Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Alphan Telek yazdı: Beka değil gelir güvenliği – 2023’e giderken seçmenin güvenlik algısı nasıl değişti?

Güvenlik algısı, ihtiyacı ve söylemi siyasette ve toplumda uzun zamandır önemli bir unsur. Uzun ve çok katmanlı bir tarihi olan güvenlik algısı siyasetçiler tarafından kendi konumlarını güçlendirmek amacıyla çeşitli defalar kullanıldı. Güvenlik öylesine etkili bir enstrüman oldu ki 1982 Anayasası hak ve özgürlüklerin güvenlik gerekçesiyle sınırlandırıldığı bir dönemi dahi yarattı. 82 Anayasası’na aynı zamanda bir “ama” anayasası derler. Hak ve özgürlük maddeleri belirtilmiştir ama milli güvenliğin gerektirdiği durumlar hariç denilerek devlete ve iktidarlara büyük bir alan tanınmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu sonrası aşamadığı Sevr Sendromu, cumhuriyetin ilk yüzyılı boyunca güçlü bir dış mihraklar algısı yarattı. Osmanlı İmparatorluğu’nun son iki yüzyılına damgasını vuran bölünme korkusu cumhuriyetin ilk yüzyılında doğal olarak devam etti. Haklılık payı da olan bu algı toplumda sürekli bir bölünme korkusu ve dolayısıyla güvenlik ihtiyacı yarattı. Siyasi partiler ya da ilk yüzyıl boyunca etkili olmuş siyasal figürler de bu güvenlik ihtiyacını kendi konumlarını sağlamlaştırmak ya da daha fazla güce ulaşmak için kullandı.

AKP göreve gelirken ekonomik güvenlik esas meseleydi

AKP’nin göreve geldiği 2000’lerin başında ise toplumun güvenlik algısı 2001 krizinden dolayı ekonomik güvenliğe kaymıştı. AKP bu ortamdan faydalanarak yeni bir hikaye ve proje ile küresel siyasete ve ekonomiye Türkiye’yi entegre etti. Bölünme korkusunun köpürtülmediği bir dönemdi. Türkiye siyaseti başarılı olduğu dönemlerde bölünme korkusu ve dış güvenlik söylemlerini daha az kullanıyor. Ama işler iktidar ya da devletteki etkili figürler için kötü gittiğinde güvenlik algısı pompalanıyor. Güvenlik toplum için değil makam ve mevkiler için bir sigorta olarak görülüyor.

AKP 2013 Gezi olaylarına kadar bölünme korkusu ve dış güvenlik algısını kendi iç siyaset ve söylemlerinde ağır bir şekilde kullanmadı. Çünkü ekonominin iyi gittiği bir başarı hikayesine sahip olduklarını görüyorlardı. Çarklar çalışıyordu. Ama önce Gezi hareketi sonra FETÖ’nün varlığı, 7 Haziran seçimleri ve nihayetinde 15 Temmuz darbe girişimi ile iktidar, seçmeni bir güvenlik açığı ve ihtiyacı olduğuna ikna etmek için bütün gücüyle harekete geçti. Başarılı da oldular. 2016 ve 2020 arasında yapılan kamuoyu araştırmalarında terör, dış tehdit ve bölünme algıları toplumun birinci ya da ikinci derdi olarak öne çıkıyordu.

Güvenlik tsunamisi nerede tosladı?

Bu toplumsal ve siyasal iklimde AKP, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini geçirebildi. Seçim güvenliğini riske atan yasal düzenlemeleri yapabildi. Toplumu kutuplaştıran adımları ve medya çıkarmalarını gerçekleştirebildi. Yeniden yaratılmış bir korku olarak güvenlik 7 Haziran’da seçimi kaybetmiş iktidarın ömrünü uzattı. Beka ve güvenlik 2015 itibariyle bir güvenlik tsunamisi yarattı. Bu dalga kuvvetli bir şiddetle toplumsal ortamı düzledi ve şekillendirdi.

Ancak iktidar mensupları arasında dış tehdide dayalı bu güvenlik algısı tsunamisi bir yerde tosladı. Ekonomide işler 2018 sonrasında zaten iyi gitmiyordu ama 2020 Mart itibariyle önce pandemi sonra yüksek enflasyon, derinleşen eşitsizlik, liranın değer kaybı, döviz krizi ve artan işsizlik gibi sorunlar ile son olarak global enerji piyasalarındaki dengesizlik ve Ukrayna savaşının varlığı bu mevcut güvenlik algısını önce duraklattı ve son olarak bunu kırdı. Artık beka ve dış güvenlik değil gelir güvenliği aynı anlama gelmek üzere ekonomik güvenlik, güvenlik algısının belkemiği oldu.

Birikim yapamayan, yaptığı birikimler kısa sürede küle dönüşen, beklentileri ile yaşadıkları arasında dağlar kadar fark oluşan vatandaşlar geleceklerini yitirdiklerini düşünüyorlar. Bu ise onların güvenlik algısını bütünüyle gelir ve ekonomik güvenliğe çevirmelerine neden oluyor.

Bu sadece ekonomik bir tartışma değil, siyasal konumlanmayı da derinden etkiliyor çünkü bölünme korkusu ve dış tehditlere dayalı güvenlik algısı tartışmaya ve eleştiriye izin vermezken, gelir güvenliği algısı her şeyi –iktidar ve devletin kendisini dahi– son derece ciddi bir eleştiriye tabi tutuyor. Bu noktada hem demokratik topluma hem de bu topluluk etrafında yer alan muhalefet partilerine bir sorumluluk düşüyor. Değişen güvenlik algısının siyasallaştırılması ve yaklaşan seçimlerde iktidara karşı kullanılması.

Sokakta hissedilen farklılık

Abarttığımı ya da verisiz konuştuğumu düşünenler olabilir. Haziran ayının başından bu yana İstanbul’da yaptığım gözlemler bana inşaat işçisinden garsonuna, banka çalışanından kuryeciye, üniversite hocasından ev işçisine herkesin ama herkesin gelir güvenliği kaygısı olduğunu ve onları yönlendirenin bu olduğunu gösterdi.

Sokakta konuştuğum insanlara “Üç temel derdiniz nedir?” diye sorduğumda şaşmaz bir şekilde farklı toplumsal kesimlerden gelen vatandaşlar ekonomiyi ve hayat pahalılığını işaret ediyorlar. İkinci sırada ise göçmenler geliyor. O da ekonomiyle bağlantılı çünkü çoğu işlerini göçmenler yüzünden kaybettiğini ya da hayat pahalılığının onlar yüzünden olduğunu düşünüyor. Üçüncü bir sorun ben hatırlatmadığım takdirde insanların aklına dahi gelmiyor.

“Peki ya terör, dış mihraklar?” dediğimde “Evet, onlar da var ama önce şu ekonomi” diyor herkes.

Güvenlik algısı düzlem değiştirdi ve bu seçmen tercihini sarsmış durumda. Ama politik bir değişiklik için bunun siyasallaştırılması gerekiyor. Bu yüzden bir süredir ifade ettiğim üzere, güvencesizleşen ve yoksullaşanlara güvence olabilecek bir politikaya ve figüre ihtiyaç var. Değişen güvenlik algısı bunun altyapısını çoktan hazırlamış durumda ve 2023 seçimleri yaklaşırken bu durum esas önemli faktör olarak seçimlere rengini vuracak.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.