Aydın Selcen yazdı: Zelenskyy nihayet İstanbul’da

Erdoğan’ın 28 Mayıs seçimini kazanmasının hemen ardından Putin’in ülkemizi ziyaret edeceği duyurulmuştu. Bu gelişme Putin, Putingiller ve bizde hem iktidar hem muhalefet yanlıları arasında çok bulunan Putinperestler bakımından olumluydu. Her üçü de bana ters geldiği için söz konusu tasarlanan ziyareti temelden yanlış ve zamansız bulduğumu kendime göre gerekçeleriyle burada belirtmiştim.

Ankara ile herhangi bir özel bağlantım olduğundan değil ama sonradan iki kulağının arası cereyan yapan kafamda titrek bir ampul yandı. Erdoğan’ı artık iyi tanıyoruz. Putin’i çağırma nedeninin, peşine Zelenskyy’i getirebilmek için olduğunu düşündüm. Herhalde niyeti NATO Vilnius Zirvesi öncesinde peş peşe önce Putin’i ardından Zelenskyy’i ağırlamaktı. Vilnius’ta da salona özgüvenle, benzetme yerindeyse,  güvercin kanat girip, “Hanımlar beyler var mı aranızda böyle bir babayiğit?” havasını basacaktı. Ve doğrusu, pek haksız da olmayacaktı.  

Kuvvetle muhtemelen arada Prigojin’in silâhlı kalkışması konuya soğan doğradı. Putin zaten nazlanacaktı yahut pazarlık edecekti de, Prigojin hazır gerekçe mi yaratmış oldu, onu bilemeyiz. Ülkemizde bulunan muhalif Rus konukların oturma izinlerinin uzatılmadığını veya uzatma için zorluk çıkarıldığını ise biliyoruz. Her hal ve kârda hayırlısı olmuş oldu: Şimdi Putin gelmiyor veya gelemiyor ama Zelenskyy işgal başladığından bu yana ilk kez bugün ülkemize geliyor.

Burada da alelusul bir “ara çözüm” bulunmuşa benziyor. Zira Zelenskyy başkent Ankara’ya değil İstanbul’a geliyor. TBMM’ye de hitap etmiyor. Esasen bu konuda cılız kalan yine muhalefet. Aydınlatıcı iki örnek olay bakımından, içeride Hatay Milletvekili Can Atalay’ın (TİP) özgürlüğüne kavuşması için gereken duruşu sergileyemediği gibi, dışarıda da Zelenskyy’in TBMM’ye seslenmesi için kılını kıpırdatmadı.

Erdoğan ise bile isteye içeriyi, dışarıdan kopartıyor. Aynı zamanda içeriyi, dışarıdan gelecek eleştiriye kapatıyor. Kimi üçüncü dünya ülkelerinin “laneti” kara altın, bizim durumumuzda sanki bu jeopolitik konum ve önem. (“O da olmasa, halimiz nice olurdu?” diye soranlar da yok değil.) NATO’nun kilit üyesiyiz ama AB üyeliği değil gündem, imgelem dışı. Batı ile Doğu arasında öteden beri köprü olmak iddiamız vardı. Artık Batı ile Doğu arasında gerilimin en yüksek, çelişkilerin en çarpıcı olduğu yer durumundayız.

Esasen “Biz kimiz?” sorusuna yanıt vermeden dış politika üzerine anlamlı söz söylemeye pek olanak yok. Biz yanıtını vermeyi bırakalım, soruyu sormaktan dahi kaçınıyoruz. Bu, dümene geçenin kafasına göre yanıt uyduracağı yahut ergenlik hülyaları gerçeklik sanılarak, yerli dizilerden izlediğini tarih yerine koyarak, hafızanın yerine el çabukluğu marifet hurafe konularak yanıtlanacak bir soru da değil. Türkiye’nin yüzlerce yıllık yönelimi de, altına imza koyduğu anlaşmalar da, üyesi olduğu uluslararası örgütler de belli.

Ayrıca, içeride anayasayı ve artık hukuku geri getirmeden dış politika üzerine konuşmak abes. Hani en bilinen mesellerdendir: Deve hayıflanmış “Boynum eğri” diye. “Neren doğru ki?” demişler. Bizimki o hesap. Bunları yapmadan, söze istisnasız her seferinde önce buralardan başlamadan, oturup da örnekse hele hele gelecek çeyrek yüzyılın küresel sınamaları karşısında neler yapılabileceğini tartışmak çölde su aramaya benzer.

İki yüzyıl boyunca neredeyse durmadan Ruslarla didişmişiz, savaşmışız. Kırıma uğrayan Çerkes ve Abhazlar Rusya’dan gelmiş. I. Dünya Savaşı’nda doğu illerimizde Rus işgali de görmüşüz. İşte 17 Nisan 1922’de Berlin’de vurulup öldürülen büyük dedem Cemal Azmi Bey Osmanlı’nın o dönemde Ordu’dan Batum’a uzanan Trabzon vilayetinin 1914-18 arasındaki son valisi. İstanbul’u, boğazları almaya heveslenen de Yunan değil Rus. NATO’ya girme nedenimiz de Rus tehlikesine karşı kendimizi güvenceye almak. Doğru, Kurtuluş Savaşı’nda Sovyet desteği kritik. Ancak Putin de Sovyetlere değil çarlara özendiğini kendi yineleyip duruyor.

Özcesi bugün Zelenskyy İstanbul’a geliyor, bu olumlu bir adım. Rus işgaline direnen Ukrayna açısından da çok önemli. Damat en önemli lobicisi. Biz öyle dedik diye gelmiyor yani. Yarın öbür gün F-16’lar da gelir veya bakarsınız reis Beyaz Ev’de ağırlanır, belki Putin’in ziyaretinden hiç söz edilmez olur. Ucuz petrol, Akkuyu, S-400, limanlarımıza uğrayan silah ve mühimmat yüklü Rus şilepleri, VTB Bank vb. derken reis öyle buyurur yahut bambaşka bir gelişmeye gücenir, bakarsınız ertesi gün Putin Beştepe’de arz-ı endam eyler. Anlayacağınız herkes rütbesini bilecek. Ben aldım dersimi, ediyorum ezber.  

Yeni mecliste hariciye kökenli tek milletvekili ve Kılıçdaroğlu’nun görevden almadığı tek danışmanı (gerçi bu “Kim danışman, kim değil?” meselesi de hepten muğlaklaştı ya neyse) Büyükelçi Namık Tan. Tan’ın 5 Temmuz’da yaptığı meclis konuşması yukarıda değindiğim meselelere doğru yerden bakıyor. Metnini bulup, okumanızı öneririm. Zelenskyy ayrıldıktan sonra çarpıcı bir gelişme olur veya iki taraf arasında neler görüşüldüğünü sağlıklı biçimde öğrenebilirsek, onu da ayrıca yine Medyascope’ta konuşuruz.    

Aydın Selcen

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.