Mustafa Kutlay yazdı: Fuat Hoca ile iki kez tanışırdınız… Profesör Keyman’ın ardından

Benim jenerasyonum, büyük olasılıkla, Fuat Keyman Hoca ile iki kez tanışmıştır. Kendisini ilk önce eserlerinden tanırsınız. Fuat Hoca, üretken bir akademisyen olarak, siyaset bilimi, uluslararası ilişkiler ve siyasi iktisat temalarında yaptığı çalışmalarıyla birkaç jenerasyonun entelektüel ufkunun şekillenmesine büyük katkılar sundu. Modern Türkiye siyasetinin temel meselelerinin neredeyse tümünde kalem oynattı; kalıcı eserler üretti. Bir siyasi iktisatçı iseniz, devlet kapasitesi ve küreselleşme tartışmalarının Türkiye ölçeğinde nasıl ele alınabileceğine dair Fuat hocanın çalışmaları yol gösterici metinlerdi. Bir siyaset bilimci iseniz, demokratikleşme süreçlerinin, sivil toplumun ve vatandaşlık tartışmalarının karşılaştırmalı analizini Fuat Hocanın eserlerinde bulabilirdiniz. Bir uluslararası ilişkiler öğrencisi iseniz, Fuat Hoca’nın çalışmaları, hegemonya inşa süreçleri, Türk dış politikasının dünü/bugünü ya da Türkiye-AB ilişkileri üzerine sizin için karanlıkta kalan bir noktayı mutlaka aydınlatırdı. Yani, Fuat Hocayı ilk olarak eserlerinden tanırdınız.  

Yüz yüze görüşme imkânı bulduğunuzda ise, Fuat Hoca’yla ikinci kez tanışmış olurdunuz. Sık görülen, insana dair doğal bir durumdur. Uzaktan eserlerini okuyup ilham aldığınız insanları şahsen tanıdığınızda, bazen aynanın sırrının döküldüğünü hissedersiniz. Bir manada yaklaştıkça büyü bozulur. Fuat Hoca’da ise olan tam tersidir. Kendisiyle ilk diyalogdan itibaren iyi hissederdiniz. Sizi sıcak bir şekilde karşıladığını, derdinizi anlattığınızda dikkatle dinlediğini fark ederdiniz. Karşılaştığınız sahici nezaket ve mütevazılık, kendinize güveninizi pekiştirirdi. Aynı zamanda, bunca yoğunluğunun arasında, “acaba bu kadar şeye nasıl yetişiyor” sorusu istemsiz bir şekilde aklınıza düşerdi. Fuat Hoca aramızdan ayrıldıktan sonra, sosyal medyada yapılan yorumlara, yazılan yazılara ve hakkındaki sohbetlere bakmak bile ne kadar çok insana aynı kıymet ölçüsüyle yaklaştığını —içten içe hayranlık uyandıran bir hayretle— anlamak adına oldukça öğretici…

Fuat Hoca’nın öğrencisi olma, kendisinden ders alma şansına erişemedim. Ancak, birlikte çalışma yapma imkanına kavuştum. Son dönemde, Fuat Hoca ve Senem Aydın-Düzgit Hoca ile ortak akademik makaleler kaleme aldık. Özellikle, Batı-sonrası dünya, dış politikada “stratejik otonomi” ve küresel siyasette belirsizlik ve popülizm temaları üzerine birlikte düşünme imkânı bulduk. Her makale benim için ayrı bir okul gibiydi; her makaleden sonra yeni bir okuldan mezun olmuş gibi hissettim. Fuat Hoca ile çalışmak, bir iş yapmanın çok ötesinde bir mana ifade ederdi. Anlamlı bir bütünün parçası olduğunuzu hisseder, stres altında ezilmeden üretmenin tarifi kolay olmayan huzurunu yaşardınız. 

“İmkansızlıklar içinde bir vaha”

Fuat Hoca’nın insana verdiği değeri kurduğu kurumlarda da görmek mümkündü. Mesela, İstanbul Politikalar Merkezi, evrensel standartlarda bilgi üreten, ekip çalışmasının üretici gücünün en güzel örneklerinden biri haline geldi. Bir çalışmasında, Türkiye’de sivil toplumu “imkansızlıklar içinde bir vaha” olarak tanımlamıştı. O vahanın büyüyüp gelişmesine sadece bir akademisyen olarak değil, aynı zamanda politika yapım süreçlerinde rol oynayan “kamusal aydın” vasfıyla da prensipleri ekseninde kalıcı katkılar sağladı. 

Attila İlhan’ın dediği gibi, insan bazen “birkaç hayat çıkarır yaşamasından”. Fuat Hoca böyle bir insandı. Bir hayata, birden çoğunu sığdırmayı başarmıştı… Azmi ve enerjisi şaşkınlık vericiydi. Makale yazar, kitap çalışması yapar, sivil toplum faaliyetlerini yürütürdü. Sık seyahat eder, konferanslara katılır, fikirlerini kamuoyu ile yorulmadan paylaşırdı. Özellikle öğrenci topluluklarının davetlerini imkân oldukça asla geri çevirmediğini kendisinden birkaç kez işittiğimi hatırlıyorum. 

Fuat Hoca’nın düşünce dünyası bin gözeden beslenen bir nehir gibiydi. Max Weber üzerinden Türkiye siyasetini yorumlar, Pargalı İbrahim Paşa’nın devlet yönetme stratejilerinin bugünkü izdüşümlerini analiz eder, Antonio Gramsci perspektifinden küresel dönüşümlerin ortaya çıkardığı siyasi-toplumsal belirsizlikleri incelerdi. Kentler üzerine yaptığı (ortak) çalışmalar, Türkiye’nin ekonomi-politiğini anlamak açısından yeni ufuklar açmıştı. Sohbetlerinde çok cömert davranırdı. Kendisini dinlediğinizde hakikatin nüanslarda, nezakette ve insana güvende yattığını hissederdiniz. İnter-disipliner bakış açısı, sohbetlerine de rengini boyasını verirdi. Örneğin, demokratikleşme ve kalkınma süreçlerinde devlet kapasitesinin önemini vurgularken, devleti toplumla etkileşim içinde ele alırdı; devlet dışı aktörlerin ve yerel unsurların rolünü mutlaka analiz çerçevesine dahil ederdi. Bazen, bir noktadan sonra, anlattığı konu kadar, “acaba tüm bu noktaları nasıl birleştirecek” merakıyla sohbetini dinlemeye devam ederdiniz. Fuat Hoca, nihayetinde, kullandığı kavramların arasındaki bağlantıları berrak bir şekilde kurardı; sözünü öyle sonlandırırdı.    

Fuat Keyman, kendisini iki kez tanıdığınız, tanıdıkça daha fazla saygı duyduğunuz biriydi. Sadece büyük bir akademisyen, çok boyutlu bir entelektüel değildi. Aynı zamanda, sahici nezaketi, cömertliği, bitmeyen azmi ile anlamlı yaşanan bir hayatın ilham verici timsaliydi de… Siyaset biliminin geniş bir alanına yayılan eserleriyle, kurduğu kurumlarla, gönlümüzde ve zihnimizde anısı büyüyerek yaşamaya devam edecek. 

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.