Tarık Çelenk yazdı: Dizilerde tarikatlar

Geçenlerde sıcağı sıcağına “Kızıl Goncalar”ı seyrettim. Bir türban dizisinden sonra popüler bir tarikat dizisi de artık vacip olmuştu. “Kızıl Goncalar” bana, “Muhteşem Yüzyıl” dizisindeki renkliliği, kostümleri ve oyuncu başarısını anımsattı. Tabi gönül isterdi ki “Muhteşem Yüzyıl” dizisi bir müsamere akıcılığından çıkıp kavramsal bir tarih felsefesi tutarlılığı ile devam edebilseydi; Ortaçağ Avrupa’sına ilişkin bir “Medici”, “Tudors” veya “Borgias Family” dizileri kadar düşündürücü ve nitelikli olabilseydi. Kızıl Goncalar’ı izlerken aklıma öncelikle bu çıkarsamalar gelmişti.

Ticari olarak da bakınca muhafazakârlar ya da mahalle, keşfedilmekten çekinilen bir alandı. Mahalleli bu dizilerde en azından kendisinin sosyolojik olarak var sayılmasını mutlulukla karşılamakta. Ancak kostümde kendine benzeyen karakterlerin kendi gerçeğine de nüfuz edememesinin de rahatsızlığını taşımakta. Aslında insanlar, diziler ve filmlerde kendilerini yaşatmak isterler. Dindarlar ve tarikatlar da yeni toplumsalın eğitimden ticarete ve siyasete kadar yozlaşmanın da bir parçası. İster seküler ister dindar olsun, toplumun her kesimi kendisi ve öteki ile ilişkilerinin yansıtılmasına kesin ilgi duyacaktı. Bu ilgi şu anda toplumun kendi hikayesi olduğu için alev almış durumda. Ancak bu alevin kora dönüşmesi-ilginin sürmesi ise yapımcılar açısından pek kolay gözükmemekte. Örneğin güzel kıyafetler, çekici mekanlar ve doğru canlandırmalarla cazip bir “Kızılcık Şerbeti” örneği var. Müsamere niteliği taşıyan yeni akım bu dizilerdeki hikayelerin karakter derinliğine de sahip olması lazım.

Dizide beyaz yakalı veya üst sınıf betimlemeleri çok yerindeydi. Ancak mahalle ve tarikat betimlemeleri müsamere çekiciliğine rağmen sistemin içinden bakan birisi olarak oldukça detay teknik sorunları da içeriyordu. Bunda sıkça söylediğim gibi senaristlerin içinde yaşadıkları toplumsal hikâyeyi-sınıfı, doğru görebilmeleri, ancak karşı mahalle de sadece iyi bir gözlemci seviyesinde kalmaları yatmakta.

Diziyi temelde taşıyan toplumsal ve duygusal gerilim. Olaylar, Özcan Deniz ve Özgü Namal’ın temsil ettikleri sınıfların ve dünya görüşlerinin farklı olması temelinde gelişiyor. Eğer senaristler bu iki kutup arasındaki gerilimi izleyiciyi bıktırmadan ve tekrardan kaçınarak devam ettirebilirlerse dizinin ticari açıdan sorun yaşamayacağını söyleyebiliriz. Mümkünse bazı yerlerde, akıcılık açısından, ek hikayelerden ziyade sadeleştirmelere de gidilebilir. Ayrıca bugünün Türkiyesi’nde bu tip diziler üzerinden politik hicivlere gidilebilmesi zor gözüküyor. Ciddi sosyal yaraların arka planda işlenebilmesi, aşk-nefret gerilimleri ötesinde dizilere nitelikli alanlar da açabilecektir.

Gözlemlediğim kadarıyla ilk bölümde iki ayrı kutbun kendi iç çelişkilerine odaklanılmakta. Tarikat-cemaat yapısı ise oldukça negatif gösterilmekte. Tarikatlar muhafazakâr mahallede toplumsal çürümüşlüğün önemli bir parçası olarak işlenmekte. Bu çürümüşlük aslında tamamen tarikatların sebep olduğu bir durum değil. Köylülük siyaset üzerinden bir türlü dönüşememiş bir kesimin zihniyeti ve ilişkilerinin bir parçası olarak gösterilebilirdi. Burada siyah-beyaz dikotomisi üzerinden değil, iyilik ve kötülüğün iç içe geçtiği renkli dünyalar üzerinden betimlemeler yapılabilirdi. Tasavvuf ve tarikatlar hakkında sıradan bir oryantalist kadar bilgisi olmadan oluşturulan böyle bir hüküm, geneli de kapsayacak kaygısını taşıtmakta. Unutmayalım ki ülkede kentli sermayeyi de taşıyan Erenköy Cemaati veya Cerrahiler gibi tarikatlar da var. Menzil ise bu grupların ortasında çok daha derin bir sosyolojik etkisi olan tarikat. Buralardaki politik çürümüşlük, tartışmanın bahsedilmeyen bir diğer parçası. Ancak dizilerde söz konusu olan toplumsal çürümüşlük. Bu konuda sanki erken davranılmakta.

Söz konusu nedenlerden ötürü dizide tarikat yansıtılırken biraz da kolaycılığa kaçılmış. Sanırım İsmailağa-Mahmut Efendi cemaati yansıtılmış. Muhtemelen gerçek hikayelerden esinlenilmiş. Ancak bu cemaat Nakşibendi Cemaati. Tam tersine Kadiri ve Halveti ritüelleriyle temsil edilmiş. Ritüeller adeta oryantal mix yapılmış, pek gerçekçi olmamış. Bu hiç çalışılmamış.

Senaristler sadece tarikatlar ve mahalle değil aynı zamanda bir psikiyatri kliniğinde hastaların bir arada yatırılamayacağı ve bir hastanın yalnız tuvalete gönderilemeyeceği gibi teknik detaylarda da iyi çalışabilmeliler. Herkesin bildiği bir gerçek de ilgili sektörde çok boyutlu nitelikli senaristlerin yetişemediği gerçeğidir. Bunun ticari ve zihniyetten kaynaklanan sebepleri vardır. Dizi sektörü yıllarca Batı’daki tutan dizi veya filmlerin telif haklarının dolaylı kopya edilerek benzer senaryolar üretimine dayanmaktaydı. En tutan Türk dizileri de tanınmış romancılarımızın eserlerinin esas alındığı senaryoların olması da dikkat çekiciydi.

Son zamanlarda psikiyatr alanında çalışan danışmanlar ve deneyimlerinden yararlanmak oldukça yaygınlaştı. Bu anlamda Özgü Namal’ın rüya sahnesi gerçekçiydi. Fakat unutmamak gerekir ki danışman psikiyatristlerin de en azından senaristler kadar ilgili konuya ait saha deneyimlerinin olması gerekmekte. Genelde bu tip yapımlarda senarist değişimleri ve psikiyatrist yaşanmış hikayeler deposunun bağlamında kullanılamamakta. Bu da senaryoyu kurgusal olarak birlikte çok eklektik kılmakta. Aslında temelde bu dizilerin totalde bir bağlam ve konu işleniş sorunu hissettirdiklerini de görebilmekteyiz.

Bu tip çalışmalar, artık semizlenen muhafazakâr sermaye tarafından, bir yüzleşme veya özeleştiri hikayesi olarak değer bulmamakta. Bir zamanlar çok seslendirdikleri “Milli sinema” kapsamında bile ele alınmamakta. Mahalle kültürel iktidarı ise sadece kültürsüz bir sermayenin el değişimi olarak varsayılmakta.

Bu anlamda profesyonel ve ticari yapımcıları cesaret edilemeyen bu konulara el attıkları için yine de anlayış ve saygı ile karşılamak gerekiyor.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.