Ruşen Çakır yazdı: Fethullahçılığın küllerinden yeniden doğmasının mümkün olmamasının on nedeni

Çok kişi Fethullahçılığı nasıl bir geleceğin beklediğini merak ediyor. Tabii en çok merak edenlerin başında Fethullahçıların bizzat kendileri geliyor. Milat olarak da Erdoğan iktidarının sonlanması görülüyor. Peki Erdoğan sonrası dönemde Türkiye Fethullahçı örgütlenmenin küllerinden doğmasına tanık olur mu? Bu soruya çok muhatap oluyorum ve hep “Sanmıyorum” (Bu “Sanmıyorum” da benim alameti farikam oldu) diye cevap veriyorum. Neden mi?

  1. Yarını ipotek altına alan bugün: Bir hareketin geleceğini anlamak için dününe ve bugününe bakmak şart. Fethullahçılığın dünü tek kelimeyle bir “başarı öyküsü”. Fethullah Gülen 1970’li yılların başında koyulduğu yolda büyük bir başarı elde etti ve sadece ulusal değil aynı zamanda küresel bir ağ ortaya çıkardı. Sonra, hangi sebepten olursa olsun o ağı ateşe attı. Fethullahçılar dünlerine bakıp umutlanabilirler fakat bugün içinde bulundukları durum hiç ama hiç parlak değil. Bu kaotik durumdan çıkmaları için sadece Erdoğan iktidarının sonlanması yeterli olamaz. Daha bir dizi faktörün kendi lehlerine olması lazım ki bunun işaretleri pek yok.
  2. Tekrarlanması imkansız olan dün: Fethullahçıların dünlerine, yani Asr-ı Saadetleri’ne dönmeleri de mümkün değil. Tabii ki öncelikle Türkiye çok değişti. Ama esas sorun Fethullahçılığın ve Fethullah Gülen’in kendisinin ilk yıllarındaki gizemlerinin yerinde yeller esmesi. Örneğin “altın nesil” iddiasının İslam’ı ihya etmeyi değil de Gülen’in hırslarına uygun bir şekilde devleti geçirmeyi hedeflediği ortaya çıktı. Bütün bu yaşananlardan sonra insanları cezbedecek yeni bir Fethullahçı anlatıyı geliştirebilmeleri mümkün değil.
  3. Erdoğan’la hesaplaşmanın yol açacağı tıkanıklıklar: Yeni anlatı yaratması mümkün olmayan Fethullahçıların yapabileceği ve çoktan yapmaya koyuldukları yegane şey, yakın tarihin komplocu, revizyonist bir yeniden okuması. Bir bakıma Erdoğan’ın “Ne istediler de vermedik!” çıkışının benzeri olan “Erdoğan bizi oyuna getirdi” önermesi üzerine şekillenen bu çarpık tarih okumasının en kritik ve hiç ikna edici olmayan yönü de muhakkak “15 Temmuz’u iktidar tezgahladı, bizim hiçbir dahlimiz yok” savunması. Her şey bir yana, Fethullahçılar Erdoğan iktidarıyla girdikleri savaşta sadece maddi değil aynı zamanda manevi olarak o kadar ciddi yaralar aldılar ki bunları sarmaları çok zor. Öte yandan bu yaraları sarma çabası onları başka şeyleri anlatmaktan, hayata geçirmekten de alıkoyacak.
  4. İslami iddiayı yeniden öne çıkarmanın güçlüğü: Fethullahçılık hep, kökleri Nurculuk’ta olan İslami bir cemaat ya da hareket, dolayısıyla Türkiye’deki laik sisteme bir meydan okuma olarak görüldü. Fakat Erdoğan iktidarıyla girişilen savaşla birlikte bu imaj yerle bir oldu. Yıllar boyu laik sistemin sahipleriyle sert kavgaya girmemeye özen göstermiş olan Fethullahçıların İslami olduğu varsayılan bir iktidara alabildiğine acımasız bir şekilde saldırmaları; özellikle 15 Temmuz’da yaşananlar ve bunun ardından bu hareket hakkında ortaya çıkan gerçekler İslam’ın Fethullah Gülen için bir amaç değil bir araç olduğunu net olarak gözler önüne serdi. Sil baştan yapmak isteseler de başaramazlar.
  5. Eğitim alanındaki cazibenin kaybedilmesi: Fethullahçı şebekenin temelleri dersaneler, kolejler ve nihayet üniversitelerle atıldı. Bu hareketin dersaneleri ve kolejlerinde çok iyi eğitim verildiği, öğrencilerin istedikleri üniversitelere girebildiği algısı o kadar yayıldı ve baskın hale geldi ki bu gruba şüpheyle bakan kesimlerden aileler dahi çocuklarını buralara yollamayı tercih eder oldu. Ama tek başına “soru çalma” tezgahlarının ortaya çıkması bile bu imajı yerle bir etmeye yetti. Tabii daha önemlisi bu eğitim kurumlarının Fethullah Gülen’in devleti ele geçirme hayalinin merkez üsleri olduğu anlaşıldı. Kısacası Fethullahçılar eskisi gibi yine eğitim üzerinden yükselemezler.
  6. Yeniden geniş maddi imkanlara ulaşmanın zorluğu: Fethullah Gülen yola ilk olarak, bazı dindar zenginleri ikna edip onların maddi katkılarıyla çıktı. Kısa süre içinde elde ettiği mesafeler sayesinde daha çok maddi kaynak temin edebildi. Belli bir aşamadan sonra Fethullahçı projeye inanmasalar da, Gülen’in diğer “radikal” İslamcılara göre ehven-i şer olduğunu düşünen ya da onun devlet içerisindeki örgütlenmesinden çekinen ya da bundan istifade etmek isteyen kişilerin de onun hareketini paraya boğduklarını gördük. Ama Erdoğan ile savaşın ardından hem hareketin kendi kurumlarına hem de onunla şu ya da bu şekilde iyi geçinen şahısların (Hepsinin değil, bazıları “FETÖ borsası”na haraç vererek kurtuldu) mal varlıklarına el konuldu. Bundan sonra ne olursa olsun sermaye sahiplerinin Fethullahçılara maddi yardımda bulunmaları mucize gibi bir şey olur.
  7. Yurtdışında aşınmış olan imaj: Fethullahçılar öncelikle okulları, ardından şirket ve vakıfları aracılığıyla küresel bir ağ oluşturdular. Özellikle Asya ve Afrika’daki okulların prestiji hayli yüksekti. Fakat Erdoğan iktidarının Maarif Vakfı aracılığıyla aynı coğrafyalarda rakip okullaşmaya gitmesi, hatta bazı ülke yönetimlerini ikna edip Fethullahçı okullarının işletmesini devralması dengeleri sarstı. Erdoğan’ın uluslararası alanda pek de parlak imaja sahip olmaması Fethullahçıların bir nebze işine geliyor olabilir fakat “sadece din ve eğitimle ilgilenen hayırsever cemaat” anlatısının yerinde yeller esiyor. Hatta başta Asya ve Afrika’daki bazı ülkeler olmak üzere, yerel yöneticiler Fethullahçıların kendi topraklarında da bazı komplolara girişme ihtimalini akıllarında tutuyorlar.
  8. Siyasi iktidarların ve partilerin koyduğu ve koyacağı mesafe: Erdoğan sonrası dönemde Fethullahçılığın hiçbir şey olmamış gibi kaldığı yerden devam etmesi beklenmemeli. Kuşkusuz bugünkü gibi zorluk ve engellemelerle karşılaşmayacaklardır fakat gelecek siyasi iktidarlar ve mevcut siyasi partilerin nerdeyse tümü Fethullahçılar ile doğrudan ya da dolaylı ilişkiye girmekten kaçınacak, hatta olası sızmalara karşı teyakkuz halinde olacaklardır. Böylece, iddia ettiğinin aksine siyasetüstü olmayan tam tersine tepeden tırnağa siyasete bulanmış olan bu hareket gereken siyasi gıdaya ulaşamayacağı için daha da zor durumda kalacaktır.
  9. Sivil toplumun koyduğu ve koyacağı mesafe: Siyasetçilere ek olarak toplumun ve sivil toplum kuruluşlarının da onca yaşanmış şeyi unutmasını ve Fethullahçılarla beyaz bir sayfa açmasını beklemek saflık olur.
  10. Fethullahçılık içi iktidar savaşları ve kopmalar: Son olarak özellikle 15 Temmuz’un ardından bu hareket içerisinde yaşanan kopmaları, ama daha önemlisi tırmandığı söylenen iktidar savaşlarını ciddiye almak gerekiyor. Bu savaşların daha çok Gülen’in ölümü sonrasına yatırım yapmaya yönelik olduğu ileri sürülüyor ki böyle bir durumda Fethullahçı hareketin büyük ölçüde kapanın elinde kalacağı ve hızlı bir şekilde tarihe karışacağı kanısındayım.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.