Dün Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) 38. kurultayını izlerken birden fazla kişi bana 2000 yılındaki Fazilet Partisi kongresini hatırlatıp bu ikisinin benzeyip benzemediğini sordu. O kongreyi çok iyi hatırlıyorum: Demokrat Parti’nin 1950 yılında CHP iktidarına son verdiği güne gönderme olsun diye 14 Mayıs’ta yapılmıştı. Necmettin Erbakan yasaklıydı, kendi yerine gelenekçi kanadın önde gelen isimlerinden Recai Kutan’ı işaret etmişti. Yenilikçiler ise karşısına rakip olarak Abdullah Gül’ü çıkartmıştı.
Bu hareketi yakından takip etmeye çalışan birisi olarak Gül’ün kazanma şansının hiçbir şekilde olmadığını, hatta fark yiyebileceğini katıldığım televizyon programlarında söylemiştim. Evet sonuçta kazanamadı ama beni mahcup edecek ölçüde iyi bir oy aldı. Bunda hiç kuşkusuz son ana kadar tarafları barıştırmaya çalışıp kongre günü tercihini Gül’den yana yapan Bülent Arınç’ın o coşkulu konuşmasının rolü büyüktü.
Galip ve “galip sayılır bu yolda mağlup”
Bu haliyle bakıldığında Özgür Özel’i Gül’e benzetmek pekala mümkün. Hatta bu noktada bir başka benzerlik de şu: Tıpkı 23 yıl önce yenilikçilerin gerçek lideri Gül değil de Recep Tayyip Erdoğan ise bugün de CHP’deki değişimcilerin asıl liderinin Ekrem İmamoğlu olduğu açık.
Fakat benzerlikler daha öteye gidemiyor. Dün, her ne kadar “galip sayılır bu yolda mağlup” deyişini fazlasıyla hak etse de Gül kongrede Kutan’ı yenemedi. Buna karşılık Özel, birçok kişinin Kılıçdaroğlu için “çantada keklik” olarak gösterdiği bu seçimi rahat bir şekilde, hatta ikinci turda tarihi bir fark atarak kazandı.
Yenilikçilik-değişimcilik
Fazilet Partisi ikinci bir kongre yapamadan Anayasa Mahkemesi tarafından kapatıldı. Ardından gelenekçiler Erbakan’ın işaretiyle Saadet Partisi’ni kurdu. Fakat yenilikçiler SP’ye katılmayıp, “Milli Görüş gömleğini çıkardık” diyerek Adalet ve Kalkınma Partisi’ni kurdular. Üstelik girdikleri ilk seçimde birinci parti olup tek başlarına iktidara geldiler.
Dönüp bakıldığında FP kongresindeki mağlubiyetin yenilikçiler için bir tür doping işlevi gördüğünü söyleyebiliriz. Peki CHP’nin değişimcilerini nasıl bir gelecek bekliyor? Kılıçdaroğlu kurultayı kazanmış olsaydı muhtemelen CHP mart ayının sonundaki yerel seçimlerde yeni bir fiyaskoya imza atacak, böylece Özel ve arkadaşlarının önü açılacaktı. Ama bu sabaha karşı belli olan sonuçlarla CHP’deki değişimcilerin işi hem kolaylaştı, hem zorlaştı. Şimdi kendilerini hızlı bir biçimde yerel seçimlerde kanıtlamaları gerekecek. Ya seçimlerden alınlarının akıyla çıkacak ve muhtemelen İmamoğlu’nun aday olacağı 2028 cumhurbaşkanlığı seçimleri için kolları sıvayacaklar ya da “bunlar da fos çıktı” dedirtecek yeni bir seçim hezimetiyle kendilerini ve CHP’yi belirsiz bir geleceğe sürükleyecekler.
Değişimciler ne kadar değişimci?
Fazilet Partisi içerisindeki yenilikçi kanat, çoğunluğu orta yaşlarda olan eğitimli orta sınıf mensuplarından oluşuyordu. CHP’deki değişimcilerin profili de hemen hemen aynı. Yenilikçilerin sorunu Milli Görüş’ü yöneten Erbakan ve arkadaşlarının kendilerine hak ettikleri iktidar alanlarını sunmamasıydı. Yani tırnaklarıyla kazıdıkları, hak edilmiş bir başarıya imza atmış fakat parti iktidarı tarafından dışlanmışlardı.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
CHP‘deki değişimciler ise yenilikçiler gibi köklü ve başarılı bir hareketin ürünü değiller. Hele CHP içinde başarılı olmuş ama parti iktidarı tarafından hak ettikleri konumlara ulaşmaları engellenmiş kişiler söz konusu değil. Tam tersine dün kurultayda Kılıçdaroğlu’nun haklı bir şekilde belirttiği gibi -ne kadar hak ettikleri tartışılır- partinin en üst makamlarında yer almış, en kritik kararlara dahil olmuş, CHP’nin başarısızlıkları söz konusuysa -ki büyük ölçüde öyle- bunların hepsinde bir şekilde payı olan kişilerden söz ediyoruz.
Dün Milli Görüş’te kendilerini defalarca kanıtlamış olmalarına rağmen “yenilikçiler ne kadar yenilikçi?” sorusu sorulabiliyordu. Dolayısıyla bugün “değişimciler ne kadar değişimci?” sorusu da meşrudur ve yeni dönemde sıkça karşımıza çıkacaktır.
Kılıçdaroğlu’nun bir kez daha yenilmesini beklemek
Evet, CHP’nin değişimcileri sahiden değişimci olduklarını kanıtlamak zorundalar. Dünkü kurultayda ilk olarak kısmen İmamoğlu’nun, ama esas olarak Özel’in yaptığı konuşmalar bize birtakım ipuçları sunuyor ama bunların ileriki dönem için yeterli oldukları söylenemez.
Fakat Kılıçdaroğlu ve ekibinin ellerinden geleni yapmış olmalarına ve daha önemlisi parti tabanına hakim olan yılgınlık ve umutsuzluğa rağmen kısa bir süre içinde bu kadar açık ve çarpıcı bir kurultay zaferine imza atmış olmalarını hiç ama hiç yabana atmamak lazım.
Evet dün kurultayı Kılıçdaroğlu kaybetti ama Özel-İmamoğlu ikilisi de kazandı. Diğer bir deyişle “Kılıçdaroğlu karşısına kim çıkarsa çıksın kazanırdı” gibi önümüzdeki dönemde sık sık karşımıza çıkması kesin olan “analiz”lere pek itibar etmemek, CHP’nin sahiden değişebilmesi ihtimalini hiç yabana atmamak gerekir.
Yine yabana atılmaması gereken bir husus da, tıpkı dünün yenilikçileri gibi bugünün değişimcilerinin de Türkiye’ye damga vurma ihtimali.