Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

2020: En az 275 kadın katledildi, “Ölmek istemiyoruz” diyen kadınlar meydanlardaydı

*Veriler Kadın Cinayetleri Durduracağız Platformu‘ndan alınmıştır. 

2020 yılı herkes için zorlu bir yıl oldu. Koronavirüs salgınıyla birlikte birçok önlem alındı fakat artan ev içi şiddet, erkek şiddetine karşı alınan önlemlerin yeterli olmadığını gösterdi. Erkekler, 2020 yılında da kadınlara şiddet göstermeye, kadınları tacizde etmeye, öldürmeye devam etti. 2020 yılında en az 275 kadın erkekler tarafından katledildi. Ocak ayında 27 kadın, şubat ayında 22 kadın, mart ayında 29 kadın, nisan ayında 20 kadın, mayıs ayında 21 kadın, haziran ayında 27 kadın, temmuz ayında 36 kadın, ağustos ayında 27 kadın, eylül ayında 16 kadın, ekim 21 kadın, kasım ayında 29 kadın, erkekler tarafından katledildi.

Bir gün içinde üç kadın katledildi 

2020’nin son günlerinde ise bir gün içerisinde üç kadın cinayeti işlendi. Aylin Sözer, Kemal Ayyıldız isimli erkek tarafından, Selda Taş evli olduğu Mehmet Taş tarafından, Vesile Sönmez ise oğlu Uğur Dönmez tarafından katledildi.

İstanbul Aydın Üniversitesi Eğitim Fakültesi Okul Öncesi Öğretmenliği Bölümü’nde öğretim görevlisi olarak çalışan Dr. Aylin Sözer, 29 Aralık’ta öğle saatlerinde İstanbul Maltepe’deki evinde öldürüldü. İddiaya göre, cinayetin ardından delillerden kurtulmak için evi yakmaya çalışan katil zanlısı Kemal Ayyıldız, olay yerine gelen polis ekipleri tarafından gözaltına alındı ve çıkarıldığı mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderildi. Medyascope, Aylin Sözer’in Maltepe’de yaşadığı mahallede, tanıdıklarıyla Aylin Sözer’i konuştu.

Malatya’da yaşayan Selda Taş da 2020 yılının son günlerinde bir erkek tarafından katledildi. Evli olduğu erkek tarafından başından tabancayla vurulan Selda Taş, ambulansla Malatya Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırıldı. Genç kadın, tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Uyuşturucu madde, yaralama, tehdit, ailenin korunması suçlarından sabıkalı olduğu öğrenilen Mehmet Taş ise polis ekipleri tarafından yakalanarak gözaltına alındı. Katil zanlısının 38 suçtan poliste kaydı bulunduğu duyuruldu.

Vesile Dönmez, şizofreni hastası olduğu iddia edilen oğlu Uğur Dönmez tarafından pompalı tüfekle başından vurularak öldürüldü. Akşam saatlerinde oğlu Uğur Dönmez, Vesile Dönmez’i rehin aldı. Silah sesini duyanların ihbarının ardından bölgeye polis ve sağlık ekipleri sevk edildi. Kendisini eve kilitleyen Uğur Dönmez, polis ekiplerinin uzun süren uğraşlarının ardından teslim oldu. Uğur Dönmez gözaltına alınırken, Vesile Dönmez’in başından vurularak öldürüldüğü tespit edildi.

Kadınlar evlerinde güvende değil 

Koronavirüs salgınıyla birlikte kadınların artan ev içi şiddete karşı mücadelesi de arttı. Kasım ayında erkekler tarafından katledilen kadınların yüzde 69’u evlerinde, yani en güvende olmaları gereken yerde öldürüldü. Kadın dernekleri, salgın nedeniyle evlere kapanmayla birlikte bu şiddetin artacağını belirtti. Kasım ayında Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Sekreteri Fidan Ataselim ile konuştuğumuzda, “Kadınlar, virüsten korunmaya çalışırken erkek şiddetinin pençesinde yalnızlaştırılmamalı” demişti.

Ocak ayında 27 kadından 18’i, şubat ayında 22 kadından 13’ü, mart ayında 29’un kadından 18’i, nisan ayında 20 kadından 16’sı, mayıs ayında 21 kadından 10’u, haziran ayından 27 kadından 14’ü, temmuz ayında 36 kadından 18’i, ağustos ayında 27 kadından 15’i, eylül ayında 16 kadından dokuzu, ekim ayında 21 kadından 12’si, kasım ayında 29 kadından 20’si evlerinde katledildi. 

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verilerine göre 2020 yılında kadın cinayetlerinin azaldığı görülüyor. Fakat veriler incelendiğinde platformun 2019 yılında “şüpheli kadın ölümlerini” de kadın cinayetlerine dahil ettiği, 2020 yılında ise şüpheli kadın ölümlerini ayrı bir kategoride incelediği anlaşılıyor. 

Koronavirüs salgınıyla birlikte 20 günde 21 kadın katledildi 

Koronavirüs salgınının 11 Mart’ta Türkiye’de görülmesinin ardından evlerde kalınması çağrısı yapılmıştı. 11 Mart tarihiyle birlikte Türkiye de olağandışı bir sürece girdi. 11 Mart – 31 Mart 2020 tarihleri arasında sadece 20 günde 21 kadın erkekler tarafından katledildi. Mart ayında toplam 29 kadın öldürüldü.

İstanbul’da 8 Mart Kadınlar Günü Yürüyüşü’ne polis müdahalesi – © Yasin Akgül / AFP

“Nefes alabilmek, mutlu olabilmek, dans etmek istiyoruz”

Kadınların bu yıl “Nefes alabilmek, mutlu olabilmek, dans etmek istiyoruz” dedikleri 8 Mart’a geçen yıl olduğu gibi polis müdahale etti ve 34 kadını Dünya Kadınlar Günü’nde gözaltına aldı. Kadınlar bir gün sonra serbest bırakıldı

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü için yaptığı konuşmada “Kadını insan değil meta olarak gören, sırf cinsiyeti yüzünden eziyet eden toplumların geleceği aydınlık olamaz” dedi. Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, kadınları cinsiyeti üzerinden ayrımcılığa tabi tutan her türlü düşüncenin İslam dinine aykırı olduğunu söyledi. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ise kadın cinayetlerinde geçen yılın aynı dönemine göre, iki aylık dönemde yüzde 32 azalma yaşandığını belirtti ve “Biz, her şeyi onlarla başardık. Ama artık onlar için bir şey başarmak istiyoruz. Kadına şiddetin son bulduğu, yaşanmak şöyle dursun, hatırlanmadığı bir dünya ve Türkiye için çalışıyoruz” dedi. 

8 Mart konuşmasının üzerinden sadece sekiz ay geçtikten sonra Soylu, 24 Kasım 2020 tarihinde Balıkesir’de Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Mülki İdare Amirleri Eğitim Semineri’nde konuştu ve kadın derneklerini hedef aldı:

“Dikkat edin, bu ideolojik kadın dernekleri hiçbir zaman aile kavramından bahsetmezler. Onlar için aile önemli değil, bizim için aile önemli. Bizim medeniyetimizin otağ direğidir aile. Tam da bu otağ direğini yıkmak isteyen Batı ve Avrupa emperyalistidir. Bu kadar açık ve net. Kimi zaman kültürel baskılarla, kimi zaman ekonomik baskılarla, kimi zaman inancımıza, geleneğimize, göreneğimize, anne, baba ve ata öğretilerimize saldırarak yıllardan beri dertleri budur. ‘Bu Anadolu coğrafyasının aile kavramını nasıl yok ederiz? Nasıl parçalarız, nasıl böleriz, nasıl ayrıştırırız ve nasıl yere sereriz?’ Bütün dertleri budur. Yapacağımız tek bir iş var. Aile kavramına sıkı sıkı sarılmak.”

Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk da kadın cinayeti ve şiddetini raporlaştıran kadın derneklerini hedef aldı. Selçuk, “Her kadın cinayeti, bizim kadına yönelik şiddet kapsamındaki kadın cinayeti değildir” dedi. 

İnfaz yasası: “Beni öldürsün diye mi serbest bırakıyorsunuz?”

Koronavirüs salgını nedeniyle cezaevlerindeki doluluğu azaltmak amacıyla AKP ve MHP tarafından hazırlanarak, 31 Mart’ta Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanlığı’na sunulan İnfaz Yasası teklifi 14 Nisan 2020 tarihinde TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi. 330 milletvekilinin katıldığı açık oylamada, 279 milletvekili teklife “evet” oyu verirken, 51 milletvekili “ret” oyu kullandı. Teklifin son maddesi görüşülürken TBMM’ye gelen MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli kabul oyu verdi. 14 Nisan 2020 tarihinde Medyascope özel yayınında İnfaz Yasası’nı değerlendiren ceza hukuku uzmanı Prof. Dr. Köksal Bayraktar, “Bu kesinlikle bir af kanunu değildir. Çünkü af kanunu özel durumlarda çıkar ve siyasi tutukluları kapsar. O sebeple bu kanun bir torba kanundur” dedi

Yasaya göre, cinsel saldırı, uyuşturucu ticareti, örgütlü suçlar, terör suçları ve mükerrirler hariç, diğer suçlardan mahkum olan kişiler, cezalarının 2/3’ü yerine yarısını cezaevinde geçirecek. Cinsel suçlar maddesinin kadınlar ve çocuklar için ne anlama geldiğini Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Temsicisi Gülsüm Kav, 25 Nisan’da Medyascope özel yayınında anlattı. Ceza infaz yasasının cinsel suçları kapsayan bir biçimde uygulanmasının asla kabul edilemeyeceğini belirten Kav, “Bu yasa, o kişilerin tekrar cinsel suçu işledikleri eve gitmesi ve tekrar o suçları işlemesi anlamına geliyor” dedi. 

Erkek şiddetine uğrayan Zeliha Erdemir de bu yasaya itiraz eden kadınlardan sadece birisi. 2011’de evlendiği erkekten 28 Aralık 2015’te boşanan Erdemir, evli olduğu erkek tarafından sosyal medyadan “Ölümüne üç hafta kaldı” denilerek tehdit edildi, evliliğinin başından itibaren fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kaldı. Ocak ayında cezaevine giren erkek, infaz yasasında yapılan değişiklikle serbest kaldı. 17 Nisan 2020 tarihinde konuştuğumuz Erdemir, infaz yasasındaki değişikliği asla kabul etmediğini söyledi ve “Beni öldürsün diye mi serbest bırakıyorsunuz?” diye sordu.

Şüpheli kadın ölümleri arttı 

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun açıklamasına göre, nisan ayında platforma gelen yardım başvurusu mart ayına göre yüzde 55 arttı. Aynı zamanda kadına yönelik şiddete tanık olan kişilerin başvurusu da yüzde 60 oranında arttı. Platform, şüpheli kadın cinayetlerinin de arttığının altını çizdi.

Temmuz ayında 36 kadın erkekler tarafından katledildi 

2020 yılında en fazla kadın cinayetinin görüldüğü ay temmuz ayı oldu. Öldürülen 36 kadından 18’inin neden öldürüldüğü tespit edilemedi. Beşi ekonomik bahaneyle, 13’ü kendi hayatına dair karar almak isterken öldürüldü. Temmuz ayı kadınların yine evlerinde güvende olmadığı bir ay oldu. Temmuz ayında öldürülen kadınların yüzde 50’si evlerinde, yüzde 17’si sokakta öldürüldü. Dört kadının nerede öldürüldüğü tespit edilemedi.

İstanbul Sözleşmesi tartışması 

2020 yılı Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesinin konuşulduğu bir yıl oldu. “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi” 2011 yılında imzalandı, 2014 yılında ise yürürlüğe girdi. İlk imzalayan ülke Türkiye idi. İstanbul Sözleşmesi “kadına karşı şiddet” ve “aile içi şiddet” konularında temel standartları ve devletlerin bu konudaki yükümlülüklerini belirleyen bir uluslararası insan hakları sözleşmesi olarak tanımlanıyor. Fakat bu sözleşme imzalandığı günden bugüne kadar sürekli siyasetin gündeminde oldu.

AKP Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş’un Türkiye’nin, İstanbul Sözleşmesi‘nden çıkabileceğinin sinyalini vermesi, sözleşmeyi yine gündeme taşıdı. Kurtulmuş, “Nasıl usulünü yerine getirerek bu sözleşme imzalanmışsa, aynı şekilde usulü yerine getirilerek bu sözleşmeden çıkılır” dedi. Kurtulmuş, “Sözleşme iptal edilir mi?” sorusuna “Bu metnin içinde iki tane önemli husus var dikkat çekmemiz gereken ve bizimle asla uyuşmayan. Bunlardan birisi toplumsal cinsiyet meselesi, bir de cinsel yönelim tercihi. Şimdi bunlar ve başka şeyler de var ama bu iki meselenin demin konuştuğumuz çerçevede tam da bu LGBT vesaire gibi unsurların, marjinal unsurların ekmeğine yağ sürecek kavramlar olduğu ya da onların arkasına sığınarak faaliyet yapabilecekleri alanlar olduğu görülüyor. Halkımızda böyle büyük bir beklenti varken AK Parti olarak biz buna bigâne kalmayız” sözleriyle cevap verdi.

Bu açıklamanın ardında kadınlar “İstanbul Sözleşmesi yaşatır” demek için sokaklara döküldü. Bu sırada iktidardan sözleşmeye yönelik açıklamalar gelmeye devam etti. AKP Milletvekili Ahmet Hamdi Çamlı“Kadın erkek eşitliği koca bir tantanadır. İstanbul Sözleşmesi, başka toplumsal sıkıntıların kapısını araladı” şeklinde konuştu. Eski AKP milletvekili Yasin Aktay, “Bu sözleşmenin etkinliği arttıkça kadına yönelik şiddette de bir artış olduğunu görebiliyoruz” dedi. Gazeteci Abdurrahman Dilipak, “AK Parti içindeki AKP’liler, FETÖ’nün zihniyet ikizi gibi davranıyorlar. Hem uluslararası fonlarla destekleniyorlar hem de kamu fonlarını kullanıyorlar. Malum ‘Yeşil Sermaye’ de bunlara sponsor olabiliyor. Koç kadar, Sabancı kadar, Eczacıbaşı kadar bizim ‘Yeşil sermaye’ davasına sadakat gösterip, bu fahişelere ve onların türevlerine karşı seslerini yükseltebilecekler mi? Konfeksiyoncu, gıda zinciri, finans kuruluşu, ses ver Türkiye! Ne bekliyorsunuz!” diye konuştu.

Temmuz ayında gündeme gelen İstanbul Sözleşmesi nedir, kadınları nasıl korur? Kadınlar için büyük bir kazanım olan bu sözleşmenin önemi, birinci maddede açıkça belirtiliyor:

  • Kadınları her türlü şiddete karşı korumak ve kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti önlemek, kovuşturmak ve ortadan kaldırmak,
  • Kadına karşı her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına katkıda bulunmak ve kadınları güçlendirmek de dahil olmak üzere, kadınlarla erkekler arasında önemli ölçüde eşitliği yaygınlaştırmak,
  • Kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin tüm mağdurlarının korunması ve bunlara yardım edilmesi için kapsamlı bir çerçeve, politika ve tedbirler tasarlamak,
  • Kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti ortadan kaldırma amacıyla uluslararası işbirliğini yaygınlaştırmak, 
  • Kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin ortadan kaldırılması için bütüncül bir yaklaşımın benimsenmesi maksadıyla kuruluşların ve kolluk kuvvetleri birimlerinin birbiriyle etkili bir biçimde işbirliği yapmalarına destek ve yardım sağlamak.

Sözleşme kapsamındaki suçlar ise şöyle sıralanıyor:

  • Ev içi şiddet (fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik)
  • Taciz amaçlı takip,
  • Tecavüz dahil, cinsel şiddet;
  • Cinsel taciz,
  • Zorla evlendirme,
  • Kadınların sünnet edilmesi,
  • Kürtaja zorlama ve kısırlaştırmaya zorlama

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü vesilesiyle Türkiye’nin dört bir yanında kadınlar, şiddeti, cezasızlığı ve kadın cinayetlerini durdurmak için meydanlardaydı. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Sekreteri Fidan AtaselimMedyascope özel yayınında, Türkiye’de kadına yönelik erkek şiddetinin, kadın cinayetlerinin ve kadına yönelik şiddetin son bulması için yapılması gerekenleri anlattı. Kadına yönelik erkek şiddetinin sonlanması için kamu otoritelerinin sorumluluklarını yerine getirmesi gerektiğini söyleyen Ataselim, “Toplumda kadına yönelik şiddete bakışın ve bu durumu ele alışın değişiyor olması, örgütlü mücadelemizin bir sonucu” dedi. 

“Uykuların kaçsın ‘Ne zaman ifşa edileceğim’ diye”

2020 yılının sonuna yaklaşırken aralık ayının ilk haftasında kadınlar Twitter üzerinden, edebiyat dünyasından ve başka sektörlerden erkeklerin cinsel tacizlerini ifşa etmeye başladı. Yazar Hasan Ali Toptaş’ın ifşa edilmesiyle başlayan ve #MeToo’ya benzetilen hareket sonucu, yayınevleri yazarlar ile ilişiğini kesti.

İstatistik değil, insan: 2020 yılında en az 275 kadın, erkekler tarafından katledildi 

Pınar Gültekin: Boğazı sıkılarak katledildi

27 yaşındaki Pınar Gültekin, 16 Temmuz 2020 tarihinde Muğla’nın Ula İlçesi’nde bulunan Akyaka Mahallesi’ndeki evinden çıktıktan sonra kayboldu. 21 Temmuz 2020 tarihinde ise Gültekin’in cansız bedeni Muğla’nın Menteşe İlçesi’ndeki ormanlık alanda bulundu. Katil zanlısı Cemal Metin Avcı ilk ifadesinde cinayeti itiraf etti.

Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü öğrencisi Pınar Gültekin’in katili Cemal Metin Avcı, jandarmadaki sorgusunda Gültekin’i boğazını sıkarak öldürdüğünü itiraf etti.

Katil, Gültekin ile konuşmak için otomobiliyle bağa evine gittiklerini, burada çıkan tartışmada Gültekin’i dövdüğünü, bayılınca da boğazını sıkarak boğduğunu söyledi. Avcı daha sonra Gültekin’in cesedini ormanlık alana götürüp, çöp varilinde yakarak üzerine beton döktüğünü itiraf etti. Cemal Metin Avcı ve kardeşi Mertcan Avcı’nın yargılandığı dava devam ediyor.

Cennet Tuba Tokbaş: Boğularak öldürüldü

Denizli’de Pamukkale Üniversitesi Resim Öğretmenliği Bölümü son sınıf öğrencisi Cennet Tuba Tokbaş (22), boğularak öldürüldü. Tokbaş’ın ölümü, 10 Kasım’da Denizli’nin Kınık Mahallesi’ndeki bir apart dairede meydana geldi. Pamukkale Üniversitesi resim öğretmenliği son sınıf öğrencisi Cennet Tuba Tokbaş ile birlikte olduğu erkek Eray Hakver arasında tartışma çıktı. Tartışma sırasında Tokbaş’ı elleriyle boğarak öldürdüğü düşünülen Hakver, olayın ardından ailesinin evine gitti. Hakver, Tokbaş ile tartıştıklarını annesine söyledi, annesi polisi aradı. 

Pınar Umay: Altı bıçak darbesiyle katledildi 

Bir buçuk yaşında bir kızı olan Pınar Umay, 6 Mart 2020’de, yedi yıldır evli olduğu erkek tarafından altı bıçak darbesiyle katledildi. Davanın 26 Kasım tarihinde yapılan karar duruşmasında sanık Erhan Baykan’a indirimsiz ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi. 1 Aralık tarihinde yaptığımız Medyascope özel yayınında Umay ailesinin avukatı ve eski Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Dr. Ruşen Gültekin ve CHP Yüksek Disiplin Kurulu Üyesi ve avukat Tuba Torun ile Pınar Umay davasından hareketle kadın cinayetleri davalarını, bu kararın diğer davalara etkisini, İstanbul Sözleşmesi’nin getirilerini, cezasızlığı ve erkek şiddetinin neden önlenemediğini konuştuk.  

Aleyna Çakır’ın akıbeti soruluyor

Aleyna Çakır ismini kullanan Sema Esen, iddialara göre 3 Haziran’da intihar etti ve ertesi gün cansız bedenini bulan erkek arkadaşı Ümit Can Uygun, yetkililere haber verdi. Uygun’un bir buçuk ay önce Instagram hesabından yaptığı bir canlı yayının görüntülerinin yayılmasıyla birlikte Çakır’ın ölümünün intihar olmadığı ihtimalinin üzerinde durulmaya başlandı. Videoda Çakır’ın, Uygun tarafından bayılana kadar şiddet gördüğü ve yerde hareketsiz yattığı görülüyor. Olay yaşandıktan sonra ise Uygun’a bir ay uzaklaştırma cezası verildiği öğrenildi. Adli Tıp raporunda Aleyna Çakır’ın bornoz kuşağı ile kendini asarak hayatına son verdiği belirtildi. Raporda, hayatını kaybeden Çakır’ın ellerinde ve bacaklarında morluklar olduğu bilgisi de yer alıyordu. 

Gülistan Doku 362 gündür kayıp 

Tunceli’de 5 Ocak 2020 tarihinde şüpheli bir şekilde kaybolan 21 yaşındaki Munzur Üniversitesi öğrencisi Gülistan Doku için ildeki Sarısaltuk Viyadüğü ve Uzunçayır Baraj Gölü çevresinde yapılan arama çalışmaları 6 Temmuz’da sonlandırılmıştı. Ailenin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yla yaptığı görüşme sonrası arama çalışmaları tekrar başlamış, Uzunçayır Baraj Gölü’nün tahliye edilmesine karar verilmişti. Uzunçayır Baraj Gölü’nde arama çalışmaları 23 Kasım’da sona erdirilmişti. Doku’nun bulunması için üç kez baraj sularında dalgıçlarla aramalar yapılmış ama kendisine ait herhangi bir iz bulunamamıştı. Ulusal Kriminal Büro’da görevli bilirkişi tarafından rapor hazırlanmış ve Doku’nun intihar etmediği ortaya çıkmıştı.

2013-2019 yılları arasında erkekler bin 900 kadını katletti 

2019 yılında, 328 kadın, erkekler tarafından katledilmişti.

Altı yılın özetine baktığımız zaman ise (2013-2019) erkekler bin 900 kadını öldürdü. Son altı yılda en fazla kadın cinayetinin işlendiği yıl 2019.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.