Ruşen Çakır yazdı: Merdan Yanardağ olayının gösterdiği ve hatırlattığı gerçekler

TELE 1 Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ arife günü tutuklandı. Bu olay bize çok şey gösteriyor ve hatırlatıyor. Önem sırası gözetmeden bazılarını sıralamak istiyorum:

Türkiye’de bağımsız ve tarafsız bir yargı yok: Bir televizyon programından belli bir maksada yönelik olarak seçilip kurgulanmış bir video sosyal medya üzerinden pazarlanıyor, birbirinden farklı kesimlerden isimler durumdan vazife çıkarıp yetkilileri göreve çağırıyor, hemen ardından savcılar harekete geçiyor ve yargıç tutuklama kararı veriyor. Öyle ki Yanardağ’ın avukatı Bilgütay Durna’nın soruşturma dosyasında program kaydının tamamının olmadığını kararda delil olarak sosyal medyadaki montaj videonun dikkate alındığını duyurması hiçbirimizi şaşırtmıyor.

Linç kampanyalarının gözdeleri olarak devşirmeler: Yanardağ’a yönelik linç kampanyasında gözler AKP İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’ye çevrildi. Çelebi kampanyanın başlatıcısı olmadığını kanıtladı ancak Ergenekon döneminde mağduriyet yaşadığında kendisine alenen destek vermiş olan bir ismin linç edilmesinden memnun olduğunu da gizlemedi. Bir kere daha gördük ki “devşirmeler”, kraldan çok kralcı davranışlarıyla otoriter iktidarların işlerini hayli kolaylaştırıyor.

İYİ Parti’nin bir taşla iki kuş vurma çabası: Ancak Yanardağ olayının en çarpıcı aktörü İYİ Parti oldu. Silahı ilk ateşleyen Genel Sekreter Kürşad Zorlu oldu, ardından partinin birçok önde gelen ismi kuyruğa girdi. Zorlu’nun ilk çıkışında olay İYİ Parti’nin Öcalan konusundaki hassasiyeti gibi göründü ama ardından Buğra Kavuncu, Ersin Beyaz gibi diğer bazı isimler esas derdin 3 Mart’tan gelen bir intikam arayışı olduğunu gösterdi. Hatırlanacaktır, Meral Akşener 3 Mart’ta Altılı Masa’dan kalkınca muhalif medyanın büyük kısmı tarafından hedef alınmış, TELE 1 ve Yanardağ da bu süreçte bir tür öncülük görevi üstlenmişti. Bu çıkış İYİ Parti’nin Kürt sorununun seçimlerdeki rolünden ders çıkarttığını ve eski fabrika ayarlarına dönme isteğini göstermeye ek olarak basın ve ifade özgürlüğüne ne kadar uzak olduğunu da gösterdi. İYİ Parti kurmaylarının sosyal medya paylaşımlarındaki savcıları göreve çağırma ısrarının bu partiyi otoriter rejime yönelişinin bir kanıtı olarak gösterenlere söylenecek pek söz yok.

RTÜK bildiğimiz gibi: Daha savcılar harekete geçmeden RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin inceleme başlattıklarını duyurdu. Muhalif kanalları sindirmek için her fırsatı kullanan RTÜK’ün “yeni dönem”de de eskisi gibi, hatta daha saldırgan olacağını böylece gördük. Muhalif kanallar RTÜK’e fırsat vermemek için ellerinden geleni yapsalar da bu hukuksuzluk ortamında sudan bahanelerle yeni cezaların gelebileceğini kestirmek güç değil.

Muhalefetin etkisizliği: CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu daha yeni canlı yayında, Merdan Yanardağ’ın da aralarında olduğu TELE 1 ekibinin sorularını cevaplamıştı. Yanardağ ve TELE 1’in adaylık sürecinde ve sonrasında Kılıçdaroğlu’nun önde gelen savunucularından olduğu düşünülürse bu olayda CHP ve liderinin de hedef alınmış olduğunu söylemek yanlış olmaz. Peki ana muhalefet ne yaptı? Çok sert bir şekilde kınadı olayı, ama tabii ki hiçbir şey değişmedi.

Hani Erdoğan yumuşayacaktı? Yanardağ’ın tutuklanması, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “savaş kabinesi” kurmadığı için yumuşayacağı tezlerinin gecikmemiş bir tekzibi olarak karşımıza çıktı. Bir kere daha gördük ki bir yumuşama olsa bile bu içeriye değil dışarıya karşı olacak. Dış dünya, özellikle Batı Türkiye’de hukuk devletinin olmamasını umursamadığı müddetçe kendi yağımızla kavrulmaya devam edeceğiz. Diğer bir deyişle bizim bizden başka dostumuz yok fakat şu ya da bu gerekçe (ve bahaneyle) toplumdaki dayanışma mekanizmaları iyice aşınmış durumda.

Öcalan hâlâ gündemi belirliyor: Onca zamandır tecritte olmasına rağmen Abdullah Öcalan’ın (ve dolayısıyla Kürt sorununun) ülkemizde hâlâ ne kadar önem arz ettiğini Yanardağ olayıyla bir kere daha gördük. Seçimden önce iktidarın Öcalan’ın desteğini kazanmak için uğraştığı ama başaramadığı ileri sürülmüştü. Şimdi de iktidar ve ona öykünenler, tasfiye etmek istediklerini Öcalan ile yanyana gösterme kolaycılığına kaçıyorlar ve bu böyle süreceğe benziyor.

İktidarı eski sözleriyle vurma çabalarının anlamsızlığı: Yanardağ’a destek olmak isteyen birbirinden farklı kişi ve kurum geçmiş dönemde iktidarın önde gelen isimlerinin Öcalan ve PKK hakkında söylediklerini hatırlatma yarışına girdiler. Ancak şunu artık kabullenmek lazım: Bu tür hatırlatma çabalarıyla herhangi bir sonuç elde etmek mümkün değil. Zira iktidara ve onun destekçilerine her şey serbest, her türden muhalefete her şey yasak.

Daha söylenecek çok söz var, ama burada noktalamak istiyorum. Merdan Yanardağ ile 1972 yılında İstanbul-Çağlayan Ziya Paşa İlkokulu’ndan mezun olduk. Yıllar sonra aynı meslekte buluştuk ama hiç birlikte çalışmadık. Açıkçası gazeteciliğe bakışımız ve onu yapışımızın epey farklı olduğunu da bilen bilir. Ama gün gazeteciliğe bakışı tartışma değil basın ve ifade özgürlüğüne yönelik aleni bir ihlale karşı çıkma günü. Yanardağ’ın en kısa zamanda özgürlüğüne kavuşup kaldığı yerden devam etmesini diliyorum.

Bu vesileyle de olsa iyi bayramlar.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.