Elif Gökçe Aras yazdı: Sinvar’ın sopası

Vızıldayan göz yıkıntıların arasında ilerlerken hedeflenen konuma geldiğinde durup dönüyor ve yıkılmak üzere olan bir binanın cephesinden içeri giriyor. Karşısında yaralı, yenilmiş bir komutanın son bakışları. Göz göze geldikleri anda Sinvar’ın tahmin edilen noktada olduğunu teyit ediyor ve merkeze bildiriyor. Kendisinden iletilmekte olan bilgilere bakıyor Sinvar. Gözün ardındaki gözleri görüyor ve saldırgan bir köpeği uzaklaştırmak istercesine savuruyor sopasını henüz ölmeyen koluyla. Bulamayacaklar mı sanki vuramayacaklar mı? Buldukları gibi öldürecekler elbette de Sinvar’ın gayreti, buzlu zeminde kayıp üzerine savrulan balona omuz atmak isteyen gencin hiç değilse basit bir şeyi başarmış olma çabası… O bile olmadı.

Filistin’de, dünyanın en büyük sermayelerinin finanse ettiği İsrail devletinin dini kitaplarına, binlerce yıl önce peygamberlerinin vaat ettiği topraklara -yani bir hiç uğruna- sahip olabilmek için ihtiyar, bebek, insan, hayvan demeden yaptığı soykırıma direnmek için çaresizce savaşan bir komutandı Yahya Sinvar. Dünya görüşü, kadınlara bakışı, dini, diyaneti önemli değil şu an, zalimlerin elinde ölenlerin memleketini sormuyoruz.

Tel el-Sultan’da, Gazze Şeridi’ndeki sekiz mülteci kampından birinde savaşırken öldürüldü Yahya Sinvar. İbreti âlem olsun diye yayınlandı son anları. İsrail sadece bir Hamas komutanını daha öldürmüş oldu. Ama Filistin direnişinde ikonlaştırdığı isimlerden biri oldu Sinvar. Yaralı halde drone’a direnmeye çalışırken yaslandığı koltuğu yıkıntılar arasından çıkarılıp saklandı. Artık o bir simge, kaybederken dahi direnmenin simgesi. Filistin halkının savaşırken yaslandığı imkânsızlıkların bir simgesi. Savaşmanın onlar için akşam çayını içmek üzere koltuğa yaslanmak kadar sıradan bir eylem olduğunun simgesi belki en çok.

Sinvar’ın sopası neyi temsil ediyor? | Elif Gökçe Aras yazdı

Havaya uçurdukları binanın molozları arasında savaşır halde teslim ettiği ruhundan kalanlarla hatıra fotoğrafı çektirdi Sinvar’la İsrail askerleri. Tüm dünya bilsin, onları yenemezsiniz. Filistinlilere değildi bu mesaj. Müslümanlara hiç değildi, güçlü olan zalimlerin karşısında direnen herkeseydi. Okul masraflarını karşılayamadığı için okulu bırakıp zincir restoranlardan birinde işe girip sigara molasında sosyal medyada Sinvar’ın ölü bedenini gören genceydi o mesaj. Patronundan alacağını tahsil etmek için grev yapıp kovulma tehlikesiyle mi karşılaşsa yoksa boyun eğip usul usul çalışmaya devam mı etse kararını vermeye çalışan yapayalnız emekçiye. İktidarın ya malını ya canını diyerek giriştiği hırsızlık düzeninden yaka silkip eylem yapmaya giriştiği için hapse tıkılma, sürüm sürüm süründürülme riskini göze alacak olan sade vatandaşa. Omuz omuza yürüyen ve halkını ezmekte birleşen tüm zalimlerin gücünü temsil ediyordu Sinvar’ın fotoğrafı, dayanacak omuz bulamayan tüm mazlumlara.

Filistinlilerin, daha ilk adımlarını atamadan İsrail bombalarıyla bacakları kopan bir bebeği kameraya uzatmasıyla aynı mesajdı bu mesaj. Dünyanın güçlü azınlığının güçsüz çoğunluğa bir mesajıydı. Onları yenemezsiniz.

Sinvar’ın sopası neyi temsil ediyor? | Elif Gökçe Aras yazdı

Peki ya Sinvar’ın sopası neyi temsil ediyor?

Gücün karşısında eylemlerimizin işe yaramazlığını mı? Karınca dualarımızı mı? Haklı ama güçsüz olduğumuzda savaşımızı kazanamayacağımızı mı? Haklı ve güçsüz kalabalıklarız evet, dağılmışız çünkü dört bir yana. Her birimiz kendi derdiyle boğuşmakta. Yaşamıyoruz biz, yaşamak sandığımız şey bir şekilde hayatta kalmak. Neden hayatta kalmak zorundaymışız? Kimin taşeronuyuz bu halimizle? Üç kuruş maaş alıp çoluğumuzu çocuğumuzu fakirliğe alıştırdığımız hayatlarımızda kimin taşeronluğunu yapıyoruz?

Asgari imkânlarla geçinebilmek için kredi – kredi kartı döngüsünde ekonomist kesilen arkadaşım, hesap sormaktansa bu çileyi çekmek daha mı kolay geliyor? Yoksa istemekten, isyan etmekten, hakkını savunmaktan ar mı ediyorsun? Ayıp bir şey mi tek adamlara hesap sormak? Allah’a hesap sorar gibi mi geliyor? Günah gibi mi?

Silivri soğuktur şimdi diye bir tweet bile atamıyorsan eğer, ödeyemediğimiz doğalgaz faturasıyla evlerimiz yakında Silivri kadar soğuk olacak zaten. Demokrasiye bizim kadar inanmayan iktidarlar var önümüzde. Onlar sandığa inanmıyor ve güvenmiyorlar. Bizi insandan saymıyorlar. Durun ahmaklar, böyle mi oy verilir diyorlar. Sen beni seçmezsen ya ben nasıl konforumu koruyacağım diyorlar ve tıpkı yemeğini, kıyafetinin kalitesini, çocuğunun okul harçlığını, evinin sıcağını çaldığı gibi oyunu da çalıyor güzel kardeşim!! Hepi topu bir oyun vardı düzeni değiştireceğini sandığın, ona da el koydu mu şimdi? Sinvar’ın sopasını bile elinden aldılar, anladın mı?

Ya bizi temsil etmesi gerekenler, genel merkez binalarında, Meclis koridorlarında yatıp yuvarlananlar, onlar da bizi temsil etmiyor, hakkımızı korumuyorsa biz ne yapacağız? Hakkımızı nasıl koruyacak, birbirimizi nasıl kollayacağız?

Derhal, kendinize en yakın bulduğunuz siyasi partiye girin ve demokrasinin oy vermekten ibaret bir şey olmadığının farkına varın. Madem yönetenler bizi önemsemiyor, öyleyse bizler yönetmeye talip olmak zorundayız!!

Hani hep diyoruz ya, Türkiye’de seçmen siyasi parti temsilcilerinden çok daha ileri seviyededir diye, öyleyse çekip alalım o koltukları altlarından. Bizler sandıklarda onların konforunu koruyacağımıza, hem sokakta, hem parti teşkilatlarında, hem sandıkta biz görev alalım ve kendi hakkımızı kendimiz koruyalım.

Ne dersiniz? Çok geç kalmadık mı? 100 yıl demokrasinin yerleşmesi için çok uzun bir süre. 600 yıllık saltanatın ardından, tebaa olmaktan çıkıp birey olmak ve inisiyatifi ele almaya alışmak zor, biliyorum. Saltanatın imkânlarından faydalananlar, bu ülkenin belini doğrultmasına, dün tebaa olanların kendilerini fasulye gibi nimetten saymasına, bu ülkede demokrasi kültürünün yerleşmesine izin vermediler onun da farkındayım. Darbelerle, sağ-sol çatışmasıyla olağanüstü ortamlar yaratıp demokrasi inancımıza ve tercihimize defalarca darbe vurdular. Bizler, orta doğu ülkeleri gibi Siyonist İsrail’in ve emperyalist devletlerin oyun alanı, kan gölünün deryası olmak istemiyorsak, demokrasiye sahip çıkmak, sadece yönetilmeye değil, yönetmeye de talip olmak zorundayız.

600 yıllık tebaa kültürüne sahip olmak, yemeyip yedirmek, giymeyip giydirmek kolay kolay üzerimizden atabileceğimiz bir davranış biçimi değil ama mademki demokrasiye geçtik, artık bu nimetin farkına varmalı ve sorumluluk almaktan korkmamalıyız. O vızıldayan göz bizim hakkımızı korumalı.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.