Ruşen Çakır yazdı: “Muhalefet ne kadar güçlü olursa Erdoğan’ın kazanma şansı daha da artar” mı sahiden?

21 Mayıs Cumartesi günü İstanbul Maltepe’de CHP bir miting düzenleyecek. Aynı tarihte Bursa’da yapılması planlanan miting, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun bazı cezalarının Yargıtay tarafından onanması nedeniyle İstanbul’a kaydırıldı. Mitingle ilgili akla gelen bazı sorular şöyle:

  1. Siyasi iktidar bir bahaneyle mitinge izin vermemeye kalkar mı?
  2. Böyle bir şey olursa CHP’nin (ve diğer muhalefet aktörlerinin) tavrı ne olur?
  3. Mitinge CHP dışındaki muhalefet partileri ve onlara destek veren vatandaşlar da katılmak ister mi, katılır mı?
  4. Miting 2017’deki “Adalet Yürüyüşü” ve onun noktalandığı Maltepe Mitingi gibi büyük bir etki yaratır mı?
  5. Mitingin devamı nasıl gelir?

Erdoğan’ın istediği muhalefet türü

İlk ikisi tabii ki normal şartlarda asla sorulmaması gereken sorular. Fakat hukuk devletinden herhangi bir izin kalmadığı ülkemizde Erdoğan ve ortakları seçime doğru baskı rejimini daha da ağırlaştıracaklarını saklamıyorlar. Gezi davası ve Kaftancıoğlu olayı bunun ilk akla gelen örnekleri. Bu arada ilginç ve garip bir yaklaşım göze çarpıyor: Bazı kişiler miting ne kadar başarılı olursa Erdoğan’ın o kadar memnun olacağını ileri sürüyorlar.

Bu yaklaşımı ele almadan önce bazı tespitler yapmaya çalışalım:

  1. Erdoğan ileriye yönelik herhangi bir vaatte bulunma şansını uzun bir zamandır kaybetti. Bu nedenle muhalefet tabanınından ve yeni seçmenlerden oy alabilmesi çok zor;
  2. Dolayısıyla Erdoğan’ın seçimleri yeniden kazanabilmesi için esas olarak kendisine daha önce oy vermiş kitleleri muhafaza edebilmesi şart;
  3. Bunun için hem yeni kopuşları engellemesi, hem de daha önce kopmuş olanları geri kazanabilmesi gerekiyor;
  4. Fakat ekonomik kriz nedeniyle onlara da pek bir şey vaat edemiyor. Üstelik gelecek seçimleri kaybedeceği algısı kendi tabanındaki çözülmeyi hızlandırıyor;
  5. Geriye kalan belki de yegane seçenek “Ben kaybedersem siz de kaybedersiniz” diyerek tabanına kendisiyle kader birliği içinde olmayı dayatmak;
  6. Bu nedenle muhalefetin kendi tabanında zaten bir şekilde var olan kaygı ve endişeleri kızıştırmasını temenni ediyor ve elinden geldiği ölçüde bunu tahrik etmeye çalışıyor.

Hedefi şaşırma ihtimali

İşte yukarıda sözünü ettiğimiz yaklaşımın sahipleri 21 Mayıs Maltepe Mitingi’ne kuşkuyla yaklaşırken büyük ölçüde bu önermeleri kendilerine dayanak alıyorlar. Ancak ihmal ettikleri çok önemli bazı hususlar var. Örneğin:

  1. Söz konusu mitingin ana motifilerinin, Kaftancıoğlu olayı ve iktidarın muhalefeti yargının vesayeti altına alma çabaları olacağı ortada. Dolayısıyla bu bazılarının sandığı gibi esas olarak bir “saldırı” değil “savunma” mitingi olacak.
  2. Baskıya karşı her savunma faaliyeti muhakkak bir “meydan okuyuş”u da içerir ama burada meydan okunan Erdoğan’a oy veren vatandaşlar değil, Erdoğan’ın kendisi ve ona kayıtsız şartsız tabi olan yargı kurumları, mensupları, bürokratlar vs.
  3. Kuşkusuz muhalefet aktörlerinin hedefi şaşırma ihtimali var, fakat yakın zamanda bu konuda çok vahim hatalar yapılmadı. Kaldı ki yanlış yapma ihtimalinden kaçınmanın tek yolu hiçbir şey yapmamak olamaz.

Yine pirinç ve bulgur hesabı

Daha önemli olan husus ise, en son Ekrem İmamoğlu olayında karşımıza çıkan o meşhur “Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olma” atasözü. Son dönemde muhalefet çevrelerinde baskın olan eğilim ne yapıp edip Erdoğan’dan kopmaya meyilli “kararsız” seçmeni kazanmak. İlk bakışta bu çok anlaşılır bir tutum. Fakat bunu sadece ve sadece onların suyuna giderek yapmaya çalışılması halinde hiçbir sonuç elde edebilmeleri mümkün gözükmüyor. Esas olarak onlara Erdoğan’ı seçerek yanlış yapmış olduklarını ve “doğru”nun ne olduğunu anlatmaları gerekiyor.

Öte yandan İmamoğlu olayında yaşadığımız gibi, kendi tabanını cepte görüp bütün enerjisini “öteki”ni kazanmaya harcayan ve bu uğurda akla zarar yöntemlere başvuranların eldekini kaybetme riski de var.

Muhalefet eğer önümüzdeki seçimlerde sahiden başarılı olmak istiyorsa Erdoğan’dan kopmayı düşünenlere kendisinin sahici, ülkeyi yönetmeye aday ve hazır bir güç olduğunu göstermeli. Yani Erdoğan’dan kopmayı düşünenlere, “Erdoğan kaybederse siz de kaybetmiş olmayacaksınız”, hatta daha da ileri giderek “Erdoğan kaybederse siz de kazanacaksınız” diye inandırıcı bir şekilde hitap edebilmeleri yeterli olacaktır.

Fakat karşı saflardakilere seslenebilmek için muhalefetin öncelikle kendi saflarını sıklaştırması gerekiyor.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.