Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Erdoğan’ın diplomatik şubatı: Putin geliyor, Suudiler ile yıllar sonra ilk temas, İsrail ile normalleşme

Dünyanın gözü kulağı Ukrayna ile Rusya arasında yaşanan krizde. Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Rusya’dan yetkililer sorunun çözümü için yoğun bir diplomasi yürütüyor. Türkiye, diplomatik çabaların odağında. Türk dış politikasını şubatta yoğun bir gündem bekliyor. İşte ayrıntılar. 

Rusya-Ukrayna krizi, Körfez ülkeleri ve özellikle İsrail ile ilişkilerin normalleşmesi için atılacak adımlar derken, şubat ayında Ankara’yı yoğun bir diplomasi gündemi bekliyor. 

İlk ziyaret Ukrayna’ya 

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 3 Şubat’ta Ukrayna’ya gidecek. Erdoğan’ın, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ile görüşmesi bekleniyor. 

Erdoğan, Rusya-Ukrayna krizinde aktif bir arabulucu olmak istiyor. Gerilimin savaşa dönüşmesinin bölge huzuru için çok ciddi bir ihlal doğuracağını ve Türkiye’nin huzursuzluk değil, barışın egemen olduğu bir bölge istediğini vurgulayan Erdoğan, “Bunun için üzerimize ne düşerse yapmaya hazırız” dedi.

20 Ocak’ta El Salvador Devlet Başkanı Nayib Bukele ile birlikte düzenledikleri basın toplantısında bir kez daha bu krize değinen Erdoğan, temennisinin bir an önce Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’i bir araya getirmek olduğunu söyledi.

Fakat Erdoğan’ın bu arabuluculuk formülü bölgeyi yakından takip eden uzmanlar tarafından pek olası görünmüyor. Örneğin konu hakkında Medyascope’a konuşan Aydın Sezer ve Yörük Işık, “Ankara, Ukrayna krizinde arabulucu olamaz” demişti. Zira Ankara ile Kiev’in birbirleriyle savunma alanlarında geliştirdiği işbirliği, Moskova tarafından dikkatle izleniyor.

Putin Türkiye’ye gelecek

Şubat ayındaki bir diğer önemli ziyaret de Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’den. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 26 Ocak’ta NTV-Star TV özel yayınında Ukrayna kriziyle ilgili değerlendirmelerde bulundu ve Putin’i Türkiye’ye davet ettiklerini söyledi.

“Ülkemizde kendisiyle ikili bir görüşmeyi de yapmak suretiyle bazı adımları atalım istiyoruz” diyen Erdoğan, kendisine Putin’in yanıtı sorulduğunda, “Cevap verecekler, şimdi bir yurtdışı seyahatte” dedi.

Erdoğan’ın bu sözlerinin akabinde Reuters haber ajansı, Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov’un, Putin’in Erdoğan’ın davetini kabul ettiğini, koronavirüs durumu ve programı uygun olduğunda Türkiye’ye bir ziyaret planladığını duyurdu.

Peskov, Rusya ile Türkiye arasında her yıl liderler seviyesinde Üst Düzey İşbirliği Konseyi (ÜDİK) zirvesi düzenlendiğini hatırlattı ve geçen yıl bu zirvenin koronavirüs salgını yüzünden düzenlenemediğini söyledi.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da ÜDİK Zirvesi’nin ev sahipliğini Türkiye’nin yapacağını hatırlattı ve “Bu toplantı için Sayın Cumhurbaşkanımız, Putin’i Türkiye’ye davet etti. Ocak ayı içinde karşılıklı bazı tarih önerileri oldu ama ayarlama olamadı. Putin Pekin Kış Olimpiyatları’ndan döndükten sonra tarih verebileceklerini söylemişler. En kısa zamanda da bu zirveyi (Rusya ile) gerçekleştirmek istiyoruz” diye konuştu.

Erdoğan ve Putin en son 29 Eylül 2021’de Rusya’nın Soçi kentinde bir araya gelmişti. Ukrayna krizi gölgesinde düzenlenecek liderlerin bu görüşmesi, 2022’nin ilk buluşması ve 2015’teki uçak krizinden bu yana 28. randevu olma özelliği taşıyacak.

İsrail ile normalleşme

Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) Başkanı Joe Biden’ın göreve gelmesinden sonra daha aktif bir dış politika izlemesi nedeniyle, başta Körfez ülkeleri olmak üzere birçok başkent dış politikada attığı adımları yeniden gözden geçiriyor.

2021 yılı birçok uzman tarafından Türk dış politikasında “U dönüşü yılı” olarak nitelendirildi. Yunanistan ile beş yıl aradan sonra istikşafi görüşmelere başlanması, Libya’da ve Doğu Akdeniz’de daha ılımlı bir tutuma geçilmesi, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Suudi Arabistan ve İsrail gibi ülkeler ile normalleşme adımları atması, Ankara’nın bu keskin U dönüşlerine verilen örneklerdi.

Erdoğan, 26 Ocak’taki televizyon yayınında Ukrayna kriziyle ilgili gelişmelerin yanı sıra, dış politikadaki diğer gelişmeleri de değerlendirmişti. İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un şubat ayının başında Türkiye’yi ziyaret edeceğini ve bu ziyaret ile birlikte Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilerde yeni bir dönemin başlayabileceğinin sinyallerini vermişti.

Vaşington Enstitüsü Türkiye Araştırmaları Programı Direktörü Soner Çağaptay, Twitter paylaşımında Cumhurbaşkanlığı Sarayı’ndan medya kuruluşlarına bir mektup gittiği ve mektupta “İsrail Cumhurbaşkanı Herzog’un ziyaretine hazırlanalım, antisemitik hikayelere yer vermeyelim ve İsrail için ‘siyonist’ ya da ‘işgalci’ gibi ifadeler kullanmayalım” uyarılarında bulunulduğunu yazdı.

TRT ve Anadolu Ajansı’nın “Camiye sığınan haham” haberi

İstanbul’da geçen hafta yoğun kar yağışı nedeniyle mahsur kalan İsrailli Haham İsrael Elbom’un camiye sığınması ve TRT ile Anadolu Ajansı’nın haberleştirdiği görüntülerin özellikle ana akım kanallarda paylaşılması da medyanın Herzog ziyareti için attığı yeni adımlara bir örnek olarak gösterildi.

İlişkilerde “turnusol testi”

İsrailli yetkililer ise Herzog’un ziyaretine yönelik resmi bir açıklama yapmadı. The Haaretz’e konuşan yetkililer, olası görüşmenin Türkiye-İsrail ilişkilerinde bir “turnosol testi” olacağını söyledi.

Bu ziyareti, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iyi niyetinin bir göstergesi olarak” yorumlayan yetkililer, “Cumhurbaşkanlığı seviyesinde bir görüşme kullanılabilir bir araç olur. Cumhurbaşkanı siyasiden ziyade sembolik bir figür. Bu kanaldan başlanabilir ve daha sonra yavaş bir tempoda gelişmeler ve uygulamalar incelenebilir” dedi.

Gazeteye konuşan bir başka yetkili ise İstanbul’daki Çamlıca Kulesi’nde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Üsküdar’daki evini fotoğrafladıkları gerekçesiyle “siyasi veya askeri casusluk” suçlamasıyla tutuklanan ve daha sonra serbest bırakılan İsrail vatandaşı Natali ve Mordy Oknin çiftini hatırlattı. Bu olayı örnek gösteren yetkili, “Erdoğan son attığı adımlarla ciddiyetini ortaya koydu” diye konuştu.

Uluslararası İlişkiler Uzmanı Dr. Selin Nasi de “Türkiye ile İsrail arasında ‘beyaz sayfa’ mı açılıyor?” sorusunu Medyascope özel yayınında değerlendirmişti.

BAE’ye iadeyi ziyaret

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı şubat ayında bekleyen önemli dış politika adımlarından biri de Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ziyareti. 14-15 Şubat’taki temaslar, Veliaht Prens Muhammed bin Zayed’in 24 Kasım 2021’deki Ankara ziyaretine bir iadeyi ziyaret olacak. İki lider 24 Kasım’daki görüşmelerinin ardından dokuz farklı alanda anlaşma imzalamıştı.

Türkiye ve BAE arasındaki ilişkiler Arap Baharı’nın ardından kötüleşmeye başlamıştı. BAE’nin Suudi Arabistan’ın Katar’a uyguladığı ambargoya destek vermesi, 15 Temmuz darbe girişimi için finansal destek sağladığı iddiası ve organize suç örgütü lideri Sedat Peker’in BAE’de bulunmasıyla kriz doruğa tırmanmıştı.

Öte yandan Türkiye, BAE Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed’in danışmanlarından Muhammed Dahlan hakkında darbe girişimini finanse ettiği suçlamasıyla Uluslararası Polis Teşkilatı’na (INTERPOL) başvurmuş ve “kırmızı bülten” çıkarılmasını talep etmişti.

4,5 yıl aradan sonra Suudi Arabistan ziyareti

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Suudi gazeteci ve Washington Post yazarı Cemal Kaşıkçı’nın 2018’de İstanbul’daki Suudi Arabistan Başkonsolosluğu’nda öldürülmesinden bu yana ilk kez Riyad’ı ziyaret edecek.

Erdoğan ocak ayında yaptığı açıklamada Suudi Arabistan kralının ismini vermeden konuşmuş ve “Şu anda şubatta beni bekliyor. Söz verdi. Şubatta Suudi Arabistan’a ziyaretimi yapacağım” demişti.

ABD merkezli The Wall Street Journal (WSJ) gazetesinde yer alan “İran korkusuyla, ABD’nin Ortadoğu’da küçülen rolü rakiplerini bir araya getiriyor” adlı analizde, Türkiye ile Suudi Arabistan arasındaki ilişkilerin geleceğine de değinilmişti.

Makalede, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Veliaht Prens Muhammed bin Salman arasındaki olası görüşmenin iki ülke arasında gergin seyreden ilişkileri düzeltme şansı sağlayacağına dikkat çekilmiş ve şu iddiaya yer verilmişti:

“Prens Salman görüşme için Erdoğan’dan İstanbul’da öldürülen gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetinden bir daha asla bahsetmemesi ve Türk medyasının bu olayı derinlemesine araştırmayı bırakması için söz istiyor.”

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.