Bize de mi büyü yaptılar? Biz de mi lanetlendik? Cumhuriyeti kurduk, yüzyılı geride bıraktık lakin hâlâ aynı sorunlarla boğuşuyor, güne aynı dertlerle uyanıyor, aynı sözleri tekrar tekrar söyleyip farklı sonuçlar bekliyoruz. Lanetlenmediysek eğer gölgemiz gibi bizi takip eden bu körlük niye?
Sıfatı “umut”, mekânı Meclis, yüklemi davet olan bir cümlenin öznesi teröristbaşı olmamalı. Şeytanlaştırarak anlayamayız. Anlamadıkça konuşamayız. Konuşmadığımız sürece de hiçbir sorunu çözemeyiz. Aşağılamak konuşmayı zorlaştırmaktan başka bir işe yaramaz. Tövbe bekleyerek, terbiye etmeye çalışarak ya da teslim alma gayretiyle terörü bitiremez, barışı getiremez, kardeşliği ihya edemeyiz. Barış, kaybedeni olmayandır; barış zaferlerin en kutlusudur.
Sayın Devlet Bahçeli çok doğru bir şey söyledi ama eksik ifade etti. “DEM grubunda 57 Öcalan gölgesi var” dedi Devlet Bey. Onun bildiğini, DEM Parti adaylarını Meclis’e gönderen milyonlarca yurttaş bilmiyor mu? Pek tabii biliyor. O vakit, Öcalan’ın gölgesi memleket topraklarının neredeyse dörtte birine düşmüş; kime ne hikâye anlatıyoruz?
“PKK sebep değil sonuç”
Birilerinin teröristi bir başkasının kahramanı ise memlekette; “devlet aklının” düşünmesi gereken çok şey var demektir. Bu hale son vermek vatani bir görevdir. Kürt meselesi yapısal değil mekanik, akut değil kronik bir sorun. Türk’ün Kürt ile Kürt’ün Türk ile sorunu yok. Müesses nizam veya ehli örf adı her ne ise sorun onlarla onlar gibi düşünmeyen milyonlar arasında.
Barış anlık bir olay ya da anlaşma değildir. Karşılıklı güven ilişkisi kurulmadan yol kat edilemez. PKK’ya silah bırak demek yerine, “PKK istersen silahını da al gel, konuşalım” desek kim kaybeder? Hapse atmak ya da kan akıtmak her kim yaparsa yapsın ancak karşı tarafa bir dava, bir ülkü verir.
Siyaset, zafiyetini ona buna terörist diyerek örtmesin. PKK sebep değil sonuç. Sonuca götüren akıl tutulmasının faili ise ne Abdullah Öcalan ne Şeyh Said ne de Seyit Rıza. Fail ehli örf ve onun uzantısı siyaset ehli. Siyaset vampirlik yapıp timsah göz yaşları dökmeyi bıraksın; Mehmetçik’in canı, şehitlerimizin kanı üzerinden kendine alan açmasın. Edep ya hu!
Gelecekteki olası barış, geçmişteki acı tecrübeler ve başarısızlıklar üzerine inşa edilir. Çözüm süreci bu anlamda bize neyi yapıp neyi yapmamız veya neyi nasıl yapmamız gerektiği hususunda çok şey söylüyor. Sürekli tartışalım ama asla bırakmayalım konuşmayı. Zira konuşmadıkça hem birbirimize hem de geçmişimize yabancılaştırdılar bizi. Ve şunu bilelim; konuşmak başka boyun eğmek başka. Çözüm kimsenin boyun eğmediği bir süreçte saklı.
Devlet Bahçeli’nin yokluğu, çözüm sürecinin en büyük eksikliği idi. Ama artık o var. Güçlü liderlikler kalıcı barış için büyük fırsattır. Devlet Bey risk alarak ve olası eleştirileri göğüsleyerek büyük cesaret gösterdi. Onu tahkim etmek, eleştirileri yapıcı şekilde dile getirmek dururken bu kayıtsızlık hali riyakarlık alameti.
CHP için Kürt meselesi sandıkta kendi adaylarına yönelik destekten mi ibaret? İktidarın DEM Parti’ye olan zulmünü kendileri için fırsata çevirmek dışında bir sözü yok mu CHP’nin? Çözüm yerlerinden biri elbette Meclis, kimsenin buna itiraz ettiği yok. Lakin Öcalan ve PKK orada duruyor. Gerilim veya polemik yaratmak yerine acı gerçekleri konuşalım.
“Siyasi genel af olmadan kimse silah bırakmaz”
Evet barış isteyen Kürtler haklı olarak Selahattin Demirtaş’a umut bağlamış vaziyette. Ama savaşan Kürtler Öcalan diyor, demeye de devam edecek. PKK’nın ekseriyeti Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarından oluşuyor. Onlar “Amerika’nın uşakları” değil Türkiye’nin çocukları. Temel hak ve özgürlükler konusunda adım atılmadan, hukuku görmeden, siyasi genel af olmadan kimse silah bırakmaz.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Sayın Özgür Özel acılara sırtımızı dönmek ne kadar kötüyse, onları kanatmak da bir o kadar kötü. Acılar istismar edildiği için kendi mahallelerinin esareti altında yurttaşlar. Mahallenizin kadrolu amigolarına rağmen normalleşme adı altında aslında zalimin marazını azalttığınızı, olası zulümlerin önüne geçmeye çabaladığınızı görüyoruz. Bu sebeple aynı dirayeti burada da bekliyoruz.
Kürt meselesinde çözüm istiyorsak kapsayıcı müzakere şart. Kapsayıcı müzakere için de dayanıklı bir süreç şart. Dayanaklı bir süreç için ise dayanak noktalarını artırmak şart. Edirne’ye bir kez daha gidip, Balgat’ı ziyaret etmeniz memleketin hayrına olmaz mı Özgür Bey? Küçük ama seri ve güçlü adımlara ihtiyacımız var.
Devlet Bey, monolog değil diyaloga ihtiyaç var. Kürsüden konuştuğunuz kadar muhatap almanız, müzakere etmeniz gerekiyor. “Sen tövbe et, sen de teslim ol” tarzı yaklaşımla ne elde ettik geçmişte ki bir şey elde edelim gelecekte? Endişelerin, korkuların tabulaşmasıdır memleketlerin laneti. Terör değil ama körlük devleti yıkar Devlet Bey.
Kıymetli DEM Parti yöneticileri, aşağılamak ne kadar faydasızsa yüceltmek de bir o kadar faydasız. Sorumluluk ağırdır siyasette. “On binler ölmesin” diyor ya Öcalan, o vakit sizlerin de beklemek yerine hamle yapmanız gerekmez mi? Halk sizin arkanızda. Devlet Bey bir şey dedi değil mi? Siz “Hadi görelim” dışında ne dediniz?
“Demirtaş ve Kavala ne katil ne de zalim”
Katil Esad’dan zalim Sisi’ye kadar herkese el uzattınız Sayın Cumhurbaşkanı. Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala ne katil ne de zalim. Onların sesine, sözüne ihtiyacı var memleketin. Hukuk katledildiği için adalet bahşediliyor. Lakin barış bahşedilmez. Barış olacaksa eğer onlar olmadan olmaz. İnandığımız İslam dini cezalandırabilecekken affetmeyi, güçlüyken tevazu göstermeyi tavsiye etmiyor mu? Millet sizi bekliyor Tayyip Bey.
Yüzyıllık yanlışlık bitsin, büyü bozulsun lanet kırılsın artık. AK Parti, CHP, MHP ve DEM Parti hep birlikte memleketin neredeyse tamamını temsil ediyor. Beştepe, Çankaya, Balgat, İmralı ve Edirne’de güçlü liderlikler varken ve en katı denilen aktör en ileri çıkışı yapmışken diğerleri de ona ayak uydurursa tarihi bir fırsat var önümüzde. Gündelik siyasi hesaplara, iktidar hırsına kurban etmeyelim memleketi.
Barış; samimi, cesur ve yapıcı bir yaklaşım gösterebilirsek eğer hiç olmadığı kadar yakın bu topraklara. Dar ağacında da olsak son sözümüz barış dedik. Demeye devam edeceğiz. Zira Türkiye yüzyılına giden yol barış ve kardeşlikten geçiyor.