Zavallı muhalif seçmenin başına gelenler pişmiş tavuğun başına gelmedi. “Şahsım Rejimi”yle uğraşırken şimdi bir de başımıza “Bahtım Rejimi” çıktı. Kemal Bey bahtını nasıl da değiştirdiğini hepimize göstermek istiyor ama şansını fazla zorluyor. Seçimi kaybetme travması Kemal Bey’i tanınmayacak hale getirdi. Her geçen gün bizi utandıracak yeni bir hamle yapıyor. Yerel seçimlere bu kadar az zaman varken bütün yerel seçim beklentimizi sıfıra indirmeye kast ediyor adeta. Seçim sonrası koltuğunu devretse ve “Denedim, çabaladım ama başarısız oldum” dese bundan daha az tepki çekecekti. Üstelik yerine gelen kişi %48’in üzerini tamamlama misyonunu üstlenip yerel seçimler için gerekli motivasyonu yaratabilecekti. Şimdi ise bize daha büyük bir hayal kırıklığından başka bir şey vadetmiyor.
Önümüze konulan üç ortak aday alternatifi içerisinde en makul olanın Kemal Bey olduğunu düşünüyordum, hatta eleştirilerimi de çekinmeden belirtmek kaydıyla çok yazdım. Ama şu an her açıklamasının ardından utanıyorum. Muhalif seçmenin içerisinde biriken güç bir yerde açığa çıkacak ama bu yerel seçimlere yetişir mi bilemiyorum.
Yerel seçimler bir yana, iktidarın bu ekonomik şartları daha fazla zorlayabileceğini zannetmiyorum açıkçası. Muhtemelen fazla direnemeyecekler. O yüzden iktidar pes etme noktasına gelmeden muhalif seçmene umut verecek bir lider ortaya çıkmalı. Bu kişi artık Kemal Bey olamaz. Böylesi hayatî bir seçimde birinci önceliği olması gereken seçim güvenliğini sağlayamamış ve muhalif seçmeni en hassas konuda ortada bırakmış bir lider artık muhalefetin lokomotifi olmaz. Seçmen listelerinde yaptığı tercihler sonrası ısrarla haksızlık ettiği kendi örgütü ve kendi seçmeni neden onun için çalışsın, örgütüne yeni kişiler neden katılsın?
Kemal Bey bütün değişim çağrılarına kulaklarını tıkayadursun. CHP’den ve diğer muhalif partilerden umudunu kesen herkes yenilikten ve değişimden bahsediyor. Eski çarıklarla daha çetin bir yolda yürüyemeyeceğimizi biliyoruz. Ya eski çarıklar çıkacak, belki ayaklar kan revan içinde kalacak ya da eski çarıklar tamir edilecek ve yeni gibi olacak. Ya da yürüdüğümüz yola uygun yepyeni çarıklar edineceğiz, bu yeni çarıklar kaliteli çıkarsa ayağımıza taş değmeden yol yürüyeceğiz.
Neden biz diyorum, çünkü iktidarın da muhalefet partilerinin de dilinden ve derdinden anlamadığı muhalif seçmenlerden biri olarak görüyorum kendimi. Sosyal medyada şu ana kadar üç farklı kişinin, özellikle gençler için, hazırlattığı formları doldurup eğitim sürecine davet ettikleri çağrılar gördüm. Yeni bir siyasî hareket örgütlemeye çalışıyorlar. 1,5 metreyi bulan genel seçim pusulamızı 2 metre yapmaktan başka bir işe yaramaz bu çok başlılık. Neden bu üç farklı kişi kolektif bir hareket planlamak için kolları sıvamıyor da kavalı alan “takılın peşime” diyor? Demokrasiden ve özgür bir siyasî hareket kurma sevdasına düşenler neden önce ekip olmayı, sonra o ekibin içerisinde sivrilen kişi üzerinden yürümeyi veya seçimle o kişiyi belirlemeyi düşünmüyor? Bu kişiler, ağır seçim yenilgisini mutlaka kazanmaya odaklayan kişilerin öfkesini kendi hareketlerine ivme kazandırmak için kullanmak istiyorlar ancak yeteri kadar kararlı olmadıkları ya da altından kalkamayacakları anlaşıldığı an o enerji de boşa çıkacak. Bu yüzden bu girişimlere başlayacak kişiler bir anlık hevesleriyle çıktıkları yolda umutları köreltmektense birlikten kuvvet doğar düsturuyla daha çoğulcu daha organize hareket etmeyi tercih edebilirler.
Son yirmi yılda geçmişin muhasebesi yeterince yapıldı. Bugünün muhalif liderleri artık bugünün Türkiye’sini, bugünün günahlarını, bugünün imkânlarını konuşmalı. Bugünün muhalefet lideri icracı olmak ve kendisi gibi icracı bir ekibin lideri olmak zorunda, vaatlerini ayakları yere basan projeler üzerine kurmak zorunda. “Biz gelelim, her şeyi halledeceğiz” cümlesi güven vermediği gibi yüzlerce sayfalık, yazanların bile okumadığı mutabakat metinleri, seçim beyannameleri de güven vermiyor, halkta bir karşılığı yok. Proje tabanlı çalışmalar ve bu projeleri aktaracak iletişim dili kuvvetli bir ekiple yola çıkmalı.
Bu ülkeye artık sağ, merkez sağ değil, merkez sol hareket lazım. Terazinin bir kefesi farklı gramajlarda sağ ağırlıklarla dolu, sol tarafta ise düşük gramajlarda ağırlıklar var. Merkez sol söylem ile insanlara alternatif bir dille ulaşmak ve artık kısır döngüye girmiş olan sağ söylemden kurtarmak gerekiyor. Varlığını ve farklı bir yönetim arzusunu yüksek sesle beyan etmekten çekinmeyen, yirmi yıldır birçok bedel ödeyen muhalif seçmeni sırtlanıp, yirmi yıldır neden bir türlü durdukları yeri terk etmediklerini sağ seçmene anlatacak bir lider ve ekip lazım. Bugün AKP’nin yarattığı yıkımın boyutları bu anlatı için yeteri kadar veri sağlıyor. Umarım merkez sol için cesur bir lider profili görebiliriz.
Bu seçim sonrası benim doğrudan bir kaybım yok, ekonomik buhran hepimiz için yıkıcı. Ama durup durup siyasi rehineler için ağlarken buluyorum kendimi. Bir çocuk sahipsizce öldüğünde yine aklıma geliyor bu yenilginin sadece bir seçim yenilgisi olmadığı. Çok ağırıma gidiyor haksızca ve zorbalıkla kaybetmek. Dahası kazanmamızın önüne kurulan setleri görmek. Bizde bu inat varken umarım bu duvarı yıkacağız. Ama kiminle?