Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Cengiz Özdemir yazdı: Kendi ülkesinde gezgin olamamak

Uzun bir bayram tatili sonunda nihayet bu hafta sonu şehre dönüşler başladı. Bu bayram tatillerinde Instagram, Facebook gibi sosyal medya platformları adeta “yıkıldı”. İstanbul ve diğer büyük şehirler bir sel olup Ege ve Akdeniz başta olmak üzere tüm Küçük Asya’ya 10 günlük bir sefere çıktı. Yenildi, içildi, eğlenildi, ritüeller tamamlandı ve geri dönülecek. Uzun bayram tatilleri özellikle tatil süresi kısıtlı çalışan kesimler için adeta bir nefes alma zamanı oluyor. Tabii kalabalıktan kaçarken, örneğin Uzungöl’de on kilometreye varan araç kuyruklarına yakalanıp saatlerce çile çekmek de var. Bunlar da işin cilveleri. 

Bendeniz en son 2018 yılında on günlük bayram tatilinde Bodrum’a gittim ve bir daha bayramlarda tatile gitmemek yönünde büyük bir yemin ettim. Tabii böyle bir tutum almanın maddi zemini var. Öncelikle zamanım bol, yani çalışsam da keyfe keder. Yılın istediğim anında kimseden izin almadan tatile çıkabilirim. Bu açıdan seçme şansım var. Bu nedenle böyle yeminler edebiliyorum. Elbette herkes benim kadar şanslı değil. 

Tatil olgusu sosyal medya aracılığı ile uzun süredir bir gösteri alanına dönüştü. Yenilenler, içilenler, giyilenler, mekanlar paylaşılıyor. Bu paylaşımlar orada olabilme halini gösteren bir güç gösterisine dönüyor. Tarihi mekanlar kendisinin kıymetinden ziyade, ziyaret edenin podyumu olmaktan öte geçmiyor. Mekanın kendisi değil, orada var olma kudreti önemli olan. Bu izleyende bir eksiklik, izletende bir kudret gösterisine dönüşebiliyor. Böyle böyle mekanlar “trendtopic” oldukları ölçüde muteber oluyorlar. 

Son derece sınırlı bir bilgiyle yapılan bu tatillerden geriye birkaç post dışında bir şey kalmıyor. Ben bu meselede John Freely’e büyük hayranlık beslerim. 1960’larda geldiği Türkiye’yi karış karış gezip yığınla kitap okuyarak bu toprakları çoğumuzdan daha çok benimsemiş, öğrenmiş, gezmiş, içselleştirmiş ve yazmıştır. Aynı şekilde Cevat Şakir, aynı şekilde Azra Erhat vs vs. Bu insanlar yaşadıkları toprakları bir ömür boyunca merak edip aşk ile gezmişler, gezdiklerini yazarak paylaşmış ve geriye birbirinden güzel eserler bırakmışlardır. Cevat Şakir olmasaydı Mavi Yolculuk dediğimiz rota (bugün epey turistik ve ticari olsa da) var olur muydu bilemeyiz. John Freely olmasaydı Batı Anadolu kıyılarını, Odysseus’un gizemli seyahatlerini, İstanbul’un bilinmeyen köşelerini ya hiç bilmeyecek ya da çok geç fark edecektik. Bu insanlar bize gezmenin zevkini aşıladılar, onlar sayesinde ülkemize farklı bir gözle bakmayı öğrendik.  

Kendi ülkesinde turist olma hali kitle turizminin insanlara dayattığı bir zaruret gibi görünse de aslında tam olarak öyle değil. Bugün dünyanın her yerindeki her türlü bilgiye ulaşmak mümkün. Bir tatil yöresine gitmeden önce bavulu hazırlamaya ayırdığınız zamanın yarısını internette yahut gezi rehberlerine ayırsanız gideceğiniz yerle ilgili çok kıymetli bilgilere ulaşmanız işten bile değil. Bu bilgiler sayesinde önünden geçtiğiniz bir caminin, bir antik kentin, bir lahitin hikayesini öğrenir, oraları daha bir sevip sahiplenebilirsiniz. Çünkü insan bildiği şeyi sever, ona sahip çıkar. Kendi ülkesinde turist olma halinden gezgin olma haline ancak kendi ülkesini merak ederek ulaşabiliriz. Böylece tatil anılarımız birkaç Instagram postuna sıkışıp kalmaz, unutulmaz bir aidiyet duygusuna dönüşme potansiyeline dönüşür. Bunun için biraz merak ve gayret yeterlidir. 

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.