmuyor. Arkadaşlardan ricâ ettim Bülent Arınç’a kimler yumruk sallamış diye. Önümde birtakım isimler var, isimleri okunmaya bile değmez. Gerçekten, bir onur vermek olur kendilerine. Akılları sıra… yani “akılları sıra” demem şundan: Bülent Arınç’ın nasıl aşağıdan yukarıya gelen bir siyâsetçi olduğunu bizzat ben bir gazeteci olarak gözledim. Herkes bir şekilde bir yerinden biliyor. Sevmeyeni de çok, çok tartışmalı açıklamaları var: Ergenekon sürecindeki olaylar, “kozmik oda” olayı, kadınlara yönelik birtakım sözleri vs.. Bütün bunların farkındayım, ama şurası bir gerçek ki: Manisa’da bir avukat olarak, Millî Görüş hareketinin öne çıkan bir hatibi olarak genç yaştan îtibâren o hareketin içinde olabildiğince yükseldi: Meclis başkanlığı, çok önemli bakanlıklar vs.. Şimdi bu lâfları edenlerin büyük bir kısmının geride bırakacakları herhangi bir şeyleri yok. Erdoğan’ın devri kapandığı zaman devri kapanacak olan insanlar. Ama bunlar, fırsat bu fırsat deyip Bülent Arınç’ı taşlamaya kalkıyorlar. Olabilir, kendi içlerinde böyle şeyler yapabilirler; ama burada şöyle bir soru çıkıyor karşımıza: Bülent Arınç’ı dışladıkları zaman, “Seni istemiyoruz, ne hâlin varsa gör, kimlerle berâber olmak istiyorsan onların yanına git” dedikleri zaman ellerine ne geçeceğini zannediyorlar? İşte, bence bu yayının konusu bu. Bülent Arınç olayı sâdece bir Bülent Arınç olayı değil. Bu kişilerin bunu görmediklerini düşünüyorum, görme kapasitelerinin olduğunu da düşünmüyorum. Burada başka bir şey var, aksi takdirde daha sert tepkileri Erdoğan’dan görürdük. Erdoğan meselâ, Bülent Arınç’ın o konuşmasının ardından, “Partimizi kimse içeriden çözemeyecektir, bölemeyecektir” diye bir açıklama yaptı. Bülent Arınç’a doğrudan atfetmedi, onu doğrudan muhâtap almadı, hedef göstermedi; ama benim aklıma Bülent Arınç geldi. Erdoğan bundan kaygılanıyor. Bu olay sâdece “Bülent Arınç şapkasını alır gider” olayı değil. Neden değil? Çünkü Gelecek ve DEVA partilerinin kurulmasıyla berâber AKP açıkçası çok kritik bir eşiği atlattı. Daha doğrusu şöyle diyelim: Gelecek ve DEVA partilerinin kurulması AKP’de beklenen çözülmeyi tam olarak gerçekleştirmedi. Zâten bir şekilde Erdoğan’dan ve AKP’den kopmuş olan kadrolar oralarda biriktiler ve o birikmenin ardından da var olan AKP yapısı içerisinden belli bir güç sâhibi olup da buralara katılan, bu iki partiye katılan çok insan olmadı. Meselâ AKP’den milletvekili seçilmiş olup da bu partilere katılan sâdece Mustafa Yeneroğlu var. Hep beklendi bu partilerin bir câzibe merkezi olması ve AKP’deki kararsızları yanlarına çekmesi beklendi — hâlâ bekleyenler var. Bu partiler özellikle Altılı Masa’da ellerini güçlendirmek için de bu iddiayı ortaya atıyorlar, ama her geçen gün bu iddianın etkisi giderek azalıyor. Bu partilerin bunu gerçekleştirememiş olmalarının birçok nedeni olabilir. Bir kere, henüz insanlar kopmak istemiyor olabilirler, orası muhakkak; ya da bu partiler bir şeyleri tam yapamıyorlar, onları cezbedecek çıkışları yapamıyor olabilirler, burası ayrı bir tartışma. Ama Bülent Arınç olayında benim aklıma şöyle bir seçenek geliyor: AKP’den koptu kopacak çok insan var. Bunların büyük bir kısmının muhtemel bir seçim yenilgisinin ardından kopacağı kanısındayım. Son bir kez daha, “Ya tutarsa” diyerek Erdoğan’ın iktidarda kalabilmesi üzerine hesap yapan kadrolar var — siyâsette de var, bürokraside de ve seçmende de… Ama bunun olmadığını gördükleri andan îtibâren de bence onu terk edecekler. Nereye giderler? Belki hiç siyâsetle ilişkileri kalmaz ya da kendilerini en yakın gördükleri partilere, hareketlere giderler. Böyle bir durumda en çok istifâde edecek olan partinin İYİ Parti olacağı kanısındayım. Bunu değişik vesîlelerle söyledim, tekrar söyleyeyim. Yani, seçim sonrası olası bir AKP çözülmesinde bundan Gelecek ve DEVA da istifâde edecektir, ama en çok İYİ Parti’nin ve bir ölçüde de CHP’nin bundan kârlı çıkacağını düşünüyorum. Bugün îtibâriyle seçime 1 yıl kaldı. Yani en geç 1 yıl içinde Türkiye seçime gidecek. Erdoğan’ın erteleyebileceği en geç tarih 18 Haziran 2023. Yani, tam 1 yıl sonrası. Dolayısıyla bu arada kopuş olur mu? Bu arada kopuşu neler tetikler? Şunu sanmıyorum: Bülent Arınç’a kötülük ettiler ve Bülent Arınç’ı, diyelim ki, ihraç ettiler ya da Bülent Arınç yüksek sesle dedi ki: “Artık bunaldım, bu böyle olmuyor. O kadar emek verdiğim partimden ayrılıyorum, bağrıma taş basıyorum” gibi bir sözle ayrıldı diye, insanlar akın akın kopmazlar; ama Bülent Arınç olayı birçok kopmayı düşünen insana bir vesîle olabilir. Bunu bence Tayyip Erdoğan hesaplıyor. “Artık Bülent Arınç o kadar uğraştı, o kadar denedi, ama o bile kalamıyorsa bizim de kalmamızın bir anlamı yok” diye düşünebilir insanlar.  Yani, Arınç’la dayanışma için olmasa da –öyle düşünenler de olabilir, bir kere Arınç’ın oğlu var AKP’de milletvekili her şeyden önce– partiden kopabilirler.  Yani, dayanışma için de ayrılanlar olabilir; ama onun dışında, artık AKP’nin kazanma ihtimâlinin iyice ortadan kalktığı düşüncesini etkili, baskın kılabilir. 

Neden Arınç olayını söylüyorum? Sembolik bir isim, çok sembolik bir isim. Düşünün: Herkes ayrıldı. O fotoğrafı düşünün. Abdullah Gül yok, Abdülatif Şener yok. Bir tek Tayyip Erdoğan ve Bülent Arınç var o partinin temelinde. Bir alt tabakaya da bakıyorsunuz: Ali Babacan yok, Ahmet Davutoğlu yok, birçok isim yok. Yerine gelenlerin büyük bir kısmı ya kuruluşunda çok önemli olmayan isimler ya da meselâ Numan Kurtulmuş AKP’nin ilk yıllarında AKP’ye karşı en sert mücadele eden Saadet Partisi’nde, sonra kendi kurduğu partide en çok mücâdele eden kişiydi, ama sonradan katıldı AKP’ye. Şimdi Arınç’a lâf edenlerin bir kısmı da zamânında AKP’li değillerdi, çok kişi sonradan bu gemiye bindi. Geminin artık çok fazla gitmediğinin de farkındalar; ama Arınç’ın, artık geçmişle bağ kurmada bu kadar simgesel bir anlamı olan Arınç’ın da kopması durumunda, Erdoğan iyice yalnız kalacaktır. Şu hâliyle Arınç’ın partide bir gücü yok, iktidarda pek bir gücü yok, etkisi yok; ama sembolik bir anlamı var. Kimi izleyiciler bana sembollere çok önem verdiğimi söyleyebilirler –ki öyleyim–, bunun yanlış olduğunu söyleyebilirler –ki bence yanılıyorlar–; ama semboller kimi zaman birçok reel durumun da ötesinde etkili olabilir.

Şunu söylemiyorum: Arınç’ın önemi şu an işgal ettiği pozisyondan dolayı değil. Şu an meselâ bulunduğu pozisyon îtibâriyle “AKP’den kimin kopması en büyük darbeyi indirir?” gibi bir soru sorulsa, Arınç’ı söylemem. Kesinlikle söylemem, çünkü bir anlamda kızakta. Süleyman Soylu’yu da söylemem, çünkü zaten siyâset ömrünü büyük ölçüde bitirmiş birisi; ama meselâ bir Hulusi Akar, bir Hakan Fidan… Bunlar gerçekten bir ağırlıkları olan isimler. Bülent Arınç’ın o meşhur sözüyle “özgül ağırlığı” olan insanlar. Bu ayrı bir şey. Bülent Arınç’ın artık maddî anlamda, iktidar kontrolü anlamda bir özgül ağırlığı olmayabilir; ama sembolik olarak böyle bir şey var ve o noktada da sayısı iyice azalmış örneklerden bir isim. Sonuçta birileri ondan da kurtulmak istiyor olabilir ve muhtemelen de buraya doğru gidiyor iş. Eğer Bülent Arınç bu sefer de AKP’de kalmayı başarabilirse gerçekten ilginç bir durum olur; ama anladığım kadarıyla bu iş onun kopmasına doğru gidiyor sanki. Onun kopması da partideki çözülmenin tetikleyicisi olabilir — “olabilir”in ötesinde, olacağını düşünüyorum. Eğer o koparsa başkaları da başka şekilde, kimisi yüksek sesle deklare ederek, kimisi hiç sesini çıkarmadan, çaktırmadan, kendisini uzak tutarak yapıyor bunu — ki böyle insanların sayısının arttığı yönünde birtakım söylentiler hep oluyor; her ne kadar sonra Erdoğan, “Üye sayısını şu kadar yapalım, seçim daha başlamadan seçimi kazanalım” dese de işler öyle gitmiyor. Kaybetmeye mahkûm bir AKP var. Kaybetmeye mahkûm AKP’nin içerisinde bu gerçekle yüzleşmekten çekinen insanlar için Arınç’ın da kopması, bu yüzleşmenin artık tamamlanmasını, gerçekleşmesini sağlayabilir. Şu hâliyle bakıldığı zaman Arınç’ı kolay lokma olarak görenlerin, kendileri açısından çok akıllıca bir iş yaptığını zannetmiyorum. Sonuçta ne yaparsa yapsınlar biz gazeteci olarak bunları yorumlamaya devam edeceğiz. Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler. 

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.