Gürkan Çakıroğlu yazdı: Erdoğan neden kazanıyor?

Erdoğan’ın çok mahir olmasından mı yoksa muhalefetin çok cahil kalmasından mı kaybedildi 2023 seçimleri? Bir kerecik olsun şapkasını önüne koyabilecek mi muhalefet? İnsanları yargılamak ve yaftalamak yerine ne zaman onları anlamaya gayret edecek siyaset? Liderlerin bahaneyi sağda solda değil de kendilerinde araması için daha kaç hezimet yaşamaları gerekecek?

Ekonomik krizin olanca şiddetine rağmen Erdoğan’ın yine ve net bir şekilde kazanması büyük bir gerçeği ortaya çıkararak (Erdoğan’ın 2007-11-15 ve 18’de kazandığı seçimlerde temel faktörün ekonomi olmadığı) üzerinde düşünülmesi gereken esas soruyu net olarak ortaya koydu: Erdoğan neden kazanıyor? 

Sahi neden? Çok söylendiği üzere devletin sınırsız imkanlarını kullandığı için mi? Hayır, zira böyle olsa CHP 1950 seçimlerini, 12 Eylül rejimi ise 1983 seçimlerini kaybetmemeliydi. Peki mülteciler yüzünden mi? Buna da cevabımız hayır. Bizzat CHP açıkladığı verilerle oy kullanan yabancı seçmen sayısının toplam 240 bin olduğunu belirtti, Erdoğan-Kılıçdaroğlu farkı ise 2 milyondan fazla.

Erdoğan kazanıyor çünkü rejim tarafından onlarca yıl ezilen, dışlanan, itilip kakılan ve “göbeğini kaşıyan adam, bidon kafalı, bir kilo kömüre oylarını satarlar, bunlar da her yerde artık” diyerek yaftalanan insanların devletin periferilerinden merkezine doğru aldığı yolculuk son sürat devam ediyor (bu yolculuğun kendi içerisinde yaşadığı ve yaşattığı sorunlar ayrı bir konu). İşte Erdoğan bu psikolojinin ete kemiğe bürünmüş hali.

Erdoğan kazanıyor çünkü bu topraklar Osmanlı’dan bu yana yüzlerce yıldır korku ile yoğruldu, adaletsizlikle sürüldü. İmparatorluk bakiyesi olmanın verdiği kibir ile parçalanma paranoyasının yarattığı korku arasında mengene gibi sıkıştırıldı insanlar (bu duygu dünyasının gerçek olup olmadığı hususu da ayrı bir konu). İşte Erdoğan bu duyguları zinde tutuyor.

Hal bu iken muhalefet ne yapıyor? Bir kısmı, toplumun farklı kesimleri arasına örülen duvarları yıkmadan, korkuları gidermeden; uzun bir süreç içerisinde ilmek ilmek örülerek alınabilecek yolu iki ay gibi kısa bir sürede ve üstelik ucuz popülist söylemlerle aşmaya çalışıyor. Diğer bir kısmı ise iktidarın mayası ile siyaset yaparak onu aşacağını zannediyor. Her iki yol da aynı kapıya çıkıyor: Ağır bir hezimet!

Toplumun ekseriyeti (Gerek Erdoğan’a oy veren gerekse de vermeyen) Erdoğan’ın ne yaptığından çok kim olduğu ile ilgileniyor. Bu bize ne söylüyor? Toplumun farklı kesimlerinin herbirine dair derinlemesine düşünmeden, onları anlamadan; onların öteki ile olan ilişkisini kavramadan siyaset yapmaya çalışmak beyhude bir çabadır ve kaçınılmaz bir mağlubiyetten başka bir şey getirmedi, getirmez. Siyasetin Erdoğan’ı çok yönlü aşması, onun ardına bakması ve oradaki “asabiyyeti” anlaması gerekiyor.

Türkiye’de siyasal olarak toplum tümevarımcı değil tümdengelimci. Yani kanaatler tabanda oluşarak tavana değil, tavanda oluşarak tabana yayılıyor. Siyasi partiler bile lidere göre şekilleniyor. Kutuplaşmanın, ötekileştirmenin altında yatan temel husus siyasetin bu durumu istismar etmesi, yurttaşların lehine değil aleyhine kullanması. Geçtim farklı kesimlerin birbirine yaklaşmasına müsaade edilmesini, insanları kendi haline bırakan bir siyasi dil dahi yok. İşte muhalefet, iktidarın bu zehrine karşı panzehir üretemedi, üretemiyor. Halk ise bu dile rağmen kendi içinde çatışma yaşamadan sandığa giderek büyük iş başarıyor.

Siyaset orta ve uzun vadede yenilenmek ve tarih bilinci ile günümüzü harmanlamak zorunda. Aksi halde Türkiye’nin hukuk devletine ulaşması ve refaha ermesi mümkün değil. Kısa vadede ise evet, Türkiye büyük bir virajı kazasız belasız döndü. Tayyip Erdoğan’ın gemiyi limana sağ salim yanaştırma şansı ise hala çok düşük olmakla birlikte ihtimal dahilinde. Erdoğan bunu yapabilir mi? Yani kendisini aşabilir ve “dehşet dengesi” siyasetinden çıkabilir mi? Türkiye’nin de kendisinin de menfaatleri onu buna zorluyor. Eğer o bunu yapabilirse, muhalefetin de uzlaşma zemininden uzak durmaması gerekiyor. Olası bir uzlaşıya yengi-yenilgi penceresinden bakmanın hiç kimseye faydası yok.

Türkiye’nin temel sorunlarının çözülmesi ve toplumun gettolardan çıkarak kucaklaşabilmesi için önümüzde çok değerli yıllar var. Üstelik şartlar hiç olmadığı kadar uygun. YSP-HDP’nin kilit parti olmaktan çıkmasında bile hem kendileri hem de ülke için büyük faydalar var. Yeter ki görmeye ve anlamaya çalışarak siyaset yapalım.

Siyasette çeyrek asırlık bir dönemin son düzlüğüne giriyoruz. Olabilecek en sağlıklı şekilde, hesaplaşmadan helalleşmenin yolunu aramalıyız. Umutsuzluğa yer yok. Zira doğada olduğu gibi toplumlarda da her şey zıddıyla gelişir. Yükselen otoriterlik dört başı mamur gibi gözükse de içten içe tomurcuklanan bir demokrasi var. Yeter ki filizlenmesi için mücadele vermekten geri durmayalım.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.