2024 yerel seçimlerinde birinci parti konumunu kazanan CHP yerelden genele yansıyan yeni bir siyaset anlayışı benimsemeye çalışıyor. Özel’in son dönemde bir yandan halkın gündemini meşgul eden sorunlar üzerine mitinglere (Emekli mitingi- Çay mitingi) devam etmesi, diğer taraftan ise hükümet ile diyalog kurma adımları CHP’nin yenilenen yaklaşımının işaretleri. Diğer taraftan Cumhurbaşkanı Erdoğan da yerel seçimler sonrası AKP’nin ilk defa ikinci parti konumuna düşmesi ile yeni çıkış yolları arayışına girdi. Bu noktada Erdoğan’ın yumuşama, Özel’in ise normalleşme olarak adlandırdığı yeni bir süreç başladı. Peki bu süreçler her iki aktör için ne ifade ediyor?
Yerel seçimler sonrasında istediği ve beklediği başarıyı elde edemeyen Erdoğan en güçlü dayanağı olan seçmen desteğinin giderek azaldığı gerçeği ile yüzleşti. Ekonomik krizin de derinleşmesinin ve acı reçetenin uygulanmasının bu desteğin iyice düşmesine yol açacağı ortada. Bu açıdan 2015 seçimlerinde Kürt seçmeni kaybettiği için çoğunluğu korumanın yolunu MHP ile ortaklık kurarak ve giderek radikal milliyetçi bir yaklaşım benimseyerek bulan Erdoğan ve AKP, bu formülün 2024 seçimlerinde çoğunluğu kaybetmeye başladığına tanık oldu. Başkanlık sisteminin de inşası ile kendini yüzde 50+1 formülüne sıkıştıran Erdoğan artık AKP-MHP ortaklığı ile arzuladığı çoğunluğu elde edemiyor ve iktidarının devamı için yeni bir çerçeve kurmak zorunda. İktidarın bugüne kadar en büyük başarısı değişen seçmen davranışına farklı ortaklıklarla ya da kurumsal değişikliklerle uyum sağlayabilmesi. Bunları yaparken de asli aktör konumunu ve oyun kurucu pozisyonunu kaybetmemesi. 2024 yerel seçimleri sonucu da yeni bir değişiklik ihtiyacını doğuruyor. Bu bir yandan var olan ortaklıkların yeniden değerlendirilmesi anlamına gelebilir, diğer taraftan ise kurumsal değişiklikler yani oyunun kurallarının yeniden tanımlanmasına yol açabilir. “Yumuşama” yaklaşımını oyunun kurallarının yeniden tanımlanması stratejisinin bir parçası olduğunu düşünüyorum. 2023 genel seçimleri sonrası Cumhur İttifakı’nı oluşturan AKP, MHP, YRP ve DSP’nin toplam sandalye sayısı 323. Dolayısıyla Erdoğan’ın referandumlu anayasa değişikliği için en az 37, referandumsuz anayasa değişikliği için en az 87 desteğe ihtiyacı var. Meclisteki diğer muhafazakâr partilerin tam desteği sağlansa bile referandumlu değişiklik için gerekli sayıya ulaşmak mümkün görünmüyor. Tek yol İYİP’in 44 milletvekilinin desteğini almak. Referandumlu anayasa değişikliği ise riskli bir seçenek olabilir. Halkın yüzde 50’den fazlasının desteğine şu an için sahip olan bir iktidar mevcut değil. Dolayısıyla eğer ki kurumsal değişiklik bir an önce elde edilmek isteniyorsa referandumsuz bir anayasa değişikliği gerekiyor. Bunun için gerekli olan 400 vekil ise ancak CHP’nin dahil olacağı bir formülle mümkün olabilir.
Şunu da belirtmek isterim: Henüz böyle bir kurumsal çerçeve üzerine düşünülmüş ya da bu çerçevenin kararlaştırılmış olduğunu düşünmüyorum ama var olan başkanlık sistemi ve seçim sistemi içerisinde iktidarını koruması giderek zorlaşan Erdoğan içinde bulunduğu krizi sadece ortaklıklar yoluyla aşamayacağının farkında.
CHP için normalleşmenin ise başka anlamları mevcut. Uzun bir dönemdir kutuplaşma Türkiye’de siyasetin temel tanımlayıcı unsuru. Bu derin kutuplaşmanın iki kanadını AKP ve CHP oluşturuyor, bu antagonist ikilem sadece siyaseti değil toplumsal hayatı da boğucu, kısıtlayıcı nitelikte. Özel’in diyalog yaklaşımının ben biraz bu kutuplaşmış siyasetin normal düzeye çekilmesi birbiri ile konuşabilen aktörlerden oluşan bir siyasal ortam oluşturma çabasının ürünü olduğunu düşünüyorum. Bugün ülkenin neredeyse bütün büyükşehirlerinin yönetimini kontrol eden siyasal bir aktör olarak CHP’nin siyasette belirleyici bir konum kazanması çok önemli ve belli ki tercihini kutuplaşmadan değil diyalogdan yana yapıyor. Bu da zaten uzun zamandır izlenen siyaseti kimliklerden arındırma ve dolayısıyla daha geniş kitlelere hitap edebilme stratejisi ile uyumlu.
Fakat unutulmaması gereken bazı önemli noktalar var. Birincisi, CHP önemli bir başarı kazandı ve bu başarıyı kendini asli aktör olarak gösteren Erdoğan yutma telaşında. Buna izin verilmemesi gerekiyor. Sıkıştığı siyaset çerçevesini yeniden açmak isteyen Erdoğan’ın yeniden geniş alanı kapsaması gerekiyor ve bunu da yumuşama olarak adlandırmayı tercih ediyor. Bu kapsamda yürütülecek herhangi bir ortaklık sadece bu genişlemeye olanak sağlar. Böyle bir diyalogdan uzak durulmalı. Uzun zamandır izlenen politikalar nedeniyle ekonomik olarak boğulan, toplumsal olarak huzursuz ve siyaseten arayış içinde bir halk mevcut ve belli ki bu kitle artık CHP’yi alternatif olarak görüyor. Erdoğan’ın çizdiği çerçeveye girmek yeniden onu güçlendirmek anlamına gelebilir. Bunun yerine özellikle ekonomi konusunda baskının ve yüksek dozlu eleştirinin devamı şart. Bugün ekonomide normalleşme kapsamında izlenen ekonomik politika orta sınıfı fakirleştirmeye yönelik ve kemer sıkmayı da yoğunlukla orta ve alt sınıf için öngören bir yaklaşıma sahip. CHP ekonomiden boğulan kitlelerin sesi olmalı ve ekonomi partinin gündeminin birinci sırasında yer almalı. “Neo klasik ekonomi düşüncesinden epistemolojik bir kopuşu temsil eden heterodoks yaklaşım” diye sunulan ekonomik politikalarının bedelini milyonlar ödüyor ve CHP’nin bu yanlış ekonomik politikanın sorumlusunu hatırlatması ve hesap sorması gerekiyor. Diğer taraftan halen birçok siyasi tutuklu mevcut, halen insanların düşüncelerini özgürce ifade etmesi mümkün değil. Ülkede hukukun üstünlüğünden bahsetmek ne yazık ki olanaksız. Bunun mimarı da siyasi iktidar. Dolayısıyla herhangi bir olumlu gelişme söz konusu değilken diyaloğun karşılığının ne olduğu iyi düşünülmeli. İnsanların gündemini meşgul eden diğer bir sorun ise göçmenler. Bu konuda net bir tavır almak ve yaklaşım belirlemek iktidar hedefleyen CHP için hayati önemde. Milyonlarca insanın ülkeye denetimsiz alınması ve gerekli sosyal adaptasyonun sağlanmaması halihazırda birçok sorun yaratıyor ama daha bu sorunların başlangıç düzeyinde olduğunu zamanla katlanacağını hatırlamak gerekiyor. Ve yine bunun sorumlusu da iktidar.
Dolayısıyla siyasetin kutuplaşmadan uzaklaşması ne kadar faydalı olsa da iktidar ile kurulacak diyaloğun var olan sorunları unutturmadan ve muhalefete devam ederek yapılması seçimlerin birinci partisi CHP’nin iktidar yoluna girmesi için elzem görünüyor.