Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Seren Selvin Korkmaz yazdı: İktidarın hedefi Kaftancıoğlu mu?

13 Ocak 2018’de İstanbul İl Başkanlığı için yarışırken “Ben İstanbul’u, haramilerin saltanatından kurtarmaya adayım” demişti Kaftancıoğlu. Öyle de yaptı. Tarihler 31 Mart ve 23 Haziran 2019’u gösterdiğinde İstanbul’u bir değil iki kez alan ekipte kilit rolü üsteniliyordu. “Yenilmez” denilen iktidarın çöküşüne giden süreç ve ülke geneline yayılan “değişim” umudunun kapısı İstanbul zaferiyle açılmıştı. Muhalefet için iktidar yolu, AKP içinse çöküşe giden sürecin işaret fişeğiydi bu durum. Haliyle, tabloyu tersine çevirmek için bu zaferin mimarları hedef alınacaktı. Kaftancıoğlu dişli bir rakip ama belki de “kolay lokmaydı” iktidar için. Oysa ne kadar yanıldıklarını siyasi yelpazenin her alanından gelen sahipleniş ve Kaftancıoğlu’nun yanında kenetlenen bir Cumhuriyet Halk Partisi göstermiş oldu. “Canan” hiç kolay lokma değildi.

Geçtiğimiz haftalarda AKP’de siyaset yapmış, siyasi yelpazenin sağında duran bir isimle sohbetim sırasında İstanbul seçimlerinde Kaftancıoğlu’nun elindeki ıslak imzalı tutanakları göstermesinin o günkü etkisinden bahsediyordu. Siyaseten kendisine oldukça uzak bir ismin başarısını ve sakinliğini takdir ediyordu. Oysa iktidar Kaftancıoğlu’nun tam da siyasi çizgisinden dolayı bu sahipleniş ve takdiri göremeyeceğini hesaplıyordu. Nitekim Kaftancıoğlu’na gelen destek açıklamaları, iktidarın hesaplarının artık tutmadığını ve Türkiye’nin bambaşka bir düzlemde yol aldığını bizlere göstermiş oldu. İktidarın hedef aldığı bu değişime yüz tutan iklimdir.

Kaftancıoğlu sadece bir siyasi figür olarak değil, hayatını yaşayış biçimiyle, sivil toplum ve insanlarla kurduğu ilişkiyle tipik bir siyasetçiden oldukça uzak. Toplumun dertlerini kucaklayan, güvencesizlere yönelik politikalarıyla, dinamik örgütlenme modeliyle CHP’yi İstanbul’da birinci parti konumuna taşıyan Kaftancıoğlu’nun tarz-ı siyaseti iktidar için büyük bir tehdit. AKP başkanlık sistemiyle aktif, dinamik parti örgütlenmesini yitirmiş durumda. Seçmeniyle bağ kuran, Refah Partisi’nin güçlü taban örgütlenmesi modelini miras alan iktidar partisi, bu konuda tahtını İstanbul’da Kaftancıoğlu’na kaptırdı. CHP İstanbul’da yıllar sonra kent yoksullarına erişebildi. İktidarın hedef aldığı CHP’nin yenilenen, dinamik örgütlenmesidir.

Pandemi öncesinde, “güvencesizler” söylemi henüz popüler değilken, Kaftancıoğlu meselenin toplumun esas yarası olduğunu fark etmişti ki motor kuryeler ve ev işçileri ile bir araya geliyordu. Popülerliğin değil perde arkasındaki takım çalışmasının gücüne inanıyordu. Meseleler popülerleştikçe gündemine alan siyasilerin aksine o dertlerin çözümüne odaklanıyordu. Çünkü, Kaftancıoğlu tam da toplumun bu yaralarını deneyimlemiş birisi. Bir mahkeme savunmasında yoksul bir ailede büyüdüğünü ifade ettikten sonra şunları söylüyor:

“Bana ve benim gibilere dayatılan hayattan kurtulmanın tek yolunun okumak ve mücadele etmek gerçeğiyle çok erken yaşta yüzleştim.” Kaftancıoğlu, iktidarın yok etmeye çalıştığı bir Türkiye hikayesinin, cumhuriyet tahayyülünün parçası. Okuyarak, çalışarak ve mücadele ederek hayata tutunanların bir benzeri. Kayırma ile, rant ile elde edilenlere, emeğin hiçe sayıldığı, kısa yoldan köşeyi dönmenin hesaplandığı anlayışa ise oldukça yabancı. Haliyle iktidarın hedef aldığı bu Türkiye hikayesidir, toplumun dertlerini kucaklayan siyaset tarzıdır.

Kaftancıoğlu aynı zamanda değişen, dönüşen artık AKP’nin kutuplaştırma politikalarına pek de uymayan CHP’nin simgelerinden. Türkiye’nin geleceği için “parlamenter sisteme geçiş” vaadi ile siyasi yelpazenin farklı uçlarında konumlanan partileri bir araya getiren, ulaşamadığı kesimlere ulaşan, Diyarbakır’da da Trabzon’da da kendini yeniden var eden CHP, AKP için büyük bir tehdit. Haliyle, AKP’nin hedef aldığı bu değişimin mimarları ve sembol isimleridir.

Türkiye’de siyasetin merkezi kuvvetleniyor. Merkezin sağında ve solunda oluşacak güçlü bloklardan birinin potansiyel liderlerinden Kaftancıoğlu. Sol, sosyal-demokrat siyasetin yakın gelecekteki liderlik potansiyeli en yüksek isimlerden… Hal böyle olunca iktidar şimdiden merkezin solunda kuvvetlenecek bir figürün ve CHP’nin önünü kesmek istiyor.

Daha evvel “iktidarın hayatta kalma stratejileri” başlıklı yazımda detaylıca aktardığım gibi mevcut iktidarın hareket alanı oldukça sınırlı. Otoriter bir rejimde iktidar her geçen gün kan kaybederken ve ekonomik kriz derinleşirken iktidarın önünde üç seçenek var: 1) sadakati yönetmek yani kendine bağlı seçmeni, bürokratları, iş insanlarını ve parti elitlerinin çeşitli taktiklerle partiye bağlı kalmalarını sağlamak 2) algıyı yönetmek yani yeni krizler yaratıp krizi çözen taraf olarak konumlanmak 3) şahinleşmek yani baskıyı artırmak.

İktidar şahinleşme işaretlerini bir süredir veriyordu. Abdülhamit Gül, Lütfi Elvan, Naci Ağbal gibi “ılımlı” isimlerin tasfiyesi de Gezi kararları da bu sürecin bir parçasıydı. Kamuoyunda tanınan sembol isimlerin “cezalandırılması” tüm muhalefete “korku” salmak için kullanılacak  bir yöntem. Seçim yaklaşırken, “güvenlik” temelli söylemler ve “krize, baskıya” dayalı siyaset iktidarın elindeki tek kart. Böylece hem muhalefeti sindirmeyi hem de kutuplaşmayı alevlendirerek muhalefeti bölmeyi hedefliyor. Yani iktidarın Kaftancıoğlu kararındaki gibi hamleleri ile hedef aldığı bütün muhalefet bloğunun iktidar yürüyüşüdür.

İktidar partisi iyi biliyor ki “İstanbul’u alan Türkiye’yi alır, İstanbul’u kaybeden Türkiye’yi kaybeder.” Tam da bu yüzden İstanbul’un kaybı iktidar için bir hınç ve gurur meselesi oldu.

Canan Kaftancıoğlu, Buğra Kavuncu, Ekrem İmamoğlu gibi sürecin taşıyıcısı isimler yargı üzerinden hedef alındı, alınmaya devam ediliyor.  İstanbul’un siyasi ve sembolik önemine yıllardır yatırım yapan iktidarın hedefi İstanbul’dan başlayan umut dalgasını ve “AKP yenilebilir” algısını yok etmektir.

Kaftancıoğlu’nun İstanbul modeli ile ortaya koyduğu seçim güvenliğine ilişkin tedbirler 2023 seçimlerinde de kilit öneme sahip olacak. Seçim yasasındaki değişikliklerle birlikte daha da kritik hale gelen seçim güvenliği meselesi muhalefet için oldukça önemli. Kaftancıoğlu’nun süreç dışına itilmesi ile iktidar bu modelin de ülke geneline yayılmasının önüne geçmek ister. Kaftancıoğlu’nun “İstanbul’dan Türkiye’ye Tek Yön İktidar” sloganıyla işaret ettiği süreci baltalamak ister.

Tüm bu tabloda, iktidarın hedefi yalnızca Kaftancıoğlu değil Kaftancıoğlu’nun temsil ettiği değişim, umut ve siyaset tarzıdır. Hepimizin ortak geleceği için atılan yapıcı ve demokratik adımlardır. Tam da bu yüzden Kaftancıoğlu’nu sahiplenmek ülkenin geleceğini ve ortak evimiz olan Türkiye’yi sahiplenmektir. Öte yandan fikirleri ve siyasi çizgileri sebebiyle cezaevinde tutulan pek çok siyasetçinin de maruz kaldığı haksızlığı bir kez daha hatırlamak ve hatırlatmak gerekiyor. Otoriterliğe verilen her taviz bir sonraki adımı beraberinde getiriyor.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.