İsa Hafalır yazdı – Münferit Fikir Platformu: Erken öten horoz

Münferit Fikir Platformu (MFP), Temmuz 2018’de birkaç kişinin sosyal medya üzerinden spontane bir şekilde bir araya gelmesiyle doğdu. Başlangıçta adı “Münferit Müslümanlar” olan platform, zaman içinde kapsayıcılığını artırarak bugünkü ismine kavuştu. Platformun kurucusu ve Yayın Yönetim Kurulu üyelerinden biri olarak, platformun yayın hayatı boyunca farklı görüşlere, içerik çeşitliliğine ve ifade özgürlüğüne önem vermeye çalıştım. Editoryal prensipler dışında herhangi bir sınırlamamız olmadı ve herkesin sesini duyurmaya gayret ettik.

Platformun çalışmaları

MFP’nin yayın hayatında en fazla dikkat çeken içerikler, Gülen cemaatine yönelik yapılan eleştirel yazılar oldu. Cemaat üst yönetiminin yaptığı hatalar, sistematik problemler ve yapının içindeki çelişkiler, platformda açıkça ve net bir şekilde dile getirildi. Ancak, sıradan cemaat mensuplarının suçlu görülmemesi gerektiği ve onlara yönelik haksız uygulamalara karşı durulması gerektiği de defalarca vurgulandı. Cemaatle ilişkilendirilen (“iltisak”ı olan) herkese yönelik genel cezalandırmaların haksızlığı, platformumuzun en net duruşlarından biri oldu. Bu bağlamda, KHK mağdurları ve Harbiyeli öğrenciler gibi önemli sosyal meselelerde de platformumuz ses olmaya çalıştı. Selçuk Aktürk, Hasan Karpuz, Acun Karadağ ve Cenk Yiğiter gibi KHK mağdurlarıyla; Melek Çetinkaya ve Emin Karahaliloğlu gibi Harbiyeli öğrenci anneleriyle söyleşiler yaparak kamuoyunun dikkatini bu kişilerin yaşadığı adaletsizliklere çekmeye çalıştık. Ayrıca Ömer Faruk Gergerlioğlu gibi KHK mağdurlarının önemli savunucularından olan isimlerle de platformumuzda söyleşiler yaptık.

Münferit Fikir Platformu, 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili olarak Gülen cemaatinin rolünü, birçok başka platformdan önce dile getirdi. Özellikle Vahdettin Polat ve Emir Yıldız gibi yazar ve konuşmacılarımızın ortaya koyduğu analizler ve bilgiler, başlangıçta çok ciddi eleştirilere maruz kaldı. Hatta platform ve yazarları “fitneci” ve “münferitçi” gibi etiketlerle yaftalandı. Ancak sonraki süreçte açığa çıkan gerçekler, bu erken uyarıların ve tespitlerin doğruluğunu kanıtladı.

Özellikle dikkat çeken içeriklerden biri, Vahdettin Polat ile gerçekleştirdiğimiz ve YouTube’da 30 binden fazla izlenen söyleşi (kısım 1, kısım 2) oldu. Ekşi Sözlük’te bu söyleşi hakkında yapılan yorum (“YouTube kanallarında itirafçı bir mahrem imam ile söyleşi yapmışlar. FETÖ illetinin iç yapısı ile ilgili gördüğüm en bilgilendirici video.”), cemaatin şahin kesiminin platformumuza karşı duyduğu rahatsızlık ve tepkiyi açıkça ortaya koyuyordu. Bu yorum, platformumuzun cemaat içinde gerçekleri dile getiren bir kanal olarak ne kadar ciddi bir rol oynadığının da göstergesiydi.

MFP’nin erken dönemde gündeme getirdiği bir diğer önemli mesele, Gülen cemaatinin sınav sorularını sistematik bir şekilde seçilmiş kişilere dağıttığı konusuydu. Bu konu özellikle Ahmet Wolfstein tarafından yazılan ayrıntılı bir yazı dizisinde ele alındı ve yine Vahdettin Polat’ın söyleşisinde detaylarıyla anlatıldı. Başlangıçta pek çok kişi tarafından inanılmaz bulunan ve büyük tepkiler çeken bu iddialar, sonraki yıllarda cemaat içinden gelen itiraflar ile de teyit edildi.

Platformumuzun önemli bir yanı da sadece cemaat meselelerine odaklanmayıp, daha geniş tartışmalara yer açmaktı. Din, felsefe, siyaset ve toplum gibi farklı alanlarda yazılar yayınlayarak tartışma kültürünün gelişmesine katkıda bulunduk. Bu çeşitlilik, platformun daha kapsayıcı ve çok boyutlu olmasını sağladı.

“Duyulmadık, hatta çoğu zaman yanlış anlaşıldık”

Bugün MFP’nin arşivi, özgür düşünce ve ifade özgürlüğünü önemseyenler için değerli bir kaynak. Ama gerçekleri dile getirme cesaretimizin kıymeti çoklar tarafından anlaşılmış değil. Hâlâ birçok kişi için ya görmezden gelinen, ya da önyargılarla yaklaşılan bir platformuz. Ne cemaat çevrelerinde ne de toplumun geneline ulaşmakta pek başarılı olduğumuz, ne yazık ki, söylenebilir. Ama bu da belki biraz kaderi, erken öten horozun.

MFP’nin ortaya koyduğu perspektif, ne devleti toptan aklayan ne de cemaati toptan mahkûm eden bir yaklaşıma dayanıyordu. Bu ikili kıskacın dışında kalmaya çalışmak bir bedel getirdi ama belki de asıl anlamlı olan tam da buydu. Duyulmadık, yaygınlaşmadık, hatta çoğu zaman yanlış anlaşıldık. Ama bu çabanın ille de bir karşılık bulması gibi bir beklentimiz de olmadı zaten. Bazen sadece tarihe not düşmek yeterlidir. MFP de bunu yaptı. Ne eksik, ne fazla.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.