Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Aydın Selcen yazdı: Dış politikada 2021 – Bir bilanço denemesi

Bu gelenekselleşen yılsonu/yılbaşı alıştırmasının tatlı tarafı kafamızı fırdolayı çevirip yerküremizde neler olduğuna bakmak, neler olabileceğini öngörmeye yönelik oturduğumuz yerden ahkâm kesmek. Sıkıcı tarafı ise geri dönüp, Ankara’nın yani (başkanlık sisteminde olduğumuza göre) doğrudan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dış politikasının 2021’de nereden nereye geldiğine bakmak ve 2022’de neler yapacağını ona dayanarak okumlamaya çabalamak. Deneyelim, tavana sıkmaktan bir şeyler umarak…

Biz yıkılan Ali Sami Yen’in kapalısında hançerelerimizi yırtaduralım, aklımda kaldığı kadarıyla Fener tribünlerinin bağırdığı “Derwall’in (A.R.E.) k..nda kılı ağardı / Sen şampiyon olmak için … sene daha bekle” filan diye giden tezahüratları vardı. Dile kolay 14 yıllık çile, içlenirdik elde olmadan. Biraz ona benziyor durum. “Pişkinlikte yarışınız” buyurmuşlar olacak ki, ekonomide “ağam biz bu milyarlan doları neden yaktık?” diye soramadığımız gibi, adeta eşeğini kaybedip bulma sevinciyle, “paşam biz bu uluslararası itibarı nasıl tükettik, bu herzeleri neden yedik?” diye soramıyoruz. Muhalefet tenorları, “sonunda dediğimize geldiniz” diye gönenirken, iktidar da “dış politikada husumet olmaz, AB raporunun iyi taraflarını neden söylemiyorsunuz” gibi diklenmeden dik duruşlar sergiliyor. Böyle durumlarda “üst katta ışıklar yanmıyor” derdi galiba, affedersiniz, gavurlar.   

Özcesi: Rabia’nın önce dört parmağı kıvrıldı, sonra hepten dolaşımdan kalktı; ağırlanıp sırtları sıvazlanan Müslüman Kardeşler üyeleri raf ömürleri dolduğundan ya kapı dışarı edildi, edilmeyenlerin ağızları tıkandı. Mavi Vatan (“pseudo”-) doktrininin, Mavi Maval sloganından ibaret olduğunun bilincine varıldı, adı “Libya’da yapıcı tutum” oldu. Aynı bağlamda yıl olmuş 2021, “ganbot diplomasisi” diye ortaya atılanlar, Kıbrıs’ın güneyinde doğal gaz arayan Katar olunca, sessizliği yeğledi. Yunanistan’la müzakereler istikşafiden, istişariye evrildi; yani “güneş altında keşfedilecek yeni bir şey kalmadı, havanda su dövmekle yetinelim de dostlar alışverişte görsün” denildi. Akar’ın çatık kaşlı, çakmak bakışlı çehresinden Fırat’ın Doğusu’na harekât, “dalarım haa” çıkışı duyulmaz oldu; onun yerini Idlip’e Rus destekli harekât beklentisi aldı.

İstanbul’un göbeğinde cesedi parçalara ayrılıp, asitte yok edilen gazeteci Kaşıkçı unutuldu, Suudi Arabistan da düğüne davet olundu. 15 Temmuz darbe girişiminin baş sponsoru olduğu bangır bangır kulaklarımıza bağırılan BAE de “IBAN paylaşımı, nakit ateşleme” fırsat penceresinden yararlandırıldı. Tövbe, tüm kötülüklerin anası (!) İsrail, artık “hassasiyetleri bilinen ülke” yani bir diğer bölgesel işbirliği ortağı. Bir diğer büyük şeytan (!) ABD ile ilişkilerde Çavuşoğlu’nun ağzından “ben inanıyorum ki biz diğer bazı konularda olumlu adımlar atarsak Kongre de bu konuda daha ılımlı olur ve belirli bir aşamada bu konuda adım atabiliriz” aşamasına gelindi. Amerikalı yüksek rütbeli bir subaydan Bağdat’ta öğrendiğim “düşündüğün her şeye inanma” uyarısı da benim kepçe kulağımda küpe kaldı. Aynı konuda Kalın ise “belli şartlar yerine getirilirse, özellikle Türkiye’nin tehdit algısı ve ulusal güvenlik çıkarlarıyla ilgili konularda birtakım adımlar atılırsa yeni bir sayfa elbette açılır” diyor. Hangisi? Adım atacak olan hangi taraf?     

Cemile kabilinden Ermenistan’la karşılıklı özel temsilciler atandı. Yörük Işık’ın keza bu kanaldan paylaştığına göre ilk görüşme Moskova’da olacakmış. Şimdilik “anlamlı” deyip, geçelim; görüşme gerçekleştiğinde geri döneriz. Rusya’dan S-400 alıp kendimizi F-35’ten attırdığımızı, F-16 modernizasyonu ve yeni F-16 alımını zora soktuğumuzu, kullandığımız doğalgaz fiyatının katlandığını ekleyelim. Ukrayna’ya SİHA satıp, Kırım’ın sancaktarlığını üstlendiğimizi, hem Rusya hem Ukrayna ile ortak savaş uçağı yapmak, savaş uçağı üretmek gibi sesli düşüncelerin bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından dile getirildiğini anımsayalım. Yukarıda değindiğim Idlip harekâtı olasılığının aynı bağlamda masada bulabileceğimiz bir diğer fatura olabileceğini de not edelim.

Zamanında “yapay bunalıma, çakma çözüm” diye tanımladığım şu “on büyükelçi krizine” bulunan yazıma takla attırmak, İngilizce çeviriyle Türkçe metni de farklı yazmak ne denli “diplomatik” çözümse, faizin adını “döviz kuru farkını devlet üstlenecek” (yani yükü hepimizin, tüm yurttaşların sırtına bindirilecek) demek o denli “mali” çözüm. Hazine kadroları, hariciye kadrolarıyla adeta liyakatte yarışıyor. Her ikisi de halkla ilişkilerde, sultanın suyuna gitmekte, saray entrikalarında uzmanlaşıyor. Bir başka açıdansa, hariciye “yeraltına inip”, “rutin dışına” çıkarken, dış politikanın ipi MSB ve MİT’e kayıyor. Sahi, artık kamera önünde görmeye alıştığımız MSB Akar da kasa boşalırken, “askeri konulardır, beka meselesidir, yedi düvele izahı ise hariciyenindir” diyerek, son dönemde biraz ortadan kayıp mı oldu? Neyse eşelemeyelim, ne de olsa “siyaset-üstü” işler bunlar.

Doların kafası yeniden göğe dönerken, alttan alan, talepkâr olan, “nakde sıkıştım, ateşle bir şeyler, IBAN atıyorum” dedirten çaresizlik, bize uzlaşmacılık, akılcılık ambalajıyla sunuldu. Bitmeyen “jackpot” rüyasından, Libya petrolleriydi, Doğu Akdeniz’de ayrı, Karadeniz’de ayrı doğalgazdı, yok bor madeniydi, devlet kredili SİHA satışıydı derken, ancak Körfez’den, Çin’den bulunabilinen SWAP takviyesiyle uyanıldı. Jeopolitik konum yani gayrimenkul değeri, haritadaki konum ekmeğini yemenin sınırlarına AB’ye “ben tam üyelik hedefimden vazgeçiyorum ama göçmenleri tutuyorum” aşamasına varılarak gelindi. Hem tereyağını satıp parasını, hem tereyağını elde tutup kendini yemek çelişkisi ortaya çıktı. Sürekli zeytinyağı gibi üste çıkmak ama zinhar aynaya bakmamak da aynı dik duruşa dahil.  

Cumhuriyetimizin dış politikasının gücü, kimliğine, yönelimine, imza atılan uluslararası anlaşmalara, üyesi hatta kurucusu olunan AK, AGİT, NATO, AİHM gibi kuruluşlara dayanırdı. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıldı, AİHM kararları yok sayıldı, AB üyeliği hedefi terk edildi. Prof. Dr. Serhat Güvenç’in anımsattığı üzere şubat ayında üyeliğimizin 70. yılını kutlayacağımız NATO’yla S-400 alımıyla çelişkiye düşülürken, Baltık’tan, Karadeniz’e, Polonya hava sahasına verilen katkı arttı. Yiğit yine muhtaç olmuş kuru soğana, fakir ama onurlu bir genç de kalmadı. El her alet çantasına uzanışında çekice denk geldi, özellikle Suriye ve Irak’ta yeğlenen “güvenlikçi” politikalar, müttefiklerce irredentizm, ekspansiyonizm, revizyonizm olarak anlaşıldı. Buna karşılık muhalefetin anlatısı ise sanki Di Lampedusa’nın “her şeyin aynı kalması için her şeyin değişmesi gereği” öngörüsüne yaslandı. “Kutsal emanetler” dediğim Kürt (Suriye-Irak), Rum (Yunanistan-Kıbrıs-Doğu Akdeniz), Ermeni (1915 soykırımı-Ermenistan’la ilişkiler) ve anti-emperyalizm (AB-ABD) dosyalarında çözüm, seraptan ibaret kaldı. “Özel Temsilci çiçeğiyle, bahar gelecek” derseniz, amenna.  

İşin özü, burada Prof. Dr. Haluk Levent’in ekonomide “paralel evrenler” diye anlattığı gibi: Dünya dönüyor dönmesine ama Ankara’nın çevresinde değil. Ne “dedim olacak”, ne “her şey her zaman aynı anda” seçenekleri olası. Stratejik özerklik, “siz hepiniz, ben tek başına” demek değil. Cennetmekân Müslüm Baba’nın söylediği gibi yahut: “Son pişmanlık neye yarar / Her şeyin bedeli var / Olmadı yar”. Bize de 2022’de “oldurmak” düşüyor belki, elden geldiğince. Özetin özeti, boş ve delik kasayla “atara atar, gidere gider” kafasının zoraki terk edildiği, ancak alanda olanla bize anlatılan arasındaki makasın yine olanca haşmetiyle açık kaldığı bir 2022 beklerim. Yer kalmadı, “yerkürede neler oluyor, bizi hangi yeni ve olası sınamalar bekliyor” gibi sorulara birlikte yanıt aramayı da gelecek pazar gününe bırakalım dilerseniz. İyi seneler cümleten.  

Aydın Selcen’in önceki yazıları:

Adam kazandı

Dışişleri – Cepheden cepheye, zaferden zafere…

Kutuplaşma mı, gözü yaşlı kucaklaşma mı?

Casusluk nerede başlar, hukuk devleti nerede biter?

Demokratikleşmenin barometresi dış politikada da helâlleşme

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.