Unutuyoruz.
Zamana yayıyor, tavsamasını bekliyor, fikri takibini yapmıyor, açılan soruşturmaların akıbetini merak etmiyor, çürük iddianamelerle sulandırılmasına göz yumuyoruz.
Ve sonra, bu dehşetengiz olaylar hiç yaşanmamış gibi davranıyor, hayatımıza devam ediyoruz.
Birkaç ay önce büyük bir lokanta zinciri hakkında çeşitli iddialar dolaşmaya başladı.
- Köfteci Yusuf’un domuz etleri: Türkiye’de gıda güvenliği sağlanabiliyor mu?
- Hileli gıda cenneti Türkiye: En çok hangi ürünlerde sahtekarlık yapılıyor, korunmak mümkün mü?
Esas üzücü olan, insanların “devletin kurumu diyorsa doğrudur” demek yerine, büyük fotoğrafı gördüklerini, birilerinin bu lokantalara mafya usulü çökme gayretinde olduklarını söylemeleri ve o lokantaya akın etmeleriydi.
Kurumların itibarı hiçbir zaman bu ölçüde düşmemişti.
Gün geçmiyor ki, Tarım ve Orman Bakanlığı mahreçli yeni bir tağşiş ya da taklit haberi yayınlanmasın.
İşlenmiş etlerin içinde ne olduğu belli değil, dana eti diye satılan sucuklardan bir tek dana eti çıkmıyor, nereye elinizi atsanız bir sahtekârlıkla baş başa kalıyorsunuz.
Tarım ürünlerinin arka arkaya geri gönderilmesi…
Saf zeytinyağı diye alıyorsunuz, alakasız bir şey çıkıyor.
Namussuzluğun böylesine pervasızca yapıldığı bir dönem belki de hiç yaşanmadı.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Şimdilerde ihraç edilen tarım ürünlerinin arka arkaya geri gönderildiğine dair haberler okuyoruz.
İtalya, Almanya gibi ülkeler bizden ihraç ettikleri mandalina, nar, limon, domates, Antep fıstığı, fındık, kuru incir gibi ürünleri teste tabî tutuyorlar ve akıl almaz büyüklükte bir bölümü Türkiye’ye iade ediliyor.
Bu devletler, içerdiği zehir miktarı sebebiyle bizden ithal etmeyi düşündükleri bu ürünlerin halk sağlığı sorununa yol açacağını söylüyorlar.
Bu bir iddia değil, hangi tarım ilaçlarının hangi miktarda kullanılabileceği belirlenmiş.
Bizden gönderilen ürünlerde ise bu oranların çok üstünde ilaç kullanıldığı tespit edilmiş.
İşin tuhafı, Tarım ve Orman Bakanı bu konu hakkında kayda değer hiçbir açıklama yapmıyor, sanki bu ürünlerle bir alakası yok, sanki bu ürünler bize uğramıyor, sanki her şey alakasız bir coğrafyada yaşanıyor.
Basite indirgeyerek anlatayım.
Zehirli tarım ürünlerini afiyetle yiyoruz
Kanserojen maddeleri kabul edilen sınırın çok üstünde kullanarak on birim nar üretiyorsunuz.
Bu narın beş kilosunu ihraç ediyorsunuz.
Peki, kalan beş kilo ne oluyor?
İç pazara gidiyor.
Yani, AB ülkelerinin sınırından geçemeyen, Rusların kendi çocuklarına yedirmediği bu zehirli tarım ürünlerini biz afiyetle tüketiyoruz.
Diğer zehirli beş kiloyu da ilgili ülke bize geri gönderiyor.
Zehirli olduğu tespit edilen bu beş kilo nar ne oluyor?
Eğer zehir diye gelirse imha edilmesi lazım ama bu işi bilen biriyle konuştuğumda ihracatçı firmanın iade sebebini genellikle “ambalaj hatası” gibi gösterdiğini ve bu yolla ürünleri iç pazara sürebildiğini anlattı.
Bakanlık ağzını açmıyor
Böylece, içeride on kilo zehirli nar mevcut bulunuyor.
Zehirli ürünlerin imha edilmesi gerekiyor ama alım gücünün böylesine düştüğü, enflasyonun durdurulamadığı bir ülkede iade edilen bu ürünlerin iç pazara sürülmediğine inanan bir kişi bulamazsınız.
Devlet kurumlarına olan güven tamamen bitti çünkü.
Bakanlık da bu konuda ağzını açmıyor, hiçbir şey demiyor.
Bu zehirli ürünler nasıl üretildi, üretim aşamasında nasıl denetlenmedi, bunu kim denetlemedi, denetlemeyenler için nasıl bir süreç yürütüldü, kaç kişi görevden alındı, bu kadar çok sayıda ürünün birbiri ardına iade edilmesinde ihmal mi yoksa rüşvet mi belirleyici oldu, bu ürünler iç pazara verildi mi…
Söylesenize, bizim çocuklarımızın hayatı, Batılıların çocuklarından daha mı değersiz?
Onların devleti kendi çocuklarını korurken biz neden bu kadar çok sayıda zehirli tarım ürünüyle karşı karşıya kalıyoruz?
“Tayvan, bizim sağlığımızı bizden çok düşünüyor”
Geçen sene, Tayvan, Türkiye’den ihraç ettiği yumurtaları geri göndermeyip imha etmişti.
Etmese, ne olacaktı?
Edilenler ne oldu?
Maalesef, Tayvan bizim sağlığımızı bizden çok düşünüyormuş.
Eminim ki, o yumurtaların imha edilmesine kahrolan, zehirli ürünlerin iç piyasaya sürülmesinin dezenflasyonist bir etki yaratacağını söyleyen ahlaksızlar da vardır.
Zehirli tarım bir halk sağlığı sorunudur.
Bari bunu unutmayalım.