Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Seren Selvin Korkmaz yazdı: İktidarın hayatta kalma stratejisi

Türkiye zorlu bir süreçten geçiyor. Ülkenin dört bir yanından adalet talepleri yükselirken, ekonomik krizin yarattığı tahribat da giderek belirginleşiyor. Açlık, yoksulluk ve geçim sıkıntısını hiçbir siyasi ideoloji bastıramıyor. Son günlerde ülkeyi ortaklaştıran başka bir mesele ise yüksek faturalar oldu. Her kesimden insan yüksek faturalardan dert yanıyor, ödemekte güçlük çekiyor. Tüm bu tabloda iktidarın ayakta kalması giderek zorlaşıyor. Üstelik sadakate dayalı mevcut Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi krizlere çözüm üretmekte sınıfta kaldı. İktidar birtakım stratejiler ile hayatta kalmanın yollarını arıyor. Peki, bu stratejiler neler olabilir?

1)Sadakati yönetmek: Türkiye bir süredir hem kabinede hem de önemli kurumlarda isim değişikliklerine şahit oluyor. Erdoğan geçtiğimiz günlerde “gerekirse kabinede yeni değişiklikler yapabiliriz” diyerek kimsenin yerinin garanti olmadığına da işaret etti. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denge-denetleme mekanizmalarından yoksun, sadakate dayalı bir sistem. Siyasi rekabeti düzenleyen normlar kurumsallığını yitirir, rejim sadakate dayalı ilişki ağlarıyla beslenirse rejimi ayakta tutmak da yöneticinin “Makyavelist” taktiklerine kalıyor. Siyaset bilimci Xavier Marquez’e göre bu taktikler: Bağımlılık, suç ortaklığı ve ayrıştırma olarak kategorize edilebilir. Sadakate dayalı bu yönetimlerde bağımlılık, devlet kaynaklarının mükafat olarak dağıtılması ile, keyfi atamalar ve azletmeler ile, sık sık değişen pozisyonlar ve tenzili rütbeler ile, örtüşen çıkarlar yaratmakla sağlanıyor. Suç ortaklığı, destekçilerin yasadışı yöntemlerle zenginleşmesine izin verilmesi, güvenlik güçlerinin zulüm yapmasına göz yumulması veya güçlü şahsiyetler hakkında bilgi/malzeme toplanmasıyla sağlanabilir. Bir başka deyişle “devletin yozlaşması” ile. Ayrıştırma, çeşitli gruplar tamamen himaye edilemiyorsa aralarında çıkar çatışmaları yaratmakla, yetki ve sorumlulukları çatışan birden fazla grubun oluşturulması ve bunlarla ayrı ayrı kurulan ilişkilerle sağlanır. Yani “iktidarın hizipleşmesi” ile. İktidar önümüzdeki süreçte sadakati yönetmek için bu üç taktiğe de daha çok sarılacak. Ancak, iktisadi kriz ve Millet İttifakı’nın iktidar alternatifi olarak konumlanmaya başlaması iktidarın sadakate dayalı çarklarını bozuyor. Kılıçdaroğlu’nun bürokratlara seslenişi gibi hamleler de iktidarın kurduğu denklemde önemli gedikler açıyor.

2)Algıyı yönetmek: İktidarın gemisi su aldıkça, kardan pay dağıtması zorlaştıkça, ekonomik krizin gerçekliği her haneye ulaştıkça iktidar algı yönetimine daha çok bel bağlayacak. Kontrolünde olan medya organlarıyla ve popülist siyaset tarzıyla “krizi çözen” taraf olarak kendini konumlamaya çalışacak. Zamlı tarifler üzerinden indirimler, doların 18’den 13’e inmesi ile zafer havası estirilmesi gibi hamleler ile seçmenine “sorun varsa yine biz çözeriz” mesajı verecek. Öte yandan, “muhalefet iktidara gelirse kazanımlarınızı kaybedersiniz” mesajı ile rövanş korkusu salınacak. Algı yönetiminde artık denge-denetlemeden, farklı seslerin yokluğundan mustarip iktidarı kurtaracak tek şey Erdoğan’ın mahareti ve muhalefetin tuzağa düşmesi. Erdoğan’ın ise taşıdığı yük ağırlaşıyor, oyun alanı daralıyor.

3) Şahinleşmek: Ekonomik ve siyasal krizin her geçen gün derinleştiği bu tabloda, otoriter bir yönetimin elinde iki seçenek olabilir. Ya krizi atlatmak için gerginliği azaltacak, birtakım iyileştirmeler yapacak reform politikaları uygulamak ya da baskıyı daha da artırmak. O’Donnell ve Schmitter’in terminolojisini kullanacak olursak “güvercinleşmek” veya “şahinleşmek”. Demokratik normlardan gittikçe uzaklaşan ve sistem değişikliği ile ülke yönetimini “sadakat” ekseninde yeniden kurgulayan iktidarın reform hamlesi pek mümkün değil. Abdülhamit Gül, Lütfi Elvan, Naci Ağbal gibi “ılımlı” isimlerin tasfiyesi de bu sürece işaret ediyor. İktidar, sorunlara çözüm üretemedikçe şahinleşmeyi tercih ediyor. Haliyle, krizden ve kaostan beslenen popülist siyaset tarzını devam ettirmek için toplumdaki kutuplaşmayı artıracak; seçim kazanmak içinse muhalefeti bölüp paralize edecek her hamleyi kullanacaktır. Muhalefetin ayrı ittifaklar halinde seçime gitme hamlesine karşın iki ittifakın ortak aday çıkmaması için iktidar büyük çaba sarf edecektir. Özellikle, HDP’ye yönelik operasyonlar, kapatma davasında yaşanacak gelişmeler ve söylemler ile bilinen “kutuplaşma” oyunu yine devreye sokulabilir. Medyadaki, sanat dünyasındaki sembol isimlerin hedef alınması da bu sürecin bir parçası.

İktidarın sistem krizine bağlı olarak ekonomik ve siyasal krizi derinleştikçe oyun alanı daralıyor. İktidarın hamleleri de stratejisi de belli ve sınırlı. En büyük dayanağı ise Erdoğan’ın siyasi maharetleri. Ancak, Erdoğan’ın karşında artık birden fazla güçlü siyasal aktör kapsayıcılığı ve temsil oranı daha geniş bir muhalefet bloğu var. Muhalefetin moral üstünlüğünü eline alması ve siyaseti iktidarın bildiği alanın dışına çıkarması iktidarın hayatta kalma stratejilerini boşa düşürecektir.

Seren Selvin Korkmaz’ın önceki yazıları:

Muhalefetin seçim ittifakları nasıl genişler?

Siyasetsizlik siyasetin sonunu getirir

İktidara can suyu – Yine, yeniden kutuplaşma

Millet İttifakı iktidarın tuzağına düşer mi?

Muhalefet, Rus ruleti oynar mı?

Ülkenin çıkışı nerede?

Kılıçdaroğlu’nun adaylığı muhalefetin geçiş süreci formülü mü?

Kadınların seçilme hakkı sahiden var mı?

İktidar ne zaman kaybeder, muhalefet ne zaman kazanır?

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.