Öner Günçavdı yazdı | Varlık fonu mu, yokluk fonu mu? Popülizm çağının yeni mali kurumları

Öner Günçavdı bu yazısında, Türkiye Varlık Fonu’nu dünya örneklerinden ayrıştırarak eleştiriyor ve bu fonun ekonomik popülizmin bir aracı haline geldiğini anlatıyor.

Küreselleşme ile birlikte dünya mali piyasalarının yapısında da önemli değişimler yaşandı. Bunlardan biri de dünya mali piyasalardaki fon kaynaklarında görülen değişimdir.

İkinci Dünya Savaşı sonrasında tüm dünyada hâkimiyet kazan dolar uluslararası rezerv para olma özelliği kazandı. Bu niteliği ile birlikte Amerikan finans kurumları bu uluslararası rezerv üzerinde başka ülkelerin sahip olmadığı bir güce sahip oldular. Bu güç ABD ekonomisinin yüksek bütçe ve cari açıklar vermesine olanak sağladı. ABD bir tüketim ekonomisine dönerken, uluslararası fonlar üzerindeki hâkimiyet dünya ekonomisinde ABD’nin bir hegemonya kurmasına olanak sağladı.

Şimdi de dolar cinsinden fon fazlası verebilme kabiliyetine sahip birtakım ülkeler ABD’nin dünya mali piyasalarındaki hegemonyasını sarsmaya başladı. Belki bu ülkeler teknik manada dolar arzını yönetemiyorlar ama biriktirdikleri dolarlarla dünya mali sistemine kayda değer kaynak sağlıyorlar. Hatta bu kaynakları özellikle Amerikan tahvil ve bonolarıyla ikame ederek ABD ekonomisi üzerinde de sınırlı düzeyde de olsa bir etkileme gücüne sahip oluyorlar.

Bir iki istisnası dışında, bunlara sahip olan ülkelerin ekserisi demokratik kurumların pek güçlü olmadığı ülkeler.

Varlık fonu mu, yokluk fonu mu?

Çoğu otokritik rejimlerle yönetilen bu ülkelerdeki siyasi iktidarlar kontrol ettikleri varlık fonlarının büyüklüğüne bağlı olarak dünya mali sistemi üzerinde kontrol gücü kazanmıştır.

Varlık fonları genellikle sürdürülebilir cari fazla veren ülkelerin elde ettiği kazançların biriktirmesiyle oluşturulur. Varlık fonlarının amacı, ülkelerin zenginliklerinin bugünden harcanıp, tüketilmesinin yerine, gelecekte aynı değerde olmayacağı düşünülen varlıklarının gelecek nesillerin harcamalarını finanse edebilmek için bugünden tasarruf yapılmasıdır.

Böyle bir fona sahip ülkelerin hemen hemen hepsi cari fazla vermelerine olanak sağlayan bir ihracat gelirine sahiptirler. Bu gelirler ya sahip olunan nadir bir doğal kaynak satışı ile elde edilir. Ya da ülke ekonomisinin yüksek üretim kapasitesinin sonucu olan mal ihracatı ile sağlanabilir.

Bu ülkeler harcayabileceklerinden daha fazla gelire sahip olunca, bunları gelecek nesillere aktarmak için dünya mali sistemindeki düşük riskli düşük finansal araçlara yatırırlar. İşte bu paralar bu şekilde dünya piyasasıyla bütünleşerek, uluslararası finansal kurumların kaynakları arasına katılırlar ve onların borç verebilme kapasitesini arttırır. Tıpkı 1970’lerin ortalarında gerçekleşen petrol şokunun ardından batılı finans merkezlerine yatırılan “Petro dolarlar” gibi.

Cari fazladan tasarrufa, tasarruftan küresel etkiye

Son yıllarda dünyada bu tür varlık fonları arttı. 2009 yılı değerleriyle bunlardan bazıları Tablo 1’de gösterilmektedir. Elbette bu fonların sayısı tabloda belirtilenlerle sınırlı değildir. Bunların sayılarını arttırabilmek mümkün.

Ama varlık fonu sayısını yapsanız bile, bunların ait oldukları ülkelerin ortak bir özelliğini gözden kaçırmanız pek mümkün değil.

Bu ülkelerin hepsinin ortak özelliği tümünün uzun süreli cari fazla veren ülkeler olmasıdır ki, Tablo 1’in son sütununda bu durum açıkça görülebilmektedir.

Dünyadaki tüm varlık fonları cari fazla (yani gelir fazlası) veren ekonomilerde bulunmakta ve bu ilgili ülkelerin zenginliklerinin bir göstergesi olarak görülebilir.

Sanırım bunun tek istisnası Türkiye Varlık Fonu.

Maalesef Türkiye Tablo 1’de, tek cari açık veren ülke. O yüzden Türkiye geleneksel olarak gelir fazlası veren, yani sürekli cari fazlası olan bir ülke olarak bilinmez. Diğer bir deyişle Türkiye ekonomisini sürdürülebilir bir cari fazla verebilecek olanaklara sahip değildir. Ne dünyada para eden bir doğal kaynağı vardır, ne de kayda değer miktarda dünya piyasalarına ihracatı vardır.

Aksine bırakın cari fazla vermeyi, Türkiye mevcut harcamalarını finanse edebilmek için yeterli mali kaynakların bulunmadığından dışarıdan borçlanmak zorunda olan bir ekonomidir. Yani, Türkiye’nin ekonomik koşulları Tablo 1’deki diğer ülkelerle taban tabana zıttır.

Zira dünya piyasalarından bizlerin görmeye alıştığı varlık fonuna sahip ülkeler dünyaya mali kaynak arz eden ülkelerdir. Türkiye ise dünya piyasalarından doğudan mali kaynak talep eder.

Varlık fonu mu, yokluk fonu mu?

Biriktirebileceği bir varlık olmadığına göre Türkiye Varlık Fonu nasıl yorumlanmalı?

Öner Günçavdı yazdı | Varlık fonu mu, yokluk fonu mu? Popülizm çağının yeni mali kurumları

Türkiye Varlık Fonu 2016 yılında daha önce kamunun elinde olan birtakım şirketleri bünyesinde toplamış, 6741 sayılı kanun ile kurulmuş ve özel hukuk hükümlerine tabi bir anonim şirkettir. Bir kere sahip olduğu varlıklar itibariyle Türkiye Varlık Fonu dünyadaki örneklerinden farklıdır. Sahip olunan varlıklar ekseriyeti para ve/veya faiz gelirine bağlanmış finansal araçlardan oluşmaz. Aksine bu varlıklar şirketlerdir. Yani devletin doğrudan sahip olduğu “reel” varlıklardır.

Özellikle daha önce kamunun yönetiminde olan ve bir şekilde kamu denetimi altına çalışan bu şirketler kamu denetiminin dışına çıkartılarak, sadece yürütmenin kontrolüne verilmiştir. Bu haliyle bir nevi ülkenin resmi hazinesine alternatif, kamu denetiminden muaf, “gölge” hazine gibi yeni bir kurum oluşturulmuştur. Bu, yürütmenin yapmak istediği harcamalar için kamu denetiminden kaçınmanın bir yoludur. Bu varlık fon bünyesinde yer alan reel varlıklar da, fonun yurtdışından yapacağı borçlanmaların teminatı olarak düşünülmüştür. Bu yüzden dünyadaki benzerlerinden farklı olarak, Türkiye Varlık Fonu ülkenin tasarruflarının biriktirilip saklanılacağı bir fonu olmaktan çok, yürütmenin siyasi nitelikteki harcamalarına dışarıdan borç bulmayı mümkün kılan kamu denetiminden muaf bir fon olarak düşünülmüştür.

Dünyada bu fonlar bugünkü gelir fazlalarını gelecek nesillere aktarmanın bir aracı olarak görev görürken, Türkiye Varlık Fonu gelecekteki nesillerden ödünç almanın bir mekanizması olarak çalışmaktadır.

Elbette tek neden bu değil.

Aynı zamanda 1980’lerden itibaren dünyayı etkisi altına almış piyasacı neoliberal düşünce, ekonomide devletin etkisini azaltmayı, yerine piyasa mekanizmasının etkinliğini artırmayı amaçlamıştır. Bu düşünce, özellikle ekonomik kaynakların dağıtımı üzerinden toplumda etkinlik ve siyasi destek arayışında olan siyasiler için kabul edilir bir durum olmadı.

Birtakım ekonomik reformlarla piyasa mekanizmasının güçlendiği bir ortamda, siyasi iktidarlar yaratıcı bazı yeniliklerle piyasaları etkileme olanağı elde etmeye çalıştılar. Bu şekilde ekonomik popülizmde kullanılan alışılmış araçların dışında, yeni araçlar ve mekanizmaları devreye soktular.

İşte ülkemizdeki Türkiye Varlık Fonunun diğer bir amacı da siyasetçilerin popülizm yapmasına olanak sağlayacak müdahale gücünü onlara kazandırmaktır. Öyle ki, siyasi bir kriz sonrası menkul kıymet borsalarında görülen düşüşü görünmez kılabilmek için, Varlık Fonunun elindeki mali olanaklar kullanılarak borsa da alımlar yapılabilmekte ve piyasanın siyasi şoklara karşı direnci arttırılabilmektedir.

Ya da Varlık Fonu bünyesindeki kamu bankalarının iktidarın uyguladığı yanlış ekonomi politikaları sonucunda zayıflayan mali yapılarının güçlendirilmesi için gerekli finansal destek Varlık Fonu kaynaklarından sağlanabilmektedir.

Tüm bunlardan dolayı dünyadaki örneklerinden farklı olarak, Türkiye Varlık Fonu gibi fonlar popülist iktidarların istediği siyasi rızayı üretmeye yönelik, bazen “irrasyonel” görülen ekonomik uygulamaların yapılmasına olanak sağlar. Bu tarz uygulamalara piyasa mekanizmasının göstereceği olumsuz tepkileri gidermek, bunları kamuoyu nezdinde görünmez kılmak için Varlık Fonları son derecede yenilikçi bir mekanizmadır.

Bu haliyle ülkemizdeki varlık fonunun ekonomik popülizmin en önemli araçlarından biri olarak kabul edebilmek mümkündür.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.