Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, müsteşarlığı ve bakanlığı döneminde uygulamaya koyduğu kararlar nedeniyle eleştirilerin odağında. Eğitim uzmanlarına göre AKP, Yusuf Tekin dönemi esnasında eğitimde hedeflediği dönüşümü hayata geçiriyor. Peki Yusuf Tekin kim?

Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, geçtiğimiz günlerde, 1940’lı yıllarda, vatandaşın Kur’an-ı Kerim öğrenmesinin yasaklandığını ileri sürdü ve laiklikle ilgili bazı açıklamalar yaptı. Hem kamuoyu hem de siyasetçiler bu duruma büyük tepki gösterdi. Yaşananların ardından Tekin’in önce müsteşarlığı ardından Bakan olduktan sonraki icraatları yeniden gündeme geldi. Peki Yusuf Tekin kim, Yusuf Tekin dönemi içinde neler yaşandı?
Yusuf Tekin Cihannüma Derneği’nin kurucu genel başkanı
Yusuf Tekin, 1994’te Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü’nden mezun oldu. Mezuniyetinin ardından aynı yıl Cumhuriyet Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü Siyaset ve Sosyal Bilimler Anabilim Dalı’nda araştırma görevlisi olarak akademik kariyerine başladı.
Tekin, siyaset ve sosyal bilimler alanında 1997’de yüksek lisansını, 2002’de ise doktorasını tamamladı. Daha sonra Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü’ne öğretim üyesi olarak atandı. Burada 2007’ye kadar yardımcı doçent olarak görev yapan Tekin, aynı yıl siyaset ve sosyal bilimler alanında doçent unvanı aldı.
Müsteşarlığı döneminde Bakan kadar etkiliydi
Yusuf Tekin, Millî Eğitim Bakanlığı Müsteşarlığı görevine 29 Mayıs 2013’te atandı ve 25 Temmuz 2018’e kadar bu görevi sürdürdü. Bu dönemde önce Nabi Avcı ardından 2016’da İsmet Yılmaz Millî Eğitim Bakanı olarak görev yaptı. Ancak Tekin, müsteşarlık koltuğunda kalmayı sürdürdü ve kamuoyunda “gölge Millî Eğitim Bakanı” olarak anıldı.
Tekin aynı zamanda Cihannüma Dayanışma ve İşbirliği Derneği’nin kurucu genel başkanı. Derneğin internet sitesindeki tanıtımda, “Ümmet bakışı ile düşünmek, çalışmak, üretmek, başkalarıyla ilgilenmek, nihayet insana ve insanlığa faydalı olmak” gibi başlıklar vurgulanıyor.
Dernek, il millî eğitim müdürlükleriyle çeşitli protokoller imzalarken, etkinliklere Millî Eğitim Bakan Yardımcısı Nazif Yılmaz gibi üst düzey yetkililerin de katıldığı görüldü.
Cihannüma Derneği’nin 2021 Çalıştay Sonuç Bildirgesi’nde, “Biz kimiz?” sorusuna yönelik olarak, “Cihannüma’nın asırları aşan bir etkinin/yankının, zamanımıza ait problemlerin çözümünde ilham edinilecek İslam değerlerine olan bağ ve sadakatinde gizlidir” ifadesine yer verildi.
Müsteşarlık döneminde neler yapıldı?
Yusuf Tekin’in Millî Eğitim Bakanlığı Müsteşarlığı döneminde, 2 Ekim 2013’te yapılan yönetmelik değişikliğiyle “Öğrenci Andı” uygulaması yürürlükten kaldırıldı. Bu karar, kamuoyunda geniş tartışmalara yol açtı.
Tekin, konuyla ilgili bir köşe yazısında, “Tüm dünyada faşizm ve ırkçılığın egemen olduğu bir konjonktürde, ulus devletlerin tek tip vatandaş yaratma rekabetinde olduğu bir ortamda kaleme alınmış ve karara bağlanmış olan ‘Andımız’ın eğitim sürecinin dışına çıkarılması, tek tip vatandaş yetiştirme politikasının değiştiğini gösteriyor” dedi. Bu açıklama, eleştirilerin daha da büyümesine neden oldu.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
İmam hatip ortaokulu sayısı Yusuf Tekin dönemi içinde arttı
Yusuf Tekin dönemi öncesi hayata geçen zorunlu eğitimin sekiz yıldan 12 yıla çıkarılması ve eğitim sisteminin 4+4+4 şeklinde kademelendirilmesi onun döneminde de devam etti. Sistemle birlikte imam hatip ortaokulları açıldı. 2012-2013 eğitim öğretim döneminde bin 99 imam hatip ortaokulunda 94 bin 467 öğrenci eğitim görürken, Tekin’in müsteşarlığı döneminde imam hatip ortaokulu sayısı 3 bin 286’ya çıktı, öğrenci sayısı ise 723 bin 108’e yükseldi.
Ortaokul öğrencilerine hafızlık eğitimi
2014-2015 eğitim-öğretim yılında başlatılan “Örgün Eğitimle Birlikte Hafızlık Projesi”, imam hatip ortaokullarında hâlâ uygulanıyor. Türkiye genelinde 167 okulda bu eğitim alınabiliyor. Amaç, öğrencilerin örgün eğitimle birlikte hafızlık çalışmalarını sürdürebilmelerini sağlamak.
Proje kapsamında öğrenciler, 5. sınıfta hafızlık eğitimine başlıyor. 6. sınıfta bir yıl eğitimlerine ara vererek yoğun hafızlık çalışmaları yapıyor. Öğrencilerin 7. ve 8. sınıfta ise akademik derslere ağırlık vererek bir üst öğretim kurumuna hazırlık yapmaları sağlanıyor.
Yusuf Tekin dönemi: Dershaneler özel okula dönüştü
2014’te AKP hükümeti, dershanelerin kapatılması ya da özel okullara dönüştürülmesini hedefleyen bir yasa hazırlığına başladı. Bu adım, özellikle AKP ile Fethullahçılar arasında gerilimi artırdı. Türkiye genelinde faaliyet gösteren 3 bin 500’den fazla dershanenin kapatılmasını öngören yasa, 1 Mart 2014’te kabul edilerek yürürlüğe girdi. Bu düzenleme ile dershanelerin temel liseye veya özel okula dönüşmesi için son tarih olarak 1 Eylül 2015 belirlendi.
Ancak Anayasa Mahkemesi (AYM), dershanelerin kapatılmasını düzenleyen kanunu iptal ederek bu sürece yeni bir boyut kazandırdı. AYM’nin kararı sonrası yoğun tartışmalar yaşanırken, dershaneler “özel öğretim kursları” olarak yeniden tanımlandı ve bu dönüşüm yasal çerçeveye oturtuldu. Ancak bu süreçte “merdiven altı” olarak tabir edilen, yasal olmayan eğitim yapılarının ortaya çıktığı iddiaları gündeme geldi.
Dönüşüm süreci kapsamında geçici olarak kurulan temel liseler, 2018-2019 eğitim öğretim döneminin sonunda faaliyetlerini sonlandırdı. Bu dönem, Türkiye’nin eğitim sisteminde büyük değişimlerin yaşandığı ve çeşitli tartışmaların odağı haline geldiği bir süreç olarak tarihe geçti.
Kanunla binlerce kişinin görevi son buldu
1 Mart 2014 tarihli 6528 sayılı Kanunla, merkez ve taşrada görev yapan eğitim yöneticilerinin görevleri sonlandırıldı. Düzenleme, müsteşar yardımcısından okul müdürlerine kadar geniş bir yelpazeyi kapsayarak, eğitim alanında önemli bir değişikliğe neden oldu.
Eğitim çevrelerinin değerlendirmelerine göre bu kanunla görevden alınanların sayısı 50 bini buldu. Hükümete yakın olmayan eğitim yöneticilerinin tasfiye edildiği iddiası, düzenlemeyle ilgili tartışmaları beraberinde getirdi.
Taban maaş uygulaması kaldırıldı
Eğitimciler tarafından tepkiyle karşılanan uygulamalardan biri de taban maaş oldu. 2014’te taban maaş uygulaması Özel Öğretim Kurumları Kanunu’ndan çıkarıldı. Düzenleme, özel eğitim ve öğretim kurumlarında çalışan öğretmenlerin maaşlarının en az kamudaki personel kadar olmasını içeriyordu.
Proje okulu uygulaması hayata geçti
14 Mart 2014’te Torba Yasa’ya eklenen bir maddeyle “Proje Okul” uygulaması hayata geçirildi. Köklü liselerin de aralarında bulunduğu birçok okul, proje okulu ilan edildi. Daha sonra bazı mesleki ve teknik liselerle imam hatip liseleri de listeye eklendi.
Bu uygulama ile proje okullarında yapılacak öğretmen ve idareci atamaları sınavsız bir şekilde doğrudan Millî Eğitim Bakanı’na bağlandı. Proje okul statüsü kazanan okullardan yüzlerce öğretmen ve idareci ayrılmak zorunda kaldı. Ayrıca taban puan şartı sağlanmadan nakil uygulamasına izin verilerek düşük puanlı öğrencilerin köklü okullara girmesinin yolu açıldı.
Proje okul uygulaması, eğitim camiası ve velilerden yoğun tepki aldı. İstanbul Erkek Lisesi öğrencileri mezuniyet töreninde müdürlerine sırtlarını dönerek durumu protesto etti. Veliler, çeşitli eylemlerle tepkilerini dile getirirken, uygulama AYM’ye taşındı. Halen faaliyette olan proje okulları için dönemin Millî Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Yusuf Tekin, “İcadı, mevzuata koyan benim” açıklamasını yaptı.
Özel okul öğrencilerine eğitim desteği verildi
2014-2015 eğitim-öğretim döneminde özel okullara yönelik “eğitim-öğretim desteği” uygulaması başlatıldı. Bu düzenlemeyle özel okullara, öğrenci başına destek verilmesi kararlaştırıldı.
Ancak devlet okullarının pek çok ihtiyacının karşılanmadığı bir dönemde özel okullara bütçe ayrılması, toplumda tepkiye neden oldu. Eğitimciler ve veliler, devlet kaynaklarının öncelikli olarak kamu okullarına tahsis edilmesi gerektiğini savunarak bu uygulamayı eleştirdi.
Denetim sistemi yeniden düzenlendi
2016’da çıkarılan 652 sayılı Kanun tasarısıyla yaklaşık 2 bin 500 maarif müfettişi “eğitim uzmanı” olarak görevlendirildi ve bir kısmı mülakatla “Bakanlık Maarif Müfettişi” yapıldı.
Bu düzenleme, eğitim alanında tartışmalara yol açtı. Soruşturma ve araştırmalarda objektifliğin bozulacağı ve az sayıda müfettişle denetim faaliyetlerinin imkânsız hale geleceği yönünde eleştiriler dile getirildi. Uygulama, eğitim sistemindeki denetim mekanizmalarının zayıflayacağı endişesini beraberinde getirdi.
Sözleşmeli öğretmenlik ve mülakat sistemine “torpil” itirazı
2016’da Kanun Hükmünde Kararname ile 2011’de kaldırılan sözleşmeli öğretmenlik uygulaması geri getirildi. Bu öğretmenlerin alımının mülakat ile yapılması eğitim camiasında tepkiyle karşılandı. Sendikalar, mülakatın iktidar için bir kadrolaşma aracına döndüğünü iddia ederek, bu sistemle torpil ve liyakatsizliğin meşrulaştırıldığını savundu.
“Öğretmen Strateji Belgesi 2017-2023” de eleştirildi. Performans değerlendirme sisteminin öğretmenlik mesleğini değersizleştirdiği ve sistemin “yandaş-muhalif” çerçevesinde ele alındığı iddia edildi.
Yusuf Tekin dönemi: Adrese dayalı kayıt sistemine geçildi
2017’de Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sistemi (TEOG) kaldırıldı, yerine “Liseye Geçiş Sistemi” getirildi. TEOG sınavına girmek istemeyen veya sınavla bir okula yerleşemeyen bir öğrencinin adrese en yakın okula gidebileceği uygulamasına geçildi. Veliler ve öğrenciler tedirginlik yaşadı. Birçok okulun imam hatip liselerine dönüştürüldüğü, yeteri kadar anadolu lisesi olmadığı, öğrencilerin mesleki ve teknik ile imam hatip okullarına yönlendirildiği tartışmaları gündeme geldi. 2002’de 450 olan imam hatip lisesi sayısı 2017’de bin 408’e çıktı. 71 bin olan öğrenci sayısı ise 517 bine yükseldi.
“Rektörlük için 3 yıl profesör olma” şartı kaldırıldı
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçişle beraber müsteşarlık makamının kaldırılması sonrası yeniden öğretim üyeliğine dönen Tekin, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü’nde profesör oldu. Ardından 15 Eylül 2018’de Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Rektörlüğü görevine başladı. Bu süreçte Tekin’in atanma süreci çok tartışıldı. Çünkü Tekin’in akademisyenliğe döndüğü dönemde rektörlük için “en az üç yıl profesörlük yapma” şartı vardı.
13 Eylül 2018’de, Cumhurbaşkanı Kararnamesi ile bu şart kaldırıldı. O kararnamenin hemen ardından Tekin, 14 Eylül 2018’de Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Rektörü olarak atandı ve 15 Eylül’de Resmî Gazete’de yayımlanmasının ardından göreve başladı. Bu atama ile birlikte “kişiye özel düzenleme yapıldığı” iddiası gündeme geldi. Tekin ise “Yasa, kararname benim için değiştirilmedi. Ben değiştirilen kararnameden sonra rektör olarak atandım” dedi.
Yusuf Tekin dönemi içinde eğitimde neler oldu?
Yusuf Tekin’in 4 Haziran 2023’te Millî Eğitim Bakanı olarak atanmasının hemen ardından anasınıfı ve ilkokullarda mescit zorunlu oldu. 14 Ekim’de Millî Eğitim Bakanlığı Okul Öncesi Eğitim ve İlköğretim Kurumları Yönetmeliği’nde değişiklik yapıldı. Geçmiş düzenlemede yer alan “talep edilmesi halinde mescit açılabileceği” ifadesi yönetmelikten çıktı.
Tarikat ve cemaatlerle bağlantılı vakıflarla protokol yapıldı
Karaman’daki çocuklara yönelik cinsel istismar davasında adı geçen Ensar Vakfı ile 2017’de beş yıl süreli imzalanan protokol gözleri MEB’e çevirdi. Bakanlık “sivil toplum örgütü” olarak nitelendirdiği yapılarla işbirliği yapmaya devam etti. Bu kapsamda bu dernek ve vakıfların sanatsal, sportif, sosyal, kültürel gelişimi desteklemeye yönelik etkinlikleri düzenleyebilmesinin önü açıldı. Eğitim, seminer, proje, gezi, kitap okuma, yarışma, kamp, yaz okulu gibi gibi faaliyetler onaylandı. Açılan kurslarda vakıf personeli olan eğiticilere görev verilmesi sağlandı.
İşbirliklerinin merkezini “değerler eğitimi” oluşturdu. Bakanlık 2015’te de Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın yöneticisi olduğu Türkiye Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı (TÜRGEV) ile üç yıllık protokol imzaladı. Bu işbirliği ile TÜRGEV yurtlarında kurslar açıldı. İktidara yakın Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA) ile 2016’da işbirliği yapıldı. 2017’de İlim Yayma Cemiyeti ile benzer biçimde Nur Cemaati’ne yakınlığıyla bilinen Siverek Öğrenci Derneği ile işbirlikleri için imzalar atıldı. Uygulamanın iptali için eğitim sendikaları dava açtı. Ancak yargı kararlarına rağmen Bakanlık bu kurumlarla ortaklık yapmaya devam etti.
Yusuf Tekin’den “STK savunması”
Millî Eğitim Bakanlığı, imzaladığı protokollerin içeriğine yönelik kamuoyundan gelen tepkilere rağmen detayları açıklamıyor. Bakan Yusuf Tekin, 17 Aralık 2023’te TBMM’de yaptığı konuşmada, Bakanlığın toplam 2 bin 709 protokolü olduğunu belirtti. Tekin, bu protokoller arasında, “Sizin ‘tarikat’, ‘cemaat’ dediğiniz, bizim ‘STK’ dediğimiz yapılarla toplam 10 protokolümüz vardır. Onlarla protokol yapmaya devam edeceğiz” dedi.
Öte yandan, CHP Milletvekili Suat Özçağdaş’ın verdiği soru önergesine Bakanlık tarafından 2 Şubat 2024’te verilen yanıtta, resmî protokol sayısına dair detaylar paylaşıldı. Bakanlığın resmî kurumlarla imzaladığı protokol sayısının bin 167 olduğu, bunların 351’inin merkez teşkilatı, 816’sının ise taşra teşkilatı tarafından imzalandığı belirtildi. Ayrıca tüzel kişiliğe sahip vakıf ve derneklerle yapılan protokol sayısının 556 olduğu açıklandı.
Protokollerin içeriğine dair bilgi paylaşılmaması, şeffaflık eksikliği eleştirilerini beraberinde getirdi. Eğitimde tarikat ve cemaatlere yakın vakıflarla yapılan işbirlikleri de kamuoyunda tartışmalara neden oldu.
Yeni müfredatta “manevi ve millî değerler” öne çıktı
“Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” adlı müfredat, bu yıl ilk kez 1., 5. ve 9. sınıflarda uygulandı. Müfredat taslağı, 26 Nisan – 10 Mayıs tarihleri arasında askıya çıkarıldı ve bu süreçte 67 bin 284 görüş ve öneri toplandı. Taslak üzerindeki değerlendirmelerin ardından müfredat, 24 Mayıs’ta yürürlüğe girdi. Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, çalışmanın sadeleştirme esasına dayandığını ve “yerli ve millî” içerik oluşturulduğunu belirterek her kesimden görüşlere açık olduklarını ifade etti.
Ancak uzmanlar, tüm kurum ve paydaşlardan görüş alınmadığını savundu. Kamuoyuna internet üzerinden açılan taslakta “millî ve manevi değerler” vurgusu dikkat çekti. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi öğretim programında, “cihat” kavramına yer verilirken bu kavramın yalnızca savaşla sınırlı kalmayan tüm boyutlarıyla ele alınacağı ifade edildi. Felsefe dersinde, karma eğitime karşı olduğu bilinen Nurettin Topçu’nun “İsyan Ahlakı” kitabından bölümlere yer verildi. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük dersinde ise eleştirilere rağmen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin anlatılması kararı alındı.
Uzmanlar, müfredat hazırlık sürecinin şeffaf olmadığını ve bazı içeriklerin öğrencileri olumsuz etkileyebileceğini ifade etti. Eleştiriler arasında geçmiş yıllarda Evrim Teorisi’nin müfredattan çıkarılması gibi adımların eğitimde bilimsellikten uzaklaşma endişesi yarattığı da yer aldı.
Tasarruf tedbiri ile servis kalkınca öğrenciler otostop çekti
MEB, 1 Ağustos 2024’te “tasarruf tedbiri” gerekçesiyle taşımalı eğitim yönetmeliğinde değişiklik yaptı. Yeni düzenlemeye göre yerleşim yerinin taşıma merkezine uzaklığının en az iki kilometre olması ve 30 kilometreden fazla mesafeden taşıma yapılmaması kararlaştırıldı. Uygulama kapsamında bu şartlara uymayan öğrencilerin yatılı bölge okulları ve pansiyonlara yerleştirilmesi öngörüldü.
Değişiklik, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde ciddi sorunlara yol açtı. Aileler, yoksulluk nedeniyle çocuklarının yol masraflarını karşılayamadığı için öğrenciler okula devam edemedi. Pansiyonlara yerleşim imkanı bulunan öğrencilerin aileleri ise cinsel istismar, madde bağımlılığı ve şiddet gibi risklerden endişe ederek bu seçeneğe sıcak bakmadı.
Van’da, özellikle Erciş Karayolu üzerindeki Van Spor Lisesi, Fatih Sultan Mehmet Anadolu Lisesi ve Tuşba Mesleki Teknik ve Anadolu Lisesi’nde okuyan yaklaşık 2 bin öğrenci bu düzenlemeden olumsuz etkilendi. Geçen yıl 30 kilometreden uzak bölgelerden öğrencileri taşıyan servislerin kaldırılmasıyla, çocuklar eve gidebilmek için otostop çekmek zorunda kaldı. Medyascope‘a konuşan kız öğrenciler, bu durumdan daha fazla etkilendiğini söyledi ve yolda bazı araçların durarak kendilerini zorla araca bindirmeye çalıştıklarını anlattı.
Bazı liseliler, servis imkanı bulunmadığı gerekçesiyle arkadaşlarının okula gönderilmediğini, birçok kız öğrencinin ise evlendirilmek zorunda kaldığını ifade etti. Bu durum, öğrencilerin eğitim hayatından kopmasına ve toplumsal sorunların daha da derinleşmesine yol açtı.
Sınıfları veliler temizledi
Okullar açıldığında Türkiye’nin farklı bölgelerindeki birçok devlet okulunda temizlik personeli ve malzeme eksikliği yaşandı. Bu nedenle öğretmenler ve veliler dönüşümlü olarak sınıfları temizlemek zorunda kaldı. İdareciler velilerden maddi destek istedi. “Tasarruf tedbirleri” gerekçesiyle personel sayısının yetersizliği, okulların toz ve pislik içinde olması, tuvaletlerin kötü durumu toplumsal tepkiye yol açtı. Yaşanan kriz ardından Bakanlık, ek personelle sorunu gidermeye çalıştı.
Eğitim dışında kalan çocukların sayısı artıyor
Eğitim Reformu Girişimi’nin (ERG) raporuna göre 2023-24 eğitim-öğretim yılında zorunlu eğitim çağında olan Türk vatandaşı 612 bin 814 çocuk eğitim dışında. Geçici koruma altındaki Suriyeli ve yabancı çocuklar eklendiğinde bu sayı 855 bine kadar çıkıyor. Ayrıca açıköğretim lisesi ve mesleki eğitim merkezi (MESEM) bünyesindeki çocuklar dahil edildiğinde örgün eğitim dışındaki çocuk sayısı 1 milyon 578 bin 941’e kadar yükseldi. Muş’ta, 16 ve 17 yaşındaki her üç kız çocuktan biri eğitim dışında kaldı.
Öğrencilere ücretsiz bir öğün talebi karşılık bulmadı
TÜSİAD ve ERG’nin araştırmasına göre öğrencilerin yüzde 31’i okula gitmeden önce hiç kahvaltı yapmıyor. Her dört çocuktan biri haftanın en az bir günü parasızlıktan yemek yemiyor. 2022’de okul öncesi ve taşımalı eğitim kapsamında olan 1 milyon 796 bin 985 öğrenci ücretsiz yemekten faydalandı. 5 milyon öğrenci için kademeli olarak planlanan ücretsiz yemek uygulaması hayata geçmedi ve 2023’te okul öncesi verilen beslenme desteği kaldırıldı. Eğitimciler yoksulluk nedeniyle öğrencilerin okulda aç kaldığını savundu. Okullarda bir öğün ücretsiz yemek talebi karşılıksız kaldı.
2021’de hayata geçen ÇEDES, Tekin’in bakanlığı döneminde devam etti
Bakanlığın özellikle 2018’den itibaren öğretim programlarının temel vurgusu “millî ve manevi değerleri kazandırmak” oldu. Diyanet İşleri Başkanlığı, MEB ile Gençlik ve Spor Bakanlığı arasında “Çevreme Duyarlıyım Değerlerime Sahip Çıkıyorum” (ÇEDES) projesi 2021’de pilot uygulamayla 48 il ve 181 okulda hayata geçti, 2023’te tüm okullarda uygulandı. Projenin amacı “millî, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerleriyle yaşantısını inşa etmiş bireyler yetiştirmek” olarak belirlendi.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 2023 Faaliyet Raporu’na göre ÇEDES ile 300 bin kişiye ulaşıldı. Proje kapsamında “manevi danışman” olarak görevlendirilen imam, vaiz, din hizmetleri uzmanı ve Kur’an kursu hocaları, okullarda öğrencilere “değerler eğitimi” veriyor, seminerler gerçekleştiriyor. Camilere, il-ilçe müftülüklerine veya çeşitli derneklere ziyaretler düzenleniyor. ÇEDES, Tekin’in Bakanlığı döneminde de uygulanmaya devam ediyor.
“İnsanlar dinlenmiyor politika hayata geçince ‘konuşalım’ deniyor”
Medyascope, Eğitim Uzmanı Suat Kardaş, Özgür Bozdoğan ve Eğitim ve Bilim İşgörenleri Sendikası (Eğitim-İş) Genel Başkanı Kadem Özbay ile Yusuf Tekin’in uygulamalarını konuştu.
Suat Kardaş, her siyasi iktidarın eğitim politikası olduğunu ancak öğretmenlik ve müfredat gibi bazı alanların siyasi tartışmalardan uzak tasarlanması gerektiğini savundu. Kardaş, “Ne yazık ki benim nazarımda Yusuf Tekin’in hem müsteşarlık hem bakanlık dönemi, eğitim siyasetinin son derece politize olduğu ve partizanlaştığı iki dönem” dedi. Suat Kardaş, bu dönemde kararların katılımcılıktan uzak apar topar alındığını savundu. Kardaş, hayata geçen düzenlemeler ardından Bakanlığın müzakereye başladığını dile getirdi. Uzman, müfredat sürecini örnek gösterdi.
“Yapılan uygulamaların sonuçları iyi olmayacak”
Suat Kardaş, 4+4+4 sisteminin hayata geçtiği dönemde eğitimin bölündüğünü ve çocukların gelişimini olumsuz etkileyeceği için düzenlemeye karşı çıktıklarını anlattı. Ancak Tekin döneminde da uygulamanın devam ettiğini vurgulayan Kardaş, yaptıkları araştırmada olumsuz sonuçlara ulaştıklarını ifade etti. Kardaş, “Bakan Bey siyasetbilimci olduğu için bu tür konuları eğitim siyasetinin tamamen yöneten iktidarın tasarrufunda olduğunu, dolayısıyla o nasıl isterse öyle uygulanacağını düşünen bir politika yapma tarzı var” dedi.
“Yusuf Tekin AKP’nin gerçeği”
Kadem Özbay, “Yusuf Tekin AKP’nin gerçekleri diyorum” tespitinde bulundu. Özbay, iktidarın eğitimde yapmak istediği dönüşümün, kendi neslini yaratma projesinin biçilmiş kaftanın Yusuf Tekin olduğunu savundu. Uzman, Tekin’i, “AKP’nin eğitimdeki gerici ve piyasacı uygulamalarına hız verdiği süreçte en önemli görevleri almış kişi. AKP’nin istediği şekilde yapma görevini pervasızca, Anayasa’yı, yasaları tanımadan uygulayacak kişi” olarak tanımladı.
Özbay, ÇEDES projesiyle yasaların etrafından dolanarak çocuklara ulaşıldığını söyledi:
“Yusuf Tekin’in bu görevi bırakması lazım. Çocuklara öyle her istediğinizi uygulayamazsınız. Kendi ideolojik, siyasi dayatmanızı, inançlar üzerinden dayatmanızı yapamazsınız. Siyasi iktidar ve ortakları çocuklarımızın geleceğini karartıyor. Eğitim bir bilim. Çocuğun yaş, duygu gelişimi dikkate alınmalı. Okullar çocukları koruyan yerlerdir.”
“Öğrencilerin belirlenen profilde yetişmesi isteniyor”
Eğitim yöneticilerinin eleştirilerinin dikkate alınmadığını savunan Özgür Bozdoğan da şunları söyledi:
“Bu uygulamaların ortak yanı Maarif Modeli ile cisimleşen bir sürece giden yolu açmak ve inşa etmek olarak özetlenebilir. Proje okullarından sözleşmeli öğretmenliğe, atamada mülakat uygulamasından öğrencilerin ders seçme özgürlüğünün kısıtlanmasına, kılık kıyafet serbestliğinin kaldırılmasından kütüphanelerde bulunan eserlerin sınırlandırılmasına kadar pek çok değişikliğin özünde öğrencilerin belirlenen bir profilde yetiştirilmesi ve bunun için de en uygun öğretmenlerin seçilmesi hedeflendi.”
Not: Bakan Yusuf Tekin, görüşme isteğimize ve sorularımıza henüz yanıt vermedi.