Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Seren Selvin Korkmaz yazdı: Siyasetsizlik siyasetin sonunu getirir

Türkiye seçim tarihi yaklaştıkça ve iktidarın hayatta kalma çabası arttıkça her gün yeni bir kriz ve kaosa uyanıyor. Bir senelik gündemi bir günde yaşıyoruz adeta. Bu tartışmalara her geçen gün dozu artan hedef göstermeler, mahalleler arası ve mahalle içi kavgalar, toplumu nefessiz bırakan ekonomik krizin etkileri ekleniyor. Seçime giden süreçte çok daha zor günler bekliyor bizi. Bu yaşananlar karşısında toplumda umutsuzluk, yılgınlık ve öfke hisleri hızlıca yayılıyor. Toplum siyasetten, muhalefet liderlerinden yolu aydınlatan bir ışık görmek istiyor. Göremeyince muhalefete isyan ediyor, toplumsal muhalefet ve siyasal muhalefet arasındaki kötümser koridor da hızlıca devreye giriyor. Muhalefetin “kazanabiliriz” algısı ve adım adım ördüğü ittifak stratejisi yara alıyor. Tam da bu yüzden otoriterlikle mücadele sadece seçim stratejisine dayanmamalı. Siyaseti dönüştüren, onu iktidarın kurduğu zeminden çıkarıp toplumun gerçeklerine çeken bir strateji ile bütünleşmeli.

Uzun bir süredir yaşanan olayların sadece gündem değişikliği hamlesi olmadığını ifade edenlerdenim. Yaşananları rejimin karakterinden ve iktidarın siyaset tarzından bağımsız düşünmemek gerekiyor. Meseleye bu açıdan yaklaşanlar içinse olacakları tahmin etmek hiç güç değil. Seçime giden yolda iktidarın stratejileri de başvuracağı yöntemler de aşağı yukarı belli. Otoriterleşme dinamik bir süreç. Muhalefet otoriterleşmenin yalnızca kurbanı değil, yer yer onu yaratan ve onu destekleyen aktif bir parçası. Burada kasıt ille de muhalefetin iktidar politikalarına destek sunması değil. Bilinçli veya bilinçsiz olarak otoriterleşmeye katkı sağlayan politikaları izlemesi… Ya da eylemsizlik yani siyasetsizlik halinde olması. Örneğin, HDP belediyelerine atanan kayyumlara karşı etkili bir ses çıkarılamaması bugün kayyum politikalarının normalleşmesine, “İBB’ye de kayyum atanır mı?” sorusunun akla gelmesine sebep oldu. Bunun pek çok örneğini sıralayabiliriz.

Öte yandan, Türkiye muhalefeti otoriterliğe karşı mücadelede önemli bir yol aldı. 2019 yerel seçimlerindeki zafer ve geçmiş başarısızlıklardan çıkarılan dersler muhalefetin bugün iktidar alternatifi olarak konumlanmasını sağladı. Türkiye’de mevcut şartlarda otoriterlikten çıkışın ilk adımı muhalefetin seçim kazanmasıdır. Bunun da en temel koşulu bir araya gelmiş bir muhalefet. Seçimli otoriter rejimlerde seçime odaklı strateji olmazsa olmaz ama yeterli değil. Siyasete alan açacak hamleler gerekiyor. Çünkü iktidar siyasetin alanını daraltmaktan besleniyor. Bu noktada muhalefete düşen, siyasetin alanını genişletmesi ve seçim ittifaklarını da aşan bir demokratikleşme hareketi için bugünden mücadele etmesidir. Otoriterliğe karşı mücadelede günlük ve duygusal çıkışlardan ziyade uzun erimli bir strateji ve aklıselim yaklaşıma ihtiyaç var. Ancak bu strateji sadece seçim ittifaklarına ve geçiş sürecine odaklanmamalı, seçime giden süreci de iyi yönetebilecek politikalar bütününe dayanmalı.

Hatırlayacak olursak, muhalefetin Gara operasyonunda sergilediği ortak duruş çok ciddi bir övgü kaynağı olmuş, siyasete alan açmıştı. Muhalefet Gara hamlesi ile iktidarın o günlerde milliyetçilik kartını elinden almıştı. Bugün de benzeri hamleler ve ortak duruş ile milliyetçilik, din, tabular ve semboller üzerinden muhalefeti siyasetsizliğe mahkûm etme stratejisinin boşa çıkarılmasının önünde hiçbir engel yok. Doğru sorular ve siyasetin zemini gerçeğe çeken her bir hamle “dokunulmaz” diye kabul edilen konularda dahi oldukça etkili olacaktır. Türkiye muhalefeti bugün siyasete yeni bir alan açacak ve topluma umut verecek kadar güçlüdür. Muhalefet ince bir buzun üzerinde hareket ediyor, dengeyi kurmaya çalışıyor. Ancak, buzun üstünde hareketsiz kalırsa siyaset donar, alınan yol boşa gidebilir. Oysa muhalefetin buzun üstünde nehri geçecek gücü ve toplumsal destek rüzgârı var. Yeter ki son düzlükte toplumun sorunlarına çözüm sunan politikalar hızla kurulup, siyasetin zeminini gerçeğe çekebilen iletişim stratejisi ile desteklenebilsin.

Politikalar ve söylemler net olmadığında ise herhangi bir ittifak kurmayının iki dudağından çıkan sözlerle ittifaklar sarsılıyor, seçmen umutsuzluğa sürüklenebiliyor. Muhalefetin son düzlükte yükü ağır, sorumluluğu büyük. Nasıl ki hareketsizlik hareketin sonunu getirirse siyasetsizlik de siyasetin sonunu getirir.

Seren Selvin Korkmaz’ın önceki yazıları:

İktidara can suyu – Yine, yeniden kutuplaşma

Millet İttifakı iktidarın tuzağına düşer mi?

Muhalefet, Rus ruleti oynar mı?

Ülkenin çıkışı nerede?

Kılıçdaroğlu’nun adaylığı muhalefetin geçiş süreci formülü mü?

Kadınların seçilme hakkı sahiden var mı?

İktidar ne zaman kaybeder, muhalefet ne zaman kazanır?

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.