Senem Görür Yücel yazdı | With Love, Meghan: Hayatın tarifini veren bir influencer showu (!)

Harry ve Meghan. Attıkları adımlarla her zaman gündem olan çift. Birliktelikleri, evlenmeleri, Kraliyet Ailesi ile kavgaları, röportajları, işbirlikleri…

Bu ay Netflix’te “Ne izlesem?” diye bakınanlar illa ki Meghan’ın yeni showu “With Love, Meghan (Sevgilerimle, Meghan)”ı görmüştür. Fırsattan istifade ben de bu hafta Meghan’ın bu programını izlemeye başladım. Her bölümde gözüme çarpan şeyleri not defterime karaladım. Gerçi birinci bölümden sonra Aliye’ye, “Allah aşkına, bu ne ya?” diye mesaj attım. Ama madem izlemeye başladım, üzerine birkaç kelam edebilmek için devam ettim. Acaba etmemeli miydim?

Bu noktadan sonra biraz spoiler içerecek, ona göre. 

Mindy Kaling ve Meghan Markle. Kaling'i The Office'in Kelly'si olarak hatırlayabilirsiniz.
Mindy Kaling ve Meghan Markle.
Kaling’i The Office’in Kelly’si olarak hatırlayabilirsiniz.

Netflix, Meghan ve Harry’ye 100 milyon dolar verdi, biz de bunun sonucunda 8 bölümlük “Meghan Markle usulü günlük yaşam” programını izlemek zorunda kaldık. Bir an kendimi Derya Baykal, Sahrap Soysal veya Arda Türkmen izliyormuş gibi hissettim. Meghan, Derya Baykal gibi evine gelen insanlara sürekli kendi elleriyle bir şeyler hazırlayıp “Aa bak, bunu da ben yaptım!” diye gösteriyor. Sahrap Sosyal ve Arda Türkmen ne alaka derseniz, e malum. Programın içinde bolca yemek var ama bu yemeklerin “yemek” olup olmadığını tartışırız.

Zira Meghan’ın sunduğu tarifler hepimizin mutfakta, “Haydi bakalım, bugün yeni bir şey deniyorum” diyerek yaptığı ilkokul düzeyinde şeyler. Mesela bir programda krem peyniri ekmeğin üzerine sürüp, üstüne çiçek koyarak bir “tarif” sunuyorlar. Bir diğerinde yoğurda reçel ekleyip, parfe diye dakikalarca övüyorlar. Meghancığım ortaokul çağlarında ben de süzme yoğurdun içine çilek reçeli katıp afiyetle yemiştim ama bunu bir mutfak dehası olarak kimseye pazarlamayı düşünmemiştim.

İşte tam da bu noktada programın en büyük numarası devreye giriyor: “Çok basit! Bunu evde siz de yapabilirsiniz!” İnanın bana, hayır yapamayız. Çünkü benim evimde arnica yağı, organik polen, lavanta suyu ve 18 farklı aromatik çay yok. Hele ki olmayan bahçemde yetişen organik sebzelerden günlük reçel yapma lüksüne hiç sahip değilim – ancak anneciğimin kışlık için yaptığı kavanozları her gittiğimde çantaya atıyorum -. Meghan’ın “basit yaşam”ı ile bizim yaşadığımız dünya arasında bir gezegen farkı var.

Meghan’ın “ev gurusu” olma yolculuğu

Programın arka planında çok büyük bir mesaj var: Meghan Markle artık bir yaşam tarzı ikonu olmak istiyor. Influencer çağının klasik formülü işliyor: Göz alıcı sofralar, pastel renklerde mutfak eşyaları, filtrelenmiş mükemmel anlar… Ama her şey o kadar aşırı kontrollü ki bu “samimi” ev hayatı, tam tersine son derece yapay duruyor.

Ve tabii ki Prens Harry’nin programdaki varlığı bir miktar “kaybolmuş” durumda. Tek yaptığı bir sahnede çıkıp “Bacon seviyorum” demek. Hepsi bu! Bize sunulan “With Love, Meghan” tamamen “With Meghan, Meghan” formatında ilerliyor. İngiltere, Kraliyet hayatı, Megxit sonrası süreç? Bunlardan eser yok. Meghan, yeni hayatını inşa ederken geçmişine dair tek bir iz bile bırakmak istemiyor.

Peki neden? Meghan ve Harry neden hayatlarını bize izletmek konusunda bu kadar ısrarcı? Kraliyet ailesinden uzaklaşıp “Özel hayatımıza saygı duyulsun” dedikten sonra Netflix, Spotify, Vanity Fair derken yine ve yeniden göz önünde olmayı seçiyorlar. Acaba gerçekten anlatacak bir şeyleri mi var, yoksa sadece anlatıyor gibi mi yapmak istiyorlar?

Beni Markle diye çağırmayın, soyadım “Sussex” (?)

Programın ilerleyen bölümlerinden birinde Meghan’ın konuklarından biri ona “Markle” diye hitap ediyor. Meghan’ın cevabı ise şu oluyor: “Bana hâlâ Markle diyorsun ama benim soyadım Sussex.”

Bunu duyunca biraz durup düşündüm. Meghan ve Harry, Kraliyet Ailesi’nden ayrılıp bağımsız bir hayat kurmak istemedi mi? Özgür olmak ve kendi yolunu çizmek için unvanlarını geride bırakmadılar mı? Peki neden hâlâ Sussex unvanına sıkı sıkıya tutunuyor?

Şu an teknik olarak hâlâ Sussex Düşesi, çünkü Kraliçe II. Elizabeth unvanlarını tamamen ellerinden almadı. Kraliyet hayatından ayrılmak isteyip, aynı zamanda “düşes” unvanından vazgeçmemek bir çelişki değil mi? Gerçekten bağımsız bir figür olmak istiyorsan, neden hâlâ “Ben Sussex soyadını kullanıyorum” deme ihtiyacı hissediyorsun?

Bu noktada Guardian yazarı Marina Hyde’ın yorumları devreye giriyor: Meghan, Kraliyet Ailesi’nin içinden çıkmış ama unvanın getirdiği prestijden de tam olarak vazgeçmiş değil. Yani tam olarak “Beni unvanım için takip etmeyin ama unvanımı da unutmayın” diyor. Eh, bu da bir tercih tabii!

meghan ve roy
Şef Roy Choi’nin tariflerini hemen denemek isteyeceksiniz!

Programda gerçekten iyi bir şey var mı?

Biraz da pozitif konuşalım. Eğer “İzlemeye değer bir bölüm var mı?” diye soruyorsanız, evet var. Şef Roy Choi’nin konuk olduğu bölüm gerçekten güzel. Roy Choi zaten sokak yemeği kültürünün büyük isimlerinden biri. Kore ve Meksika mutfağında uzmanlaşmış bir şef olarak en azından gözümüzü doyurdu. Nihayet mutfakta yapılan bir şeyin gerçek bir yemek olduğunu hissettik.

Ancak bu bölümü saymazsak, With Love, Meghan influencer kültürünün içi boş tüketim alışkanlıklarını Netflix’e taşıyan ve hiçbir şey anlatmayan bir programdan öteye gidemiyor. Marina Hyde’ın dediği gibi, bu program bir çağın sembolü ama olumlu anlamda değil – influencer kültürünün çöküşünün bir belgesi gibi duruyor.

Influencer çağının son büyük gölgesi mi?

With Love, Meghan, Meghan Markle’ın influencer olma hırsının bir sonucu. Ancak bu hırs, gerçekten bir şey anlatmak yerine, sadece mükemmel bir tablo yaratmaya odaklanıyor. Ama sorun şu ki bu tablo fazla “kusursuz” ve bu yüzden gerçek değil. İzleyicinin yıllardır takip ettiği influencerlar artık bir noktada yapaylıklarını saklayamaz hale geliyorlar. Ve Meghan’ın programı tam olarak bu yapaylık duygusunu taşıyor.

Hayat tüyoları arasında pek de faydalı olmayanlardan biri…
Meghan, sanırım evinin bahçesinde, bal hasadı yapıyor.

Sonuç olarak Netflix’in 100 milyon dolarlık anlaşmasının büyük ihtimalle Sussexler için sonuna gelindiğini söyleyebiliriz. Guardian yazarı Stuart Heritage’in dediği gibi, belki de Sussex çiftinin yapması gereken gerçek bir reality show çekmek, yani The Osbournes’un yeni versiyonu olmak. Çünkü Meghan’ı yemek yaparken değil, Kraliyet Ailesi’ne laf yetiştirirken izlemek hâlâ daha eğlenceli.

Ama kim bilir, belki bir gün “With Love, Meghan: Sussex Ailesinin Gerçek Yüzü” isimli bir program çıkar ve işte o zaman belki de gerçekten izlemeye değer bir şey görürüz.

Şimdilik, bu gösterişli kilerleri, manuka ballı sabah ritüellerini ve “mutfağıma hoşgeldiniz” diyen aşırı süslenmiş sofraları bir kenara bırakalım çünkü hayat, influencer estetiğinden çok daha fazlasını hak ediyor.

Sevgilerle, Meghan ama biz almayalım.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.