Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Seren Selvin Korkmaz yazdı: Muhalefetin seçim ittifakları nasıl genişler?

Türkiye’de seçim tarihi yaklaştıkça ittifaklar da şekilleniyor. Mevcut tabloda Millet İttifakı’nın DEVA ve Gelecek partileri ile genişlemesi; HDP, TİP ve diğer sol partilerin de yeni bir ittifakla seçime girmesi bekleniyor. Muhalefet kanadındaki bu eğilim, seçime giderken önemli avantajlar barındırıyor. Eğer her iki ittifak tek bir cumhurbaşkanı adayı ile seçime giderse hem cumhurbaşkanlığının hem de parlamento çoğunluğunun alınması için önemli bir adım atılmış olacak. Öte yandan siyasi çizgileri bakımından birbirinden oldukça ayrışan geniş muhalefet bloğu farklı ittifaklar içinde politikalarını daha etkin bir şekilde sürdürebilecek. Seçim ittifakları şekillenirken muhalefete yönelik eleştiriler devam ediyor.

Son yıllarda Türkiye’deki muhalefet partilerine en sık getirilen eleştirilerden biri siyasetin yalnızca seçimlere odaklı kurgulandığı, sandık dışındaki siyasal alanın daraltıldığı ve muhalefetin de bu oyunun bir parçası olması… Bu eleştirilerin haklılık payı olmakla birlikte, neredeyse her yıl sandığa giden bir ülkede siyasetin sandığa odaklanması ve muhalefet partilerinin enerjilerini seçim kazanmaya harcaması hayli doğal. Bu yazıda Türkiye gibi seçimli otoriter bir rejimde “seçimlere odaklı” bir siyasetin neden kaçınılmaz olduğunu ama bu durumda siyasetin yalnızca sandığa sıkışmaması için nasıl yeni bir siyasal alan kurulabileceğini anlatmaya çalışacağım.

Seçimli otoriter rejimlerde seçime odaklı strateji olmazsa olmaz ama yeterli değil. İktidar seçime giden süreçte toplumdaki ve muhalefet bloğundaki kutuplaşmayı artırmak için elinden geleni yapacak. Muhalefet seçmenini demoralize etmek, muhalefeti paralize etmek için her adımı atacak. Çünkü iktidar siyasetin alanını daraltmaktan besleniyor. Bunun karşısında muhalefetin karşı hamlesi siyasetin alanını genişletmek olmalı. Bu bakımdan, seçim atmosferine yavaş yavaş giriyor olmak muhalefet için önemli avantajlar barındırıyor. Seçimler Türkiye’de her gelenekten ve ideolojiden insanın en çok mobilize olduğu siyasal olay. Bu seçimler adil ve eşit şartlarda gerçekleşmiyor ve iktidarın lehine avantajlar barındırıyor olmasına rağmen temel hak ve özgürlüklerin kısıtlandığı bir ortamda hâlâ toplumun siyasal aidiyetini göstermesi, taleplerini dile getirmesi için en etkili araçlardan biri.

Hemen hemen her gün seçim konuşulan bir ülkede seçimleri odaktan çıkarmak zor. Ancak seçim odaklı stratejiyi sandıkla sınırlı görmeyip siyasete katılım mekanizmalarını güçlendirecek bir alana dönüştürmek muhalefete önemli avantajlar sağlar. Öte yandan demokrasiyi sandığa indirgeyen popülistlere karşı seçimlerin demokrasiyi güçlendiren bir araç olduğu da hatırlatılmış olur. Peki seçim ittifakları nasıl genişletilebilir?

1) Kötümser koridoru yıkarak: Türkiye’de seçime giden atmosferde siyasal partilerin içinde ve dışında mücadele edenlerin arasında bir kopukluk var. 

Siyasal partiler ve toplumsal muhalefet arasındaki diyaloğun daha da güçlenmesi gerekirken aradaki diyalog eksikliği “kötümser bir koridor” oluşturuyor. Bu koridorda eleştirilerin var olması oldukça sağlıklı iken koridorun tarafların yetersizlikleri ve karşılıklı suçlamalarla şekillenip, topluma umutsuzluk yayması söz konusu olabiliyor. Haliyle, bu koridor diyalogdan ziyade kopuşları besliyor. Oysa her iki alanda önemli bir birikim ve çaba var, bunun da seçimlere giderken taşıyıcı bir örgütlülüğe dönüşmesi gerekiyor. Böylece hem enerji doğru yere kanalize olmuş olur hem de en ufak bir olumsuzluğun keskin bir kutuplaşmaya, muhalefet içi kavgalara dönüşmesinin önüne geçilebilir. Burada büyük rol siyasi partilerin kapsayıcı diyalog kanalları kurmasına ve burada aktif ilişki yürütmesine düşüyor.

2) Sivil toplumla aktif iş birliği yaparak: Siyasal partilerin kuracağı seçim ittifaklarının dışında; seçim öncesi ve seçim sürecinde aktif görev yapabilecek sivil toplum ağlarının varlığı “umutsuz” ve “siyasal partilere mesafeli” kitleler için katalizör görevi görebilir. Ayrıca, bu kötümser koridorun umutlu bir diyalog ile örülmesi, enerjinin karşılıklı serzenişe değil kolektif bir çabaya harcanmasına olanak sağlayacaktır. Bu da demokrasi mücadelesini partiler üstü bir odağa taşıyabilir. Yine bu diyalog seçim güvenliği için de ittifaklar arası bir köprü niteliğinde, önemli bir fayda sağlayacaktır. Seçimin kazanılması halinde demokrasiye geçiş sürecine de sivil toplumun aktif katılımı için seçim öncesinden başlayan bir iş birliği modeli başlatılmış olur.

Örneğin 1998’de Slovakya seçimlerinde “Civic Campaign 98″ (OK’98) adlı inisiyatif siyasette aktif olmayan ama sivil toplumda yer alan pek çok kişiyi mobilize ederek seçim zaferinde önemli etki yaratmış. Bu grup siyasal partilerden bağımsız olarak muhalif adayları toplumun farklı kesimleri ile buluşturmuş. Adaylar ve kampanya çalışanları için eğitimler düzenlemiştir. Civic Campaign medyayı mümkün olduğunca etkin kullanıp, başkent dışında da aktif/bilinçli siyasi kampanyaların düzenlenmesi için katkıda bulunmuş. Seçim güvenliği konusunda eğitimler vermiş. Türkiye’de de “Oy ve Ötesi”, “İstanbul Gönüllüleri” tarzı oluşumların seçim süreçlerindeki katkısı oldukça değerliydi. Seçimlere hazırlanırken yeni ittifak dinamikleri çerçevesinde aktif işbirliği alanları genişletilebilir, yeni inisiyatifler oluşabilir.

3) Dinamik ve katılımcı kampanyalar yaratarak: Yine otoriter liderlere karşı muhalefetin seçim kazandığı ülkelerde gençleri mobilize edebilmek hayli önemli bir avantaj sağlamış. Türkiye’de de seçim 2023’te yapılırsa yaklaşık 6 milyon yeni genç seçmen sandığa gidecek. Sandığa yeni gidecek bu seçmen grubu yapılan araştırmalarda siyasete mesafeli olduklarını ve mevcut siyasal aktörlere güvenmediklerini ifade ediyorlar. Türkiye’de belki de bu sıkışmışlığın yarattığı etki ile son dönemlerde çeşitli gençlik örgütlenmeleri ortaya çıkmaya başladı. Gençler apolitik değiller ama siyaseti farklı kavramlarla ve farklı bir zeminde yeniden kurmaya çalışıyorlar. Gençleri siyasal partilere sembolik olarak dahil etmektense onların benimsediği yeni dil ve metotlara ayak uydurmak, onların süreçlere aktif katılımını sağlamak muhalefet partileri için de önemli bir kazanım olacaktır. Partilerin gençlik örgütleri dışında, gençleri siyasete dahil edebilecek yeni iletişim stratejileri ve kampanya metotları seçime giden süreçte gençlerle birlikte oluşturulmalı. Benzer şekilde Türkiye’deki en kuvvetli muhalefet hareketi olan kadın hareketi sembolik olarak birkaç kişinin adaylaştırılması yoluyla değil, taleplerini aktif katılımla siyasete yansıtabileceği mekanizmalar ile siyasete dahil edilmeli. Kadın hareketinin enerjisi ve örgütlülüğü seçim sürecinde dinamik ve aktif kampanyalara evrilebilir.

Türkiye muhalefeti çamurlu ve iktidar lehine eğimli bir sahada zorlu bir sınav veriyor. Ancak, ittifak görüşmeleri ve seçim odaklı stratejiye farklı bir açıdan bakmak, toplumsal talepleri karşılarken ittifaklara da yeni enerji sağlamak mümkün. Önümüzdeki seçim Türkiye için kader seçimi olacak. Siyasal muhalefet ve toplumsal muhalefet arasında kopukluğun giderilmesi bu süreçte oldukça faydalı olacaktır. Bu diyalog mekanizmaları ile enerji Türkiye’nin demokratikleşmesi için gereken ortak mücadeleye yoğunlaşabilir.

Seren Selvin Korkmaz’ın önceki yazıları:

Siyasetsizlik siyasetin sonunu getirir

İktidara can suyu – Yine, yeniden kutuplaşma

Millet İttifakı iktidarın tuzağına düşer mi?

Muhalefet, Rus ruleti oynar mı?

Ülkenin çıkışı nerede?

Kılıçdaroğlu’nun adaylığı muhalefetin geçiş süreci formülü mü?

Kadınların seçilme hakkı sahiden var mı?

İktidar ne zaman kaybeder, muhalefet ne zaman kazanır?

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.