Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Şebnem Yardımcı Geyikçi yazdı: Neden muhalefetin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu olmalı?

Bugüne kadar adaylık üzerine yapılan birçok tartışmada isim söylemekten çekinildiğini söylemek yanlış olmayacaktır. Bunun birçok nedeni olabilir. Bu nedenlerinden biri muhalefette oluşacak bir tartışmanın muhalefeti zedelemesi endişesiydi. Fakat bugün öyle bir noktaya geldik ki bu ülkenin geleceği için kaygı duyan herkesin sorumluluk alıp düşündüklerini dile getirmesi gerekiyor. Bugüne kadar birçok yazımda bu seçimin Türkiye tarihinin belki de en önemli seçimi olduğunu ve iktidarın devam etmesi durumunda artık demokratik özellikleri, rekabetçi özellikleri kalmayan çok daha otoriterleşen bir rejime döneceğimizi belirtmiştim. Ve doğru aday tarifini dinamik, herkese konuşabilen, Türkiye’nin dönüşümü gibi önemli bir görevi üstlenebilecek ama en önemlisi kazanacak aday olarak tanımlamıştım. Ve bu adayın Ekrem İmamoğlu olduğunu düşünüyorum.

Bugün ne yazık ki hem CHP hem de muhalefetin geneli İmamoğlu ismini arka planda tutmayı tercih ediyor. Bunun sebeplerini başka bir yazımda dile getirmiştim. Fakat CHP’nin bunu yapmasının en önemli nedeni Kılıçdaroğlu’nun olası adaylığı ve partinin kendi genel başkanını aday olarak görmek istemesinden kaynaklanıyor. Kılıçdaroğlu’nun bugün geldiğimiz noktada muhalefete yaptığı katkı yok sayılamayacak kadar kıymetli. Birçok farklı yazıda bunu ben de kaleme aldım. Fakat ne kadar ülkeye demokrasiyi hediye etmek, tekrar demokrasiye dönüp siyaseti bırakmak gibi idealleri temsil etse de içinde bulunduğumuz durumda hiç kimsenin risk almaya veya bir denemeye ihtiyacı yok. Kılıçdaroğlu bugün muhalefetin hamisi konumunda, Altılı Masa’nın en önemli mimarlarından, yerel seçimdeki başarıda çok önemli roller oynadı fakat bu seçimi kazanma ihtimali çok daha yüksek olan, süreci çok daha başarılı yürütebilecek bir aday varken kendi isminde bu kadar ısrarcı olmasına anlam vermekte zorlanıyorum. Birçok defa kendini geri planda tutabilmiş, ülkenin çıkarlarını kişisel çıkarlarının önüne koymuş bir ismin bunu yapması daha da şaşırtıcı. Hele ki Kılıçdaroğlu’nun adaylığı tartışmasının yapılmasından bile rahatsız olunmasını kabul edemiyorum. Türkiye’ye demokrasiyi tekrar getirme vaadiyle ortaya çıkan bir aktörün her şeyden önce bu tür tartışmalara açık olması gerekiyor. Kendisi değil çevresinden kaynaklanıyor bahanesi de en fenası çünkü çevresini bu isimler sardı ise kazanması durumunda bile bu susturma telaşı herkesi korkutmalı.

Neden İmamoğlu?

Türkiye çoktan seçim sürecine girmiş durumda. Önümüzde yedi ay gibi çok kısa bir süre var, hatta belki seçimlerin biraz öne alınması ile bu süre daha da kısalabilir. Son dönemde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çıkışları, verdiği sözler, sürecin düşünüldüğü kadar rahat geçmeyeceğini gösteriyor. Bu da zaten beklentiler doğrultusunda. Rekabetçi otoriter rejimlerde devletin bütün kaynaklarını kullanan, anaakım medyayı kontrol eden, muhalefeti susturma araçlarına sahip bir aktörle mücadele etmek tabii ki çok zor. Bütün bunların üzerine lider olarak Erdoğan’ın ne kadar etkin bir isim olduğunu söylemek bile anlamsız. Böyle bir tabloda zaten yıllarca Erdoğan ile mücadele etmiş, birçok seçimde farklı vesileler ile onunla rekabete girmiş ve kaybetmiş bir ismin yani Kılıçdaroğlu’nun aday olması kimseye değişim sinyali vermeyecektir. Hele ki artık bu tabloyu görmekten sıkılmış gençlere.

Süreci daha dinamik, tartışmaları kendi lehine çevirecek ve söyleyecek yeni şeyleri olan ve bu söyleyeceklerine inandırma kapasitesine sahip bir isim ile gidilmeli. İlk defa muhalefetin elinde böyle bir isim var.

Ekrem İmamoğlu İstanbul gibi mega bir kenti yönetme hakkını iki defa seçime girip iki defa kazandı. Bütün baskıya rağmen her iki seçim sürecinde de kişisel çatışmadan ziyade herkesi temsil etme, güzel bir gelecek ve herkes için İstanbul yaklaşımı ile kazandı. Haksız yere ilk seçimler iptal edilince yılmadan, usanmadan, vazgeçmeden aynı süreci aynı kararlılıkla tekrar taşıdı ve tekrar kazandı. Tabii ki bütün bunlar bir ekip olarak yapıldı ve tek bir kişiye mal etmek yanlış. Ama bu idealin doğru yüzü olarak dinamizmi ile sürece liderlik edebildi.

Seçildikten sonra kaynaklarına, birçok hakkına, belediyenin malına ve yetkilerine el konulmasına rağmen kaynak yaratmayı bildi. Bütün engellemelere rağmen mega bir kenti bugüne kadar başarı ile yönettiğini ve birçok projeyi hayata geçirdiğini görüyoruz. Bunun dışında şu anda yürüttüğüm bir araştırmanın parçası olarak da incelediğim dış ilişkilerde günümüzün ideallerini kapsayan gelecek umudu veren bir yaklaşıma sahip. İmamoğlu; iklim değişikliği, kadınlar, gençler ve katılımcılık konularını ön plana çıkararak uluslararası alanda da aktif bir aktör olarak ortaya çıkıyor. Türkiye’nin değişen dünyanın bir parçası olabilmesi bu vizyonu taşıyabilecek isimlerle mümkün ve İmamoğlu’nun dış ilişkiler stratejisi bu vizyona dair de umut veriyor.

Ama bütün bunlardan önemli olan İmamoğlu’nun toplumun farklı kesimlerine konuşabilme becerisi. Yaşlı, genç, kadın, çocuk, dindar, seküler, milliyetçi, Kürt, liberal toplumun farklı gruplarına aynı anda hitap edebilen tek isim İmamoğlu. Bunu görmek için yaptığı gezilerin videolarını izlemeniz yeterli. Karadeniz turunda yaşanan iletişim hatası sonrasında yaptığı açıklamalar ya da bazı kriz anlarında takındığı tutumlara yönelik eleştirilerin haklılık payı olsa da şu anda içinde bulunduğumuz durum bütün bunlardan çok daha ciddi ve kritik. Dolayısıyla bu tür hataları ön plana çıkarmanın kimseye faydası yok. İlk defa muhalefetin elinde çok güçlü, iddialı bir aday var. Onu sahiplenmek ve ön plana çıkarmak yerine eleştirmek içinde bulunduğumuz durumun ne kadar tehlikeli olduğunu görmemek anlamına geliyor. Ve unutmamak lazım ki İmamoğlu isminin arka plana itilmesi hem CHP içi dengelerin hem de muhalefet partileri arasındaki siyasi rekabetin de ürünü. Türkiye demokrasisi için samimi mücadele eden herkesin bütün bu çıkar çatışmalarını bir kenara bırakıp kazanacak adayın arkasında durması gereken bir zamandayız. Demokratikleşme çalışmalarında elitlerin rolünden tam da kast edilen bu. Önümüzdeki kısıtlı süre içerisinde umarım siyasi elitler bu rolün önemini kavrayıp bu bilinçle hareket eder. Aksi takdirde ekonomik ve toplumsal krizlere rağmen iktidar yeniden muvaffak olabilir.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.